16 Mart 2015 Pazartesi

İSLAM AKİDESİ, RUHANİ OLMAKLA BERABER SİYASİ BİR AKİDEDİR

İSLAM AKİDESİ, RUHANİ OLMAKLA BERABER SİYASİ BİR AKİDEDİR
Akide; kainat, insan ve hayat hakkında, bunların öncesi ve bunların sonrası hakkında; bunlar ile öncesi arasında ve bunlar ile sonrası arasındaki münasebet hakkında kapsamlı fikirdir. Bu, temel fikir veya fikrî kaidedir Çünkü, bütün fikirler kendisine tabi olan insanların hayat seviyesine yön verir, Yine akide, insanın hayata bakış açısıdır. İnsan, onun açısından bütün olaylara bakar.

Dünyada akideler üç çeşittir : Birincisi; Hristiyanlık akidesi gibi sırf ruhanî akidedir. Çünkü, kendisinden hayat nizamı fışkırmıyor. Fakat, Ahiret ve bunlarla ilgili bazı fikirlere sahip olduğu için ruhanî bir akide olarak kabul edilir. İkincisi; Kapitalist ve komünist akideleri gibi sırf siyasî akidelerdir. Çünkü, Allahu Teâlâ ile ilişkiyi kesiyorlar. Uçuncüsü; Ruhanî olmakla beraber siyasî akidedir. Dünyada sadece Islâm akidesi böyledir. Çünkü, İslâm'daki hayat nizamı Allahu Teâlâ tarafından indirilir. Bu akide, her konuda Allahu Teâlâ ile bağ kuruyor. Bundan dolayı ruhanî siyasî bir akide oldu. Maddeyi ruhla karıştırıyor, Çünkü Islâm'da işler, Allahu Teâlâ'nın emirlerine göre yürütülür. Nitekim siyaset; insanların dahilî ve haricî işlerini bir fikirle yürütmektir. Bundan dolayı Islâm siyaseti; kapitalist siyasetinden ve komünist siyasetinden farklı oldu.
İslâm siyaseti; insanların işlerini Allahu Teâlâ'nın emirlerine göre yürütür. Diğer siyasetler; insanların işlerini onların akıllarına ve heveslerine göre yürütür. Bundan dolayı sadece Islâm siyaseti doğru olur. Onun meyvesi hayırlı olur.

Bu nedenle "dini hayattan ayırmak" ilkesi veya kapitalist akidesi olan laiklik; Islâm'da ve İslâmî idrak eden müslümanlar arasında kesinlikle yer bulamaz. Çünkü, Islâm Dini diğer dinlerden farklıdır. Bu Din, siyasî bir akideye sahiptir, onun akidesinden hayat nizamı fışkırır. Böylece İslâm Dini bir ideolojidir. Fakat bu ideoloji, diğer ideolojilerden farklıdır. Diğer ideolojilerin akideleri ve nizamları Allah tarafından indirilmediği gibi yaratıcı ile alâkayı da tanımazlar. Ve Allah mefhumunu hayattan ve nizamlarından uzaklaştırırlar.

Lâ İlahe ilallah" kelime-i tevhidi, Islâm'da başta gelen temel fikirdir ki bu siyasîdir. Çünkü, bunun manası "Allah'tan başka mabud yoktur" demektir. Mabud (kendisine kulluk edilen) : Ancak ona boyun eğilir, ona itaat edilir, ona kulluk edilir, onun emri dışına çıkamaz ve bizim Efendimiz Allah'tır.

"MuhammedunResulullah" demek; Muhammed (S.A.V)'i Allahın elçisi kabul etmektir. Elçi; kendisini gönderen tarafından mesaj getirir. Öyleyse Muhammed 
(S.A.V)i bir Resul olarak kabul ettiğimiz zaman, getirdiği rnesaji kabul etmeliyiz. Bu ise Kuran-ı Kerim'dir.

İşte Islâm'ın temel siyasî kitabı, K,ur‘an-ı Kerim olmaktadır. Bu Kitap'ta;  'Hüküm, ancak Allah'a
aittir* (Yusuf: 40) ayeti var. Bu Kitaba inanan insan, Allah'ın hükmünden başka hüküm kabul edemez.

'Allah'ın indirdikleriyle hükmet.'
(Maide : 48)

‘Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kâfirlerdir.' (Maide : 44)
gibi ayetler, yönetimle ilgili siyasî fikirlerdir

 'Allah alış-verişi helâl, ribayı (faizi) haram kildi.' (Bakara: 275)

'Mallar ve paralar, yalnız zenginlerin elerinde dolaşmasın diye'

(Haşr 7)


'Ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam yapın, doğru terazi ile tartın.*

(Isra: 35) gibi ayetler iktisatla ilgili siyasî fikirlerdir

'Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları dost ve yardımcı edinmeyin.' (Maîde : 51)

"Size en yakın kâfirlerle savaşin.* (Tevbe : 123)


'Bir kavimle anlaşma yapıp da onlardan buna ihanet yapacaklarını hissettiğiniz zaman hemen onlara açıklayın ve anlaşmayı bozun.' (Enfal : 58) gibi ayetler dış siyasetle ilgili birer siyasî fikirlerdir.


'Onları (boşadığınız karılarınızı) gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun.'
(Talik : 19)


'Kadınlarınızla iyi geçinin'(Nisa:19)


'Baş örtülerini göğüslerine kadar indirsinler.' (Nûr: 31)



*Ey Nebi, hanımlarına, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına cilbablarını (örtülerini) üstlerine almalarını söyle.* (Ahzâb : 59) gibi ayetler içtimai hayatla (kadın-erkek ilişkileriyle) ilgili birer siyasî fikirlerdir.


'Hırsız, erkek olsun kadın olsun onun elini kesin.' (Maide: 38)


‘Zina eden, kadın olsun erkek olsun ona yüz değnek vurun.* (Nûr: 2)

'Allah ve Resulü (Elçisiyle) savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların cezası ya öldürülmeleri, ya asılmaları, ya ellerinin ayaklarının çapraz kesilmesi veya bulundukları yerden sürülmeleridir.' (Maide : 33) gibi ayetler, ceza kanunlarıyla ilgili siyasî fikirlerdir.

Kurandan bu ayetleri; Kuranın siyasî bir Kitap olduğuna dair birer örnek olarak gösterdik. Kuran, insanların bütün müşkülleriyle ilgili çözümlerle doludur ve kapsamlıdır. Allah'a inanmamız, "hüküm ancak Allah'ındır" mealindeki ayette inanmamızı gerektirir. Rab O'dur. Yani mülk sahibi ve teşrî eden (yasa koyan) O'dur. Yahudiler ve Hristiyanlar, hahamları ve rahibleri birer rab edindiler. (Bakınız, Tevbe : 31) Yani onlar, hahamları ve rahiblerini birer teşrî edici (kanun, yasa koyucu) edindiler.

Kur'an-ı Kerim'e inandığımız zaman Muhammed (S.A.V)'in bir Resul ve Nebî olduğuna inanmamız da gerekir. Çünkü, Kuran ona nazil oldu. Bu Kuran, Resule bir vahiydir, Resule vahy edilir. Kuran, bizden Resul'un getirdiğini kabul edip ona bağlanmamızı istedi.

*0 ancak vahiydir, ona vahy edilir.' (Necm : 4)

'Resul Size ne getirdi ise alın, neyi sizden nehyettiyse bırakın.'
(Haşr : 7)

Ve Resulun Kuranı açıkladığını gösterdi. 

‘İnsanlara kendilerine indirileni açıklaman için sana zikri (Kuranı) indirdik.'(Nahl :44)

Bu nedenle, hadis-i şerifi (yani Resulün sünnetini) kabul etmemiz gerekir. Hadis-i şerif, İslâm'ın siyasetini detaylıca göstermekle beraber onun pratiğini gösterir. Çünkü, Resulullah hem Kur'anî açıkladı hem de onu uyguladı. Onun için ' insanlar Lâ İlâhe illallah Muhammedur-Resulullah deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. Bunu söylerlerse, kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. Ancak bu iki şehadetin hakkını (icab ettiği hususları) isterim" dedi. Resulullah, bu iki şehadeti (yani; Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammedur-Resulullah) devletin temeli yaptı ve siyasetini gösterirken onu uyguladı. Bütün insanları, her konuda bu iki şehadetin icab ettiği hususlara boyun eğdirmeye çalıştı.

İşte böylece Islâm akidesi, Islâm Devletinin temeli oldu. Onun anayasası ve kanunlarının da temeli oldu. İç ve dış siyasetinin temeli oldu. Islâm Devletiyle ilgili her husus Islâm akidesine dayalıdır.

Böylece Islâm akidesinin siyasî bir akide olduğu apaçık şekilde belli olur. Hiç bir insaflı insan öyle olduğunu inkâr edemez. Fakat kâfirin manası; gerçeği örten olduğu için her gerçeği örttüğü gibi bu gerçeği de örtebilir. Bunu yapabilmek için insanları aldatır ve yalan söyler. Kendi cinsinden olan kâfirleri aldatabildiler ve onlara yalan söyleyebildiler. Ne yazık ki, muslümanların evlâtlarını da aldatabildiler, yanıltıcı bir mantık kullandılar. "Dinin siyasetle alâkası yoktur, İslâm da bir din, öyleyse Islâmın da siyasetle alâkası yoktur" dediler. Fakat Islâm'ı inceleyen bir insaflı insan; Islâm'ın diğer dinler gibi olmayıp, siyasî akideye sahip olan bir ideoloji olduğunu idrak eder Bu akideden hayat nizamı fışkırıyor. Bu hayat nizamı; her problemin çözümü bu çözümlerin uygulama metodu, ideolojiye davet etme metodu ve akideyi koruma metodundan ibarettir.

Böylece Islâm ideolojisi, düşünce ve onun cinsinden bir metoddan oluşur. Islâm akidesi ve çözümleri düşüncedir. Bu çözümlerin uygulama metodu, ideolojiye (Islâm'a) davet etme metodu ve akideyi koruma metodu ise Islâm metodudur. Islâm düşüncesi ve metodu, Kur'an'da ve Sünnette gösterildi. Allahu Teâlâ şöyle buyurdu:

'Onların aralarında Allah'ın indirdikleriyle hükmet ve sana gelen gerçekten ayrılıp, onların heveslerine ve arzularına uyma. Her ümmet için bir Şeriat ve bir metod gösterdik.' (Maide: 48)

İşte Allah'a, Kurana ve Allah'ın Resulü (elçisi) olan Muhammed'e inancımız bunu gerektirir.

Dünya hayatı; kainat, insan ve hayattan ibarettir. Bunun öncesi Allahu Teâlâ'dır. Bunlar ile öncesi (Allahu Teâlâ ile) arasındaki ilişki, yaratılış ve Allah'ın kanunlarıdır. Kainat, insan ve hayat; Allahu Teâlâ tarafından yaratılıp bir takım kanunlara göre yürütülüyor.

Ayrıca insan bir dairede serbest bırakıldı. Burada istediği şekilde hareket edebilir. Fakat, Allah (c.c) emirler ve nehiyler indirdi. İnsan bu dairede bunlara uymalıdır. Kıyamet Günü'nde bunlara uyup uymadığından hesaba çekilecektir. Bu emirler ve nehiyler dünya ve Ahiret'le ilgilidir,

Bu nedenle Islâm'ın; dünya ile ilgili siyaseti var olduğu gibi Ahiret'le ilgili siyaseti de vardır. Islâm Devleti bu iki siyaseti yürütür. Onun için müslümanların imanları ve ibadetlerini yürütür. Dinini terk edeni öldürür, imanı yaymak ve kuvvetlendirmek için çalışır. İbadetlerin ikâme edilmesini sağlar. Namazı halife kıldırır. Herkesi de namaz için hesaba çeker. Haccı yürütür ve halife Haccın emiri olur. Resulullah (S.A.V) namazı kıldırıyordu. Haccların emiri idi. Hacca gitmeyince, onun yardımcısı Ebu Bekir'i Hacc emiri olarak tayin etti. Halife, zekatı toplar ve dağıtır. Bu nedenle bu iş için kişileri tayin eder. Oruç ve Bayram günleri ilân eder, ibadetlerini yapmayanları cezalandırır.

işte halife; Islâm'daki yönetim nizamının başında bulunup yürüttüğü gibi, Islâm-daki İktisadî nizamını, İçtimaî nizamını, öğretim siyasetini, dış siyaseti de yürütür, bu nizamların kanunlarına muhalefet edenlere Islâm'daki müeyyideleri uygular. Ve müslümanlar, bunu iyi veya kötü şekilde onüç yüzyılı aşkın bir suredir bir devlette uyguladılar. Böylece milyonlarca

(Devamı 39. sayfada) >>>>> O

(06. sayfanın devamı) <<<<<<<<<

müslüman, Islâm'ın yalnız ruhanî bir akide olmayıp siyasî bir akide olduğunu idrak ettiler. Şu anda da bir çok müslüman, onu tekrar hakim kılmak için siyasî İslâmî teşkilatları ile çalışmaktadırlar. Allah'ın izniyle İslâm akidesinin yalnız teorik değil pratik şekilde siyasî olduğunu tekrar gösterecekler bu akideyi. Hilâfet Devleti'ni kurduklarında...
Şu anda dava adamları; çalışmalarını, Islâm akidesinin siyasî olduğunu göstermek üzerine yağunlaştırmalıdırlar. Bu ancak; her problem ve her olay hakkında Islâm'ın görüşünü, ayetle ve hadisle göstermekle olur. Bunu yaparlarsa, müslümanları Islâm Devleti'ni kurmaya sevk edebilirler, inşaallah...

<>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>

<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<>








3 yorum:

  1. işte halife; Islâm'daki yönetim nizamının başında bulunup yürüttüğü gibi, Islâm-daki İktisadî nizamını, İçtimaî nizamını, öğretim siyasetini, dış siyaseti de yürütür, bu nizamların kanunlarına muhalefet edenlere Islâm'daki müeyyideleri uygular. Ve müslümanlar, bunu iyi veya kötü şekilde onüç yüzyılı aşkın bir suredir bir devlette uyguladılar. Böylece milyonlarca

    (Devamı 39. sayfada) >>>>> O

    (06. sayfanın devamı) <<<<<<<<<

    müslüman, Islâm'ın yalnız ruhanî bir akide olmayıp siyasî bir akide olduğunu idrak ettiler. Şu anda da bir çok müslüman, onu tekrar hakim kılmak için siyasî İslâmî teşkilatları ile çalışmaktadırlar. Allah'ın izniyle İslâm akidesinin yalnız teorik değil pratik şekilde siyasî olduğunu tekrar gösterecekler bu akideyi. Hilâfet Devleti'ni kurduklarında...
    Şu anda dava adamları; çalışmalarını, Islâm akidesinin siyasî olduğunu göstermek üzerine yağunlaştırmalıdırlar. Bu ancak; her problem ve her olay hakkında Islâm'ın görüşünü, ayetle ve hadisle göstermekle olur. Bunu yaparlarsa, müslümanları Islâm Devleti'ni kurmaya sevk edebilirler, inşaallah...

    YanıtlaSil
  2. işte halife; Islâm'daki yönetim nizamının başında bulunup yürüttüğü gibi, Islâm-daki İktisadî nizamını, İçtimaî nizamını, öğretim siyasetini, dış siyaseti de yürütür, bu nizamların kanunlarına muhalefet edenlere Islâm'daki müeyyideleri uygular. Ve müslümanlar, bunu iyi veya kötü şekilde onüç yüzyılı aşkın bir suredir bir devlette uyguladılar. Böylece milyonlarca

    (Devamı 39. sayfada) >>>>> O

    (06. sayfanın devamı) <<<<<<<<<

    müslüman, Islâm'ın yalnız ruhanî bir akide olmayıp siyasî bir akide olduğunu idrak ettiler. Şu anda da bir çok müslüman, onu tekrar hakim kılmak için siyasî İslâmî teşkilatları ile çalışmaktadırlar. Allah'ın izniyle İslâm akidesinin yalnız teorik değil pratik şekilde siyasî olduğunu tekrar gösterecekler bu akideyi. Hilâfet Devleti'ni kurduklarında...
    Şu anda dava adamları; çalışmalarını, Islâm akidesinin siyasî olduğunu göstermek üzerine yağunlaştırmalıdırlar. Bu ancak; her problem ve her olay hakkında Islâm'ın görüşünü, ayetle ve hadisle göstermekle olur. Bunu yaparlarsa, müslümanları Islâm Devleti'ni kurmaya sevk edebilirler, inşaallah...

    YanıtlaSil
  3. ‘İnsanlara kendilerine indirileni açıklaman için sana zikri (Kuranı) indirdik.'(Nahl :44)

    Bu nedenle, hadis-i şerifi (yani Resulün sünnetini) kabul etmemiz gerekir. Hadis-i şerif, İslâm'ın siyasetini detaylıca göstermekle beraber onun pratiğini gösterir. Çünkü, Resulullah hem Kur'anî açıkladı hem de onu uyguladı. Onun için ' insanlar Lâ İlâhe illallah Muhammedur-Resulullah deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. Bunu söylerlerse, kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. Ancak bu iki şehadetin hakkını (icab ettiği hususları) isterim" dedi. Resulullah, bu iki şehadeti (yani; Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammedur-Resulullah) devletin temeli yaptı ve siyasetini gösterirken onu uyguladı. Bütün insanları, her konuda bu iki şehadetin icab ettiği hususlara boyun eğdirmeye çalıştı.

    İşte böylece Islâm akidesi, Islâm Devletinin temeli oldu. Onun anayasası ve kanunlarının da temeli oldu. İç ve dış siyasetinin temeli oldu. Islâm Devletiyle ilgili her husus Islâm akidesine dayalıdır.

    YanıtlaSil