21 Mart 2015 Cumartesi

CAHİLİYYE CEMİYETİNE KARŞI TAVRIMIZ NASIL OLMALIDIR?

Biz de bu gün bir cehalet içerisinde yüzüyoruz... Tıpkı İslâmın geldiği ilk günlerdeki cehalet gibi... Hatta daha da katı... Çevremizde bulunan her şey cahiliyye damgası taşıyor.. insanların düşünceleri ve inançları, adetleri ve gelenekleri, kültür ve kaynakları, sanatları ve edebiyatları... Hatta çok defa İslâm kültürü, Islâm kaynağı, İslâm felsefesi ve İslâm düşüncesi sandığımız hu şeylerin pek çoğu da bunun içinde... Onlar da bu cahiliyyenin damgasını taşıyorlar. ..

İşte bunun için İslâmî değerler ruhumuzda olduğu gibi, yer etmiyor. Zihinlerimizde İslâm düşüncesi açıkça•belirmiyor. Ve bu yüzden İslâmın^ilk devrelerinde ortaya çıktığı tarzda bir insan kitlesi, bir ideal nesil çıkmıyor aramızdan.

Öyleyse İslâmî hareket metodu gereğince oluşma ve gelişme devresinde, içinde yaşadığımız hayatın bir bölümünü teşkil eden cahiliyye unsurlarının hepsinden, sıyrılmamız gerekir. Ve başlangıçta o er ve yiğit kişilerin uzandıkları saf ve temiz kaynağa baş vurmamız gerekir... Hiç bir yalan, dolanın karışmadığı ve bulaşmadığı bizzat Allah (c.c) tarafından teminat altına alınmış olan ana kaynağı.. İnsanlık o kaynağa dönmeli, bütün varlıkların mahiyyetıyle ilgili, insanın oluş gayesiyle alakalı,' varlıklar ve insanlarla en mükemmel varlık arasındaki her türlü münasebetlerde düşünce sistemini o yüce kaynaktan almalıdır. Hayat düşüncesini,değer hükümlerini, ahlâkî ölçülerini ve her türlü hayat prensiblerini oradan elde etmelidir..

0 kaynağa baş vururken kendisinde emirleri yaşamak arzusu hakim olmalı. Yoksa sadece inceleme, araştırma ve tetkik etme gayesiyle değil. 0 kaynağa baş vururken, O'nun bizden ne istediğini, nasıl olmamızı ve ne yapmamızı arzu ettiğini öğrenmek için baş vurmalıyız. Tabî bu yolda yürürken elbette Kur'an’da ebedî güzelliklerle, parlak kısaslarla ve kıyamet sahneleri ile karşılaşacağız... Bu İlâhî kitaptaki vicdan mantığıyla yüz yüze geleceğiz. Ve daha bunun gibi tetkik, inceleme ve araştırma sahihlerinin istediği her şeyi göreceğiz.. Ne var ki, bu karşılaşma bizim ana hedefimizi teşkil etmeyecektir. Bizim ana hedefimiz şu olmalıdır : Kur’an bizden ne yapmamızı istiyor ? Dünya ölçüsü hangi düşünce sistemini benimsememizi arzu ediyor ? Kur'an, bizden Allah fikrimizin nasıl olmasını istiyor? Ahlâkımızın, pratik haya* sistemimizin ne şekilde olması gerektiğini arzu ediyor ?

Sonra tabî olarak cahiliye cemiyetinin, cahiliye düşüncesinin, cahiliye geleneklerinin baskılarından kurtulmamız gerekecektir. Bilhassa kendi ruhumuzda... Bizim için önemli olan bu cahiliye cemiyetinin pratik ' yaşayışla uyuşmak değildir.Onun dostluğunu kazanmak değil... Bizim vazifemiz önce kendi nefsimizi değiştirmektir...

Bir kavim nefislerindekini değiştirmedikçe, Allah bu kavmin halini değiştirmez-Rad-11

Yolumuzdaki ilk adımımızı,
bu cahiliye cemiyetinin ve onun değer ölçülerinin, düşünce sisteminin üstüne çıkmak için atacağız, atmalıyız. 

Zira Allah buyuruyor ki :

"...Onlar halâ cahiliye hükmünü mü. istiyorlar? Allahtan daha iyi hüküm veren kim vardır?" (Maide : 50)

Yolıın yarısında onunla karşı karşıya gelmemek amacıyla az çok düşünce sistemizden ve değer ölçülerimizden vaz geçmemeliyiz... Bu hususta hiç bir fedakarlık- göstermemeliyiz... Hayır. .. Biz ve onlar ayrılış noktasında bulunuyoruz... Bir adım bile olsa onların izini takip edecek olursak, hiç şüphesiz bütün dengemizi kaybeder, yolumuzu yitiririz...

"... İman ile sapıklık bir birinden tamamen ayrılmıştır.Artık kim tağutları tanımayıp da, Allah’a iman ederse, o muhakkak ki, kopması mümkün olmayan sağlam kulpa tutunmuştur. Allah kemâliyle işitici ve bilicidir." (Bakara : 256)

Verilecek tavizlerinin bulunmadığını yolun ortasında buluşmalarının imkansız olduğunu, ayıpları düzeltmenin, yırtıkları yamamanın ve nizamları birbirine iliştirmenin mümkün olmayacağını kabule ne.kadar muhtaçtır günümüz ümmeti.

Yapacakları işin ilk defa îslâm ile cahiliyet arasında olduğu gibi yeniden İslâma davet etmek olduğunu ve tam olarak cahiliyetten ayrılıp sıyrılmak olduğunu kavramaya ne kadar muhtaç günümüz müslimanları... "Sizin dininiz size, benim dinim banadır." İşte benim, dinim. Düşüncesini, değer ölçüsünü, inancını ve şeriatını her şeyini bütünüyle Allah’tan alan. Başkasını O’na ortak koşmayan... Hayatın bütün yönlerini ve davranışlarını Allah'a yönelten saf Tev-hid Akidesi...

Cahiliye ile bu kesin ayrılık olmadan karışiKİık devem edecek, tavizler sürecek, yamalar yamanmaya çalışılacak ve karanlıklar kalmayacaktır... Böylesine güçsüz, cılız ve karmaşık esaslarla Islâm ve cahiliyyet tam .manasıyla anlaşılamaz.. Çünkü İslâma giden ilk yol :
"Sizin dininiz size, benim dinim banadır." (Kâfirun : 6)
H. Doğan


1 yorum:

  1. Ey Âdemoğlu!
    Öyle bir mahkemeden geçeceksin ki orada torpil yok, aracı yok, rüşvet yok, Allah Subhenehû ve Teala izin vermezse şefaatçi yok, her yönden çepeçevre kuşatılmışsın, yaptığın her iş ve sözde, beş ayrı şahit ile Yüceler Yücesi Allahu Teala’nın mahkemesine geleceksin. Gel yol yakınken, yaşarken, kendi kendini muhakeme et... Yol yakınken hidayete tabi ol, kalıcı olan nimetlere bağlan, talep et... Allah Subhenehû ve Teala katında hayırlı olan nimetlere bağlan. Allah’a ve Allah’tan gelen iman ve yaşam esaslarına sımsıkı sarıl, akideni yeniden gözden geçir, kontrol et, amellerinin ölçüsünü nereden alıyorsun ona bir bak, yanlışsa o ölçüleri terk et, tövbe et. Böylece ahiret gününde yüzleri ağıranlardan ol, yüzleri kararanlardan değil.

    Şunu bil ki; Allah Subhenehû ve Teala’yı asla kandıramazsın. Sözünde özünde dosdoğru ol. “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” ilahi emrine Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem sımsıkı sarılmıştı sende rehberini takip et, ona uy.
    http://islamdevleti.info/sohbet/insanin_hayata_bakisi_nasil_olmalidir.htm

    YanıtlaSil