10 Mayıs 2015 Pazar

BAŞKANLIK MI HALİFE Mİ?

Türkiye cumhuriyetinin yöneticileri parçalanan lâik ve demokrat elbiselerine yeni bir yama atma hazırlığı içerisindeler. 30 senedir bu yönetimde bilfiil yer almış olan şu andaki Cumhurbaşkanı (S.Demirel) sistemin bozuk olduğunu ve iflas ettiğini söylüyor ve başka bir yönetim tarzına geçilmesini ve devletin yeniden yapılanmasını herkese anlatmaya çalışıyor. Bir sözle şimdiye kadar devletin ve sistemin yanlış bir temel üzerinde durduğunu ve böyle devam edemeyeceğini itiraf ediyor. Herkesi seferberliğe çağırmaya hazırlanıyor. Bu kadar sene boşu boşuna çabaladığını ve sistemin bozuk olduğunu, bu sistemin başına geçtikten sonra anlamış sanki! Başkanlık sistemini ilk defa duyuyormuş sanki!
İtirafı doğru bile olsa, sistemi düzeltmeye gösterdiği gayret hiç de samimi değildir. Eğer demokrasiye ve lâikliğe iman etmişse, niye daha önce ağzından bu kelâm çıkmadı? Niye imanının gereğini yapmadı. İki tane sebebi vardır.

1- Şahsî otoritesini genişletmek ve Cumhurbaşkanı olarak daha çok yetkiye sahip olmak, böylece şan ve şöhretini çoğaltmak.

2- Başka birilerinin, kendisinden daha güçlü olanların, bunu empoze etmesinden ve zorlamasından.

70 seneden beri müslümanları vaatlerle ve sözlerle aldatıyorlar. Geleceği hep aydınlık görüyorlar. Şu an için hiç düşünmüyorlar. Çünkü . kendilerinin durumu ve yaşam
standardı yüksek, acı ve ızdırabın ise ne olduğunu dahi bilmiyorlar. Şimdi de “herşey yeniden başlasın, ileriki 70 senede başkanlık sistemi ile yönetilelim, belki bu daha iyidir ” diyorlar. Bunu ancak ahmak olanlar kabul edebilir, çünkü memleketi perişan edene daha fazla imkân, güç, otorite vermek istemektedirler. Adeta ikinci M. Kemal . askerlerin isteği de budur zaten.


Peki, nedir bu başkanlık sistemi?

Aslında bu demokratik rejimin başka bir tevilidir, türüdür. Parlamenter sisteme aykırı olarak devlet başkanını halk seçer ve başkan hükümet veya yardımcılar veya bakanlar tayin eder. Yürütme işini tamamen kendisi üzerine alır. Büyük yetkilere sahip olur. Başkanlık sisteminin muhaliflerinin dediklerine göre. Roma imparatoru gibi bir şey olur.

TC. neden bu sistemi istemeye başladı?

Çünkü, artık "şapka düştü, kel görüldü. " Demokrasi rejiminin memleketi her türlü kirliliğe; siyasî, sosyal, ruhsal, çevre, vs. sapladığı ve çıkış yolunun da azaldığı bellidir. Sahtekârlık, dolandırıcılık, rüşvet, yalan memleketi aldı götürüyor. Daha da ötesi üst düzey yöneticilerin çevirdiği dolaplar açığa çıktı. Herkesin pay kapmaya çalıştığı ve bu yolda hiç bir engel tanımadığı ortada. Daha acısı ve kötüsü, bu paydan, Avrupa’da olduğu gibi, “biraz da şu fakirlere verelim de çok konuşmasınlar ” diyemiyorlar. Çünkü, siyasete çoğu sıfırdan başladı ve para kazanma hırsları bir türlü tatmin olmamaktadır.

İnsanların bunu gördükten sonra, gösterecekleri tepkiden (eğer gösterirlerse tabii) sakınarak, bu tepkiyi daha beşiğinde boğmak için ortaya bir takım formüller atıyorlar. Başka bir neden bugün yöneticiler artık Devleti, milleti falan düşünmüyorlar. Tek hedefleri yukarıya demokrasinin hiyerarşisi içinde tırmanmak ve orada kalıcı olabilmek. Haklılar da, çünkü imanlarına
göre o en önemlidir, fert ve ihtiyaçları, arzuları kutsaldır. Onun için iç ve dışta çıkan problemlere yeterince müdahale edemiyorlar.

Başka bir neden, devletin devamlılığından, işlerin birbirine karıştığından, sistem içindeki boşluklardan İslâmcılar fırsat bulup İslâmî yönetime karıştırmak veya bu yolda bazı kolaylıklar sağlamak istiyorlar. Devlet güçlerinin bir odakta değil de, çeşitli ve çok şahıs veya dairelerde dağılması onlara yardımcı bir unsur oluyor. Halbuki, merkezî otorite olsa hiç kimse kılını kıpırtadamaz. İşte böyle ve daha pek çok hususlar bu cahil yöneticileri yeni bir şeyler deneme isteğine itiyor.

Cahilliklerinden; kusurun ve sorunun parlamenter sistemde mi, yoksa başkanlık sisteminde mi olsun yönünde olmadığını anlayamıyorlar. Yasamayı yine halkın seçmiş olduğu kendilerini bir şey zanneden 550 kişiye verecekler. Ve sanki bilgileri ve ilimleri sınırsızmış, herkesin problemlerini bilirlermiş ve gelecek olayları görüyorlarmış gibi yine nizam koymaya ve ahkâm belirlemeye kalkışacaklar. Onların çıkardığı kanunları da başkan uygulayacak. Sorunun, temel problemin uygulamada değil, nizamı kimin belirleyeceği olduğunu anlamak istemiyorlar. Hakimiyet illa da halkın, milletin olsun, Allah ’ın olmasın demeye devam ediyorlar. “Şeriata dönüş istemiyoruz, isterse kirlilik etrafı alıp götürsün, biz halkın uyutulmasını artık çok iyi beceririz ” kanaati onlarda oluşmuştur. Çünkü, onlar siyasete atılırken insanlara hizmet için değil kendi ve ailesine hizmet için giriyorlar. Bir milletvekilinin dediği gibi “Ben meclise gırgır olsun diye girdim. " Onları insanlar ilgilendirmez, ancak sömürmeyi ve onların üstünde bir kene gibi kanlarını emerek yaşamayı bilirler. Vatan, millet, devlet kelimeleri onların sermayeleridir. Gerçekten
onların siyasetçi olmalarına şahsî ihtirasları, şan ve şöhret sevdasından başka hiçbir gerekçeleri yoktur. Bu adamlara başkanlık sistemi îçînde güç verilirse onlar zulûmlerini bir kat daha artırırlar.

Artık böyle câniler yetiştiren kapitalist sisteminin yama yapıp devam etmesine izin vermemek gerekir. İnsanlara yasamanın Allah’a ait olduğunu, rejimin İslâm olması gerektiğini ve devlet başkanın Halife olması gerektiğini açıkça bildirelim. İnsanın nizam koymadaki eksikliği, acizliği bellidir. Kendisini idare edemeyen ve binbir türlü sorunla başa çıkamayan insan nasıl kanunlar koyabilir? Koyarsa başarısız ve fesat çıkarıcı olacağı belli değil midir? İslâm’ın şeriatı her türlü soruna çare getirmiştir. İslâm bütün hastalıklar için devadır. Bırakın şu inadı, imana gelin ve Allah’ın yasalarını uygulamada veya uygulamaya getirmede yardımcı olun. Başka türlü ne bu dünyada ne de ahirette kirlilikten kurtulamayacaksınız. Çünkü, Müslümanlar Allah’ın izniyle cumhuriyetin pisliğini anladılar. Temizliğin ve hayırlı güç ve otoritenin Halifenin elinde olması gerektiğini. Allah’ın gönderdiği kanunlarla hükmedecek bir Halifenin seçilmesinin İslâm inancının gereği olduğunu anladıktan sonra onların önlerinde duramazsınız. Bu da yakındır inşallah. Çünkü yasa yapmak, eski ve bozuğu anımsatır, temelli yıkılma da geliyor demek ki. Devleti yeniden yapılandıralım fakat yeni devlet ismi İslâm Hilâfet Devleti olsun. Biz artık başkan. Başbakan, bakan istemiyoruz, şeriatı uygulayacak Halife istiyoruz. İdare ettiğiniz insanlar ancak o zaman mutmain olurlar, çünkü Müslüman İslâm ile idare olunmalı. Aksi halde huzursuzluk, devlet içinde çatışma ( çete çatışmaları), gösteriler ve nefret demektir. Bundan artık herkes bıktı. Huzurun gelmesi için koruyucu bir Halife’ye gerek vardır.

Not: Şimdi de (2015)Recep Tayyip Erdoğan bu başkanlık sistemini dillendiriyor.Çünkü Devlet halktan kopuk idi bu olayı sağlamlaştırmak için Müslüman bir yönetici getirdiler ki halk Devlete sahip çıksın.



Buhârî ve Müslim’in ittifakla naklettiği ve diğer muteber hadis kaynaklarında da yer alan bir hadiste Hz. Peygamber, “Mümin aynı delikten iki defa sokulmaz, ısırılmaz” buyurur (Buhârî, “Edeb”, 83; Müslim, “Zühd”, 63).

Recep 1418 - 1997 Kasım


1 yorum:

  1. Türkiye cumhuriyetinin yöneticileri parçalanan lâik ve demokrat elbiselerine yeni bir yama atma hazırlığı içerisindeler. 30 senedir bu yönetimde bilfiil yer almış olan şu andaki Cumhurbaşkanı (S.Demirel) sistemin bozuk olduğunu ve iflas ettiğini söylüyor ve başka bir yönetim tarzına geçilmesini ve devletin yeniden yapılanmasını herkese anlatmaya çalışıyor. Bir sözle şimdiye kadar devletin ve sistemin yanlış bir temel üzerinde durduğunu ve böyle devam edemeyeceğini itiraf ediyor. Herkesi seferberliğe çağırmaya hazırlanıyor. Bu kadar sene boşu boşuna çabaladığını ve sistemin bozuk olduğunu, bu sistemin başına geçtikten sonra anlamış sanki! Başkanlık sistemini ilk defa duyuyormuş sanki!

    Not: Şimdi de (2015)Recep Tayyip Erdoğan bu başkanlık sistemini dillendiriyor.Çünkü Devlet halktan kopuk idi bu olayı sağlamlaştırmak için Müslüman bir yönetici getirdiler ki halk Devlete sahip çıksın.

    YanıtlaSil