15 Nisan 2015 Çarşamba

MÜSLÜMANLARIN GENELDE ZİHİNLERİNİN VE YAŞAMLARININ FASİD FİKİRLER VE İSLÂMÎ OLMAYAN KÜLTÜRLERLE İŞGAL EDİLMİŞ OLMASIDIR. İSLAM DEVLETİ HİLAFET'E GİDERKEN MESELELERİMİZ :.

Yaratılışımızın gayesi olan sadece Alemlerin Rabbı Allahu Teâlâ'ya kulluk yapmak, ancak İslâmî hayatı yaşamakla mümkün olur. Yani hayatın her sahasında Allah(C.C)'ın Resulü Hz.Muhammed(S.A.V) vasıtasıyla bize gödermiş olduğu emir, nehiy ve nizamlara göre yaşamak... İslâmî hayatı bir bütün olarak yaşamak ise, ancak İslâm Cemiyetinin olmasıyla mümkündür. Çünkü Allah(C.C) insanı İçtimaî (sosyal) bir varlık olarak yaratmıştır. Yani insan tek başına diğer insanlardan tamamen soyutlanarak ferdî bir yaşam değil de İçtimaî bir yaşam sürmektedir. Bu fıtrî özelliği gereği insan, içinde bulunduğu cemiyetin hayatını yaşamak zorunda kalır. Yani cemiyet hayatı insana tesir eder ve ona yön verir. Bundan dolayı müslümanların Islâm Cemiyetinde yaşamaları gerekir. İslâm Cemiyeti ise; İslâmî fikir, mefhum,duygu, kanun ve nizamların insanların hayatına hakim olmasıyla oluşur. İsİâmî fikir, mefhum, kanun ve nizamları hayata hakim kılacak olan İslam Devleti yani Hilâfet Devleti olmadan da İslâm Cemiyeti olmaz. O halde, Hilâfet Devleti’nin kurulması, "olmazsa olmaz" cinsinden bir zaruret ve aynı zamanda tüm müslümanlar üzerine farzdır.

Ümmet içerisinde bu farz ve zarureti idrak edip de gerekli çalışmayı yapmakta olan müslümanlar yok değil, elbette ki vardır. Fakat bu çalışmanın önüne binbir güçlük, zorluk, engeİ, sıkıntı çıkmaktadır. İşte bu güçlük, zorluk ve engellerden birisi de bilhassa günümüzde müslümanların genelde zihinlerinin ve yaşamlarının fasid fikirler ve İslâmî olmayan kültürlerle işgal edilmiş olmasıdır... Tabiî olarak bu işgal hakim olduğu o sahaya İslâmî kültürün ve fikirlerin yerleşmesine karşı koymaktadır... Bu durumda yerleşik işgalçi yabancı kültürü, söküp atmadan ya da onun tesirini ortadan kaldırmadan İslâmî fikir mefhum ve kültürü insanlara vermeniz mümkün olmamaktadır.. Zira yabancı kültürün asıl sahipleri emperyalist kâfirler kültürlerinin müslümanlar arasında canlı ve etkin olması için azâmî gayretlerini ortaya koymaktadırlar. .. Yapılması gereken iş önce yabancı kültürü söküp atmak sonra İslâmî kültürü vermektir. Yani mesele sadece İslâmî kültürü vermek meselesi olmuyor... İşte Hilâfet Devleti'ne giderken yapılması gereken iş ; adeta boş bir kağıda yazı yazmak değil de karalanmış bir kağıdı önce temizleyip ondan sonra yazı yazmaya benzer zorlukta bir iş oluyor...

KÜLTÜRÜN TANIMI VE ÖNEMİ 
Kültür ; bir milletin kavmin maddî, manevî varlığını teşkil eden, hadiseleri karşılayan duyuş.şekilleri, düşünce ve davranış tarzlarıyla tarih içinde meydana getirdiği değer hükümleri ve sanat verimlerinin bütünü olarak tarif edilmektedir.

Kültürün menşeî ise, hadarettir. Hadaret, belirli bir akideden kaynaklanan hayatla ilgili mefhumların tamamıdır.. İşte bu mefhumların zihinlere, duygulara ve davranışlara yansıması neticesinde oluşan ürünlerin tamamı kültürü meydana getirir. Şu halde kültür; edebiyatta, çeşitli sanat dallarında yiyecek ve giyeceklerde ferdî ve toplumsal davranışlarda yani örf ve adetlerde tezahür eder.

Kültür, belirli bir hadaretin ürünü olduğu için hakim olduğu fert ve toplum yaşantısına o hadaretin akidesinin yerleşmesinde çok etkin bir rol oynar. Onun içindir ki kültürün,hayatın akışında rolü olan insanın zihin yapısına etkisi çok büyüktür. . .

EMPERYALİST KAFİRLERİN KÜLTÜREL SALDIRISI VE BU KÜLTÜRÜN ÜMMET İÇİNDE OLUŞTURDUĞU NETİCELER

Emperyalist kâfirler bu gerçeği görmüş olmalılar ki, bilhassa 19. asırdan sonra İslâmî hayatı durdurup müslümanları ve İslâm topraklarını sömürebilmek için
özellikle kültür vasıtasıyla saldırmışlardır. . Yani İslâmî fikir ve kültür açısından zaafiyete düşmüş olan müslümanlara, "kültür bir insanlık mirasıdır, onun vatanı milleti ve dini yoktur" masalını yutturarak kendi kültürlerini kabul ettirmeye ve onların hayatlarına yerleştirmeye çalışmışlardır. Ve meydanı boş bulduklarından yani İslâmî fikir ve kültürü tekrar canlandırmak ve etkili kılmak için yeterli faaliyetlerin yapılmayışından dolayı o yabancı kültürleri müslümanların yaşantılarına yerleştirmeye muvaffak olmuşlardır.

Artık müslümanlar içinde emperyalist kâfirlerin istediği gibi düşünen ve davranan, onların kültürüne sahip çıkan fert ve kitleler çoğalmıştır. Öyle ki, müslümanlar arasında emperyalist cahiliyye kültürünün müttefiki ve onun gönüllü askerleri haline gelenler oldu. 0 kültürün tesiri ile emperyalist kâfirleri şirin, insancıl görenler de çoğaldı.

Üzülerek ifade etmek gerekir ki ; müslümanlar kendi üzerlerine hakim olan o yabancı kültürün tesiri ile öyle bir komplekse düştüler ki; İslâm ordusunun kumandanı olmaktansa cahiliyye askerinin artçısı olmaya razı oldular. Emperyalist kâfirlerin kültürü tıpkı suyun ağacın köklerine ve elektriğin tellere yayılması gibi müslümanlar arasında yayıldı....

Neticede küfrün ve emperyalizmin yerleşmesinde ve daha sonra gözünü açan bazı müslümanların kalkınma çabalarının boşa çıkmasında bu yabancı (gayri İslâmî) kültürün tesiri çok büyük olmuştur. Zira o cahiliyye kültürü tüm yaşantıyı ve zihinleri kara bir kabus gibi kaplamıştır.

Emperyalist kâfirler öncelikle kültür yoluyla girdikleri İslâm topraklarında varlıklarını sürdürebilmek için; hakim kıldıkları kültürlerinin etkinliğini kuvvetlendirmeye de yoğun bir şekilde çalışmaktadırlar. Bunun için her türlü kültür iletişim vasıtalarını ve eğitimi kontrollerinde tutmaya özen gösteriyorlar...

İşte bu yoğun kültürel faaliyet neticesi maksat hasıl olmuştur.. İslâmm tekrar hayata dönmesine engel olmak için ; dini devletten ayırmak, dünya hayatını ahiret inancından koparmak, maddeyi ruhdan ayırmak demek olan lâiklik olarak da bilinen o cahiliyye kültürünün akidesi müslüman topluluklar arasında yerleşmiş durumdadır. Tabiî olarak bu akideye sahip fert ve kitlelerin İslâmî hayatı anlamaları ve onun için gerekli şekilde çalışmaları mümkün değildir...

ÜMMET İÇİNE YAYILAN VE YERLEŞTİRİLEN FASİD FİKİRLER
Emperyalistler sadece bu kültürle yetinmediler. Daha da ileri giderek havayı bazı felsefî ve siyasî hal'çareleri ve fasid fikirleri ile zehirleyip müslümanların sahih bakış açılarını ifsad ettiler. İslâmî havayı bozup hayatın her cephesinde müslümanların fikirlerini anarşiye sürüklediler.. Böylece müslümanların zihinlerinde istikrar bozuldu. Bunun neticesi olarak her türlü kalkınma çabaları çelişkili ve karışık haldeki bir harekete dönüştü. Bu da müslümanları sönme, ümitsizlik ve teslimeyâtla nihayetlenen boynu kesilmiş bir hayvanın durumu gibi bir hale getirdi... Evet emperyalist kâfirler müslümanlar arasında çeşitli fasid fikirler yayarak onları zehirlediler. Şöyleki 

İslâm memleketlerinin halkı tek bir ümmet teşkil etmekte İslâm Nizamının çıktığı İslâm Akidesi bu ümmeti birbirine bağlamakta iken ; "İslâm Devletinin yani Hilâfetin tekrar kurulamıyacağı. ve medenî, millî, lisanî ve coğrafî farklar açısından İslâm memleketlerinin tekrar birleşmesinin imkansıza, olduğu" zehrini akıttı. Bundan başka yanlış siyasî fikirlerle de toplumu zehirledi. Meselâ; "Al ve iste. Kurulu düzenden ne taviz koparırsak o kâr", "Millet bütün kuvvetlerin kaynağıdır", "Hakimiyet milletindir", "Cumhuriyet fazilettir" v.b. ayrıca hatalı fikirler de soktu meselâ "Din Allah'ın vatan herkesin", "Bizi elem ve emeller birleştirir" , "Vatan her şeyin üstündedir", "İzzet vatanındır", "Vatan sevgisi imandandır" v.b. Aynı şekilde toplumu geri götüren vakıaya bağlı kalıcı güya gerçekçi fikirlerle de zehirledi. Meselâ ; "Nizamımızı içinde bulunduğumuz vakıadan alırız", "Emri vakiyi kabul etmek mecburiyetindeyiz", "Gerçekçi olmamız lâzım" v.b..

YABANCI KÜLTÜR VE FASID FİKİRLERİN ÜMMET İÇİNDE OLUŞTURDUĞU İKİ İNSAN TİPİ

İşte bu yabancı (İslâmî olmayan) kültür,yabancı zehirlenme ve cehalet yüzünden ümmette içinde bulunduğu vakıaya körü körüne bağımlı iki zümre, iki çeşit insan tipi yetişti.

Birinci zümre : Vakıaya bağlanmaya ve onu kaçınılmaz bir zaruriyet olarak teslimiyetle kabul etmeye davet eden zümredir. Çünkü bu zümre düşüncesine ve meselelerine çare bulmak için vakıayı kaynak kabul eder. Bu zümreye vakıanın; düşüncenin kaynağı değil konusu olduğunu idrak ettirmeden önce onun halinde müsbet hiç bir gelişme bekleyemezsiniz. 0 vakıanın korunması hususunda gayretli ve katı bir muhafazakâr zümre olarak karşınıza dikilip durmaya devam eder...

İkinci zümre : Aydınlık içinde yaşamayı kabul etmeyen karanlıkçı zümre . Bu zümre , yarasalar misali aydınlığa tahammül edemiyen zümredir. Karanlıkta yaşamaya, boş laf ve sathiyliğe alışmış, bedenî ve aklî tembellik hastalığına tutulmuş, eskinin sırf eski oluşundan ve babalarını ve atalarını o hal üzerinde bulduklarından dolayı kendileri de onun üzerinde donup kalmışlardır. Bu zümre, vakıaya tamamen ayak uydurmakta, fikri de donmuş olduğundan gerçekten muhafazakârdır. Üstelik donuk muhafazakârdır. 0 zümreye mensub kişilere hiç laf, söz, fikir tesir etmez. Onların karşısında adeta taşlara konuşuyormuş gibi olursunuz... Bu zümrenin ıslahı birinci zümreden daha güçtür... Bu güçlüğü yenmek için önce onların buzlarını eritmek yani zihinlerini harekete geçirmeye çalışmak gerekir ki vermek istediğiniz fikir, mefhum ve kültürü alabilsinler. ..(SENE 2015 İNSANLARIN EZİÇİ ÇOĞUNLUĞU  AYNI.)

KURTULUŞ İÇİN ÇAĞRI

Görülüyor ki, İslâmî olmayan kültür ve fasid fikirler fert ve toplum olarak müslümanların genelini şahsiyet itibarı ile bozmuş , kirletmiştir. Müslümanlar bu kültür ve fikirleri, zehirleri zihin ve bünyelerinden atmadıkları müddetçe içinde bulundukları o perişan hal ve vakıadan kurtulamazlar. Dünya ve ahiret saadetine ve ona kavuşturacak olan İslâmî şahsiyet ve İslâmî hayata asla kavuşamazlar. .. Onun için tüm müslümanlara içtenlikle sesleniyor ve diyoruz ki 

Ey müslümanlar, hayatınızı kokutan şahsiyetinizi bozan, çehrenizi görüntünüzü kirleten, İslâmî heybetinizi gideren, dünya ve ahiret hayatınızı zehir kılan,karartan o yabancı kültür ve fasid fikirleri . zihin ve bünyenizden atın. Berrak, hayat membaı olan İslâmî fikir, mefhum ve kültür ile donanıp dünya ve ahirette kurtuluşa erin!...

"Ey imâri edenler.' Allah ve Resulü sizi size hayat verene davet edince onlara icabet edin." (Enfal : 24)
)))))))))))))))))))))))




1 yorum:

  1. YABANCI KÜLTÜR VE FASID FİKİRLERİN ÜMMET İÇİNDE OLUŞTURDUĞU İKİ İNSAN TİPİ

    İşte bu yabancı (İslâmî olmayan) kültür,yabancı zehirlenme ve cehalet yüzünden ümmette içinde bulunduğu vakıaya körü körüne bağımlı iki zümre, iki çeşit insan tipi yetişti.

    Birinci zümre : Vakıaya bağlanmaya ve onu kaçınılmaz bir zaruriyet olarak teslimiyetle kabul etmeye davet eden zümredir. Çünkü bu zümre düşüncesine ve meselelerine çare bulmak için vakıayı kaynak kabul eder. Bu zümreye vakıanın; düşüncenin kaynağı değil konusu olduğunu idrak ettirmeden önce onun halinde müsbet hiç bir gelişme bekleyemezsiniz. 0 vakıanın korunması hususunda gayretli ve katı bir muhafazakâr zümre olarak karşınıza dikilip durmaya devam eder...

    İkinci zümre : Aydınlık içinde yaşamayı kabul etmeyen karanlıkçı zümre . Bu zümre , yarasalar misali aydınlığa tahammül edemiyen zümredir. Karanlıkta yaşamaya, boş laf ve sathiyliğe alışmış, bedenî ve aklî tembellik hastalığına tutulmuş, eskinin sırf eski oluşundan ve babalarını ve atalarını o hal üzerinde bulduklarından dolayı kendileri de onun üzerinde donup kalmışlardır. Bu zümre, vakıaya tamamen ayak uydurmakta, fikri de donmuş olduğundan gerçekten muhafazakârdır. Üstelik donuk muhafazakârdır. 0 zümreye mensub kişilere hiç laf, söz, fikir tesir etmez. Onların karşısında adeta taşlara konuşuyormuş gibi olursunuz... Bu zümrenin ıslahı birinci zümreden daha güçtür... Bu güçlüğü yenmek için önce onların buzlarını eritmek yani zihinlerini harekete geçirmeye çalışmak gerekir ki vermek istediğiniz fikir, mefhum ve kültürü alabilsinler. ..(SENE 2015 İNSANLARIN EZİÇİ ÇOĞUNLUĞU AYNI.)

    KURTULUŞ İÇİN ÇAĞRI

    Görülüyor ki, İslâmî olmayan kültür ve fasid fikirler fert ve toplum olarak müslümanların genelini şahsiyet itibarı ile bozmuş , kirletmiştir. Müslümanlar bu kültür ve fikirleri, zehirleri zihin ve bünyelerinden atmadıkları müddetçe içinde bulundukları o perişan hal ve vakıadan kurtulamazlar. Dünya ve ahiret saadetine ve ona kavuşturacak olan İslâmî şahsiyet ve İslâmî hayata asla kavuşamazlar. .. Onun için tüm müslümanlara içtenlikle sesleniyor ve diyoruz ki

    Ey müslümanlar, hayatınızı kokutan şahsiyetinizi bozan, çehrenizi görüntünüzü kirleten, İslâmî heybetinizi gideren, dünya ve ahiret hayatınızı zehir kılan,karartan o yabancı kültür ve fasid fikirleri . zihin ve bünyenizden atın. Berrak, hayat membaı olan İslâmî fikir, mefhum ve kültür ile donanıp dünya ve ahirette kurtuluşa erin!...

    "Ey imâri edenler.' Allah ve Resulü sizi size hayat verene davet edince onlara icabet edin." (Enfal : 24)

    YanıtlaSil