15 Mayıs 2015 Cuma

YER YÜZÜNÜN FİTNE VE FESAD İLE DOLMASI,RAŞİDİ HİLAFET'İN YOKLUĞUNDANDIR.

 ‘İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat belirdi ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın, belki de (tutukları kötü yoldan) dönerler<Rum 41>

Günümüzde insanoğlunun gündemini çeşitli boyutlarda fitne fesat doldurmaktadır, insanlar hep fitneyi fesadı, yani kargaşayı, bozukluğu, kirliliği, huzursuzluğu, güvensizliği konuşuyorlar ve yaşıyorlar. Yani insanların gündemini dolduran fitne ve fesat aslında deniz, kara ve hava olmak üzere tüm yeryüzünü doldurmaktadır. Artık şu kelimeler sık sık terennüm edilir oldular.

Çevre kirliliği, deniz kirliliği, hava kirliliği, gıda kirliliği her gün artmakta olan virüsler, meçhul hastahklar.

Sosyal kirlilikle ilgili olarak; yalancılık, dolandırıcılık, yolsuzluk, eşkîyacılık, başkalarının mal ve servetlerini almak için yani sömürmek için çıkartılan savaşlar,
Avrupa ülkeleri gibi ülkelerde yaşlı toplumlar, halkı Müslüman ülkelerde de nüfus planlaması adı altında nesilleri yok etmeye yönelik çalışmalar.

Bu yazının kaleme alınmasına sebep olan husus (geçtiğimiz günlerde gündem konusunu oluşturan) “deli dana virüsü” diye bir virüsün İngiliz sığırlarında ortaya çıktığı, sığır et ve mamulleri ile insana geçip insan beyninde ölümcül tahribata yol açtığına dair bir hakikatin keşfe dilip kamu oyuna sunulmuş olmasının beraberinde getirdiği paniklik havasıdır. Belki ticari ve siyasi rekabet faktörleri bu olayın gündeme sunulması ve canlı tutulmasının sebebi olabilir. Fakat bu olay göstermiştir ki günümüzde insanoğlunun gıda güvencesi dahi yoktur.

Küfür tiyniyetinin çağdaş görüntüsü olan kapitalizmin hayat anlayışı ve ihtirası yeryüzünü fitne ve fesada boğmuştur. Kapitalizmin: “Dünyanın servetleri sınırlıdır, insanların ihtiyaçları ise sınırsızdır. Bundan dolayı; sınırsız ihtiyaçları karşılayabilmek için çok çok üretmek gerekir” düşüncesi, insanlarda
büyük bir ego (ben) merkezli üretim ihtirası çok, daha çok kazanma hırsının ivmesi olmuştur. Bu hırs ile sorumsuzca sadece kendi kazancını düşünerek, ekolojik (doğal) dengeleri dejenere etme pahasına da olsa çok üretim yarışına gidilmiştir. İşte bu yarışın gereği, teknolojik gelişmeler gıda üretiminde dahi kullanılmış, hormonlama sistemi ile bitkisel ve hayvansal gıdalarda bahsedilen sağlıksız neticeleri doğurarak, insan neslinin sağlığı ve geleceği tehdit edilir bir konuma gelmiştir. İşte deli dana diye bilinen (yeni keşfedilmiş) hastalık da buna somut bir örnektir.

“insanların elleriyle işlediklerinden” dolayı sadece çevre değil, sadece insanın biyolojik sağlığı değil aym zamanda zihinsel, ruhsal sağlığı da ifsat edilmiştir. Biyolojik gıdaların ifsat edildiği gibi zihinsel gıdaları, yani hayatla ilgili bilgi ve fikirleri de bozuk olduğu, vahyin aydınlığından kopuk olduğu için, insanlar kendilerini stres ve ruhsal bunalımlar içinde bulmuşlar akıl ve ruh hastalıkları da hızlı bir şekilde artar olmuştur. Bu hastalıkların içine ittiği bunalımdan kurtuluşu da legal ve illegal yollarla uyuşturucu müptelası olmakta arıyorlar. Nitekim hızlı bir şekilde insanlar alkollü içkileri, uyuşturucu hapları, eroin, esrar, kokain gibi maddeleri tüketir olmuştur.

Yine insanların elleriyle işlediklerinden dolayı sosyal fesat yani toplumsal kirlilik ve bozukluk da artmıştır. Tüm ülkelerde
toplumdaki kirlilikten yani toplumsal ilişkilerdeki çarpıklıklar, haksızlıklar, adaletsizlikler, yolsuzluklar, skandallar karşısında adeta çaresiz kalıyorlar.

Toplumsal ilişkiler, Allah’ın vahiyle gönderdiği hüküm ve nizamlarla değil de laiklik, demokrasi, cumhuriyet, milliyetçilik, serbest piyasa ekonomisi, liberalizm, sosyalizm, temel hürriyetler gibi çeşitli isimlendirmeler ile insanların kendi elleriyle yaptıkları kanun, nizam, hüküm, ölçülerle tanzim edildiğine göre, bu ifsat da ayette geçen “İnsanların kendi elleriyle işledikleri” ibaresinin kapsamına girer.

Kısacası, atmosferde ozon tabakasının delinmesinden tutunda “deli dana virüsüne” kadar yeryüzünün ve insan yaşantısının çeşitli boyutlarının ifsat ile dolmasının sebebi küfür ve şirkin çağdaş görüntülerinin yeryüzüne hakim olmalarındandır.

Bu görüntüler ise; laiklik, demokrasi, temel hürriyetler, liberalizm, sosyalizm,kapitalizm, milliyetçilik, pragmatizm (menfaatçilik) dir. Küfür ve şirkin tabiatında fesat çıkarmak olduğunu bakınız, Allahu Teâlâ nasıl izah ediyor.

“Eğer hak, onların heva ve hevesine (arzu ve isteklerine) uysaydı, mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunan kimseler ifsat
olurdu."Müminün-71>

Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilahlar bulunsaydı, yer ve gök kesinlikle ifsat olurdu.”<Enbiya 22)

Şu anda yeryüzünde gerçekten bu hakikatler yaşanmaktadır. Haktan gelen İslam değil, insanların

İnsanları yaşamında Allah’tan başka ilahlık taslayanlar hükümranlık sürmekte, yani tağuttar hakim durumda. Neticede yeryüzü, gökyüzü ve içindekiler ifsat olmaktadır.

heva hevesleri çeşitli çağdaş bilim (laiklik, demokrasi, cumhuriyet, liberalizm, milliyetçilik, kapitalizm, pragmatizm) isimleri altında hakim durumdadır. İnsanların yaşamında Allah’tan başka ilahlık taslayanlar hükümranlık sürmekte, yani tağutlar hakim durumda. Neticede yeryüzü, gökyüzü ve içindekiler ifsat olmaktadır. Bu ifsat ise kafirlerin hükümranlığı yani küfür devletlerinin varlığı ile devam etmektedir. Nitekim Allahu Teala şöyle diyor:

“(İnsanlardan öyle kafirler var ki) yönetime geldiğinde yeryüzünde fesat yapmak, ve nesilleri yok etmek için koşar. Allah fesadı (bozgunculuğu) sevmez.”(Bakara205)

“Onlar yeryüzünde fesada koşarlar,,(Maide: 64)

“Onlara; yeryüzünde fesat çıkarmayın denildiği zaman, biz ancak ıslah edicileriz derler. Kesin olarak biliniz ki onlar ancak fesat çıkaranlardır. Lâkin anlamazlar.”<Bakara: 11-12>
 
Onlar öyle kimseler ki; Allah’a verdikleri sözü kuvvetle
pekiştirdikten sonra bozarlar ve Allah’ın riayet edilmesini emrettiği şeyleri terk ederler ve yeryüzünde fesat çıkarırlar. İşte onlar gerçekten  hüsrana uğrayanlardır. (Bakara;27>

Evet fitne ve fesadın failleri müşrik ve kafir olanlardır. Ancak onlar ne zaman bu icraatları ile yeryüzünü fitne fesat ne zulümle doldurma imkanı bulurlar? Bu soruya cevabı da Allah Teâlâ’nın şu hitabında buluyoruz.

 *Eger Allah insanlardan bir kısmı ile diğerlerini savup hizaya getirmeseydi elbette yeryüzü ifsat olurdu.” <Bakara 251> 

İnsanlar iki kısımdır. İman edenler ve kafirler. Fitne ve fesadı çıkaranlar kafirler olduğuna göre onları defedecek olanlar elbette ki iman edenlerdir. Şu anda yeryüzü fesat ile dolduğuna göre yeryüzünde iman edenler yok mu oldu? Hayır İman edenler var hem de 1,5 milyara yakın bir çoklukdalar. O halde bu kadar iman eden olduğuna göre niçin yeryüzü fitne ve fesatla doludur?

Bunun sebebi o iman edenleri riyaseti altında tek vucüt halinde toplayacak ve onların hayatlarına Allah’ın indirdiklerini hakim kılarak onlara tekrar canlılık, aksiyon, ruh, izzet ve şeref kazandırarak yeryüzünde insanlar için çıkartılmış hayırlı ümmet, şahit ümmet, konumuna getirecek Raşidi Hilafet Devletinin olmayışıdır. Raşidi Hilafet Devleti Allah’ın indirdiklerini hakim kılınması ile ilgili emrin yerine getirilmesinin şeri metodudur, yoludur. Onu tekrar kurmadan Allah’ın bu emirleri yerine getirilemez. Allah’ın emri yerine getirilmezse Müslümanlar var olsa bile yeryüzü fitne ve fesat ile dolar. Nitekim Allahu Teâlâ bu gerçeğide şöyle bildiriyor.

“Eger siz onu (Allah'ın emirlerini) yerine getirmezseniz yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur.”<Enfal: 73>

Şu halde bu ilahi hakikatların ışığında Müslümanlar yeryüzünün fitne ve fesatla dolması karşısında üzerlerine düşeni iyi idrak etmelidirler. Bu durum karşısında
onlara düşen, fitne ve fesadın sebebini ortadan kaldırmadan neticeleri ile mücadele etmekle değildir. Çevre kirliliğine karşı ağaç dikmek, toplumsal kirliliğe karşı, ahlaka davet etmek, gıda kirliliğene karşı , mesela deli dana virüsüne karşı, ithal et ve mamullerini yememek ve yenmemesine davet etmek, köklü çözüm değildir. Köklü çözüm bütün bu fitne fesadın sebebi olan küfür ve şirkin çağdaş görüntüsü olan laik, demokratik, cumhuriyetçi, milliyetçi liberalist, pragmatik, kapitalist, sosyalist sistemlerin hakimiyetine son verip, Allah’ın insanlığa nur, hidayet, rahmet, şifa olarak gönderdiği aziz İslam Dinini hakim kılacak, yeryüzünün tamamına taşıyacak olan Raşidi Hilafet Devletini kurmaktır. Müslümanlara düşende işte bunun için ihlas ve samimiyetle Allah’a dayanarak çalışmalarıdır.

Raşidi Hilafet Devleti Resulullah’ın fitne, fesat, zulüm ve işkence ile dolan yeryüzünü tekrar adalet ve doğrulukla dolduracağını müjdelediği nübüvvet metodu üzerindeki devlettir. Resulullah’ın müjdesi şöyledir:

“Yeryüzü zulüm ve işkence ile dolduğu gibi adalet ve doğrulukla dolduracaktır”.(Ebu Davud>

“Sonrada nübüvvet metodu üzerinde halifeler olacaktır. Sonra sustu.,5<Ahmet bin Hanbel> *





1 yorum:

  1. *Eger Allah insanlardan bir kısmı ile diğerlerini savup hizaya getirmeseydi elbette yeryüzü ifsat olurdu.”

    İnsanlar iki kısımdır. İman edenler ve kafirler. Fitne ve fesadı çıkaranlar kafirler olduğuna göre onları defedecek olanlar elbette ki iman edenlerdir. Şu anda yeryüzü fesat ile dolduğuna göre yeryüzünde iman edenler yok mu oldu? Hayır İman edenler var hem de 1,5 milyara yakın bir çoklukdalar. O halde bu kadar iman eden olduğuna göre niçin yeryüzü fitne ve fesatla doludur?

    Bunun sebebi o iman edenleri riyaseti altında tek vucüt halinde toplayacak ve onların hayatlarına Allah’ın indirdiklerini hakim kılarak onlara tekrar canlılık, aksiyon, ruh, izzet ve şeref kazandırarak yeryüzünde insanlar için çıkartılmış hayırlı ümmet, şahit ümmet, konumuna getirecek Raşidi Hilafet Devletinin olmayışıdır. Raşidi Hilafet Devleti Allah’ın indirdiklerini hakim kılınması ile ilgili emrin yerine getirilmesinin şeri metodudur, yoludur. Onu tekrar kurmadan Allah’ın bu emirleri yerine getirilemez. Allah’ın emri yerine getirilmezse Müslümanlar var olsa bile yeryüzü fitne ve fesat ile dolar. Nitekim Allahu Teâlâ bu gerçeğide şöyle bildiriyor.

    “Eger siz onu (Allah'ın emirlerini) yerine getirmezseniz yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur.”

    Şu halde bu ilahi hakikatların ışığında Müslümanlar yeryüzünün fitne ve fesatla dolması karşısında üzerlerine düşeni iyi idrak etmelidirler. Bu durum karşısında
    onlara düşen, fitne ve fesadın sebebini ortadan kaldırmadan neticeleri ile mücadele etmekle değildir. Çevre kirliliğine karşı ağaç dikmek, toplumsal kirliliğe karşı, ahlaka davet etmek, gıda kirliliğene karşı , mesela deli dana virüsüne karşı, ithal et ve mamullerini yememek ve yenmemesine davet etmek, köklü çözüm değildir. Köklü çözüm bütün bu fitne fesadın sebebi olan küfür ve şirkin çağdaş görüntüsü olan laik, demokratik, cumhuriyetçi, milliyetçi liberalist, pragmatik, kapitalist, sosyalist sistemlerin hakimiyetine son verip, Allah’ın insanlığa nur, hidayet, rahmet, şifa olarak gönderdiği aziz İslam Dinini hakim kılacak, yeryüzünün tamamına taşıyacak olan Raşidi Hilafet Devletini kurmaktır. Müslümanlara düşende işte bunun için ihlas ve samimiyetle Allah’a dayanarak çalışmalarıdır.

    YanıtlaSil