24 Mayıs 2015 Pazar

İSLÂM’Î HAREKET VE CİDDİYET

İslâm’î hareket; tamamen fikri ve siyasî bir çalışmayla devlet oluncaya kadar silahlı mücadeleye girmeden olan harekettir.

Siyasî politikalar, ekonomi ve aile yapısıyla ilgili yani her konuda düşünürken ve bunları davranışa dönüştürürken şerî hüküm kaynaklı olması sahih bir İslâmî hareket için elzemdir.

İslâmî hareketin en önemli özelliği temel esasları itibarıyla tavizsiz olmasıdır.

Bu şu ayetten anlaşılmaktadır:

“Seni Allah’ın indirdiklerinin bir kısmından saptırmalarına karşı onlardan sakın”
(Maide: 49)

“Uzlaşma Şarttır” şeklindeki siyasal yaşamda çok yaygın bir kanaat oluşmuştur.

“Müslümanlar kulların hududu konusunda uzlaşabilirler. ” Mesela: kısas cezasında öldürülen kişinin tarafı (mirasçıları) diyet veya ceza (kısas) konusunda seçim yapabilirler.

Hududullah: yani Allah’ın hududu konusunda ise kesinlikle uzlaşma diye bir şey söz konusu bile olamaz. Allah ile karşı karşıya geçip “biz şundan mesela içkiden vazgeçtik sen de namazdan vazgeç diyebilir miyiz?” Bunun cevabı
hayır olduğuna göre hududullah konusunda uzlaşma olamayacağı açıktır.

Bu şu ayetten de açıkça anlaşılmaktadır:


“Kim Allah’ın hudutlarını aşarsa, şüphesiz ki kendisine zulmetmiş olur.” (Talak-i)

Bu gün T.C. anayasasına göre kurulmuş olan, fakat İslâm’î imiş gibi gözüken ve bu paralelde sloganlar atan partilerin sempatizanları ise hududullah konusunda uzlaşılabileceğini düşünmektedirler. Mesela “metod” konusunda:

Bu konuda Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:


“(Ey ümmetler) her biriniz için bir şeriat ve bir metod verdik.” (Maide-48)

Yani İslâm’ı uygulamak için kesin bir metod belirtilmiştir. Bu da İslâm’ın kendisine has olan yönetim sistemidir. Bu da Hilafettir.

Bu Rabbani bir sistemdir. Yani Allah (c.c.)’dan gelen bir sistemdir. Fakat kulları tarafından uygulanır.

Tabanını müslümanların oluşturduğu bu partilerin önde gelen isimleri şu sözleri sarf etmektedirler:

“Biz batıdaki gibi lâiklik anlayışı ne ise onu istiyoruz. "”Biz batıdaki demokrasi anlayışı ne ise onu istiyoruz.”

Bu yanlıştır. Çünkü yukarıda da değindiğimiz gibi bize uzlaşma hakkı verilmemiştir, yoksa batıdan geldiği için değil. Bir şeyin temeli batıl ise bu doğudan da gelse batıdan da gelse batıldır.

İslâm’ın, cahili (yani gayri İslâm’î) hayat sistemini değiştirmek için izlediği yol da Rabbanidir.

İslâm’î hareketin başka bir özelliği de İslâm davetçilerinin ciddi olmasıdır.

Ciddilik genel olarak bu dinin özel olarak da onun hareket metodunun köklü bir niteliğidir. İslâm davetçilerinin ciddi olması İslâmî hareketin tavizsiz olmasının en büyük özelliklerindendir.

İslâmî hareketin başarılı olmasının en büyük özelliklerinden biri dava taşıyıcılarının bu hareketin doğru bir hareket metodu olduğuna inanmaları ve zaferin de Allah (c.c.)’dan olduğuna inanmaları gerekir.

Allah (c.c.) bu konuda şöyle buyurmaktadır:


“Zafer yalnızca mutlak güç ve hikmet sahibi Allah katindadır” (Ali İmran-126)

Eğer bunlar inançların kaybederlerse umutsuzluğa düşerler ve
hareket başarısız olur.

Allah’u Tealâ bu konuda şöyle buyuruyor:


“Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsinİZ.” (Ali İmran-139)

İslâmî hareketin içerisindeki dava taşıyıcıları kadere inanan bir karaktere sahip olmaları lazımdır ki, başlarına bir şey geldiğinde yılmasınlar ve “şunu yapmasa idim, bu başıma gelmezdi” gibi düşüncelere kapılmasınlar.

Şu ayette buna işaret edilmektedir:


“Ey iman edenler! Sizler, inkâr edenler ve yeryüzünde sefere çıkan veya savaşan kardeşleri hakkında «Eğer bizim yanımızda kalsalardı ölmezler ve öldürülmezlerdi» diyenler gibi olmayın. Allah bu kanaati onların kalplerine bir hasret olarak koydu. (Ali İmran-156)

Hilâfet Yıl. 10 Sayı: 109 C.Evvel-C.Ahir 1419 - Eylül /Ekim 1998 43


1 yorum:

  1. “Ey iman edenler! Sizler, inkâr edenler ve yeryüzünde sefere çıkan veya savaşan kardeşleri hakkında «Eğer bizim yanımızda kalsalardı ölmezler ve öldürülmezlerdi» diyenler gibi olmayın. Allah bu kanaati onların kalplerine bir hasret olarak koydu. (Ali İmran-156)

    YanıtlaSil