12 Ağustos 2016 Cuma

ARŞİVLEDİKLERİM.4

Bugün
Ender Erdemil - Google+
İNSANLIĞIN KURTULUŞUNUN BAKIŞ AÇISI. Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fbBağlantıHüseyin Şaşmaz+010 Reply İNSANLIĞIN KURTULUŞUNUN BAKIŞ AÇISI.Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fb
BİR İNSANIN BU DÜNYAYA GELİŞ GAYESİ İÇİN TAKİP EDECEĞİ İSTİKAMET
İNSANLIĞIN KURTULUŞUNUN BAKIŞ AÇISI. Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fb https://www.youtube.com/watch?v=caPIaXenIWEVideoBİR İNSANIN BU DÜNYAYA GELİŞ GAYESİ İÇİN TAKİP EDECEĞİ İSTİKAMET. Beşeri ideolojiler ise, tıpkı maddenin vakıasını ve maddenin asli unsurlarının insanın günd...
SEYYİD KUTUB *16-CİLT*M.Emin SARAÇ*İ.Hakkı ŞENGÜLER*Bekir KARLIĞA*Hepsinden Allah Razı Olsun: SEYYİD KUTUB TEFSİRİ\7-inci cilt-cihadla alakalı
“İnsanlar arasında Allah’ın öyle kulları var ki, Peygamber ve şehit olmadıkları halde, peygamberler ve şehitler kıyamet gününde onların Allah yanındaki mevkilerinden dolayı onlara gıpta ederler.” Dediler ki: “Ya Resulullah kim onlar, bize haber ver?” Buyurdu ki: “Onlar aralarındaki akrabalık ve alıp verdikleri mallarla değil, Allah’ın ruhu ile sevişenlerdir. Vallahi onların yüzleri, muhakkak nurdandır ve onlar nûr üzerindedirler. İnsanlar korktuğu zaman onlar korkmazlar. İnsanlar mahzun olduğu gün onlar mahzun olmazlar.” (17) 17. Ebû Davud. ********************************* III — Resulullah, K u r e y ş müşrikleri ile de H u d e y b i y e de sulh akdetti. Bu akdin mühim maddelerini şöyle özetleyelim : ‘ 1 — Müslümanlar, M e k k e ’ye doğru yollarına devam etmeyecekler. 2 — On sene müddetle aralarında muharebe yapılmıyacak. 3 — Her iki taraf birbirinden emin olacak. 4 — Müslümanlar bu sene geriye dönecekler, gelecek sene Mekke'ye girebilecekler. M e k k e ’de üç gün kalabilecekler. Bu arada müşrikler de M e k k e ’yi boşaltacaklar. 5 — Müslümanlar M e k k e ’ye süvari ve silahlı olarak gelmiyecekler. 6 — Müslümanlardan müşrikler tarafına kaçan iade edilmiyecek, buna karşılık müşrikler arasından müslümanlar tarafına kaçan olursa iade edilecek... Yüce Peygamber, zahirde felâket gibi görünen bu şartları, Allah’ın emir ve ilhamı ile kabul etti... Benzer şartlar karşısında her halükarda genişletilebilecek bir örnektir. İslâm kumanda mevki bu örneğin gerisinde gerekli tasarrufları yapabilir. Bu dinin hareket metodu; daima pratik halleri yine pratik yollarla karşılar. Bu metot hareketli olduğu kadarda elastikidir. Ama metin ve açıktır... Günlük hayatlarında karşılaştıkları her halin çaresini onda arayanlar hükümlerin boynunu eğip bükmeden, te’vil yollarına sapmadan gerekli çareleri bulurlar, yeter ki takva bulunsun. Mühim olan Allah korkusudur. Allah'ın dinini cahiliyetin uğursuz bataklıklarının ortaya çıkardığı şartlara uydurmaya çalışmamak ve Allah'ın dinini böylece savunan pozuna girmemektir. Ruhi hezimete uğramamaktır. İslâm hâkimiyeti elinde bulundurun bir dindir. Bütün ihtiyaçları ve zaruretleri karşılarken o en üstün yerde durur... Hamd olsun Allah’a... Yüce Allah, Peygamberine; dostluk tekliflerini ve sulha meyledenlerin sulh isteklerinin kabul etmesini emrettiği zaman, tamamen Allah’a dayanıp güvenmesini, onların kalplerinde gizledikleri tuzakları Allah'ın ihata ettiğinden emin olmasını da emrediyordu : “Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de yanaş ve Allah’a güven. O, şüphesiz Semi ’dir, Alim ’dir.”... Evet, yüce Allah Resulunu, düşmanlarına karşı emniyete almıştır. Onlar ihanet etseler, sulh isteğinin arkasında tecavüz niyetini taşısalar dahi peygamberinin mutmain olmasını istemiş ve şöyle buyurmuştur : Allah kâfidir; seni korumaya muktedirdir. O, B e d i r ’de seni zaferle teyid etmiş, müminlerin kalplerini sevgi ve kardeşlik esasları üzerine birleştirerek de sana yardım etmişti. Halbuki onların kalpleri ülfet kabul etmeyecek kadar isyan dolu idi. İşte bu kalpleri ancak Hâkim ve Kâdir olan Allah birleştirmiştir: “Seni aldatmak isterlerse, bilki Allah senden yanadır. Seni yardımıyle ve müminlerle destekleyen O’dur. Müminlerin gönüllerine sevgi koyup, birleştiren de O. Yeryüzünde ne varsa hepsini hacretsen de sen onların gönüllerini birleştiremesdin. Fakat Allah, onların aralarını bulup birleştirdi Çünkü O, Aziz’dir, Hakim ’dir." Allah sana yeter... O sana kâfidir... Seni ilk zaferle destekleyen O’dur... Allah’a verdikleri sözde sadık kalan müminlere de sana yardım etmişti. Kalpleri paramparça olduğu, birbirlerine karşı düşmanlıkları açık, kinleri şiddetli olduğu halde onlardan yekvücut bir kuvvet meydana getirmişti. Bu insanlardan maksat, ya; Ensar’dan E v s ve Hazrec kabileleridir. Ki onlar, cahiliyet devrinde, halli mümkün olmayan şiddetli münazaalar, kan dâvaları ve intikam hisleri içinde kaynaşıyorlardı. Yüce Allah, yeryüzünde eşine benzeri görülmeyen bu kardeşlik duygusu bir yana, onların ruhlarını ve kalplerini de birleştiriverdi... Veya bunlardan maksat, cahiliyet devresinde tıpkı A n s a r gibi müşrik ve putperest olan muhacirlerdir... Veyahut da maksat bunların hepsidir. Çünkü o devirde bütün Arap yarımadasının hali bu idi! Evet, Allah’tan başka hiç kimsenin yapamayacağı, ilâhi akideden başka hiç bir inancın beceremeyeceği bir mucize vuku buldu ve o nefretle dolu olan kalpler, o zıt tabiatlar; kardeşlik ve tevazu ile birbirine sımsıkı sarılan birbirini seven, birbiriyle kaynaşan bîr kitle halinde birleşiverdi... Tarihin emsaline şahit olmadığı âdeta cennet hayatının bariz alâmetlerini taşıdığı yüce bir seviye de, kalpler sımsıcak hislerle kaynaşıverdi: “Onların gönüllerinde bulunan kinleri çıkardık. Sedirlerde karşılıklı olarak kardeşçe oturanlar.”.. Gerçekten bu akide son derece hayretengizdir... O; kalplerin karmakarışık olduğu zamanlarda dahi, onları sevgi, ülfet ve muhabbet mizacına dönüştürebilen, sertliğini yumuşata bilen, kabalığını inceltebilen ve aralarını ince, derin ve sağlam bağlarla birbirlerine raptedebilen eşsiz bir akidedir!... Gözün görmesi, elm tutması, azalann anlaşması, kalbin çarpması hep sevgi ve anlayışın, dostluk ve yardımlaşmanın, müsamaha ve yumuşaklığın terennümleridir. Bu kalplerle ülfet ve kaynaşma imkânını bulamayan, bu meselenin inceliğini anlayamaz; onun tadım bilemez! Bu akide, Allah için sevişmek nidasıyla insanlığı çağırıyor. İhlasın ve Allah’a kavuşmanın nağmelerine kulak vermelerini bekliyor. Şayet icabet ederse, sırrını Allah’tan başka biç kimsenin anlayamayacağı, Allah’tan başka biç kimsenin yapamayacağı bu mucize, onlar için de gerçekleşir... Allah’ın Resulu buyuruyor; “İnsanlar arasında Allah’ın öyle kulları var ki, Peygamber ve şehit olmadıkları halde, peygamberler ve şehitler kıyamet gününde onların Allah yanındaki mevkilerinden dolayı onlara gıpta ederler.” Dediler ki: “Ya Resulullah kim onlar, bize haber ver?” Buyurdu ki: “Onlar aralarındaki akrabalık ve alıp verdikleri mallarla değil, Allah’ın ruhu ile sevişenlerdir. Vallahi onların yüzleri, muhakkak nurdandır ve onlar nûr üzerindedirler. İnsanlar korktuğu zaman onlar korkmazlar. İnsanlar mahzun olduğu gün onlar mahzun olmazlar.” (17) 17. Ebû Davud. Yine buyurdu ki: “Muhakkak ki müslüman, müslüman kardeşiyle karşılaşıp da onun elini tuttuğu zaman, şiddetli rüzgarlı birgünde kuru bir ağaçtan dökülen yapraklar gibi, günahları dökülür gider. Deniz dalgaları gibi günahları olsa dahi mağfiret olunurlar.” (18) Bu hususta Resulullah’ın daha birçok hadisleri vardır. Bu konuda Resulullah’ın birbiri ardısıra sıralanan çok hadisleri vardır. Zaten Onun yaptıkları da efendimizin risaletinde bu gerçeğin ne denli köklü tesirler icra ettiğini gösterir. Keza sevgi temelleri üzerine bina ettiği ashabının yaşayışı da bunu ispat eder. Onların arzettiği eşsiz numuneler, sadece ağızda çiğnenen laflardan ibaret değildir. Basit ferdi örneklerdir... Bunlar, Allah’ın izniyle sabit bir esasa istinat eden yüce bir vakıadır. Böyle yüce bir seviyede kalpleri kaynaştırmak, Allah’tan başka hiç bir kimsenin yapamıyacağı bir iştir... • ** Bundan sonra Resulullah’ı ve müminleri itmi’nana kavuşturan âyetler, onları Allah’ın velâyetine emanet eden ifadeler serdediliyor. Allah’ın, Resulullah’ı da, müminleri de korumaya kâfi olduğunu belirten âyetler... Yüce Allah sonra, Peygamberine, müminleri Allah yolunda savaşa teşvik etmesini emrediyor. Bir müslümanın, bildiğini bilmeyen on kişiye, en kötü şartlarda da asgari iki kişiye kâfi geleceğini beyan ediyor : 17. Ebû Davud. 18. Taberani.Bağlantı
Geçen Hafta
GENÇLERE TAVSİYELER
Tevhid akidesini gereği gibi anlayınız ve ona toz kondurmayınız. Şirk veya küfür niteliği taşıyan şeylerden onu titizlikle koruyunuz. Bunun için Kur’an’dan başka bir şeyi ölçü almayınız. Zira Allah bu konuda kendisine ortak tanımaz. Nitekim Resulullah da bu konuda aynen böyle yapmış, akidesini yalnızca Kur’an’dan almıştı. ****************************** Son tekneloji ve son asra göre düzenlenmiş İslami Tevhid Akidesi. Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fbBağlantıTevhid akidesini gereği gibi anlayınız ve ona toz kondurmayınız. Şirk veya küfür niteliği taşıyan şeylerden onu titizlikle koruyunuz. Bunun için Kur’an’dan başka bir şeyi ölçü almayınız. Zira Allah…
Laikliği kutsamak, cemaatlere saldırmak, toplu intihara kalkışmaktır! - YUSUF KAPLAN
İşte İslâmî kesimler de dâhil, bütün toplum kesimleri meselenin püf noktası burası olmasına rağmen bunu göremedi, ne yazık ki! Göremezdi; çünkü dünyada, coğrafyamızda ve ülkemizde yaşanan hâdiselere geniş bir perspektiften, medeniyet perspektifinden bakacak ve tarih felsefesi yaparak bizi aydınlatacak güçlü fikir adamlarından yoksun bu ülke.Bağlantı15 Temmuz gecesi bütün kirli ve iğrenç yüzüyle karşımıza çıkan tehlike, “paralel devlet” tehlikesi değil “paralel din” tehlikesidir
Ehl-i Sünnet’e saldırmak, İslâm’la savaşan Batılıların değirmenine su taşımaktır! - YUSUF KAPLAN
“demokrasi, insan hakları, özgürlükler” söylemlerinin hepsinin içi boştur ve bunlar yalnızca retorikten, göz boyamaktan, Batılıların işledikleri cinayetleri örtbas etmekten, dünyayı uyutmaktan ve uyuşturmaktan ibarettir. Eğer bu yakıcı gerçeği göremezseniz, dünyada da, bölgemizde de, ülkemizde de yaşanan temel sorunların nereden kaynaklandığını da, nasıl hâl yoluna konulabileceğini de aslâ bilemezsiniz!BağlantıŞunu zihnimize kazımak zorundayız: Dünya tarihini üç asırdır yalnızca Batılılar yapıyor
ÖNEMLİ OLAYLAR: Demokrasi Şeytanın dini,İslam Allah'ın dini.
DİKKAT..! Biraz bekleyiniz,Sistem (demokrasi) formatlanıyor. http://huseyinsas.blogspot.nl/2016/05/demokrasi-seytann-diniislam-allahn-dini.html Aslında İslamın formatlanması lazım. Yeni format formulü aşağıdaki linkte. http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fbBağlantıŞeytanla aranızda esaslı bir savaş olduğunu hatırdan çıkarmayınız. Bu savaş; heva ve hevesi bırakıp hidayete uymakla, iradeyi hislere galib kılmakla, yeryüzünü ifsad ederek şerre boğan şeytanın dostlarını bırakıp, şer-i şerife uymakla kazanılır. Vicdanlardaki mücadele ruhu ile tatbikattaki mücadele…
Cihanın İslâm’la Can Bulması
Müslümanlar, Peygamber izinde yürüyormuşçasına bir kalbi ve fiili tutarlılığa ulaşabilirlerse, cihan İslâm’la can bulacaktır. ************************** “Dinimiz İslâm’dır” dedikleri halde zalimlerin işlerini kolaylaştıranlar, cennet ümidi içinde cehennem hazırlıkları yapanlardır. https://vimeo.com/153695185 ************************ Dolayısıyla cihanın İslâm’la can bulması için İslâm’ın Müslümanların eliyle kayıdsız şartsız ferd, aile, cemiyet ve devlet seviyesinde idare mevkiine getirilmesi şarttır. *******************Bağlantıİslâm, Rabbü’l Âleminin rahmet çağrısıdır. Hüsrana kilitlenmiş çağın insanı için yegâne kurtuluş adasıdır. İslâm, Allah’ın insanlığa...
450’den fazla Özbek, Türkistanlı, Kafkasyalı sınırdışı ediliyor, yarın (10 Ağustos) basın açıklaması yapılacak!
EY MÜSLÜMANLAR...! T.C.Devleti sizin devletiniz değildir.Bunu iyi idrak edip ona göre hayatınızı tanzim edin. Yoksa şeytan sizi daha çok gandırır.Fıtır.5.le. http://huseyinsas.blogspot.nl/2016/05/seytanin-gizlendigi-kose-basi.htmlBağlantı29 Temmuz'dan bu yana İstanbul'da yüzlerce mülteci gözaltına alındı. Gözaltına alınan çoğunluğu Özbe...
Fethullah Gülen: “Vahye dayalı İslam’ı tehlikeli buluyorum
“Vahye dayalı, hayatın her alanını kuşatan İslam’ı tehlikeli ve milli birliğe zarar verici buluyorum” diyerek 1428 yıllık İslam’ın özüne, aslına düşman olduğunu açıkça ortaya koyuyordu. ******************************* Hutbelerde “Allah indinde tek din İslamiyet’tir” ayetine okunma yasağı getirildi. ************************ Buna rağmen mankurtlaştırılmış beyinler maalesef yine uyanamadı. **************** https://vimeo.com/153695185 https://vimeo.com/175813284BağlantıFethullah Gülen (F.G.) 1980 öncesinin en ateşli vaizi idi. Nurcuların en kapalı gurubu olup özellikle Seyid Kutup gibi birinin tesiri altındaydı. Nitekim gençlik yıllarını Seyid Kutub’un eseri olan “Fizilali’l Kuran elimizden düşmezdi”, diyerek belirtecektir.
Saflar Ayrılmadan Allah'ın Yardımını Beklemeyin...
EY MÜSLÜMANLAR...! T.C.Devleti sizin devletiniz değildir.Bunu iyi idrak edip ona göre hayatınızı tanzim edin. Yoksa şeytan sizi daha çok gandırır.Fıtır.5.le. http://huseyinsas.blogspot.nl/2016/05/seytanin-gizlendigi-kose-basi.htmlVideoTekrar Ana Kanalımıza dönün: http://www.youtube.com/furkanvakfivideo Bizi Facebook'da Takip edin: https://tr-tr.facebook.com/Furkan.Egitim.ve.Hizmet.Vakfi Bu...
İsrail medyası Hizb-ut Tahrir'e karşı karalama kampanyası başlattı. İsrail kanalında verilen habere göre: Hizb-ut Tahrir başkenti Kudüs olacak İslami bir hilafet devleti kurmak için çalışıyor ve git gide daha da güçlenerek etkisini arttırıyor. Bunun önüne geçmek için ise Hizb-ut Tahrir'i yasa dışı örgüt olarak kabul edileceğini ve başta Kudüs olmak üzere bütün şehirlerde Hizb-ut Tahrirli gençleri tutuklama kararı alındığını bildirdi. Ayrıca İsrail'in Hizb-ut Tahrir ile Deaş arasında bir bağlantı kurmaya çalışması üzerine Hizb-ut Tahrir Medya Ofisi üyesi Dr. Maher Al-Jabari, Hizb-ut Tahrir ile Deaş arasında herhangi bir ilgi olmadığına dair açıklama yaparak bu karalama kampanyasına asla boyun eğmeyeceklerini bildirdi. ( http://npaapress.com/ar/post/62433 )
O zaman Hizb-ut-tahririn gençleri bu aşağıdaki linkin içeriği açısından olaylara bakıp ,Dünya kamuoyunda israilin ömrünün bittiğini gözterir. Bir şeyin değer sayılabilmesi eşyanın tabiatına uygunluğu, insan fıtratına yatkınlığı ve ifade ettiği anlamın değer belirleme yetkisini değerli olmasının gereği ortaya koyabilme yetkisine sahibiyetine borçlu bulunduğu bir değerle ölçülür. Değer belirleme yetkisine haiz bir yüce varlığın belirlediği değerler gerçek, eskimez, aşınmaz ve yıpranmaz değerler olarak insanlar arasında tedavül eder. Ne var ki insanlar zaman zaman böylesi değerlerin dahi değerini bilmezlik göstererek ihmalleri sonucu değersizleştirebilmişlerdir. Bu durum değer sayılan şeyin değerli olmadığı anlamını hiçbir zaman taşımaz. Lakin belki bir zaman değer olarak kullanımı ihmal edilmiş olabilir. Eninde sonunda bu tür değerler insanların sahiplenme gereği duyduğu, geri dönüp gelmesi gereken gerçekler olarak karşısına çıkar ve yine hayat vericiliği ile insanlığın beynindeki tartışılmaz yerini alır. ******************************************* Özetle demek istiyoruz ki değerler gerçekliklerini, tealluk ettikleri şeyin tabiatına, insan fıtratına uygunlukları ile gösterirler. ********************************* Yeter ki İslâmî Değerler yeterince anlaşılıp, hayata geçirilsin ki gerçek değer oluşları veya değer oluşlarındaki gerçeklik anlaşılabilsin ve yaşanarak görülebilsin. Bunu gerçekleştirmek ise öncelikle Müslümanım diyenlere düşmektedir. ********************************* Değerler tabiatlarıyla bizatihi yüksektirler; insanların yüksek veya düşük demesiyle değil. İnsan değerlendirmeleri değişken olduğu halde gerçek değerler hiçbir zaman ve mekanda değişken değildirler. *************************************** Son asrın teknolojisine göre ictihad yapılmış değerler ölçüsü birimi. Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fbVideoİsrail medyası Hizb-ut Tahrir'e karşı karalama kampanyası başlattı. İsrail kanalında verilen habere göre: Hizb-ut Tahrir başkenti Kudüs olacak İslami bir hilafet devleti kurmak için çalışıyor ve git gide daha da güçlenerek etkisini arttırıyor. Bunun önüne geçmek için ise Hizb-ut Tahrir'i yasa dışı örgüt olarak kabul edileceğini ve başta Kudüs olmak üzere bütün şehirlerde Hizb-ut Tahrirli gençleri tutuklama kararı alındığını bildirdi. Ayrıca İsrail'in Hizb-ut Tahrir ile Deaş arasında bir bağlantı kurmaya çalışması üzerine Hizb-ut Tahrir Medya Ofisi üyesi Dr. Maher Al-Jabari, Hizb-ut Tahrir ile Deaş arasında herhangi bir ilgi olmadığına dair açıklama yaparak bu karalama kampanyasına asla boyun eğmeyeceklerini bildirdi. ( http://npaapress.com/ar/post/62433 )
Cemaat Ablaları Kilise de ayine katılıyor - Medya Times
Cemaat Ablaları Kilise de ayineBağlantıCemaat Ablaları Kilise de ayine
Koklu Degisim - Suskunlugun Krlma Noktas
O zaman Hizb-ut-tahririn gençleri bu aşağıdaki linkin içeriği açısından olaylara bakıp ,Dünya kamuoyunda israilin ömrünün bittiğini gözterir. Bir şeyin değer sayılabilmesi eşyanın tabiatına uygunluğu, insan fıtratına yatkınlığı ve ifade ettiği anlamın değer belirleme yetkisini değerli olmasının gereği ortaya koyabilme yetkisine sahibiyetine borçlu bulunduğu bir değerle ölçülür. Değer belirleme yetkisine haiz bir yüce varlığın belirlediği değerler gerçek, eskimez, aşınmaz ve yıpranmaz değerler olarak insanlar arasında tedavül eder. Ne var ki insanlar zaman zaman böylesi değerlerin dahi değerini bilmezlik göstererek ihmalleri sonucu değersizleştirebilmişlerdir. Bu durum değer sayılan şeyin değerli olmadığı anlamını hiçbir zaman taşımaz. Lakin belki bir zaman değer olarak kullanımı ihmal edilmiş olabilir. Eninde sonunda bu tür değerler insanların sahiplenme gereği duyduğu, geri dönüp gelmesi gereken gerçekler olarak karşısına çıkar ve yine hayat vericiliği ile insanlığın beynindeki tartışılmaz yerini alır. ******************************************* Özetle demek istiyoruz ki değerler gerçekliklerini, tealluk ettikleri şeyin tabiatına, insan fıtratına uygunlukları ile gösterirler. ********************************* Yeter ki İslâmî Değerler yeterince anlaşılıp, hayata geçirilsin ki gerçek değer oluşları veya değer oluşlarındaki gerçeklik anlaşılabilsin ve yaşanarak görülebilsin. Bunu gerçekleştirmek ise öncelikle Müslümanım diyenlere düşmektedir. ********************************* Değerler tabiatlarıyla bizatihi yüksektirler; insanların yüksek veya düşük demesiyle değil. İnsan değerlendirmeleri değişken olduğu halde gerçek değerler hiçbir zaman ve mekanda değişken değildirler. *************************************** Son asrın teknolojisine göre ictihad yapılmış değerler ölçüsü birimi. Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fbBağlantık
Bu müslüman amcamızı tanımam ama söyledikleri çok doğru çünkü kaynaktan yani ku'ran dan konuşuyor dinlemenizi tavsiye ederim.. "Dileyen rabbine doğru bir yol tutar..!!
İlâhi nizamın tabiati budur!.. Bu nizam, müslümanların kalbine (bu şekliyle yerleşmesi icabeder. Heybet, kuvvet ve satvet, bu dine '¡mutlaka gereklidir. Zalimleri temelinden sarsacak, İslâm dalgasının /önüne çıkma cüretini yok edecek bir şevket ve azamete ihtiyacı vardır bu dinin!.. Çünkü o, yeryüzünde “insan” cinsini zalimlerin esaretinden kurtarmak, hürriyete kavuşturmak için meydana çıkmıştır. Bu dinin metot ve prensiplerinin, maddî cezalar ve zalim kuvvetler karşısında sadece davet ve tebliğden ibaret olduğunu sananlar, bu dinin tabiatini zerre kadar anlamayan zavallılardır! https://www.youtube.com/watch?v=2ehCceyP_38&index=3&list=PLr342JFErS76u5CDh7Yq5gADyDiArjk1MVideoBu müslüman amcamızı tanımam ama söyledikleri çok doğru çünkü kaynaktan yani ku'ran dan konuşuyor dinlemenizi tavsiye ederim.. "Dileyen rabbine doğru bir yol tutar..!!
Faslı Bir Çocuğun Ölümü Haset ve Alayı Konusu Oldu
Bu bakış açısının düzelmesi için şu aşağıdaki linkte verilen bakış acısı olması lazım. Bir şeyin değer sayılabilmesi eşyanın tabiatına uygunluğu, insan fıtratına yatkınlığı ve ifade ettiği anlamın değer belirleme yetkisini değerli olmasının gereği ortaya koyabilme yetkisine sahibiyetine borçlu bulunduğu bir değerle ölçülür. Değer belirleme yetkisine haiz bir yüce varlığın belirlediği değerler gerçek, eskimez, aşınmaz ve yıpranmaz değerler olarak insanlar arasında tedavül eder. Ne var ki insanlar zaman zaman böylesi değerlerin dahi değerini bilmezlik göstererek ihmalleri sonucu değersizleştirebilmişlerdir. Bu durum değer sayılan şeyin değerli olmadığı anlamını hiçbir zaman taşımaz. Lakin belki bir zaman değer olarak kullanımı ihmal edilmiş olabilir. Eninde sonunda bu tür değerler insanların sahiplenme gereği duyduğu, geri dönüp gelmesi gereken gerçekler olarak karşısına çıkar ve yine hayat vericiliği ile insanlığın beynindeki tartışılmaz yerini alır. ******************************************* Özetle demek istiyoruz ki değerler gerçekliklerini, tealluk ettikleri şeyin tabiatına, insan fıtratına uygunlukları ile gösterirler. ********************************* Yeter ki İslâmî Değerler yeterince anlaşılıp, hayata geçirilsin ki gerçek değer oluşları veya değer oluşlarındaki gerçeklik anlaşılabilsin ve yaşanarak görülebilsin. Bunu gerçekleştirmek ise öncelikle Müslümanım diyenlere düşmektedir. ********************************* Değerler tabiatlarıyla bizatihi yüksektirler; insanların yüksek veya düşük demesiyle değil. İnsan değerlendirmeleri değişken olduğu halde gerçek değerler hiçbir zaman ve mekanda değişken değildirler. *************************************** Son asrın teknolojisine göre ictihad yapılmış değerler ölçüsü birimi. Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fbBağlantıFas kökenli Belçika vatandaşı 15 yaşındaki bir çocuk, Fas’ta tatildeyken bisiklet kazasında hayatını kaybetti. Bu haber, sosyal medyada yoğun bir şeki...
ERDOĞAN BİNALİ'Yİ TEKFİR ETTİ
Binali Yıldırım 5 ağustos günü kuzey kıbrıs halkına eğer bir gün orda da Darbe olsa Türk halkı size şah damarınızdan daha yakındır, sizlere yardım edecektir dedi, Yıldırımın bu sözleri, Erdoğan'ın ondan bir gün önce, 4 ağustos günü şah damarı meselesiyle ilgili yaptığı Tevhid & Şirk Ve Küfür başlıklı sohbeti bizlere hatırlattı...VideoBinali Yıldırım 5 ağustos günü kuzey kıbrıs halkına eğer bir gün orda da Darbe olsa Türk halkı size şah damarınızdan daha yakındır, sizlere yardım edecektir dedi, Yıldırımın bu sözleri, Erdoğan'ın ondan bir gün önce, 4 ağustos günü şah damarı meselesiyle ilgili yaptığı Tevhid & Şirk Ve Küfür başlıklı sohbeti bizlere hatırlattı...
Ercüment Özkan kuracağı İslami partiyi anlatıyor. Secim ve demokrasi değerlendirmesi. 09.08.1994
Yönetici değil Sistem değişmesi lazım.VideoErcüment Özkan kuracağı İslami partiyi anlatıyor. Secim ve demokrasi değerlendirmesi. 09.08.1994
Ercüment Özkan sistem içi (refah) parti değerlendirmesi 9.8.1994
Bir topluluk kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Rad,11VideoErcüment Özkan sistem içi (refah) parti değerlendirmesi 9.8.1994
150 Yıllık Reform ve 70 Yıllık Amaç
Eğer Erdoğan darbeyi tamamen yok etmek istiyorsa, o zaman ister Amerika isterse İngiltere olsun yabancı güçlerin çıkarlarına göre değil, İslam’ın ve Müslümanların çıkarlarına göre bir ordu yetiştirmelidir. Orduyu Amerikan ya da İngiliz mantalitesinden arındırmadıkça darbe korkusu tamamen bertaraf edilmiş olmaz. Çünkü siyasetçiler bu büyük güçlerin çıkarlarına hizmet etmediğinde ya da çıkarlarının tehlikede olduğunu gördüklerinde, büyük güçler askeri darbeye her an yol verebilirler. Mısır bunun en güzel örneğidir. Onun için orduyu İngiliz bağımlılığından koparıp Amerikan bağımlılığına dönüştürmek askeri darbeyi tamamen yok etmez. Kaldı ki askeri darbe de Amerika’nın iktidarı değiştirme üsluplarından biridir. - See more at: http://www.hizb-ut-tahrir.info/tr/index.php/haber-yorum/7223.html#sthash.a7X1HY7T.dpufBağlantı150 Yıllık Reform ve 70 Yıllık Amaç Haber: Başbakan Binali Yıldırım’ın “150 yıllık reform” diye tarif ettiği Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yapısın...
Faruk Beşer'i Lanetleşmeye Davet Etmenizin Sebebi Nedir?
Çok dikkat etmek lazım. Müslüman görünümlü Şeytanlar cirit atmaktadır piyasada. T.C.Devleti ünüversitelerinin gayesinin biride bu şeytanın misyonerliğini yapan kişiler yetişdirmek. Buyrun bir kaçının örneği. http://islamadusmanlar.blogspot.nl/2016/08/bozacinin-sahidi-siraci.html Bu kişileri seçebilmek için konuştukları sözleri islami şablona (muhammed*30)vuracaksın,islami kaidelere vuracaksın. http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2015/10/diyorlar-ki-bu-ummete-vahdet-lazm.html http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fb http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2014/10/muslumanlarin-ve-kafirlerin-allah.htmlVideoTekrar Ana Kanalımıza dönün: http://www.youtube.com/furkanvakfivideo Bizi Facebook'da Takip edin: https://tr-tr.facebook.com/Furkan.Egitim.ve.hizmet.vakfi Ba...
“PUTİN-ERDOĞAN GÖRÜŞMESİ ‘BOP’U SÖNDÜRECEKTİR”
Şeytanın B planı olmasın.? işeretler onu gözteriyor. https://www.youtube.com/watch?v=CJi2ZDaZwuQBağlantıRusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın St.Petersburg’daki görüşmesinin, Rusya-Türkiye ilişkilerinin gelişmesinin önemli dönüm noktalarından biri olaca…
İSLAM DEVLETİ VE PARALEL’İN PARALEL’İ
BOZACININ ŞAHİDİ ŞIRACI Aynı düşüncede ve aynı yapıda olan insanlar birbirlerini korurlar, kollarlar anlamında kullanılan bir söz. "Toplumda uygunsuz işleri yapanlar kendi haklılıklarını, benzer kişileri göstererek savunmaya çalışırlar. Yaratılış yönünden birbirine yakın özellikler taşıyan insanlar birbirlerini tutar, korur ve bir arada bulunurlar. Daha çok uygunsuz kişilerin birbirlerine yardım etmeleri de bundandır. düşünce bakımından aynı olan insanların birbirlerini kolladıklarından dem vurmak amacıyla söylenmiş söz. Kaynak: Bozacının şahidi şıracı (olur) atasözü ve açıklaması | İSLAM DÜŞMANI ORYANTALİSTLERDEN.,MÜSTEŞRİKLERDEN https://vimeo.com/175813284 ŞEYTAN, İNSAN VE MÜSLÜMAN KILIĞINA GİREBİLİR https://vimeo.com/153695185 https://www.google.nl/search?q=BOZACININ+%C5%9EAH%C4%B0D%C4%B0+%C5%9EIRACI&newwindow=1&biw=911&bih=429&site=webhp&source=lnms&tbm=isch&sa=X&ved=0ahUKEwi8j5_vo6jOAhXpK8AKHYHgBmgQ_AUIBigB#tbm=isch&tbs=rimg%3ACQlNhEONT25DIjhDk0rJ89muZF4b0fhxGQVITRLxFKgP0zPR_1nkYNkg62arlkk4vpcFazZG4bWh7aiMIJomVbG7lwCoSCUOTSsnz2a5kEaMoQ0Bk1tM8KhIJXhvR-HEZBUgR1Xu1riYKI_1sqEglNEvEUqA_1TMxECsKMDTLIdECoSCdH-eRg2SDrZEdI2UUpGjCeCKhIJquWSTi-lwVoRAyh3Ms2nJLkqEgnNkbhtaHtqIxEpGg02cbkoeCoSCQgmiZVsbuXAEUDk76XOgBUP&q=tayy%C4%B1p%20%20ve%20feto&imgdii=jiLkCRRozKCz4M%3A%3BjiLkCRRozKCz4M%3A%3BvPY0Phe7Z1H5IM%3A&imgrc=jiLkCRRozKCz4M%3ABağlantıİslâm Devleti dışındaki tüm devletler, İslâm’a karşı oluşturulmuş paralel devletlerdir Hârûn Görmüş İslâm, hem kişinin bizzat kendisini, hem de toplumu ve en nihâyet de Dünyâ’yı düzeltmek ve düzenl…
ERDOĞAN: DEVLETİ SIFIRDAN KURACAĞIZ
BOZACININ ŞAHİDİ ŞIRACI Aynı düşüncede ve aynı yapıda olan insanlar birbirlerini korurlar, kollarlar anlamında kullanılan bir söz. "Toplumda uygunsuz işleri yapanlar kendi haklılıklarını, benzer kişileri göstererek savunmaya çalışırlar. Yaratılış yönünden birbirine yakın özellikler taşıyan insanlar birbirlerini tutar, korur ve bir arada bulunurlar. Daha çok uygunsuz kişilerin birbirlerine yardım etmeleri de bundandır. düşünce bakımından aynı olan insanların birbirlerini kolladıklarından dem vurmak amacıyla söylenmiş söz. Kaynak: Bozacının şahidi şıracı (olur) atasözü ve açıklaması | İSLAM DÜŞMANI ORYANTALİSTLERDEN.,MÜSTEŞRİKLERDEN https://vimeo.com/175813284 ŞEYTAN, İNSAN VE MÜSLÜMAN KILIĞINA GİREBİLİR https://vimeo.com/153695185 https://www.google.nl/search?q=BOZACININ+%C5%9EAH%C4%B0D%C4%B0+%C5%9EIRACI&newwindow=1&biw=911&bih=429&site=webhp&source=lnms&tbm=isch&sa=X&ved=0ahUKEwi8j5_vo6jOAhXpK8AKHYHgBmgQ_AUIBigB#tbm=isch&tbs=rimg%3ACQlNhEONT25DIjhDk0rJ89muZF4b0fhxGQVITRLxFKgP0zPR_1nkYNkg62arlkk4vpcFazZG4bWh7aiMIJomVbG7lwCoSCUOTSsnz2a5kEaMoQ0Bk1tM8KhIJXhvR-HEZBUgR1Xu1riYKI_1sqEglNEvEUqA_1TMxECsKMDTLIdECoSCdH-eRg2SDrZEdI2UUpGjCeCKhIJquWSTi-lwVoRAyh3Ms2nJLkqEgnNkbhtaHtqIxEpGg02cbkoeCoSCQgmiZVsbuXAEUDk76XOgBUP&q=tayy%C4%B1p%20%20ve%20feto&imgdii=jiLkCRRozKCz4M%3A%3BjiLkCRRozKCz4M%3A%3BvPY0Phe7Z1H5IM%3A&imgrc=jiLkCRRozKCz4M%3ABağlantıErdoğan, ordudaki “temizliğin” 30 Ağustos’a kadar tamamlanacağını söyledi. Örgütün 40 yıldır devlete nüfuz etmeye çalıştığını söyleyen Erdoğan, “20 günde temizlenecek değill…
Ercümend Özkan'dan Refah Partisi'nin geleceği (Ak Parti) ve Erbakan degerlendirmesi 09.08.1994 (3 Bölümdür, devamı yorumda)
Ercümend Özkan'dan Refah Partisi'nin geleceği (Ak Parti) ve Erbakan degerlendirmesi 09.08.1994 (3 Bölümdür, devamı yorumda)VideoErcümend Özkan'dan Refah Partisi'nin geleceği (Ak Parti) ve Erbakan degerlendirmesi 09.08.1994 (3 Bölümdür, devamı yorumda)
MAĞDURİYETTEN ÖNCE YÜZLEŞME
Bir dönem devletin ele geçirdiği yapının daha sonra devlete sızmasından şikayet edilmeye başlamışsa burda durmak gerekiyor. Bu toprakların varlık imkanı olarak İslami duruş ve düşünüş sahiplerini hedefe koyup bertaraf etme taktiklerinin palazlandırdığı bir oyundan söz ediyoruz. Devletin mi ele geçirildiği yoksa devletin mi ele geçirmiş olduğu sorusunu tam bu noktada yeniden düşünülmesi gereken bir husustur. Zamanla devleti de aşarak küresel kullanışlılık konumuna geçişte yine devletlilerin sorumluluğu ayrıca sorgulanmalı.BağlantıDevleti ele geçirdiğinden şikayet eden Kemalistlerin bir zamanlar ana akım İslami yapılara karşı destekledikleri, bu yapının önünü açtıkları sır değil. Bir dönem devletin ele geçirdiği yapının daha…
İndirilmiş din ile uydurulmuş din söylemi
Kaldı ki içimizden birinin “indirilmiş din” dediği şey, bir diğerimiz için “uydurulmuş din” olarak görülebilir. Diğer taraftan, her birimiz hata ve nisyan ile malul bir beşeriz. Kısacık hayat hikâyemizde kaç kez yanıldığımızın haddi hududu belirsizken, hangi cüretle “İndirilmiş din bizden sorulur” derecesine konuşabiliriz? Dinî alanda söylediğimiz hemen her şey, özellikle aklımız ve düşünce tarzımızı şekillendiren tarihsel koşullara bağlı birer yorumdan ibarettir. Kur’an’ın herhangi bir ayetine verdiğimiz mana ve meal de yorum alanına dâhildir. Her meal düpedüz te’vil, yani çeşitli anlam ihtimallerinden birini tercihten ibarettir. *** Metin içi ve metin dışı deliller ve karinelere istinaden farklı görüşler arasında tercih yapabileceğiniz gibi yeni bir görüş de üretebilirsiniz. Ancak kendi görüşünüzü “indirilmiş din”, başka görüş ve tercihleri “uydurulmuş din” diye kategorize edemezsiniz.BağlantıKarar.com Köşe Yazarları gündemin nabzını en sıcak yorumları ve farklı bakış açısıyla tutmaya devam ediyor.
Kalemder -Küfrün Şiarları/Sembolleri - Ahmed KALKAN
Milliyetçilik**Vatan sevgisi.. Bütün insanlarda mevcut olan bekâ içgüdüsü fikri seviyesi düşük olan kişilerde lider olma sevgisini meydana çıkarır. Bu sevgi başlangıçta fikri seviyesi düşük olan kişide ferdî olarak cereyan eder. Ancak fikren gelişme gösterince kişi önce aile fertleri arasında lider olmayı, sonra diğer aileler arasında kendi ailesinin liderliğini, daha sonra da vatanında kendi kabilesinin üstünlüğünü ortaya koymak ister hale gelir. Bu aşamaya kadar her liderlik aşamasında çekişmeler cereyan eder. Daha açık bir ifade ile; bu düşünce kabile taassubuna dayalı bir düşünce olduğundan insanları birbirinden ayırıcı özelliğe sahiptir. İçgüdüsel bir dayanakla yola çıkıldığından kişilerde tahakküm hırsını açığa çıkarır. İnsanlar arasında tahakküm sahibi olma ve liderlik çekişmelerine sebep olacağından dolayı insanlığa huzur vermeyen bir düşüncedir. Milliyetçilik fikrinin açığa çıktığı yerlerde gözlenen odur ki, kişilerin fikri seviyeleri çok düşüktür. Yine milliyetçiliğin İslâm beldelerine giriş noktası da Avrupa'dır. Avrupa bir zamanlar Roma imparatorluğu himayesinde çeşitli ırkları, dilleri ve cinsleri bir arada bulunduran siyasi bir birlik idi. Bu toplanma gerçek anlamda İslâm ümmeti gibi bir ümmet oluşturmuyordu. Ana devlet; "efendi", sömürgeler ise; "köle" idi. İmparatorluğun himayesinde yaşayan halklar hiçbir zaman İslâm ümmetinin bir araya gelişi gibi bir birlik, bir vahdet oluşturamadılar. Bütün ırkları, cins ve dilleri akide potasında eriterek aynı seviyede bir tek ümmet olan İslâm ümmetinin bir araya gelişi gibi, gerçek bir birlik halinde birbirleriyle kaynaşamadılar. Bugün dahi Avrupa'da bu tür milliyetçilik hareketleri cereyan etmektedir. İngilizlerin ve Almanların aşırı milliyetçi kitleleri bulunmaktadır. Yıllarca birbirleriyle savaşan Avrupa ülkeleri önceleri Kömür Birliği, daha sonraları AET ve son olarak da AB adı altında bir araya gelmelerine rağmen halen aralarındaki kavga tam olarak bitmiş değildir. Onların bir araya gelmeleri sadece AB ülkelerinin maddi çıkarları ve İslâm'ın potansiyel olarak onlar karşısında bir tehlike görülmesidir. Milliyetçilik fikrinin İslâm beldelerine girişi, Avrupa'nın bir bütün olarak karşısında duramadığı Hilâfet devletini parçalama çabasının bir ürünüdür. Osmanlı'nın son dönemlerinde Hilâfet devletinin bünyesine Avrupa tarafından yerleştirilen misyonerler, süreç içerisinde Arapların üstünlüğüne dair Araplara, Türklerin üstünlüğüne dair Türklere telkinlerde bulunarak bu fikri İslâm beldelerinde yaygınlaştırdılar. Bu çalışmalarında başarılı da oldular. Bu gün 50'nin üzerinde halkı Müslüman ülke mevcut, ancak hiç birisi Allah'ın indirdiğiyle hükmeden ve Hilâfeti tesis etmiş ülkeler değiller. Çevremizi incelediğimizde artık insanların köpeklerine Arap ismini verdiğini bile görürüz. Başka ülkelerde de Türklerin barbarlığı konuşulur haldedir. Türkler Araplara pis olduklarını söylerler vs. Bu arada batı çoktan, ümmeti parçalayan ve birliğini bozan milliyetçilik fikrini bizlere aşılamıştır. İslam'ın milliyetçiliğe bakışı İslâm gelmeden önce Araplarda bütün halklar ve kabileler birbirleriyle savaşıyorlardı. Medine'deki halk ikiye bölünmüştü, birbirlerine karşıydılar. Çünkü orada iki büyük kabile vardı. Rasulullah (sav) Mekke'de, 6 Medineli kişiyle görüştü ve onları İslâm'a davet etti. Onlar da bu teklifi kabul ettiler. Rasulullah (sav) Mekke'de İslâm hakimiyetini kuramadığı ve Mekke halkı kendi davasına karşı donduğu için buradan başka yerleri arıyordu. Müslüman olmuş bu 6 kişiye dedi ki; "Beni sizinle beraber Medine'ye götürün ki, Rabbimin risaletini orada tebliğ edeyim." Dediler ki; "Bizim kavmimiz (halkımız) bölünmüş haldedir. Korkarız ki seni himaye edemeyiz, rezil oluruz." Bir sene sonra, 12 kişi olarak geldiler. Birinci Akabe biatı gerçekleşti. Rasulullah (sav) onlarla beraber gitmeyi istedi. Onlar yine aynı şekilde cevap verdiler. Fakat Musab'ı kendi yerine gönderdi. Orada İslâm yayıldı, halkın ileri gelenleri veya kuvvet ehli Müslüman olup Rasulullah'a (sav) biat ettiler. Sonra İslâm devleti kuruldu. Rasulullah (sav) bu devletin başında idi. İslâm, Medine kabileleri Evs ve Hazrec'i birleştirdi. İslâm'ın nimeti ile birleştiler. Allah'u Teala bunun üzerine şu ayeti indirdi: "Hepiniz bir bütün olarak Allah'ın ipine (dinine) sımsıkı şekilde bağlanın, hiç bölünmeyin üzerinizdeki Allah'ın nimetini hatırlayın. Şöyle ki, siz birbirinize düşman idiniz, Allah kendi nimetiyle (İslâm'la) kalplerinizi birleştirip kardeş oldunuz." (Ali İmran 103) İbni Kesir, bu ayetin Evs ve Hazrec hakkında nazil olduğunu beyan etti. Çünkü cahiliyede bölünüp aralarında çok savaş oluyordu. Düşmanlık, kin, nefret ve buğz yerleştiği için bu savaşlar oluyordu. Fakat İslâm aralarını bulup onları birleştirdi. Bir başka ayette de şöyle buyruluyor: "Yeryüzündeki bütün paraları ve malları harcasaydın kalplerini birleştiremezdin fakat, Allah (İslâm'la) onları birleştirdi." (Enfal 63) İslâm bu halk ve kabileleri birleştirdikten sonra, Yahudiler Müslümanların birleşmesini kıskandılar. Onlardan bir adam gelip cahiliyede birbirlerine karşı söyledikleri söz ve şiirleri kendilerine hatırlatmaya başlayınca, aralarında birbirlerine karşı fitne çıkarttı. Rasulullah (sav) onlara şöyle söyleyerek yatıştırdı: "Daha ben sizin aranızdayken cahiliye davetine göre mi hareket edeceksiniz." Burada cahiliye davetinden kasıt; milliyetçi veya ırkçı davettir. Sonra şöyle dedi: "Benden sonra birbirinizin boyunlarını vurarak küfre dönmeyiniz." Çünkü milliyetçi, kabilevi veya ırkçı dava cahiliye veya küfürdür. Bundan dolayı Rasulullah (sav) milliyetçiliğe davetle ilgili bu hadisleri söyledi. Birçok hadiste milliyetçi, kabilevi veya ırkçı his ve ananeleri kötüleyerek haram kıldı. Şöyle buyurdu: "Onu (milliyetçiliği) terk edin çünkü o kokuşmuştur." Başka bir hadiste şöyle buyurdu: "Kim kör (Cahiliye veya milliyetçi) sancak altında savaşarak, bir milliyete taassubundan dolayı kızgınlık göstererek veya asabiyete (milliyetçiliğe) davet ederek yada milliyetçiliğe yardım ederek öldürülürse cahiliye ölümüyle ölür." Bu nedenle İslâm milliyetçiliği tamamen yasaklayıp haram kıldı, küfür veya cahiliye olarak niteledi ve bu şekilde milliyetçiliği yok etti. Böylece Rasulullah (sav) milliyet, aşiret, ırk ve renk ayrımı tanımayan bir toplum kurdu. Nitekim Medine'ye varınca ümmetin misakında şunu yazdırdı: "Muhacirler ve Ensarlar ve onlara tabi olan müminler insanlar dışında ayrı tek bir ümmettir." Milliyetçi, kabilevi, aşiretçi ve ırkçı mefhumunu kaldırıp yerine bir mefhum getirdi ki o; ümmet mefhumu (kavramıdır). Nitekim Allahu Teala şöyle buyurdu: "Siz (ey Müslümanlar) insanlar arasından çıkartılmış en hayırlı ümmetsiniz. Marufu (Allah'ın emirlerini) emredersiniz, münkeri (Allah'ın haramlarını) nehyedersiniz aynı zamanda Allah'a inanırsınız." (Al-i İmran 110) "Müminler ancak kardeştirler." (Hucurat 10) Ayetiyle onların kardeş oldukları bildirildi. Rasulullah (sav) İslâm devletini ümmet mefhumuna ve müminlerin kardeşliğine dair bir esasa dayandırır. Milliyetçi esasa dayalı kurmadı. Bu nedenle İslâm devleti Arapçılığa, Persliğe, Türklüğe veya Kürtlüğe dayalı kurulmadı, kurulamaz da. Kesinlikle İslâm devletine hiçbir ırkın, milliyetin veya kabilenin tahakkümü caiz kılınmaz, caiz değildir de. İslâm devleti ne Arap, ne Pers, ne Türk, ne Kürt, ne de bir başka milliyet devleti olamaz. http://www.hilafet.com/inceleme/sohbet/10.htm#5Video
Bakan Işık: Ordunun yapılanması NATO’ya uygun olacak - İslamdevleti.info
Ebu Hureyre'nin (r.a) rivayetiyle, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Andolsun ki siz, kendinizden önceki milletlerin yoluna, kulacı kulacına, arşını arşınına ve karışı karışına muhakkak tıpatıp uyacaksınız. Hatta onlar, daracık bir keler (kertenkele) deliğine girseler, siz de muhakkak o deliğe gireceksiniz." Sahabiler, "Ya Rasulullah! O milletler, Yahudiler ve Hristiyanlar mı?" diye sordular. Rasul-i Ekrem (Aleyhi Salat-ü ve Selam): "Bunlar olmayınca kimler olur?" buyurdu. (Sünen-i İbni Mace, C.10. H.no: 3994)BağlantıMilli Savunma Bakanı Fikri Işık, 15 Temmuz darbe girişimi ardından ordunun yeniden yapılandırılmasın
KUR’AN AYI RAMAZAN
Ülkemizde Ramazanda çok yaygın bir “hatim indirme” âdeti vardır. Anlamadan okumanın hiçbir fayda sağlamayacağını ve bu uygulamanın da hem Peygamberimiz hem de arkadaşlarının Kur’an anlayışından/algısından çok farklı olduğunu belirtmemiz gerekir. Kur’an okumada gayemiz; anlamak ve anladığımız kadarını yaşamak olmalıdır. Bu nedenle anlamadan sırf ramazanla güne gün bitirmek için okunan hatimler hazmedilmemiş hoş bir yemeğe benzeyeceğinden tadı damağımızda kalacaktır. Sesi güzel bir hafızın teganni ile okuduğu Kur’an’ı dinlemek; muhteşem bir tabiat manzarası karşısında duyulan hazza benzer. O manzara karşısında mest olur ve çok da mutlu oluruz o kadar. Bize bundan başka bir getirisi olmaz. Hâlbuki Kur’an’ın kendisi bize, onu ağır ağır/dura düşüne, yani anlayarak okumamızı söylemektedir.[73/Mümezzil: 4] Peygamberimizin arkadaşlarından Abdullah ibni Mesud’un bize haber verdiğine göre; onlar Kur’ân’ı on ayet, on ayet alıyor ve bu on ayeti hayatlarında pratiğe dökmeden diğer on ayete geçmekten kaçınıyorlardı. Bu bağlamda Abdullah ibni Ömer de Kur’an algısının daha o günde değiştiğinden yakınarak şöyle diyor: “Biz Kur’ân’dan evvel imanı sağlamlaştırmaya çalıştığımız uzun bir dönem yaşadık. Kur’ân sure sure nazil oluyordu. Bu surelerin helâl ve haramını, emir ve yasaklarını öğrenirdik. Şimdi ise imandan evvel Kur’ân’a yapışan, Fatiha suresinden başlayarak sonuna kadar okuyan, fakat Kur’ân’ın emri nedir, yasağı nedir ve neyin yanında durmak gerekir; katiyyen bilmeyen, okuduğu Kur’ân ayetlerini çürük hurmalar gibi sağa – sola serpen nice kişiler görüyorum.” Bu yakınmaya kulak verip Kur’an’a ne yaptığını bilir bir vaziyette yani “şuurlu” bir şekilde yanaşmalıyız.Bağlantı“ibadetlerde hikmet ve illet arama çabası ön plana çıktığında, ister istemez rasyonelleştirme, aklen gerekçelendirme, hatta kimi zaman bilimsel verilerle destekleme gibi, ibadetin asli yapısını hal…
LAİK SİSTEM GÜVENCE DEĞİL TAĞUTTUR
LAİK SİSTEM MÜSLÜMANLAR İÇİN GÜVENCE DEĞİLDİR BİLAKİS TAĞUTTUR – ZULÜMDÜR – ZULÜMATTIR – KÜFÜRDÜR FISKTIR – FİTNEDİR – FESATTIR MÜSLÜMANLAR LAİK SİSTEME İNANMAK / GÜVENMEK VE BENİMSEMEK İLE DEĞİL ONU İNKAR EDİP HAYATLARINDAN SÖKÜP ATMAK İLE EMROLUNMUŞLARDIRBağlantı
Geliyorum diyen tehlike: Laiklik pompalanıyor, cemaatler bombalanıyor! - YUSUF KAPLAN
Ergenekon operasyonunun esas itibariyle bir tezgâh olduğunu, dolmuşa bindirildiğimizi yazdım! Henüz suçları ispat edilmemiş kişilerin -hiç de hazzetmediğim katı Kemalistler olsalar bile- kirli PÇete'nin televizyonlarından yargısız infaz edilmesine bir Müslüman olarak isyan ettim.Bağlantı15 Temmuz sonrasında toplum olarak ilk kez bütünleşme, kenetlenme, geleceğe birlikte yürüme ruhu yakaladık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder