9 Nisan 2015 Perşembe

KELİME-İ ŞAHADETİ VE AKTİNİ BOZAN DURUMLAR.2


IX-) Müslümanın Asıl Hedefini .Gayesini Saptıran Her Türlü Sevgi Çeşidi Şirktir :

Müslümanların hayattaki asıl gayesi Allahın Rızasını kazanmaktır. İnsan ancak bu gayenin idraki içinde kaldığı ve o doğrultuda olduğu sürece müslümandır.
Allah'ın kuludur.
Hayat yolculuğunda bu asıl gayeyi unutup başka gayelere , hedeflere uluşubilmek için hayatını tanzim eden kişi; o gaye ve hedeflerin, o rızasını kazanmak istediklerinin kulu olur ki bu da insanın iman,İslam dairesinin dışına çıkması, Kelime-i Tevhid ve Şehadetle vermiş olduğu ahdi bozması demektir.

Bu tür sevgi çeşitlerinden misaller verecek olursak; aşırı derecede mal sevgisi,çoluk çocuk sevgisi,dünya sevgisi, kadın sevgisi,para sevgisi,makam sevgisi v.b. Eğer bu sevgiler insanın asıl gayesi.hayattaki tek hedefi oluyorsa, hayatını bu sevgi beslediği şeylerin temini uğruna tanzim ediyorsa hepsi de şirktir...
Örneğin bir kişi parayı öylesine çok seviyor ki, hayatını tamamen onun temini uğruna ayarlıyor. Hatta bu uğurda Allah’ın emirlerini,hudutlarını da bilerek çiğnemekten çekinmiyorsa o kişi, paranın kulu olmuş yani onun ilahı para olmuş olur ki bu da şehadet davasını açıkça bozar.. 

Nitekim Rabbımız Allah cc) buyuruyor ki;

"İnsanlardan öyleleri vardır ki, Allah'tan başkasını O'na emsal edinirler.Allah'ı sever gibi onları severler. -iman edenlerde ise Allah sevgisi daha fazladır. .."(Bakara:165)

Kur'an'ı Kerime ilk muhatap olanların gününde Allah'a emsal edilen şeyler; ağaçlar,taşlar, yıldızlar.melekler ve şeytanlardan ibaretti.. Allah'a eş koşulan bu varlıklar, cahiliyetin her devresinde eşya,şahıs, işaret ve değerler halinde ifade edilmiştir.Bunlar Allah'ın adıyla yanyana zikredildiği ve kalplerdeki Allah sevgisine ortak edildiği takdirde bu hal,gizli veya açık bir şirk olur... Ya kalplerden Allah sevgisini silip de yerine O'na emsal edinilenlerin sevgileri yerleştirilirse?!...Şüphesiz ki, mü'minler Allahı sevdikleri kadar hiç bir şeyi sevmezler...

Birçok hadisi şeriflerde Resulü Ekrem(S.A. V. ), muhabbeti (sevgiyi) imanın şartı olarak bildirmiştir.Nitekim kendisine imandan sorulduğunda:

"Allah ve Resulü senin için başka herşeyden daha sevimli olmaktır" buyurmuştur.Diğer bir hadiste de şöyle buyurmuşlardır; "Allah ve Resulü kişiye başkalarından daha sevimli olmadıkça imam etmiş ol -maz." (Bühari.Miislim)

Başka bir hadisi şerifte de: "Kul iman etmiş olmaz.Ta ki ben ona ehlinden,malından ve bütün insanlardan (bir rivayette de) kendi nefsinden daha sevimli olmadıkça. ) buyurmuştur. (Buhari.Müslim)

Nasıl öyle olmasınki Allahu Teala şöyle bu yurmuştur: '

"De ki :-Eğer babalarınız, oğullarınız,kardeşleriniz,eşleriniz,kabileniz,ele geçirdiğiniz mallar,kesâda uğramasından korka geldiğiniz bir ticaret ve hoşunuza gitmekte olan meskenler size Allah'tan, Resulünden ve Allah yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleye durun)."(Tevbe: 24)

Allah'ı sevmeyi emretmek üzere Resulü Ekrem de şöyİe buyurmuştur : "Allah Teala'nın size verdiği sayısız nimetler için Onu seviniz. Beni de Allah sevdiği için seviniz."(Tirmizi)

Yine Resulullah(S.A.V) :"Kişi sevdiği ile beraberdir" buyurmuştur. (Buhari,Müslim)

Onun İçin müslüman sadece Allah'ı sever.Allah'ın izin verdiklerini , sevdiklerini de Allah "sev" dediği için sever..

"Daha doğrusu, bu, _ senin -Lâ ilahe illallah-sözünün manasıdır.Çünkü sen bu sözünle; -ibadet ve sevgiye layık olan ancak Allah'tır-diyorsun. Sevilen her şey ma'buddur.Abd (kul) bağlıdır . Bağlandrğı da ma'budu, İbadet edip yöneldiğidir. Her seven sevdiğine bağlıdır.Bunun için Allahu Teala : "Hevasını kendisine ilah edineni gördün mü?.."(Furkan: 43) buyurmuştur.

Resulü Ekrem (S.A.V) şöyle buyurdular:

"Yeryüzünde ibadet edilip tapılan en sevimsiz ilah,kişinin hevasıdır"(Taberani). Yine bunun içindir ki Resulullah (S.A.V) : "İhlasla -La ilahe illallah-diyen cennete girer" buyurmuştur. İhlâs demek; kalbinde Allah'tan başkasına yer bırakmamak,kalbini Allah'a ortaklık şaibesinden uzaklaştırıp halis etmek,kalbinin sevgilisi,maksudu ve mabudu yalnız Allah olması demektir.." (25)

Dünya hayatının Ahiret hayatından daha çok sevilecek biricik hedef kılınması da şehadet davasını bozar...

Nitekim 'Rabbimiz Allahu Teala şöyle buyuruyor :

"Biliniz ki, (Allaha ~~taat ve Ahiret kazancına sarf edilmeyen) dünya -hayatı; bir oyun,bir eğlence,bir süs,aranızda bir öğünme,mal ve evlatta bir çoğalıştır (nihayet hepsi de yok olup gider)". Bu bir yağmurun haline benzer ki, onun bitirdiği nebat çiftçilerin hoşuna gider.Sonra değişir.Bir de onu
görürsün sararmıştır. Sonrada çör çöp olmuştur. İşte hayatı böyle olan kimse için, Ahirette şiddetli bir azab,_ mü'minler için ise Allah'tan bir mağfiret ve bir rıza vardır.Dünya hayatı bir aldanış menfaatidir. "(Hadid:20)

"...Başlarına gelecek şiddetli bir azapdan dolayı vay kafirlerin haline!..Onlar o kimseler ki, dünya hayatını Ahiret hayatına tercih edip severler.Allah yolundan alıkoyarlar ve onun eğrilmesini isterler.İşte bunlar, haktan çok uzak bir sapıklık içindedirler."
(İbrahim:2-3)

"Kim dünya hayatını ve onun gösterişli zevkini isterse, Biz onlara amellerinin karşılığını tamamen öderiz. Bu hususta onlara noksanlık yapılmaz.Bunlar o kimselerdir ki,Ahirette kendilerine ateşten başka bir şey yoktur.Yaptıkları ameller boşa gitmiştir.Zaten bütün yaptıkları şeyler boştur." (Hûd:15-16)

Yüce Allah dünya hayatının ne olduğunu belirtirken de şöyle buyuruyor:

"İnsanlar,kadınlar, oğullar,altın ve gümüşten istiflenmiş yığınlar,yaylıma salınmış atlar, davarlar ve ekinlerden yana nefislerine muhabbet süslenip bezendi. Fakat bunlar dünya hayatının geçici menfaatidır.Halbuki sonuç güzelliği Allah katindadır.. Resulüm de ki:-Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi?- 0 nefisleri imrendiren süslerden korunanlar için Rableri katında ağaçları; altından ırmaklar akan cennetler var.Onlar orada devamlı kalacaklardır ve yine orada tertemiz zevceler ve en büyük nimet“olan Allah rızası vardır. Allah , kullarının hal ve işlerini hakkıyla görücüdür" (Ali İmran:14-15) '

Resulü Ekrem (S.A.V) buyurdu ki; -
"Sizden sonra öyle insanlar gelecek ki, türlü ve zevkli yemekler yiyecek,renkli ve rahat binitlere binecek,rengâ renk ve güzel kadınlarla evlenecek,kat kat nefis kumaşlar giyecek.Onların bir mideleri vardır ki az ile doymaz.Onların bir istekleri vardır ki çoğa da kanaat etmez.Dünyaya bağlanmışlar. Akşam sabah düşündükleri ve taptıkları dünyalıktır. Onu Allahu Teala’nın‘dışında ilah ve rab kabul ederler.Bütün çabaları dünya içindir. Yalnız heva ve heveslerinin peşinde koşarlar.Abdullah’ın oğlu Muhammed'in kati sözü şudur ki; sizin veya onların peşinden,sizden sonra veya onlardan da sonra gelenlerden o güne yetişenler bunlara selâm vermesin,hastalarını ziyaret etmesin,cenazelerine gitmesin ve büyüklerine hürmet göstermesinler .Zira bunları yapanlar,İslâmiyetin yıkılmasına yardım etmis olurlar." (Taberani Ebu Ümâme'den) (26)




X-) Mü’minin Kıblesini, Kalbini Allah'tan Başkasına Yöneltecek ve Asıl Gayesi Olan "Rabbisine Kulluktan, Rabbisinin Rızasını Kazanma Uğraşından" Alıkoyacak Her Türlü Korku Çeşidi de İnsanı İslâm, İman Dairesinden Dışarı Çıkarır :

Korkulacak, çekinilecek, sakınılacak yegane kuvvet, fayda ve zarar vermeye kadir olan kuvvettir.. Mutlak kuvvet kudret sahibi :ise Allah'ın kuvvetidir...

Onun için, Allahu Teâlâ; emirlerini yerine getirmek, nehiylerinden kaçınmak, Allah'ın bizim için gösterdiği hudutlara, hayat programına, nizamına riayet etmek konularında kendisinden korkulmayı birçok defalar emretmiştir. Şöyle ki :

"Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Celâlim hakkı için biz senden önce kendilerine kitap verilenlere de, size de hep -Allah'tan korkun- diye tavsiye ettik. Eğer inkar ederseniz bilin ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'indir.Allah hiç bir şeye muhtaç değildir. Hamd ve senâ 0'nadir." (Nisa : 131) 

"Ey iman edenleri Allah'dan korkun, herkes yarın için önden ne göndermiş olduğuna baksın. Hem Allah'tan korkun. Çünkü Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır." (El-Haşr  18)

"Allah size (asıl) kendisinden korkmanızı emreder.."(Ali İmran:30)

Aynı zamanda Rabbimiz, kendisinden başkasından korkulmasını da kesinlikle yasaklamış -ve bunu kendisine eş koşmak olarak nitelemiştir... Şöyle ki :

"..Ben O'na eş tanıdığınız şeylerden hiç bir zaman korkmam. Meğer ki Rabbimiz hakkında bir şey dilemiş olsun..." (En'am : 80)

"..Artık onlardan korkmayın,, Benden korkun. Ta ki, üzerinize nimetimi tamamlayayım. Böylece hidayete kavuşmuş olabilirsiniz." (Bakara : 150)

Allah buyuruyor ki; iki ilâh edinmeyin... 0 ancak bir tek ilâhtır.. Onun için yalnız Benden korkun. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İtaat da daima 0'nadır. Böyle iken, siz Allah'tan başkasından mı korkuyorsunuz?."
(Nahl : 51-52)

"Allah insanlardan iki ilâh tanımamalarını buyuruyor. İki ilâh değil ancak tek ilâh vardır. İfadei celile, takrir ve tekrir uslubunu kullanarak "iki ilâh" dedikten sonra "iki" kelimesini tekrar ediyor ve nehyi kasır ile bitirerek "Ancak tek bir ilâhtır." buyuruyor.. Bu nehiy ve kasırdan sonra da bir başka kasır daha geliyor; ve "yalnız Benden korkun" diyerek korkuyu sadece kendisine hasrediyor... Benden başkasından değil, sadece ve sadece Benden korkun... İhtarı biraz daha ilerletmek için korkuyu daha da artırıyor. Zira bütün itikatî konular ancak -ve ancak bu temel üzerine kaim olur. Bu konu insan ruhunda açık seçik olarak yer etmedikçe gizli kapalı hiç bir noktası kalmadan bütün inceliğiyle ve mükemmelliğiyle yerleşmedikçe hiç bir mesele halledilemez...

0 ancak tek bir ilâhtır. Ve 0 ancak tek bir mülk sahibidir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi 0'nundur. Yalnız O'na itaat edilir.. Din O'nun Dinidir..." (27)

Öyle ise, sadece 0'ndan sakınmalı ve O'na sığınmalıdır.. İnanan kalp O'ndan başkasından korkmaz. Yâlnız O'ndan korkar. Nitekim Rabbimiz buyuruyor ki :

"..Öyle ise, siz onlardan değil, Benden korkun. Eğer iman etmişlerseniz..." (Ali İmran : 175)

Habbimiz Allah hükümlerinin hayatta hakim kılınmaması için, "insanlardan korkmayı" mazeret olarak kabul etmeyip kesin bir şekilde men ediyor. Şöyle ki :

"..İnsanlardar korkmayın, Benden korkun. Ayetlerimi hiç bir değere değişmeyin. Kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hüküm vermezse,işte onlar kâfirlerdir.."

"Yüce Allah bilir ki Allah’ın indirdiği ile hükmetmek her zaman ve millette bazı insanların itirazına yol açacaktır. Bu bazı insanlar o hükmü beğenmeyecekler, kabul etmeyecekler ve ona teslim olmayacaklardır. Bu hükümler; ekâbir zalim idareciler taifesinin itirazlarına sebeb olacaktır. Çünkü bu hükümler, bu adamların iddia ettikleri uluhiyet iddiasını onlardan kaldırıp atıyor ve uluhiyeti sadece Allah'a tahsis ediyor.. Onların Allah'ın izin vermediği şekilde koydukları hükümlerle insanlara' hükmetmek selahiyetini, teşri ve hakimiyet hakkını kendilerinden alarak, bunların gerçek sahibi olan Allah'a havale ediyor.... Haram, zulüm ve sömürü’ esasına göre icrai faaliyet gösteren maddeperest insanlar da bu hükümlere itiraz edecekler. Çünkü Allah'ın adil şeriatı, onların zalim menfaatlerine yaşama hakkı vermez... Şehvetperest, arzu ve heveslerine oyuncak olan haram zevklerin peşinde koşan ve ruhen çözülen insanlar da itiraz edecekler. . Çünkü Allah'ın Dini, bunun temiz olanını alacak kalanı da muaheze edip cezalandıracaktır. Hülasa yeryüzünde hayrın, adaletin,doğruluğun hakimiyetini arzu etmeyen kimseler, çeşitli yönlerden bu hükümlere itiraz edeceklerdir. . .

Yüce Allah bilir ki, indirdikleriyle hükmetmek, çeşitli cephelerden bu mukavemetleri ortaya çıkaracaktır. Fakat onu muhafaza etmek ve ona şahit olmak isteyenler bu mukavemeti göğüslemeli, mal ve can hususunda gereken fedakarlığı göstermelidirler... İşte Allah onlara şöyle sesleniyor :

• ’

"İnsanlardan korkmayın. Ben' den korkun.'.. "

Allah'ın şeriatını infazdan dolayı başka insanlardan bir korkuları olamaz onların... insanlar, ister Allah'ın şeriatına teslim olmayı kabul etmeyen ve uluhiyetin sadece Allah'a tahsisini -reddeden zalimlerden olsun.. .İsterse Allah’a isyan ettiği halde Allah’ın şeriatını kendileriyle menfaatleri arasına sokmaya çalışan sömürücülerden olsun... Ve isterse, İlâhî şeriatın hükümlerini ağır görüp gürültüler koparan o saptırıcı, delalete düşürücü kimselerden olsun... Bunların hiç birinden korkuları yoktur onların.... Onların hayatta İlâhî şeriatın hükmünü devam ettirmekten başka hiç bir endişeleri yoktur.. Korkulmaya layık olan sadece Allah'tır.. Korku sadece Allah'a karşı duyulmalıdır...

Yüce Allah yine bilir ki; Allah'ın Kitabını muhafaza etmek ve şehit olmak isteyen bazı insanlar da dünya hayatına tamah ederler. Onlar* Allah'ın hükmünü istemeyen hakimiyet, mal ve şehvet sahibi bazı insanları bulurlar da şu dünya hayatına tamah ederek onların arzularını istismar ederek mallarını alırlar. Her zaman ve mekanda bazı dini kendisine sanat edinmiş din adamları arasında bunun örneklerine rastlanmaktadır... İşte Allah, onlara şöyle nida ediyor 
"Ayetlerimi hiç bir değere değişmeyin.'. "

Bütün dünya hayatının mülkü olsa dahi,hakikatte her değer azdır. Makam, vazife, Unvan ve basit menfaatlere fazla bir şey ziyade etmezken ; insan nasıl olur da bunların karşılığında dinini satar ve mukabilinde cenneti satın alır?.' . . .

Emanetçinin hıyanetinden daha büyük bir şenaat olamaz. Muhafız olmak isteyenin tefrikatinden daha adi ve şahit olmak isteyenlerin karıştırıcılığından daha büyük bir cinayet düşünülemez... Üstelik onlar, "din adamları" taşıyorlar da ihanet ediyorlar, İlâhî hükümlerde tefrite başvuruyorlar ve onları karıştırıyorlar da Allah'ın indirdiği ile hükmetme işine son veriyorlar. İdarecilerin heveslerine alet olarak İlâhî kitabın kelimelerini, mefhumlarını yerlerinden tahrif ediyorlar.. .

"..Allah'ın irdirdiği ile hükmetmeyenler işte onlar kâfirdirler'.'

Şart ve cevabı umumî böyle katî. ve kesin bir hüküm... Zaman ve mekân hududunu aşarak, herhangi bir nesil ve herhangi bir cemiyete Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyen her ferde şamil umumî bir kaide...

Bu ağır hükmün sebebi... Allah'ın indirdiği ile hükmetmemek, uluhiyetin reddi demektir. Teşrî hakimiyet, uluhiyetin değişmez özelliklerindendir. Allah'ın indirdiklerinden başkasıyla hükmedenler, bir taraftan Allah'ın uluhiyetini ve uluhiyetin özelliklerini reddetmekte, diğer taraftan Allah'ın uluhiyet hakkını ve onun özelliklerini kendi şahsı için iddia etmektedirler... Bu da küfür değilse hangisi küfürdür?.. Dilden daha fasih olan fiil, küfrün emrine före hareket ederken, dille İslâm veya iman davasını ortaya atmasının ne kıymeti olur? .... (28)

Resulullah(S.A.V)'e soruldu :

-Mü’min kimdir, münafık kimdir?.

Resulullah(S.A.V) de mü'min ve münafığın vasıflarını zikrederken şunu da zikretti :

"..Mü’min ancak Allah’tan korkar. O’ndan başka kimseden korkmaz. Münafık ise, Allah'tan başka herkesten korkar?

(Devamı gelecek sayıda)

)))))))))))))))))))))))




1 yorum:

  1. Müslümanların hayattaki asıl gayesi Allahın Rızasını kazanmaktır. İnsan ancak bu gayenin idraki içinde kaldığı ve o doğrultuda olduğu sürece müslümandır.
    Allah'ın kuludur.
    Hayat yolculuğunda bu asıl gayeyi unutup başka gayelere , hedeflere uluşubilmek için hayatını tanzim eden kişi; o gaye ve hedeflerin, o rızasını kazanmak istediklerinin kulu olur ki bu da insanın iman,İslam dairesinin dışına çıkması, Kelime-i Tevhid ve Şehadetle vermiş olduğu ahdi bozması demektir.

    Bu tür sevgi çeşitlerinden misaller verecek olursak; aşırı derecede mal sevgisi,çoluk çocuk sevgisi,dünya sevgisi, kadın sevgisi,para sevgisi,makam sevgisi v.b. Eğer bu sevgiler insanın asıl gayesi.hayattaki tek hedefi oluyorsa, hayatını bu sevgi beslediği şeylerin temini uğruna tanzim ediyorsa hepsi de şirktir...
    Örneğin bir kişi parayı öylesine çok seviyor ki, hayatını tamamen onun temini uğruna ayarlıyor. Hatta bu uğurda Allah’ın emirlerini,hudutlarını da bilerek çiğnemekten çekinmiyorsa o kişi, paranın kulu olmuş yani onun ilahı para olmuş olur ki bu da şehadet davasını açıkça bozar..

    YanıtlaSil