16 Mart 2015 Pazartesi

GERÇEKTE KURMAK İSTEDİĞİMİZ VE ARZU ETTİĞİMİZ DEVLET RAŞİDİ HİLAFET'TİR.(Arşiv)

Emevî, Abbasî ve Osmanlı iktidarlarının Hilâfet sistemi olduklarını söyleyince; bazıları, bizim bu tip iktidarları kurmak istediğimizi veya arzu ettiğimizi zannettiler Halbuki biz: Raşidî Hilâfet istiyoruz gerçekte böyle devlet kurmak istiyoruz. Fakat, tarihi veya olayları incelerken, insaflı ve objektif olmalıyız. Bir şey aleyhine ya da bir şey lehine aşırı olmamalıyız. Başkalarına karşı hak gözüyle bakmalıyız Allahu Teâlâ şöyle buyurdu :


*Bir topluluğa duyduğunuz kin. sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun, bu takvaya daha çok yakışandır.* (Maide : 8)

Biz haksız olduğumuz zaman veya sevdiklerimiz ve yakınlarımız haksız oldukları zaman da hakkı ve gereği söylemeliyiz, taassub ehlinden olmamalıyız. Çünkü, Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor :
'Ey iman edenler! Titizlikle adalet sahibi olun; kendiniz, ana babalarınız ve yakınlarınız aleyhine de olsa Allah için şahitlik eden
kimseler olun adaleti bırakıp heva ve hevese uymayın.*(Nisa: 135)

O halde heva ve hevese ve taassuba uymayacağız. Onun için burada incelediğimiz konu; Emevî, Abbasî ve Osmanlı dönemleri idi. Başkaları gibi olmayacağız. Başkaları; Emevî, Abbasî ve OsmanlIları kesip atıyor, hiç onları saymıyorlar. Veya bunlara taassub edip onları aşırı şekilde savunurlar. Fakat biz; onların iktidarlarını insafla ve objektif şekilde değerlendirmeye çalıştık. Oryantalistlerden veya bunların düşmanlarından ve bunların savunucularından etkilenmedik. Fakat, bazı insanlar bazen insaflı oluyorlar, biz müslüman olarak niye insaflı olmayalım. Meselâ; 11-17 /12 / 1992'de Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Server Tanilli, "Osmanlıya Bakmak" yazısında şöyle diyor : "Osmanlı tarihi, Anadolu'yu da aşan bir bütündü. Ama ne kadar da lanetlenmiş bir tarihti o. Daha öncekileri bir yana bırakırız, bütün bir 19. yüzyılı Batı tarihçileri gerçekten önyargılarla doldurdular onun karşısında. Osmanlı Devleti mi? İktidarlarını yalnız ordularının gücüne borçlu, bir despotluk, zulüm ve şiddet rejimidir, onlara göre. Sultanlar mı? Ya ellerindeki mutlak güce dayanıp acımasız kan dökücü varlıklar oldular, ya da sefahat ve ahlâksızlık içinde yüzen insanlar;
olsa olsa Kanuni Sultan Süleyman gibi kimi istisnalara gidilir. Osmanlı; sistem tanımayan, idaresi rüşvetçi bir dünyadır. Müslüman olduğu için de Hristiyanlar hakkında düşündüğü; mala mülke el koymak, kafası kızdığında da kıyımlara gitmektir. (Sonunda) Avrupanın hasta adamı olup çıkacaktır." Osmanlıya yaklaşım bu. Ve yazısında biraz insaflı olarak devam edip şu noktaya yarıyor : "Özetle, Osmanlı İmparatorluğu'nun (Bu ibare hatadır. Çünkü Osmanlı Devleti, imparatorluk değildi.) farklı kültürden ve dinden halkları, yüzyıllarca barış içinde yaşatmasını bilmiş ve bu yönetim sanıldığının tersine teröre ve siyasal baskıya dayanmıyordu.

Başka bir misal ; Ürdün radyosu, Osmanlılar dönemini araştıran ve doktora tezi yazan birisiyle reportaj yaptı. Bu kişi şöyle diyordu : "Osmanlıların dönemine ait Urdun tarihiyle ilgili az belge buluyoruz ve Ürdün Şam'dan bir parça idi. Onunla beraber olduğu belgelerde geçiyor. Buna rağmen bu belgeler. Urdun tarihinin Osmanlı döneminde parlak olduğunu gösteriyor."

Bu adam. Kral Hüseyin'in radyosunda bunu söylüyor. Halbuki Kral Hüseyin, devamlı şöyle ovunuyor : Benim buyuk

dedem Hüseyin b. Ali, Osmanlılara karsı Arap devrimi çıkarttı. Arapları Osmanlıların zulmünden kurtardı..." Ve her sene, hain Hüseyin b. Ali'nin Osmanlıya karşı ateş ettiği kurşun gününü bayram yapıvor, onu kutluyor ve o günde konuşma yapıyor.

Bu önsözden sonra kurmak istediğimiz
ve arzu ettiğimiz Raşidî Hilâfet Devletinin kısaca detaylarını göstermeye çalışalım :

1-) Bu devletin kaynakları; Kuran, Resulullah'ın Sünneti, sahabenin icmaı ve Serî kıyastır. Bunun için de biz, sadece bunlardan delil kabul ediyoruz ve şerî hükümü çıkartıp anayasa ve kanun haline getiriyoruz, icmaı sahabe ise, Resulullah (S.A.V)'in bir sünnetini gösteriyor. Şerî kıyas ise, Kur'an'da ve Sünnette bir illete (şerî hükmün sebebine) binaen yapılır. Bunun için Raşidî Hilâfet Devleti sırf vahye dayanıyor.

2- ) Devlet şu dört kaideye dayanır : .

a-) Hakimiyet (egemenlik) halkın değil Şeriatındır.

b-) Sulta (otorite) ümmetindir.

c-) Ümmetin otoritesini temsil eden tek bir halifenin nasbedilmesi bütün müslümanlara farzdır.

d-) Şerî hükümleri benimseyip anayasa ve kanunlar haline getirmek, sadece halifenin hakkıdır.

3- ) Bir devlet ne zaman İslâm Devleti sayılır ?

Şu dört husus gerçekleştiğinde bir devlet Islâm Devleti sayılır :

A-) İçinde devlet kurulmuş olan memleketlerin otoritesi kâfir bir devlete veya kâfir bir güce ve nüfuza değil de yalnız müslümanların gücüne dayanmalıdır.

B-) O memleketteki müslümanların emniyeti yani içerde ve dışarıya karşı müslümanların himayesi ve korunması sadece müslümanların gücüne dayanmalıdır.

C-) İslâm'ın tümünü inkılabî ve kapsamlı şekilde uygulamaya başlamalı ve İslâm Davetini diğer insanlara taşımak için hemen uğraşmaya başlamalıdır.

D-) Biat edilen halife. Hilâfet ehliyetinin şartlarına sahip olmalıdır.

4-) Halifenin ehliyet şartları :

1- Müslüman olmak;

Çünkü, AllahuTeâlâ şöyle buyurdu :

'Allah, mû'minler üzerine kâfirler için asla bir yol (sulta) kılmaz.* (Niaa: 141)

2- Erkek olmak;

Çünkü, Resulullah (S.A.V)şöyle buyurdu: 

"(Yönetim) işlerini bir kadına teslim eden bir toplum asla felaha kavuşmaz."

Allahu Teâlâ şöyle buyurdu :

'Erkekler kadınların sorumlusu ve onların yöneticisidir.' (Nisa:34).

Bu ayet geneldir, her hususu kapsar. O zaman, başta yönetim meselesini kapsaması daha evlâ ve daha önce gelir.

3- Akil olmak, 4-Bâliğ olmak;

Çünkü, Resulullah (S.A.V)şöyle buyurdu:

"Uyanıncaya kadar uyuyandan, bâllğ oluncaya kadar çocuktan, aklı başına gelesiye kadar aklı başından gidenden kalem kaldırılmıştır."
Ayrıca Resulullah (S.A.V), çocukların biatını kabul etmedi. Abdullah b. Hişam, küçük iken annesi onu Resulullah (S.A.V)'e getirdi. Resulullah (S.A.V) şöyle dedi : "O küçüktür." Ondan biati kabul etmedi. O halde çocuğa biat vermemek evlâ ve önce gelir. O zaman küçük yaşta olan kişi halife olmaz.

5- Hür olmak;

Çünkü, köle olan efendisinin hükmü altında olur.

6- Fasık olmayıp adil vasfına sahip olmak;

Çünkü, şahit olmanın şartları fasık olmamaktır. Allahu Teâlâ şöyle buyurdu : .

'Sizden adalet vasfına sahip (fasık olmayıp farzları yerine getiren ve günahlardan sakınan) iki kişiyi şahit kılınız.* (Talak:2)

Madem ki şahitlerimizde adalet vasfı şartı koşuldu; o zaman, halife olacak kişide bu şartın olması daha evlâdır. Yoksa onun sözüne güvenilmezse ona itaat edilmez.

7- Devleti idare etmeye kadir olması (aciz olmaması);

Çünkü, aciz olan halifelikten düşürülür. Ebu Zerr (r.a) vali olmak istedi, Resulullah (S.A.V) ona şöyle dedi : "Sen zayıf bir adamsın."

Ömer (r.a), İrak valisi Saad b. Vakkas'ı azledince şöyle dedi : "Onu (Saad'ı) aciz olduğu İçin azletmedim." Sahabeler buna karşı sustular, yani kabul ettiler. Böylece icmaı sahabe gerçekleşti. Demek ki, Saad aciz olsaydı onun azli daha evlâ olacaktı.

5-) Devlette Islâm'ı uygulayan kişiler; a-) kadılar (hakimler), b-) yöneticilerdir.

a-) Kadılar üç kısımdır ;

1- Mezalim kadısı : Bu tür kadılar, yöneticiler ile ümmet veya ümmet meclisi arasındaki ihtilafı kaldırırlar, Yöneticileri yargılar, halifenin benimsediği hükümleri yani anayasa ve kanunları inceler, siyasetini izler. Halifenin azli hakkında karar verir. Resulullah (S.AV) bu görevi üstlendi ve ümmetten kendisini hesaba çekmelerini istedi. Yardımcıları, valileri ve amilleri aleyhine olan davalara baktı. Ayrıca Abdullah b. Raşid'i, Mekke'de Mezalim hakimi olarak tayin etmişti.

2- insanların arasındaki ihtilafı kaldıran kadı (Husumet kadısı); Evlilik, boşanma, miras, cinayet, ticaret, toprak ve diğer şikayetler ve insanların arasındaki çıkan ihtilafları kaldırır. Bunlar hakkında şerî hükmü bildirir ve şeri hükmü uygulatır. Resulullah (S A V), kendisi bu kadılığı yapıyordu ve bir çok kadı tayin etti. Saad b. Muaz ve Ebu Musa El-Aşâri bunlardan ikisi idi.

3- Muhtesfc) : Bu kadı, genel heyeti kontrol eder ve hemen ceza uygular. Çarşı, pazar, dükkanları, şatış yerlerini, malların satış keyfiyetlerini, terazileri v.s. kontrol eder. Bu yerlerde, cadde ve sokaklarda genel ahlâkı ve âdabı kontrol eder. Resulullah (S.A.V) kendisi bu görevi yapıyordu. Ömer (r.a) da bunu yaptı, başkalarını da bu işe tayin ettiler.

b-) Yöneticiler :

1- Halife : Ümmet tarafından seçilip biat edilir. Ümmetin yönetim ve idarede naibidir.
2- Tefviz Muavini (yardımcı) : Halife tarafından tayin edilir. Resulullah (S.A.V) Ebu Bekir'i ve Ömer'i birer yardımcı olarak tayin etmiştir.

3- Valiler : Resulullah (S.A.V) bir çok vali tayin etti.

4- Amiller : İlçelerde valilerin vekilleri olurlar. Resulullah (S.A.V), Amiller de tayin etti. OsmanlIlar zamanında onlara "kaymakam" deniliyordu. Yani ilçede Valinin makamını üstlenen kişi.

6-) Yöneticiler ne zaman Islâm'ı uygulamış sayılırlar?

1- Yönetim siyaseti,

2- Ekonomik siyaseti,

3- İçtimai (kadın erkek alâkaları ile ilgili) siyaseti,

4- Dış siyaseti,

5- Öğretim siyaseti,

6- Ukubat siyaseti.

Bu altı siyaset, Islâm'a göre olunca ve kadılar; ihtilaflar ve şikayetler hakkında şerî hükümlere göre hüküm verirlerse Islâm uygulanmış olur. Ve o devlet, Islâm Devleti olur. Ukubat (cezalar) ise; hakimler, ihtilaflar ve şikayetler hakkında müeyyide uygulamak gerektiğini görürlerse hemen kararı verip müeyyideleri polis kanalı ile uygulatırlar.

7- ) Yönetimin rükunları (sutünları) :

1-Halife, 2-Tefviz Muavini,

3-Tenfiz Muavinleri, 4-Cihad emiri,

5-Ummet Mecltsi, 6-Valiler,

7-Kadılar, 8-idarî Mekanizma,

9-Ordu.
ö ) Halife şöyle seçilir ve biat edilir :.

Halife, şerî sebeblerle azledilir veya intifa ederse veya ölürse;

1- Mezalim Mahkemesi, Hilâfet makamının boş olduğunu bildirir,

2- Ümmet Meclisi (şura, meşveret ve muhasebe işinde ümmetin vekili), adayları inceleme ve sınırlandırma işini yapar, adayları tesbit eder,

3- Ümmet Meclisi, ümmetin bu tesbit dîlen adaylardan birisini seçmesini ister

4- Ümmet sandıklara gidip oyları atarlar (Her akil ve baliğ, erkek olsun, kadın olsun her muslüman oy kullanabilir.)

5- En fazla oy toplayan kişi, Mezalim Mahkemesi tarafından halife olarak ilân edilir. Onun ismi ve halife olma ehliyeti şartlarına sahip olduğu gösterilir.

6- Önce ümmet meclisi üyeleri, bu halifeye biat ederler. (Buna in'ikad biati denilir.)

7- Ümmetten buna itaati vermeleri taleb edilir.

İşte sahabeler böyle hareket etti, ümmet, Ömer (r a)'dan adayların gösterilmesini istediler. Ömer (ra) bu hususta ümmetin vekili oldu, adayları tesbit etti (altı kişi idiler). Abdurrahman b. Avf(r.a) Medine'de evleri dolaştı; erkek olsun, kadın olsun her akil-bâliğ müslümana sordu. Çoğunluk Osman (r.a) yanında oldu, ümmet ve temsilcileri ve başta Ali (r.a) olmak üzere biat verdiler. Bütün sahabeler bu yolu takib ettiler. Böylelikle sahabelerin bu yol üzerinde icmaları tahakkuk etti

Resulullah (S.A.V)'e biat edilirken de buna benzeyen bir iş olmuştu. Medine temsilciler'i (73 erkek ve iki kadın idiler)
Akabe'ye geldiler. Resulullah'ı (seçtiler), (onu) kabul ettiler, sonra ona biat verdiler. Resulullah (S.A.V), daha sonra Medine'ye varınca herkesten itaat biati aldı. .

9- ) Halifenin, Hilâfet makamında kalması için belirli bir süre yoktur. Ancak şu hallerde azledilir :

a-) Açık küfür görülürse azledilir. Fakat kötü şekilde Islâm'ı uygularsa veya bunları uygularken haksızlık (zulüm) yaparsa muhasebe edilir. Onu, o işinden vazeçirmek için sözle mücadele yapılır. Fakat İslâm'ı hiç uygulamazsa veya küfrü uygularsa azledilir, kabul etmezse gerekirse kılıçla azledilir.

b-) Başkalarının baskısıyla siyaseti yürütmeye başlarsa, bunların baskısından kurtulması için uyarılır. Onlardan kurtulmazsa azledilir.

c-) Esir düşüp, kurtuluşu mümkün olmazsa azledilir

d-) Halife olma şartlarından herhangi birisini kaybederse azledilir. Kâfir olursa veya kadın olursa veya delirirse veya köle olursa veya fasık olursa veya aciz olursa azledilir.

10- ) Devletin şekli yalnız Hilâfet'tir. .

A-) Federal sistem olamaz. Federe devlette, içerdeki devletler veya eyaletler; iç hususlarda bağımsız olur sadece dış münasebette birleşirler. Halbuki Resulullah (S.A.V), kendisi valileri tayin edip azlediyordu ve yaptıklarından sorumluydu, kendisine bağlı idiler. Raşidi halifeler döneminde de öyle idiler.

B-) Cumhuriyet olamaz. Çünkü cumhuriyet, cumhurun (çoğunluğun) yönetimi 
demektir. Başka ifadeyle demokratik temsilcilerini toplayan meclis tarafından kanunlar çıkartılır. Cumhurbaşkanı veya başbakan onları uygular. Cumhurbaşkanı ve hükümete yürütme organı, meclislere yasama organı, hakimlere yargı organı denir. Bu üç organ, birbirinden ayrıdır. Ayrıca Cumhurbaşkanı görevinde belli bir müddete kadar devam eder. Bütün bunlar İslâm'a aykırıdır.

C-) Krallık olamaz. Krallık yönetimi, halkın rızası ve biati olmadan kraldan varislerine geçtiği sistemdir. Kral ailesi, memlekete ve yönetime malik olur. Bu da Hilâfet sistemine aykırıdır.

D-) İmparatorluk olamaz. Çünkü imparatorluk sistemi, krallık sistemiyle birlikte bir halkı diğer halklara üstün kılar. İdareciler, sadece bu halktan tayin edilir ve ancak bu halk fazla imtiyaz ve fırsatlara sahip olur. Diğer halklar ikinci derecededir. Misal olarak; Britanya İmparatorluğu gibi. Orada kraliyet ailesi vardır. İdareciler ve önemli görevliler, Ingiliz halkından olanlardır. Ingiliz halkı birinci derecede, diğer halklar ikinci derecededir. Halklar haklarda eşit değildirler. Bu sistem de tamamen Islâm'a aykırıdır.

E-) Konfederal değildir. Değişik devletler; içerde ve dışarıda bağımsız fakat, belli hususlarda birleşirler. Misal olarak; 1971'de Mısır, Suriye, Sudan ve Libya konfederallik yaptılar, ortak parlamento kurdular, bazı iç ve dış hususlarda anlaştılar. Fakat, her devlet bağımsız kaldı. Fazla yaşamadı, sonra her şey bitti. Federallik sisteminde; iç ve dış siyasî ekonomik veya sosyal krizler olursa hemen parçalanma olur. Sovyetler Birliği ve Yugoslavya gibi. Bunlar birer federa
sistemleri idi. Rusya Federe Devleti'nde halen çok çalkantılar var. Amerika Birleşik Devletleri federaldir. Bu da ileride parçalanabilir. Şu anda Ingiltere federaldir parçalanmak üzere. Kuzey İrlanda mücadele ediyor ve Iskoç ayrılmak istiyor. Belçika federalliği de sallantıda.

İşte kâfirler kendileri, değişik halkları bir tek potada eritemediği için federallığa veya konfederallığa başvurmaktalar. Çünkü, milliyetçilik sorununu tedavi edemediler. Fakat Islâm, milliyetçilik sorununu çözdü. Onun için bütün halkları tek bir potada eritebildi. Hepsi her alanda eşitçe hak sahibi oldular. Herkese aynı hak ve vecibe tanındı, herkese her alanda fırsat eşitliği tanındı. Millî, milliyetçi, ırk, renk, bölge ve mezhep ayrımı yasaklandı.

İşte, kurmak istediğimiz ve arzu ettiğimiz devletin ana hatlarını özetledik. Bu devlet, Raşidî devlettir. Daha önce, Emevîlerin, Abbasîlerin ve Osmanlıların ne olduklarını gösterdik. Onların kusurları vardı, kötü uygulamaları vardı ve haksızlıkları (zulümleri) vardı. Fakat onlar, sistem olarak Hilâfet idiler. Onun için onların içinden Ömer b. Abdulaziz ve Harun Erraşit gibi halifeler ortaya çıktı. Çünkü sistem, İslâmî ve Hilâfet idi. Fakat bu sistemi uygulayan ve Hilâfet makamına geçen kişilerde bazen ehliyetsizlik veya kusur da vardı. Meselâ; Muaviye zalim idi, Yezid ehil değildi. Onun için ikinci Muaviye (Yezid'in oğlu) 40 gün için halife oldu, Raşidî idi. Halifelikten vazgeçerek şöyle dedi : ‘Benim dedem (birinci Muaviye) zalim İdi ve babam (Yezid) Hilafet'e ehil değildi. Siz İstediğiniz kişiyi seçin ve ona biat verin.' Böylelikle halifelikten istifa etti. .

Onun için biz; Resulullah (S.A.V) ve Raşidilerin kurdukları devleti örnek ediniyoruz. Onun gibi bir devlet kurmak istiyoruz. Devletin; Kuran ve Sünnetin uygulanmasını sahih şekilde sağlaması için İslam'a dayalı hizibler (cemaatlar) kurulacaktır. Bu hizibler; Islâm siyasetini benimserler, marufu emrederler ve munkerl nehyederler, halife ve diğer idarecileri kontrol edip hesaba çekerler. Hilâfet makamı boşalınca, her hizb bir aday gösterebilir. Bu aday, halife olarak seçilince; hizbiyle ve teşkilatıyla organik bağı kalmaz. Hizbinden istifade eder. Onun hizbi ve diğer hizibler, yöneticileri muhasebe İşinde devam ederler. Tabii ki ümmet meclisi; halifeyi muhasebe edecek ve Mezalim Mahkemesi de bu işi yapacaktır.
Fakat devlet dışında olup ümmetten çıkan hizibler daha faal ve aktif olurlar, Çünkü bunlar, devletten ne maaş ne yardım almazlar. Sadece Islâm'ı ve daveti ve onun devletini düşünürler. Bunları yaşatmak için vardırlar. Çünkü, Resulullah (S.A.V)-in hizbi sahabeler idi. Bunlar, halifeyi devamlı hesaba çekiyorlardı. Halifeden herhangi bir zulum, kusur veya kötü uygulama olunca karşı çıkıp hesap soruyorlardı.

İşte Raşidî devletin genel şeması budur. Bunların detaylarını ilerde Allah'ın izniyle anlatmaya çalışacağız. Şu var ki, biz en kuvvetli delilleri ve en kuvvetli istidlali (anlayışı) kabul ediyoruz. Zayıf delil ve zayıf istidlâlı red ediyoruz. Buna göre Hilâfet dergisinde ve davamızda görüşlerinizi gösteriniz. .

<>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>

54 RAMAZAN 1413 -1993 ŞUBAT |l6|



RAŞİDİ HİLAFET DEVLETİNİ İKAME ÇALIŞMASINA...Hizb Ut Tahrir´den ümmete cagri!! https://www.youtube.com/watch?v=2ehCceyP_38&list=PLr342JFErS76u5CDh7Yq5gADyDiArjk1M&feature=share&index=63İslam Devleti Takiyyuddin en Nebhani 050 islam devleti nasil kurulur https://www.youtube.com/watch?v=kKGIGMtgKkM&feature=share&list=PLr342JFErS76u5CDh7Yq5gADyDiArjk1M&index=51İslam Devleti Takiyyuddin en Nebhani 048 islam devletinin yeniden kurulmasi farzdir https://www.youtube.com/watch?v=0h8Sy3DzJuk&list=PLr342JFErS76u5CDh7Yq5gADyDiArjk1M&feature=share&index=49CİHADIN İSLAMDAKİ YERİ,KONUMU https://www.youtube.com/watch?v=AkRAmUun9A0&list=PLr342JFErS76u5CDh7Yq5gADyDiArjk1M&feature=share&index=61https://www.youtube.com/watch?v=lRGAxG5nkU0


5 yorum:

  1. Resulullah (S.A.V) ve Raşidilerin kurdukları devleti örnek ediniyoruz. Onun gibi bir devlet kurmak istiyoruz. Devletin; Kuran ve Sünnetin uygulanmasını sahih şekilde sağlaması için İslam'a dayalı hizibler (cemaatlar) kurulacaktır. Bu hizibler; Islâm siyasetini benimserler, marufu emrederler ve munkerl nehyederler, halife ve diğer idarecileri kontrol edip hesaba çekerler. Hilâfet makamı boşalınca, her hizb bir aday gösterebilir. Bu aday, halife olarak seçilince; hizbiyle ve teşkilatıyla organik bağı kalmaz. Hizbinden istifade eder. Onun hizbi ve diğer hizibler, yöneticileri muhasebe İşinde devam ederler. Tabii ki ümmet meclisi; halifeyi muhasebe edecek ve Mezalim Mahkemesi de bu işi yapacaktır.
    Fakat devlet dışında olup ümmetten çıkan hizibler daha faal ve aktif olurlar, Çünkü bunlar, devletten ne maaş ne yardım almazlar. Sadece Islâm'ı ve daveti ve onun devletini düşünürler. Bunları yaşatmak için vardırlar. Çünkü, Resulullah (S.A.V)-in hizbi sahabeler idi. Bunlar, halifeyi devamlı hesaba çekiyorlardı. Halifeden herhangi bir zulum, kusur veya kötü uygulama olunca karşı çıkıp hesap soruyorlardı.

    YanıtlaSil
  2. Bir devlet ne zaman İslâm Devleti sayılır ?

    Şu dört husus gerçekleştiğinde bir devlet Islâm Devleti sayılır :

    A-) İçinde devlet kurulmuş olan memleketlerin otoritesi kâfir bir devlete veya kâfir bir güce ve nüfuza değil de yalnız müslümanların gücüne dayanmalıdır.

    B-) O memleketteki müslümanların emniyeti yani içerde ve dışarıya karşı müslümanların himayesi ve korunması sadece müslümanların gücüne dayanmalıdır.

    C-) İslâm'ın tümünü inkılabî ve kapsamlı şekilde uygulamaya başlamalı ve İslâm Davetini diğer insanlara taşımak için hemen uğraşmaya başlamalıdır.

    D-) Biat edilen halife. Hilâfet ehliyetinin şartlarına sahip olmalıdır.

    YanıtlaSil
  3. Büyük hedefler büyük bedeller ister.Büyük bedeller,büyük olmakla karşılanabilir. Artık büyük olalım.
    http://bredaholland.blogspot.nl/2017/05/buyuk-hedefler-buyuk-bedeller-ister.html?spref=fb

    YanıtlaSil
  4. HELAK GELİYORUM DİYOR.
    GELMİŞ ! KAPIDA...
    İslam, bir anlamıyla haddini bilmenin, yani Allah’ın insan için koyduğu sınırları çiğnememenin adıdır. Fert ya da toplum bu sınırları çiğnediği oranda haddini aşmış demektir. Haddini aşanlara, ilahi sınırları ihlal edenlere bu sınırları hatırlatmak mümin olmanın bir gereğidir. Bu yazının sonuna gelindiğinde sadece ve sadece haddi aşanların rahatsız olacağını bilmekteyiz. Ama yine de düşünmeye vesile olur umuduyla, o da olmadı Allah katında bir delilimiz olsun diye söylüyor, yazıyoruz.
    İçinde bulunduğumuz toplum hem İslam’a ait bir takım düşünce ve davranışları, hem de İslam dışı düşünce ve davranışları aynı anda üzerinde taşıyarak bir kişilik bozukluğu örneği sergilemektedir.
    ***
    Bu gün 2000’li yıllardayız ama dünyanın her yerinde toplumlar, kendilerinden binlerce yıl önce gelip geçmiş olanların izinden gitmeye devam ediyor. Oysa şeytan o günkü insanları nasıl ayarttıysa bugünün insanlarını da aynı oyuna getirmiştir. Allah da o günün insanını nasıl uyarmışsa, onlardan misaller verdiği kitabıyla bu günün insanını da uyarmaktadır.
    Gel gelelim uyarandan ve uyarılmaktan hoşlanmayan büyük kitleler kendilerini uyutanların sözlerini dikkate alıp onları baş tacı etmektedir. Akıl tutulması dedikleri böyle bir şey olsa gerek…
    ***
    http://namenstr8bredahollanda.blogspot.nl/2017/01/insanligin-menfaatina-gerekli.html
    http://namenstr8bredahollanda.blogspot.nl/2017/03/bu-gun-2017-bilim-ve-teknolojinin-acga.html
    http://namenstr8.blogspot.nl/2015/03/gercekte-kurmak-istedigimiz-ve-arzu.html
    http://www.iktibasdergisi.com/dikkat-turkiye-bir-hukuk-devletidir/
    https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=337685756682832&id=100013242319421&pnref=story
    https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=337693533348721&id=100013242319421&pnref=story

    YanıtlaSil
  5. Ey Müslüman olduklarını haykıran muvahhitler! Sözlerinizde samimi iseniz gayret edin de bu şeref sizin olsun. Allah nurunu sizin elinizle tamamlasın!!..

    https://plus.google.com/u/0/109838719669290377148/posts/6mMDvBqVXQF
    https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=460274837757256&id=100013242319421

    YanıtlaSil