9 Eylül 2016 Cuma

ARŞİVLEDİKLERİM..9

Bugün
KAYIP ZAMANLAR
İKTİBAS DERGİSİMüslümanlar olarak kapsamlı-eleştirel bir dünya ufkuna sahip olamamak gibi yapısal bir sorunumuz var. Sayısal-araçsal meşruiyet ve başarılarla oyalandığımız için, modern ontolojik ve ideolojik meşruiyetin nasıl aşılabileceğine ilişkin hiç bir şey yapmıyoruz. ********************************* Müslüman beldelerdeki alimler bu meseleye değinmezse,Dünyanın diğer beldelerindeki filozoflar veya üstün akıl sahipleri bu konuya değinip gündeme getirecekler.(Allah'ın taktirinden sonra) Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fbBugün



Atasoy Müftüoğlu Küresel Çağda Var Olmak Kudüs-Der 30 Nisan 2016
Kuran'ın Refarans ,meşruiyet, kaynağı olabilmesi ve Dünya görüşü persfektivine sahip olabilmesi için kuran'ın hayatımızı şekillendirmesi için şu Fikrin hayatımıza hakim olması lazım. Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fbVideoYouTube

Küresel Çağda Varolmak - Atasoy Müftüoğlu
Küresel Çağda Varolmak için aşağıdaki fikri benimsememiz lazım. Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fbVideoYouTube
Fakat asıl hedef, cemaatler değil; asıl hedef, İslâm!
**********
Tanrı'yı unutan insan, kendini de unuttu. Bura'yı ve şimdi'yi kutsadı.
Büyük düşünür Nietzsche, (Heidegger'in daha sonra “insanın varlığı, Tanrı'yı ve kendini unutması” olarak tarif edeceği) bu ontolojik yok oluş sürecini, çok çarpıcı bir şekilde şöyle özetleyecekti: “Modernlik, nedenlerle sonuçları birbirine karıştırdı ve sonuçta modernler, sonucu, neden olarak konumlandırdı.”
Bugün "New Age Dini(Yeni Çağ Dini)'', dünyada gittikçe yaygınlaştırılan bir "lego dini"dir. 
http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/04/vahdeti-vucut-felsefesi-new-age.html
http://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/gulenizm-kemalizmin-cocugudur-2031749
Bugün
MASA-BAŞI DİN
İKTİBAS DERGİSİMüslümanların müşriklerle mücahede etmeleri ve onların karşısında bir tek saf halinde dikilmeleri artık zaruret haline gelmiştir. Niyetleri ve gizli düşünceleri ortaya çıkarmak, kendini akideye teslim etmeyen kişilerin arkasında gizlendikleri örtüleri kaldırmak, müşriklerle münasebette bulunmanın kazanç sağlamak için faydalı olduğunu ileri süren kimselerin mazeretlerini iptal etmek ve akrabalık bağları veya menfaat gayesiyle müşriklerle dostluk ve sevgi teatisinde bulunanları ortaya koymak için bu cihadın yapılmasında zaruret vardır. Bu örtü ve mazeretleri izale etmek, herkes için ayrılığı kesin olarak ilân etmek artık kaçınılmaz bir gerçektir. Böylelikle kalplerinde kötülük gizleyenleri, Allah’tan, Resulünden ve müminlerden başkalarını dost edinenleri meydana çıkarmak mümkün olacaktır. Aslında onlar, muhtelif ordugâhlar arasında mümeyyiz ve açık olmayan münasebetlerin gölgesinde müşriklerle olan menfaatlerine ve aralarındaki irtibata sığmıyorlar : “Allah, içinizden cihad edenleri, Allah’tan, peygamberinden ve müminlerden başka sırdaş edinmeyenleri belirtmeden sizi kendi halinize bırakacak mı zannediyorsunuz? Allah işlediklerinizden haberdardır.”… İslâm cemiyetinin içinde — her zaman olduğu gibi — dalavereci bir grub vardı. İyi beceriyorlardı dalavereyi. Mazeretler beyan etmek ve duvarları aşmak konusunda mahir idiler. Herkesin önünden ardından giriyor, toplumun hesabına da olsa düşmanlarla münasebet kuruyor ve hep kendi menfaatlarını temin ediyorlardı. İki karargâh arasında ayrılıkların ve aralıkların bulunmasından istifade ederek yapıyorlardı bunu. Karşı grubla olan münasebetlerin kesildiği açıklanıpta bu menfaatçılar güruhunun yolu tıkanınca her şey açıkça ortaya çıktı. Gözlerden uzak biç bir dolap dönmez oldu. Hiç şüphesiz perdelerin yırtılması, gizli dönen dolapların kaldırılması, giriş çıkış noktalarının bilinmesi İslâm cemaatının menfaati icabıydı. Ancak böyle samimi savaşçılarla sahtekâr dalavereciler meydana çıkar ve iki güruhta olduğu gibi bilinirdi herkes tarafından. Zaten Allah da, daha önceden onlara bildiriyordu : “Allah işlediklerinizden haberdardır.” Fakat Yüce Allah; insanları, fiilleri ve gidişatları ile muhasebe eder. Keza safları temizlemek, kalpleri güzelleştirmek ve gizli niyetleri açığa çıkarmak için ibtilâ da, Allah’ın kanunlarındandır. Ve bu kanun, belâlar, sıkıntılar, zorluklar ve mükellefiyetler gibi değildir. 17 — Müşriklerin, Allah Mescidini ziyarete ve o mescidi imar etmeğe hakları yoktur. Onlar kendi küfürlerine kendileri şahiddirler. Onların bütün yaptıkları beyhudedir ve onlar ateşte ebedî kalıcıdırlar. 18 — Allah’ın mescitlerini ancak ALLAH’a ve âhiret gününe iman eden, namazı kılan, zekâtı veren ve Allah’dan başkasından korkmayan kimseler imar eder, işte doğru yola erişmişlerden olmaları umulanlar bunlardır. 19 — Hacca gelenlere su vermeği, Mescid-i Haram ı imar etmeyi, Allah’a ve âhiret gününe inanmak, Allah yolunda cihad etmekle bir mi tuttunuz? Bunlar Allah yanında bir olmazlar. Allah zulmedenleri doğru yola eriştirmez. 20 — İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşan kimselerin Allah yanındaki mertebeleri pek büyüktür. İşte kurtulanlar onlardır. 21 — Rableri onlara rahmetini, rızasını ve içinde tükenmez nimetler bulunan ebedî cennetleri müjdeler. 22 — Orada ebedî kalırlar. Doğrusu büyük mükâfat Allah katından dır. Berâetin ve müşriklerle savaşmıyanların, mazeret ve delillerinin kabul edilmeyeceğinin ilânından sonra, artık müşriklere mescidlerin ziyaretini veya imarını yasaklamak hususunda tereddüt olamaz. Onlar, cahiliyet devrinde hem ziyaret, hemde imar faaliyetini icra edebiliyorlardı. Burada âyeti kerîme, müşriklere Allah’ın evlerini imar hakkının verilmesini reddediyor. Bu hakkın sadece Allah’a inanan ve emirlerini yerine getirenlere mahsus olduğunu belirtiyor. Böylece cahiliyet devrindeki Allah’ın evini imar ve hacıları sulama vazi- felerini kökünden değiştiriyor. Bu Âyetler, ilahi dinin hakikatini açıkça anlayamayan müslümanların ruhlarındaki sarsıntıları da izale etmektedir. • • HİÇ AYNİ OLURLAR MI? “Müşriklerin Allah mescidini ziyarete ve o mescidi imar etmeğe hakları yoktur. Onlar kendi küfürlerine kendileri şahittirler.” Bu emirle, mesele baştan reddediliyor. Onun temyizi de yoktur. Çünkü eşyanın tabiatine aykırıdır. Allah’ın evleri Allah’a mahsustur. O’nun isminden başka hiçbir şey zikredilmez. Orada O’ndan başka hiç kimseye du edilmez, öyleyse kalplerini tevhid ile imar etmeyenler, Allah’a başkalarını ortak koşanlar ve küfre şehadet edenler nasıl olur da Allah’ın evlerini imar edebilirler? “Onların bütün yaptıktarı beyhudedir.” Kökünden bâtıldır onların yaptıkları… Tevhidden başka hiç bir esasa dayanmayan Allah’ın evlerini imar etmeleri de bâtıldır : — “Ve onlar ateşte ebedî kalıcıdırlar.” Açık ve sarih olarak küfretmeleri yüzünden… İbadet, akideden neş’et eder. Akide sahih olmayınca, ibadet de sahih olmaz. Dini emirlerin yerine getirîlmesi ve mescidlerin imarı;sahih imanî ve itikatla, açık ve gerçek bir yaşayışla ve amel ve ibadette sadece Allah’a bağlanmakla kalpler imar edilmeden bir değer ifade etmez : “Allah’ın mescitlerini ancak ALLAH’a ve âhiret gününe iman eden, namazı kılan, zekâtı veren ve Allah’dan başkasından korkmayan kimseler imar eder.” Gizli iman ve açık amel şartlarından sonra sadece Allah korkusunu emreden âyetler, boş yere gelmemiştir. Allah için her şeyden tecerrüt etmekte, şuur ve gidişatta şirkin her türlü tesirinden kurtulmakta mutlak zaruret vardır. Allah’dan başka birinden korkmak da, şirk-i hafinin bir çeşididir. Âyeti kerime burada itikatı şirkten temizlemek ve her türlü ameli Allah’a tahsis etmek için bu şirk-i hafiye dikkatimizi çekmektedir.İŞte-ancak o zaman müminler, Allah’ın mescidlerini imar etmekk ve Allah’ın hidayetini umud etmek hakkını elde ederler: “İşte doğra yola erişmişlerden olmaları umulanlar bunlardır.” Ancak kâlp Allah’a yöneldikten ve azaları, ibadet vazifesini eda ettikten sonra, Allah, bu yönelme ve ibadete, hidayet ve kurtuluşa ulaştırmakla mukabele eder. Bu, Allah’ın evlerini imar hakkına sahip olmak ve Allah’ın müslümanlara da, müşriklere de beyan ettiği ibadetleri ve dini emirleri kuvvetlendirmek hususunda serdedilen İlâhi kaidedir. Akideler sadece Allah’a tahsis edilmediği ve amel veya cihaddan nasipleri olmadığı halde cahiliyet devrinde hacıları sulayan ve kâbeyi imar edenlerle; samimi olarak iman eden, Allah yolunda ve O’nun adını yüceltmek uğrunda mücahede eden kimseleri aynı seviyede mütalaa etmek asla caiz değildir: “Hacca gelenlere su vermeği, Mescid-i Harâm’ı imar etmeyi, Allah’a ve âhiret gününe inanmak, Allah yolunda cihad etmekle bir mi tuttunuz? Bunlar Allah yanında bir olmazlar.” Allah ölçüsü budur… O’nun değişmez takdiri de… “Allah zulmedenleri doğru yola eriştirmez.” Kâbeyi imar etseler, hacıları sulasalar dahi inançlarını şirkten temizlemeyen ve hele hak dini din olarak kabul etmeyen müşrikleri Allah, asla hidayete erdirmez. Bu parağraf mücahit ve muhacir müminlerin faziletini beyan eden, onları bekleyen rahmet, ilâhi rıza, daimî nîmet ve büyük ecirleri dile getiren ifadelerle nihayete eriyor : İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşan kimselerin Allah yanındaki mertebeleri pek büyüktür. İşte kurtulanlar onlardır. Rableri onlara rahmetini, rızasını ve içinde tükenmez nimetler bulunan ebedi cennetleri müjdeler. Orada ebedî kalırlar. Doğrusu büyük mükâfat Allah katindadır. “Allah yanındaki mertebeleri pek büyüktür” âyetindeki üstünlük ifadeleri, bir tercih ve değerlendirme değildir. Yani bu âyetten, az da olsa diğerlerinin de bir dereceleri vardır manası çıkmaz. Bu, mutlak bir üstünlüğün ifadesidir. Diğerlerine gelince : “Onların bütün yaptıkları beyhudedir ve onlar ateşte ebedî kabadırlar.” Onlarla mücahid ve muhacir müminler arasında, derece ve nimetler hususunda üstünlük ve faziletin münakaşası yapılamaz. http://namenstar.blogspot.nl/2016/07/seyyid-kutub-tefsiri7-inci-cilt-cihadla.htmlBugün
Geçen Hafta
Müslüman tutuklu Yasin Demir'in kızı Meryem Demir: "Bizim çocukluğumuz babasız geçti, bari gençliğimizde babamız yanımızda olsun." Haksız yere çeşitli kumpaslarla cezaevine atılan Mülümanlar bir an önce özgürlüklerine kavuşmalı, ailelerinin mağduriyetleri giderilmelidir.
Müslümanlar öyle bir düşmanla karşı karşıyadırlar ki, işkence fırsatını yakalıyabilmek için gözlerini açmış bekliyor durmadan. Bunlar en küçük bir şefkât ve merhamet hissi duymadan müslümanları parçalamağa çalışırlar. Ancak yapamadıkları zaman'faaliyetlerine son verirler. Ne mevcut bir muahede, ne mer’î bir sözleşme, ne yürürlükteki bir antlaşma ve ne de devam eden bir akrabalık bağı onları durdurmaz!.. Bu ifadenin arkasında, uzun tarihî gerçekler yatıyor. Bütün tarih şehadet eder ki, onların değişmeyen taktiğidir bu. Hiç bırakmazlar bu taktiği. Bazı istisnaî hallerde çok kısa bir zaman için değiştirseler dâhi, sonunda yine aynı taktiği kulİanırlar. https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=143030799481663&id=100013242319421Video
Babanla 12 yılda sadece 11 saat görüşebildim
Babamla 12 yılda sadece 11 saat görüşebildim #AFdeğilLÜTUFdeğilADALET #YenidenYargılanmaYoluAçılsınVideo
''Zihinsel Bir Taşradayız'' Atasoy Müftüoğlu
islami dilin yeniden inşası için kök,asıl,temel burada. Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fb http://bolge05.dsi.gov.tr/images/haber-resim/%C3%B6nemli-duyuru.gif?sfvrsn=0VideoYouTube
Bugün
KAYIP ZAMANLAR
İKTİBAS DERGİSİMüslümanlar olarak kapsamlı-eleştirel bir dünya ufkuna sahip olamamak gibi yapısal bir sorunumuz var. Sayısal-araçsal meşruiyet ve başarılarla oyalandığımız için, modern ontolojik ve ideolojik meşruiyetin nasıl aşılabileceğine ilişkin hiç bir şey yapmıyoruz. ********************************* Müslüman beldelerdeki alimler bu meseleye değinmezse,Dünyanın diğer beldelerindeki filozoflar veya üstün akıl sahipleri bu konuya değinip gündeme getirecekler.(Allah'ın taktirinden sonra) Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fbBugün
Senin gönderinden kaydedildi
PaylaşBugün
KAYIP ZAMANLAR
İKTİBAS DERGİSİMüslümanlar olarak kapsamlı-eleştirel bir dünya ufkuna sahip olamamak gibi yapısal bir sorunumuz var. Sayısal-araçsal meşruiyet ve başarılarla oyalandığımız için, modern ontolojik ve ideolojik meşruiyetin nasıl aşılabileceğine ilişkin hiç bir şey yapmıyoruz. ********************************* Müslüman beldelerdeki alimler bu meseleye değinmezse,Dünyanın diğer beldelerindeki filozoflar veya üstün akıl sahipleri bu konuya değinip gündeme getirecekler.(Allah'ın taktirinden sonra) Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fbBugün
Senin gönderinden kaydedildi
Paylaşislami dilin yeniden inşası için kök,asıl,temel burada. Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fbVideoYouTube
HUSEYİN SASMAZ on Twitter
twitter.comFikri silerek değil fikirle karşılık ver... Silmek acizlerin işidir.Sildiğin an acizliğini kabul ediyorsun demektir.8 Eylül
Koningin Beatrix
HükümdarBütün insanlığın kurtuluş istikameti.. Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?15 Ekim 2013
Senin gönderinden kaydedildi
Paylaş

Geert Wilders.PVV
PolitikacıBütün insanlığın kurtuluş istikameti.. Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?1 Mart
Senin gönderinden kaydedildi
Paylaş
********************************************
Ama gerçekte, asıl amaçları, cemaatler, tarikatler üzerinden 15 Temmuz'da şahlanan, bizim tarih yapmamıza imkân tanıyan ruhun ana kaynağı İslâm'ı vurmak!
Özür dilerim ama bunu göremeyen ya salaktır ya da asalak!

************************************
“De ki şefaatin tümü Allah’ındır. Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur. Sonra O’na döndürüleceksiniz.” (39/44)
“Cennettekiler cehennemde bulunanlara uzaktan uzağa sorarlar; Sizi can yakıcı ateşe sokan nedir? Onlar da şöyle cevap verirler: “Biz namaz kılmaz, yoksulu da doyurmazdık. Batıla dalanlarla dalardık, ceza gününü de yalanlardık. Sonunda ölüm bize gelip çattı. “Artık şefaatçıların şefaatı onlara fayda vermez. Durum böyle iken onlara ne oluyor ki aslandan kaçan yaban eşekleri gibi öğütten kaçıyorlar.” (74/40-51)
Hesap günü Allah’ın rahmetinden istifade etmek ve onun şefaatinden yararlanmak için dünyada iken Allah’la akitleşmiş olmak ve bu akide üzerinde iken Allah’a teslim olmak gerekmektedir.
“Kıyamet koptuğu gün suçlular umutsuz kalıverirler. Koştukları ortaklardan da kendilerine hiçbir şefaatçi çıkmaz ve onlar ortaklarını inkar ederler.” (30/12) Bu ayet müşrikler için şefaatin olmayacağını beyan ediyor.
“Ey iman edenler! İçinde alış verişin, dostluğun ve şefaatin olmadığı bir gün gelmeden önce size verdiğimiz rızıklardan infak edin. İnkar edenler zalimlerdir.” (2/254)
Bu gün insanların hesaba çekildiği ve haklarında hüküm verildiği gündür. Bu günde insanı kurtaracak olan “infak” kelimesiyle ifade edilen salih ameller olduğu açıkça görülmektedir ki bu kişinin kendi gayretiyle Allah için yaptıklarıdır.
“Doğrusu Rabbiniz gökleri ve yeri altı günde yaratıp sonra arşa hükmeden Allah’tır. Onun izni olmadan kimse şefaat edemez. İşte Rabbiniz olan Allah budur. Ona kulluk edin. O’ndan yardım isteyin, O’ndan şefaat isteyin! Nasihat dinlemez misiniz?” (10/03)
Algılamalarda proplem olduğu için (ilim yetersizliğinden) yanlış algılanıp yanlış anlatmalar olmuştur.
Bu yanlış algılamaların hepsini düzeltmek için şu açıdan bakmamız gerekiyor olaylara.
Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir.
**********************************************************
Emin olmak delil ile olur. Delil, vakıanın tezahürü olarak ortaya çıkar. Mesela yapılırken görülmese bile bir eserin filan tarafından yapıldığı iddiası, gerek eserin, gerekse eserin müessirinin tanınması sonucu ispatlanabilir. Örneğin insandaki aklın, insan tarafından yaratılmadığı, kendi kendine olabilen bir şey bulunmadığından varlığının vacib (spontane) de olmadığı ispatlandığına göre insanı yaratanın aklı, yarattığı insana verdiğine delildir.
Emin olmak (iman etmek) için akıl lazım ve yeterlidir. Akıl, kendisine sunulanın doğru olup olmadığına akide düzeyinde karar verebilecek tek yetkili organdır, insanın kendisi açısından. Zira aklı bulunmayanın kendisine sunulan bir şeyden emin olmasını beklemek abestir. Emin olmak, aklı olandan umulan beklenen bir fikri ameliyyedir.
***************************
Kesin delil kesin tastik.
Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder