22 Nisan 2015 Çarşamba

HEDEFİMİZ, BİLGİ EDİNMEK VE BİLGİLİ OLMAK DEĞİL; BİR GAYE İÇİN MÜCADELE ETMEK OLSUN

Bugün müslümanların yanlış yöneldikleri bir yol vardır. Hatta bu yüzyıllarda müslümanların izledikleri hatalı yönelişleri odur. O ise; bilgi edinmek ve bilgili olmaktır. İnsan bilgi edinirse bilgili olur. Fakat bu yol insanı bir miktar da etkilese de köklü şekilde değiştirmez ve kalkındırmaz. Çünkü insan, pratik olmaz ve bu bilgileri fikir haline ve ondan sonra da mefhum haline getirmez. Bunun doğruluğunu ispatlayan şimdiki müslümanlann durumudur. Onların her konuda bilgileri var, aralarında çok kültürlü ve tahsil yapmış kimseler var ve İslâm’ı öğrenenler çoktur. Lâkin amel edenler veya fikirleri amel için kavrayıp eyleme dönüştürenler pek azdır. Bunun sebebi ise, onların edindikleri hedefleridir. Bu ise, bilgi edinmek ve bilgili olmaktır. Hedefleri, bir gaye için çalışmak, mücadele vermek ve amel etmek olsaydı; çalışmak ve mücadele etmek için bilgi edinirlerdi. O zaman olaydan izler ve müşkülleri görür, ondan sonra da bunlar hakkında fikir vermek ve çözüm aramaya yönelirler. Ve fikirlerini tatbik ve çözümleri uygulamak üzere mücadele yaparlar.

Kur an yolunu izleyelim ve nasıl indirildiğini görelim; Kuran’ın bir bütün olarak nazil olmadığını görürüz. Yoksa Levhi Mahfhuz’da tüm olarak mevcuttur. Olay, vakıa ve müşküllere göre ayetler indirilmiştir. Bilgi ve fikir, insanların hissettikleri meselelerle ilgilidir. Bu nedenle insanlar kolayca Kur’an’ı kavrıyorlardı ve müslümanlar onu uyguluyorlardı. Vakıada putperestlik vardı ve Allah bununla ilgili ayetler indiriyor ve müslümanlar bunları kavrayıp götürüyorlardı (taşıyorlardı). Yöneticilerin zulümleriyle ilgili olaylar vardı ve Allah bunlar hakkında ayetler indiriyor ve müslümanlar da bunları kavrayıp mücadele ediyorlardı. Yetimlerin mallarını yemek, kızları diri diri toprağa gömmek ve zinanın yaygın olması gibi müşküller vardı ve İslâm hemen bu problemlere değinip çözüm getiriyordu. Müslümanlar da bunları anlayıp uygulamak için insanları davet ediyorlardı. Bütün ayetler pratik hayatla ve insan meseleleriyle ilgili idi. Rasulullah ve sahabeler bu yolu izlediler. Kuran, bilip de amel etmeyenlere çattı (Bak. Saf: 2-3) İsrail oğullarının alimlerini kitap taşıyan merkeplere benzetti. (Bak. Cuma: 5) Ayrıca amele ve mücadele vermeye davet eden yüzlerce ayet vardır.

İslâm, insanların işleriyle ve problemleriyle ilgili fikirler getirdiği için siyasî bir dinin niteliğini kazanmıştır. Çünkü siyaset, insanların işlerini yürütmektir. Bilgi edinenler veya bilgili olmak için çalışanların siyasî kimseler olmadıklarını görürüz. Kitaplar arasında daldıkları veya bilgi verenlerin yanlarında sıkıştıklarını müşahede ediyoruz. Siyasî mücadele meydanlarında ve faaliyet sahasında onların yokluğunu hissederiz. Hatta öyle mücadele ve faaliyet göstermekten kaçındıklarını, diğerlerini teşvik etmediklerini ve bazen diğerlerini uzaklaştırdıklarını görürüz. Bir gaye için siyasî mücadele ve faaliyet, örgütlenmeyi gerektirdiği için her örgütten ve örgütlenmekten kaçınıyorlar ve diğerlerini sakındırıyorlar. Başı boş birer fertler olarak hareket etmeyi tercih ediyorlar. Bunlar ne kadar bilgili olurlarsa olsunlar, hiç verimli olmazlar. Toplumu değiştirmek için hiç yararlı olmazlar ve ümmeti kalkındırıp devleti kurmada hiç katkıları olmaz. Çünkü toplumu değiştirmek için pratik fikir ve örgütlü faaliyet gerekir. Ümmeti kalkındırmak için hayatı ve insanı köklü şekilde değiştiren mefhumlar ve mefhumları insanlara veren teşkilat lazımdır..

Özet olarak müslümanlar, bir gaye uğrunda mücadele etmek ve amel yapmak için hedefleri olunca aktif ve pratik veya siyasî kimseler olacakları gibi bilgili de olurlar. Fakat amaçları bilgi edinmek ve bilgili olmak olunca; hiç amel yapmazlar, sadece bilgili kalırlar. Onların durumları, insanları da kalkındırmaz. Bundan dolayı müslümanları amele ve mücadeleye davet ediyoruz. O zaman hem amel olur hem de* bilgi olur. Aynen İbni Abbas’ın dediği gibi: “Hem amel yaptık, hem de ilim kazandık." Böylece o sahabeler İslâm Devleti’ni kurabildiler. Çünkü İslâm Devleti, sırf ilimle kurulmaz, bununla birlikte aktif ve ciddî örgütlü olan mücadeleyle kurulur. □


1 yorum:

  1. Bugün müslümanların yanlış yöneldikleri bir yol vardır. Hatta bu yüzyıllarda müslümanların izledikleri hatalı yönelişleri odur. O ise; bilgi edinmek ve bilgili olmaktır. İnsan bilgi edinirse bilgili olur. Fakat bu yol insanı bir miktar da etkilese de köklü şekilde değiştirmez ve kalkındırmaz. Çünkü insan, pratik olmaz ve bu bilgileri fikir haline ve ondan sonra da mefhum haline getirmez. Bunun doğruluğunu ispatlayan şimdiki müslümanlann durumudur. Onların her konuda bilgileri var, aralarında çok kültürlü ve tahsil yapmış kimseler var ve İslâm’ı öğrenenler çoktur. Lâkin amel edenler veya fikirleri amel için kavrayıp eyleme dönüştürenler pek azdır. Bunun sebebi ise, onların edindikleri hedefleridir. Bu ise, bilgi edinmek ve bilgili olmaktır. Hedefleri, bir gaye için çalışmak, mücadele vermek ve amel etmek olsaydı; çalışmak ve mücadele etmek için bilgi edinirlerdi. O zaman olaydan izler ve müşkülleri görür, ondan sonra da bunlar hakkında fikir vermek ve çözüm aramaya yönelirler. Ve fikirlerini tatbik ve çözümleri uygulamak üzere mücadele yaparlar.

    Kur an yolunu izleyelim ve nasıl indirildiğini görelim; Kuran’ın bir bütün olarak nazil olmadığını görürüz. Yoksa Levhi Mahfhuz’da tüm olarak mevcuttur. Olay, vakıa ve müşküllere göre ayetler indirilmiştir. Bilgi ve fikir, insanların hissettikleri meselelerle ilgilidir. Bu nedenle insanlar kolayca Kur’an’ı kavrıyorlardı ve müslümanlar onu uyguluyorlardı. Vakıada putperestlik vardı ve Allah bununla ilgili ayetler indiriyor ve müslümanlar bunları kavrayıp götürüyorlardı (taşıyorlardı). Yöneticilerin zulümleriyle ilgili olaylar vardı ve Allah bunlar hakkında ayetler indiriyor ve müslümanlar da bunları kavrayıp mücadele ediyorlardı. Yetimlerin mallarını yemek, kızları diri diri toprağa gömmek ve zinanın yaygın olması gibi müşküller vardı ve İslâm hemen bu problemlere değinip çözüm getiriyordu. Müslümanlar da bunları anlayıp uygulamak için insanları davet ediyorlardı. Bütün ayetler pratik hayatla ve insan meseleleriyle ilgili idi. Rasulullah ve sahabeler bu yolu izlediler. Kuran, bilip de amel etmeyenlere çattı (Bak. Saf: 2-3) İsrail oğullarının alimlerini kitap taşıyan merkeplere benzetti. (Bak. Cuma: 5) Ayrıca amele ve mücadele vermeye davet eden yüzlerce ayet vardır.

    İslâm, insanların işleriyle ve problemleriyle ilgili fikirler getirdiği için siyasî bir dinin niteliğini kazanmıştır. Çünkü siyaset, insanların işlerini yürütmektir. Bilgi edinenler veya bilgili olmak için çalışanların siyasî kimseler olmadıklarını görürüz. Kitaplar arasında daldıkları veya bilgi verenlerin yanlarında sıkıştıklarını müşahede ediyoruz. Siyasî mücadele meydanlarında ve faaliyet sahasında onların yokluğunu hissederiz. Hatta öyle mücadele ve faaliyet göstermekten kaçındıklarını, diğerlerini teşvik etmediklerini ve bazen diğerlerini uzaklaştırdıklarını görürüz. Bir gaye için siyasî mücadele ve faaliyet, örgütlenmeyi gerektirdiği için her örgütten ve örgütlenmekten kaçınıyorlar ve diğerlerini sakındırıyorlar. Başı boş birer fertler olarak hareket etmeyi tercih ediyorlar. Bunlar ne kadar bilgili olurlarsa olsunlar, hiç verimli olmazlar. Toplumu değiştirmek için hiç yararlı olmazlar ve ümmeti kalkındırıp devleti kurmada hiç katkıları olmaz. Çünkü toplumu değiştirmek için pratik fikir ve örgütlü faaliyet gerekir. Ümmeti kalkındırmak için hayatı ve insanı köklü şekilde değiştiren mefhumlar ve mefhumları insanlara veren teşkilat lazımdır..

    Özet olarak müslümanlar, bir gaye uğrunda mücadele etmek ve amel yapmak için hedefleri olunca aktif ve pratik veya siyasî kimseler olacakları gibi bilgili de olurlar. Fakat amaçları bilgi edinmek ve bilgili olmak olunca; hiç amel yapmazlar, sadece bilgili kalırlar. Onların durumları, insanları da kalkındırmaz. Bundan dolayı müslümanları amele ve mücadeleye davet ediyoruz. O zaman hem amel olur hem de* bilgi olur. Aynen İbni Abbas’ın dediği gibi: “Hem amel yaptık, hem de ilim kazandık." Böylece o sahabeler İslâm Devleti’ni kurabildiler. Çünkü İslâm Devleti, sırf ilimle kurulmaz, bununla birlikte aktif ve ciddî örgütlü olan mücadeleyle kurulur. □

    YanıtlaSil