25 Nisan 2015 Cumartesi

DEMOKRASİ NİZAMLARINA GÖRE PARTİ KURANLAR VE DEMOKRASİYE MÜSLÜMANLARI ÇAĞIRANLAR DA MÜSLÜMANLARI ALDATANLARDIR.

Bu, Aldatanlar ve Aldananlar konusunu Işleyip üzerinde durmaktaki gayemiz, Allahu Tealanin rızasına erişmektir. Zira biliyoruz ki Allahu Teala'nın rızası doğru olandadır. Aldatma; kandırma ve yanıltma olduğuna göre orada Altahu Teâla'nın rızası yoktur. İşte bunun için aldatanların kimler ve nasıl aldattıklarından, aldananın kimler ve nasıl aldandıklarından bahsetmeye çalışıyoruz ki; aldatanlar aldatmaktan, aldananlar aldanmaktan kurtulsunlar da Allahu Tealanın rızasıra erişsinler.

ALDATANLARIN ALDATMALARI KENDİ ELLERİNDEDİR

insanoğlu dilerse doğru yolu takip eder, başkalarını aldatmaya kalkışmaz ve dilerse Hak Yolunun dışında bir yol takip eder, başkalarını da aldatmaya çalışır. Allah (c.c) insana bu gücü, kuvveti vermiştir, Hak Yolu da yanlış olan yolu da bildirmiştir ve Kuran-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur :

‘Biz o (insana), iki yolu (hayır ve şer yolunu) gösterdik." (Beled : 10)

İster hayır olan yola gider, ister şer olan yola gider, ister Kitab ve Sünnete göre bir kitle.
bir parti teşekkül ettirir. İsterse insanların icad ettiği demokrasi nizamlarına göre bir parti kurar ve onunla çalışır, bunda serbesttir. İnsanlar tarafından zorlanmaz. Ancak şerî şerife göre bir parti teşekkül ettirmek veya varsa öyle bir partiye katılmak müslümanların üzerlerine farzdır.

Nitekim Allahu Teâlâ, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor :

’içinisden hayra çağıran, iyiliği emreden, kötülükten men eden bir topluluk (bir kitle) bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.*
(Ali İmran: 104)

İnsanoğlu gücünü, kuvvetini ve iradesini Hak olan yolda gitmeye yöneltir ve bu yönde kullanırsa Allahu Teâlâ da ona Hak Yolu hidayet eder, onu Hak Yola iletir. Bir ayeti kerimede şöyle buyuruyor :

'Ve Bizim uğrumuzda mücadele edenleri Biz elbette yollarımıza iletiriz. Muhakkak ki Allah (c.c). iyilik edenlerle beraberdir.* (Ankebut : 69)

‘Bizim uğrumuzda mücadele edenleri’ cümlesinden açıkça anlaşılıyor ki, insan isterse Hak Yola gidebilir. Bu insanın kendi elindedir, insanın iradesine bağlıdır.

İnsanlar bir parti, bir kitle teşekkül ettirip meydana getirirken mutlaka bir yol takip ederler. Önemli olan da budur. Parti kurarken nasıl bir yol takip etmelidir? Elbette müslümanlar Kitab ve Sünnet yolunu takip etmelidirler ve onun dışına çıkmamalıdırlar.

Parti, cemiyet, dernek kurmakta, siyesî işleri yürütmekte amelî işleri yapmakta nasıl bir yol takip edileceğini Resulullah (S.A.V) bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştur. Takip edilmesi gerekli olan, Kitab ve Sünnet yolu kendisine beyan edildikten sonra (bu yol mü'minlere de beyan edilip bildirilmiştir) onun dışanda yol takip edenler hakkında Allah (c.c) şöyle buyuruyor : .

‘Kim kendisine doğru yol apaçık belli olduktan sonra Peygamber’e karşı gelir, mü’minlerin yolundan başkasına uyup giderse, onu döndüğü yolda bırakırız. Ve kendisini Cehennem'e koyarız. Ne kötü dönüş yeridir orası.* (Nisa : 115) .

Şu demektir : Her kim Allah Resulünün getirdiği Şeriat yolundan başka bir yola girerse, o bir tarafta Şeriat bir tarafta olur. Yani Şeriat yolunda değil başka yola giren olur.

En'am Süresi'nin 153. ayetinde Allah (c.c), kendisinin koymuş olduğu yolu işaret ederek şöyle buyuruyor :


'Ve işte bu Benim dosdoğru yolumdur. Hep onu takip edin, sakın sizi O’nun yolundan saptıran yolları takip etmeyin. İşte size bunu emretti, umulur ki kötülüklerden sakınırsınız.* (En’am : 153)

'İşte bu Benim dosdoğru yolumdur. Hep onu takip edin' hitabıyla, herşeyde; parti kurmakta da, cemiyet kurmakta da, devlet kurmakta da ve devleti idare etmekte de hep o yolu, hep o, Allah (c.c)'ın koyduğu nizamları takip edip kullanmamızı emrediyor. ‘Sakın sizi O'nun yolundan saptıran yolları takip etmeyin' hitabı celili ile de 0, başka yollara gitmeyi yasaklıyor.

Hz. Aişe yoluyla gelen, Sahihi Müslim'de geçen bir Hadis-i Şerifte, Resulullah (S.A.V) şöyle buyuruyor :

'Kim bizim üzerinde bulunduğumuz emre (şeri işlere) aykırı bir amel işler ise, o amel red edilir (kabul edilmez).'

Bir parti kurmak da bir amel olduğuna göre, şerî nizamların dışında kurulmamalıdır. Şayet İslâmî nizamların dışındaki nizamlara göre parti kurma ameliyesi yapılsa Islâmîyette o, kabul edilmez, red edelir. Evet, İslâmiyette insanların kafasından çıkan nizamlara göre parti kurmak yasaktır. Bunun böyle olduğunu bütün particiler biliyorlar. Fakat, Islâmın dışı nizamlara göre parti kurmanın yasak olduğunu bilmelerine rağmen yine de böyle parti kuruyorlar. Sonra dönüyorlar, yaptıkları bu gayri İslâmî amelin meşru ve doğru olduğunu, müslümanlara kanıtlamak için çeşitli yollar arıyorlar. Ve böylece, Islâm'da meşru ve makbul olmayan amelin, işin meşru oduğunu müslümanlara sunmalarıyla, müslümanları aldatıyorlar ve aldatanlardan oluyorlar. Şu halde; Islâm'ın dışı, kaide ve kurallara göre parti kuranlar ve yaşatanlar aldatanlardır.

6AYRİ İSLÂMÎ PARTİCİLER. SİYASI ALDATICILARDIR .

Konumuzda mevzubahis Aldatma; müslümanlar arasında ve siyasî olan aldatmadır.- Kâfirin (müslüman olduklarını iddia etmeyenlerin) ve siyasî olmayan aldatma değildir konumuz.

Bu siyasîler, yaptıkları yanlışı doğru göstermek için başlıca iki türlü tez savunuyorlar.

1-“Demokrasi Islâm'da vardır ve demokrasiye göre parti kurmak caizdir” diyorlar. "Islâm'da demokrasiyi ve demokrasiye göre parti kurmayı yasaklayıcı bir
hüküm yoktur" diyorlar. Bu iddiaları yanlıştır. Zira, Islâm'da, demokrasi yoktur ve demokrasiye göre parti kurmak ta yasaktır. Yasak olduğu hakkında her türlü delil vardır. Meselâ, şu ayeti kerimede :


‘Peygamber size neyi getirdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan' sakının ve Allah'tan korkun.* (Haşr : 7)

Demokrasi ve buna göre parti kurmayı Resul getirmiş değildir. Demokrasi ve ona göre parti kurmak, şerî mûbin geldikten nice yıllar sonra ortaya çıkmıştır. Allahu Teâlâ'nın koyduğu Resulün getirdiği Şeriattan değildir. Demokrasi, insanların icad ettiği ve bir şeyin öyle veya böyle olmasına çoğunluğun karar verdiği bir nizamdır. Islâm Dini, hükümlerin insanlar tarafından icad edilmesini ve koyulmasını da ve hükümlerin çoğunluk veya azınlık tarafından verilmesini de yasaklıyor. Bir şeyin kabul edilir veya red edilir hükmünü çoğunluğun vermesi İslâmiyette yoktur. Ancak çoğunluğun hükmü, Dinin mübah kıldığı bazı konularda alınır. Meselâ; bir tarlanın sürülmesi, kazma ile mi, pulluk ile mi? olsun ve benzerî şeyler çoğunluğun veya mesleği hakkında uzman, mutahassis kimslerin kararıyla hareket edilir.

“Demokrasi, Islâm'da vardır ve demokrasiye göre amel edilir" diyen particilerin düştüğü bir türlü içinden çıkamadıkları mesele de budur. Yani bir tarlanın sürülmesinin nasıl olacağı hükmünün insanlar tarafından çıkarılması ve nasıl olacağına çoğunluğun karar vermesi hükmünün caiz olduğunu alarak, "İslâm'da demokrasi vardır ve demokrasiye göre amel edilir" diyorlar. Ve içinden çıkamadıkları bataklıkta, bu ikisini bir tutmalarıdır. "Demokrasi mubahtır" diyenler, Din tarafından mübah bırakılan eşyanın kullanılmasının serbest oluşundan hareketle istedikleri hükümleri almakta da serbest olduklarını zannediyorlar.


"Peygamber size neyi getirdiyse onu alın.." 
Bu
ayeti kerimenin ifadesine göre, Peygamberin bize getirdiklerinin hepsini yani getirdiği hükümlerin hepsini almak ve onlara uymak bizlere farzdır.

Konumuzda haram olan nedir, onu iyice seçmek lazım. Meselâ; haram olan parti kurmak değil, parti kurmayı ön gören Şeriatın dışı hükümleri almaktır. Yukarıda da yazdığımız gibi, bir parti kurmak üzerimize farzdır. Lâkin parti kurarken Resulün getirdiği hükmü almak ve o hükme uymak da farzdır.

Şimdi bakalım onların kurdukları ya da kurmak istedikleri partinin üzerine kurulduğu hüküm, Resulün getirdiği midir yoksa insanların koyduğu hükümler midir? Müslüman olarak biz hangisini almalıyız ve hangisine uymalıyız? Yukarıda da dediğimiz gibi, Resul'ün getirdiğini almak ve ona uymak farzdır. Resulun getirdiğinin dışında kalanı almak ve ona uymak da haramdır. Bu şu demektir : Müslümanlar, bir parti kurarken illa ve ancak Resulun getirdiğine uymak zorundadırlar,

Parti kurma fiili, Resulun amelî fiiliyesidir. Bu fiili
yapmak bize vacibtir. Vacib olan bir işi yaparken, yapılma şeklinde de Resule uymak vacibtir. Nitekim, Namaz kılmak vacibtir, kılınış şekli de yani Resulun kıldığı şekilde olması da vacibtir. Islâm'a göre kurulmuş bir parti yoksa, bir parti kurmak vacibtir. Partinin şekli de yani partinin parti olmasını gerektiren unsurların Resul'ün getirdiğinin (Şeriatın getirdiğinin) aynısı olması da farzdır. O unsurlar şunlardır :

a-) Düşünce, b-) Duygular,

c-) Ayarlar, d-) İnsanlar,

Resulun kurduğu kitlede kullandığı nizamların aynısını kullanmak farzdır. Şayet, Resul'ün kullandığı nizamların dışındaki nizamlar kullanılırsa bir siyasî kitle (parti) olur, ancak İslâmî bir siyasî kitle (parti) olmaz. Zira o siyasî kitle (parti), hangi nizama göre kurulmuşsa onun
ismini alır. Kapitalizm nizamlarına göre ise kapitalizm, komünizm nizamlarına göre ise komünizm ismini alır.

Bu kısa açıklamadan anlaşılıyor ki, Islâm'da demokrasi ve demokrasiye göre parti kurmak yoktur ve yasaktır. Yine bu açıklamadan anlaşılıyor ki, "Islâm'da demokrasi vardır ve demokrasiye göre parti kurmak caizdir" diyenler müslümanları aldatıyorlardır.

Parti hususunda müslümanları aldatanların savundukları tezden İkincisi de "Her ne kadar İslâm'da, demokrasi ve demokrasiye göre parti kurmak yok olsa da, demokrasiye göre hareket etmek ve parti kurmak, zarurî ve mecburîdir" derler. 

Bu kısmı ileride izah etmeye çalışacağız inşaallah
Devamı gelecek sayıda)..






DEMOKRASİ SİYASİLERİ. MÜSLÜMANLARI PARTİ HUSUSUNDA İKİ YÖNDEN ALDATIYORLAR

1- "Islam'da, Kapitalizm nizamlarına göre parti kurmak caizdir. Çünkü, hakkında haram olduğuna ait delil yoktur." diyorlar.

Islâm'da, Demokrasi olmadığını ve Demokrasiye göre parti kurmak ve teşekkül ettirmek caiz olmadığını yazmış ve izah etmiştik.

2- "Her ne kadar Islamda, Demokrasi yok ve Kapitalizm nizamlarına göre parti kurmak haram İse de; Kapitalizm nizamlarına ve Demokrasi usullerine göre parti kurmak mecburiyetindeyiz. Çünkü, Demokrasilere göre parti kurmadan İslâmiyet gidilmez." diyorlar ve yanlış olan şu iddialarını öne sürüyorlar :

a-) "islâm'da, kurulması haram olan partileri, bir vasıta bir araç olarak kullanıyoruz." diyorlar.

Bu tez ve bu iddia başlıca iki yönden yanlıştır : 1-) Parti bir vasıta ve bir araç değildir. 2-) Bir şey haramsa onu kullanmak da haramdır. Evet, insanların icad ettikleri ortaya koydukları
kanun ve nizamlara göre parti kurmak da ve o partileri kullanmak ta haramdır. Çünkü, bu görüşü savunanlar, Islâm'a göre parti kurmak mümkün olmadığını ve Islâm'a göre olan parti ile Islâm'a gidilemiyeceğini söylemiş oluyorlar. Bu görüş ve iddiada bulunanların bu iddiaları yanlıştır. Zira Islâm’ın buyurduğu şekilde parti kurmak ve o parti ile Islâm'a gitmek mümkündür. Ve aynı zamanda bunlar müslümanların üzerlerine farzdır. Müslümanlar, İslâmî bir kitle oluşturmalıdırlar.

b-) "Demokratik partiler yasaktır, ancak biz bunları geçici bir zaman için, muvakkat olarak şimdilik hedefimize ulaşalıncaya kadar kullanıyoruz. Bu haram olan kanalla Meclise gelir, Meclisle çoğunluğu alır, Demokrasi İdaresini ele geçirirsek, o zaman, Demokrasiyi bırakır islamiyete döneriz." diyorlar.

Bu iddia da yanlış, günah, yersiz ve gülünç bir iddiadır. Zira Dinimiz, haram olan bir şeyin kullanmasını geçici de süreki de olsa yasaklıyor. Ve Dinimiz böyle demiyor. Bu iddia yanlış. Çünkü, yanlış yol insanı yanlışa götürür Böyle bir iddiada bulunmak günah, Çünkü, Dinin, yasakladığı
bir şeyi yapıyolar. Böyle bir görüş yersiz. Çünkü, İslâmî partiler ile gitmek var iken Demokrasi partileri ile niçin gidilsin? Böyle bir iddia yersiz, gülünç. Çünkü önce Demokrasi hayatını benimseyecek, yaşayacak, iyice yerleştirecek Demokrasi çoğunluğunu ve idareyi elde edecek sonra da onu bırakacak, Islâm'a dönecek! Buna kargalar da güler. Çocuklar da inanmaz. Çünkü, insan emek vererek elde ettiği bir şeyi bırakmaz ve bırakamaz. Cumhuriyet (Demokrasi) hayatı başladığı günden bu yana Dünyada görülmemiş ki; Demokrasi hayatını, Cumhuriyet idaresini bıraksın da İslâmî hayata İslâmî idareye dönsün. Bu şimdiye kadar olmamış ve şimdiden sonra da olamaz. Ancak, İslâmî hayatı; hiç Demokrasi idaresini kabul etmeyen, kullanmayan partiler getirir ve getirecektir inşaallah!

Bu konuda şuna çok dikkat etmeliyiz !!! Şimdiye kadar olduğu gibi... diyelim ki; Kapitalizm nizamlarına göre kurulmuş İslâmiyet istediğini söyleyen Demokratik bir parti, yapılan Demokrasi seçimlerine girdi, çoğunluğu alamadı. Tekrar girdi, yine alamadı. Yine girdi, yine alamadı Nihayet çoğunluğu alamadığını kabul edelim. O partiye mensub olan insanlar, o parti çoğunluğu alıncaya kadar Demokrasi hayatını yaşayacaklardır, demektir. Bu ise, yani, Demokrasi hayatını yaşamak, Demokrasi idaresini benimsemek, müslümanlara haramdır. Müslüman, bile bile zorlanmadan Demokrasi idaresini de Komünizm idaresini de kabul edemez.

c-) "Kapitalizm nizamlarına göre Demokratik partileri kurmak islamda yasaktır. Ancak, Demokratik partileri oluşturmazsak, Kominiztler çoğunluğu alırlar ve onlar tek başına gelirler.’ diyorlar.

Onların bu iddiaları da yanlıştır. Zira, resmî idarenin bilinci içinde kurulan her parti. Kapitalist müsaadesine ve Kapitalizm kanunlarına göredir. Kapitalizm ülkelerde böyledir. Komünizmi isteyen bir parti de Kapitalizm müsaadesine ve kanunlarına göredir. Bu konuda söz konusu olan mesele de budur.

Kapitalist ülkelerde, şimdiye kadar kurulan partilerden hiç bir tanesi Komünizm kanunlarına göre değildir. Partilerin kurulması hususundaki kanunlar bakımından en sağdaki partiyle en soldaki parti arasında hiç bir fark yoktur. Öyleyse, Kapitalist ülkelerde kurulan her parti Demokratiktir. Komünist de değil İslâmî de değildir. İşleri yürütürken her işi Kapitalizm kanunlarına göre yürütmek zorundadır. Kapitalizm kanunlarına göre oluşan parti, parti olduğu müddetçe Demokrasiyi yaşamak mecbuiyetindedir. Bu yolda Islâm'ı yaşamak isteyenler Demokrat olmaları gerekir. Bu bakımdan hiç biri diyemez ki 'biz parti olmazsak meydan Komünistlere kalır* diyemezler. Biri diğerine "kızıl Komünist” demekle, bir diğeri de başkasına “yeşil Komünist" demekle Komünist olamazlar. Ancak neye göre kurulmuşlarsa ona göre olurlar. Netice; Kapitalist ülkelerde kurulan partiler İslâmî da isteseler, Komünizmi de isteseler Demokrattırlar.

d-) 'insanların icad ettiği, koyduğu kanunlara göre partiler kurmak, Islam Dinine göre caiz değildir. Fakat; büyüklerimiz, önderlerimiz, Hocalarımız, Demokratik partileri kurduktan ve Demokratik
partilerde bulundukları ve müslümanları böyle partilere davet edip çağırdıkları İçin, Demokratik partileri kuruyoruz.’ diyorlar.

Savunulan bu tez de yanlış. Liderlerin, önderlerin, birçok Hacı ve Hocaların yaptıkları ve dedikleri şeylerin illâ da doğru olduğu anlaşılmaz. Zira, yakın tarihimize bir bakınca görüyoruz ki, birçok önderler ve Hocalar, şerî hükümlerin kaldırılmasını. Lâikliğin ve Demokrasisinin gelmesini istemişler, gelmesine yardımcı olmuşlar ve gelmesini sağlamışlar. Meselâ; Hilâfetin kaldırılması, Şeriatın ilgasını (geçersiz kılınmasını) isteyen çok Hocalar olmuş. Cumhuriyetin, Lâikliğin gelmesini isteyen, yaşamasını sağlayan, Lâik hükümetlerin üst kademelerinde görev yapan ve hatta açıkça Lâikliği savunan, Lâikliğin bakanlığını yapan; Laikliğin, Demokrasinin ve Cumhuriyet idaresinin Islâmda var olduğunu söyleyen, fetva veren nice Hocalar olmuş. Ve şimdi de söz konusu meseleleri, söz konusu Hocalar savunuyorlar. Bizler siyasî işlerimizi yürütmekte bunları mı örnek alacağız? Bunları mı delil edineceğiz? Bu gibi kişiler hiç bir şeyde müslümanlara örnek olamazlar. Kitab ve Sünnet yolunu bırakıp böyle Lâik kafalı kimseleri kendilerine örnek alan ve "böyle kişilerin takip ettikleri yolu takip etmek bize yeter" diyenler hakkında Allah (c.c) şöyle buyurur : 
‘Onlara; Allah'ın indirdiğine (Kur'an’a) ve Resulü’ne (Sünnet’e) gelin denildiği zaman, onlar; babalarımızı. üzerinde bulduğumuz şey bize yeter derler. Babaları" hiç bir şeyi bilmeyen, doğru yolu bulamıyan kimseler olsalar da mı?‘ (Maide : 104)

Şimdi bu liderler, bilginler, Hocalar; Lâik Demokrasi yolunu takip ettikleri halde, yine de onların takip ettikleri yolu mu takip etmemiz gerekir? Yanlışa giden kim olursa olsun biz onların arkasından gidemeyiz.

********************************************************************



2 yorum:

  1. ‘Peygamber size neyi getirdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan' sakının ve Allah'tan korkun.* (Haşr : 7)

    Demokrasi ve buna göre parti kurmayı Resul getirmiş değildir. Demokrasi ve ona göre parti kurmak, şerî mûbin geldikten nice yıllar sonra ortaya çıkmıştır. Allahu Teâlâ'nın koyduğu Resulün getirdiği Şeriattan değildir. Demokrasi, insanların icad ettiği ve bir şeyin öyle veya böyle olmasına çoğunluğun karar verdiği bir nizamdır. Islâm Dini, hükümlerin insanlar tarafından icad edilmesini ve koyulmasını da ve hükümlerin çoğunluk veya azınlık tarafından verilmesini de yasaklıyor. Bir şeyin kabul edilir veya red edilir hükmünü çoğunluğun vermesi İslâmiyette yoktur. Ancak çoğunluğun hükmü, Dinin mübah kıldığı bazı konularda alınır. Meselâ; bir tarlanın sürülmesi, kazma ile mi, pulluk ile mi? olsun ve benzerî şeyler çoğunluğun veya mesleği hakkında uzman, mutahassis kimslerin kararıyla hareket edilir.

    “Demokrasi, Islâm'da vardır ve demokrasiye göre amel edilir" diyen particilerin düştüğü bir türlü içinden çıkamadıkları mesele de budur. Yani bir tarlanın sürülmesinin nasıl olacağı hükmünün insanlar tarafından çıkarılması ve nasıl olacağına çoğunluğun karar vermesi hükmünün caiz olduğunu alarak, "İslâm'da demokrasi vardır ve demokrasiye göre amel edilir" diyorlar. Ve içinden çıkamadıkları bataklıkta, bu ikisini bir tutmalarıdır. "Demokrasi mubahtır" diyenler, Din tarafından mübah bırakılan eşyanın kullanılmasının serbest oluşundan hareketle istedikleri hükümleri almakta da serbest olduklarını zannediyorlar.


    "Peygamber size neyi getirdiyse onu alın.."

    YanıtlaSil
  2. Liderlerin, önderlerin, birçok Hacı ve Hocaların yaptıkları ve dedikleri şeylerin illâ da doğru olduğu anlaşılmaz. Zira, yakın tarihimize bir bakınca görüyoruz ki, birçok önderler ve Hocalar, şerî hükümlerin kaldırılmasını. Lâikliğin ve Demokrasisinin gelmesini istemişler, gelmesine yardımcı olmuşlar ve gelmesini sağlamışlar. Meselâ; Hilâfetin kaldırılması, Şeriatın ilgasını (geçersiz kılınmasını) isteyen çok Hocalar olmuş. Cumhuriyetin, Lâikliğin gelmesini isteyen, yaşamasını sağlayan, Lâik hükümetlerin üst kademelerinde görev yapan ve hatta açıkça Lâikliği savunan, Lâikliğin bakanlığını yapan; Laikliğin, Demokrasinin ve Cumhuriyet idaresinin Islâmda var olduğunu söyleyen, fetva veren nice Hocalar olmuş. Ve şimdi de söz konusu meseleleri, söz konusu Hocalar savunuyorlar. Bizler siyasî işlerimizi yürütmekte bunları mı örnek alacağız? Bunları mı delil edineceğiz? Bu gibi kişiler hiç bir şeyde müslümanlara örnek olamazlar. Kitab ve Sünnet yolunu bırakıp böyle Lâik kafalı kimseleri kendilerine örnek alan ve "böyle kişilerin takip ettikleri yolu takip etmek bize yeter" diyenler hakkında Allah (c.c) şöyle buyurur :
    ‘Onlara; Allah'ın indirdiğine (Kur'an’a) ve Resulü’ne (Sünnet’e) gelin denildiği zaman, onlar; babalarımızı. üzerinde bulduğumuz şey bize yeter derler. Babaları" hiç bir şeyi bilmeyen, doğru yolu bulamıyan kimseler olsalar da mı?‘ (Maide : 104)

    Şimdi bu liderler, bilginler, Hocalar; Lâik Demokrasi yolunu takip ettikleri halde, yine de onların takip ettikleri yolu mu takip etmemiz gerekir? Yanlışa giden kim olursa olsun biz onların arkasından gidemeyiz.

    YanıtlaSil