OKU,ÖĞREN;İSTİKAMETİNİ BELİRLE...: CİHAD
İslâm’da Cihad’ın tabiatını, sebep ve hedeflerini anlayabilmek için daha önce bizzat bu dinin tabiatını bilmek zarureti vardır... · Bağlantı
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
İsrail’i Tel’ine, Mazlumlar İçin Kunuta Davet Hacıbayram camii
İsrail’i Tel’ine, Mazlumlar İçin Kunuta Davet Hacıbayram camii ************************************** Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. Her var olanın bir ustası vardır.Kaidesinden yola çıkarsak. Bu kainatta kendi kendine oluşmuş bir şey olmadığına göre o zaman bu kainatıda bir yaratıcı yaratmış dolayısı ile benide.(insanlığı) O zaman bu yaratıcının beni yönlendirmesi ,Kullanma klavuzu vermesi lazım Normal hayatın akışında yaratıcı ile insanlar arasında ki aracıya peygamber denmiş. o zaman en son peygamberlik iddiasında bulunan kişinin getirmiş olduğu kontrata anlaşma şartlarına bakacağız. (Sonuncusu geçerlidir kaidesinden) (Kader) Sonuncusu Muhammed olduğuna göre onun getirdiği kontratda insanlığa bir rest çekiş meydan okuma var. Yoksa, 'Onu Muhammed uydurdu' mu diyorlar? Onlara de ki; 'Eğer doğru söylüyorsanız, Kur'an'a benzer bir sure ortaya getiriniz, bu konuda Allah dışında kimleri yardıma çağırabilecekseniz, çağırınız. Yunus*38 Aradan bin dört yüz yıl geçmiş hala bir ses yok . Peki şimdi yapsınlar şimdi teknik bir çağdayız her şey eloktronik çoğu şeyi harflerin ve rakamların karışımından yapıyor proğram yapıcıları. o zaman kuran ayetlerinide getirsinler.? Allah kainatı elementlerden yarattığı gibi kuranıda harflerin karışımından yaratmıştır. Diyebilir birileri evet bizimde demokrasimiz var. o zaman demokrasiye ve Muhammedin getirdiği şartlara bakılır.Bu insan fıtratına uygunmu diye. örneğin; Mal can ve namuz konusunda kim ne diyor diye. (Şartlar. Eşyadaki özelliklere uygun düşmesi lazım) Dolayısı ile.. Muhammedin getirdiği şartlar insan fıtratına uygun.(ölüm cezası veriyor) Demokrasinin getirdiği şartlar insan fıtratına uygun değil.(Taraf.Aklın üstününden.Hevadan,zenginden) (Halbuki insandaki fıtrat kendisinin olanı kendi isteği dışında bir başkasıyla paylaşmak istemez) olduğu anlaşıldığından fıtrata uygun olan alınır. Dolayısı ile Muhammedin getirmiş olduğu şartlar Yaratıcının gönderdiği şartlar olarak kabül görür. Yaratıcıya ve son peygamberine inanmak vakaya mutabık olur ve Muhammedin getirmiş olduğu şartların bir tanesinin gereği kişi Müslüman olur ve yaratıcının vaadi gereği cenneti kazanmış olur. Kişi bu vaadi elinde tutabilmek için Muhammedin getirmiş olduğu yaratıcının tarifini onaylaması lazım. Yaratıcının kırmızı çizgisi şirktir.(Allah'ın tarifi) (Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah onların uydurdukları noksan sıfatlardan yücedir, münezzehtir.zuhruf*82 O tarifde budur.) Bu olayı bilen şeytan Medya veya diğer yollarla kafir kişinin Allah tarifini onaylattırarak kişiyi Müslümanım diye diye cehennemin bir başka kapısından içeri atıyor. ***************************************************************** "Öyleyse, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım." "Sonra (onların) önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara sokulacağım ve sen, çoklarını şükredenlerden, bulmayacaksın." (Allah) buyurdu: "Haydi, sen, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık. And olsun ki,onlardan sana kim uyarsa, (bilin ki) sizin hepinizden (derleyip) cehennemi dolduracağım." (A'RAF/16-18) Şeytan Müslüman kılıfına bürünüp prof etiketiyle Atv ve flastv gibi kanallarda Nihat hatipoğlu,Cübbeli Ahmet gibi kişiler vasıtasıyla şu Allah tarifini sunuyor eğer sen onların söylemiş olduğu Akideyi benimser ve onaylarsan Kafir oluyor ve ebedi cehenneme gidiyorsun.Her ne kadarda diğer islamın şartlarını yerine getirsende. Ey insanlar, Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın şeytan, sizi Allah'ın affına güvendirerek ayartmasın.Fatır.5 MÜSLÜMANLARIN VE KAFİRLERİN ALLAH TARİFİ,TANIMI..SEN BU TARİFİN NERESİNDESİN? ***************************************************** HAYATIN GAYESİ OLAN HEDEFİNİ BELİRLEMEK İÇİN TAKİP EDECEĞİN YOL KAFİRLERİN AKİDESİ--(Sınırlıdır) BAŞLAMA***3 BURADAN DEVAM... ************************* **ÖNEMLİ**CENNETİN ANAHTARI... «Muhakkak ki Allahü Taalâ kendisine şirk koşulmasını affetmez. Ve istediği kimse için bundan başka hepsini affeder» kavli şerifini tefsir ettiğimiz zaman Yahudilerin Allah’ı bırakıp ta kendi hahamlarını ve din büyüklerini Rab ittihaz edindiklerini, bunun Üzerine şirke daldıklarını söylediğimizi unutmayalım. Yuhudilerin din adamlarına doğrudan doğruya ibadet etmiş değillerdi. Fakat onların kendiliklerinden ortaya attıkları şekilde halâlı haram ve haramı da halâl kabul ederek hüküm vazetme ve hakimiyyet esasını evvelemirde onlara vererek şirke düşmüşlerdi... Allahü Taala her şeyi affeder de şirki affetmez... Hatta büyük günahları bile affeder... «İsterse zina etsin, isterse hırsızlık yapsın, isterse içki içsin... Hepsini affeder...» Bütün mesele Rab olarak yalnız ve yalnız Allahü Taalâyı tanımakdır. **********Dikkat önemli...********** Binaenaleyh, hâkimiyyeti sadece Allahü Taalâya vermek gerekir. Ülûhiyyet makamının en önemli husisiyyeti budur. İşte bu çerçeve dahilinde müslüman müslüman olarak, mümin mümin olarak kalabilir. İşte bundan sonra İnsan büyük te olsa günahlarının affını ümid edebilir... Bunun dışında kalan şirke gelince bunu Allahü Taalâ ebediyyen affetmez.Zira Islamın şartı ve imanın haddi budur... Çünkü Cenabı Allah «Şayet Allah’a ve âhiret gününe iman ediyorsanız» diyor... http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fb "VAHDETİ VÜCUT FELSEFESİ": "NEW AGE ·Video · İsrail’i Tel’ine, Mazlumlar İçin Kunuta Davet Hacıbayram camii
Senin gönderinden kaydedildi
Felsefe sanki bilimin bittiği yerden başlarmış gibi algılanır çoğu zaman.Yada bilimin erişemediği alanlara felsefe ile ulaşılmaya çalışıldığı...
Felsefede basite indirgeme formulü, kuralı.... Aslında felsefe nin yerini tartışmak gerek başta.Felsefe tanımı itibariye bilimden farklılaşır.Felsefe bu durumda bilimin bir dalı sayılamaz.O yüzden de Bilim Ve Felsefe kıyaslaması yapılabilir durumdadır.İkisi arasındaki en temel fark bilim deneye dayalıdır Felsefe sadece akla ve mantığa.Bilim Neden-Sonuç ilişkisini bulmaya çalışırken genellemeler yapmaya çalışır.Öyleki özellikle pozitif bilimlerde herşeyi basite indirgeme çabası vardır.Örneğin herşeyi açıklayan bir formül yada herşeyin yapı taşı olan bir parçacıkdır aranan.Felsefede de bu arayış gözlenir aslında.Her soruya verilebilecek tek bir basit yanıt.Ama o yanıt bulunduğunda felsefe kendi kendini yok edeceğinden o yanıt hiçbir zaman bulunamayacaktır.Bu durum felsefenin kendini yok etmek istememesinden değil,ama eşyanın tabiatındandır. · Bağlantı · Bilim Ve Felsefe...
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
ECEL bu kadar yakın ama kimse görmez
ECEL bu kadar yakın ama kimse görmez · Video · ECEL bu kadar yakın ama kimse görmez
Senin gönderinden kaydedildi
ARAŞTIRARAK İSLAMI SEÇENLER.
Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fb · Video · ARAŞTIRARAK İSLAMI SEÇENLER.
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
HAKİKAT ARAYIŞ SÜRECİ VE İSLAM COĞRAFYASINDA DURUŞ SORUNLARI
öncelikle yaşanılan dönemde Hakk’a şahidlik edebilmek, yaratılış gayemizin gereğini yerine getirebilmek için gereken kimliğe ulaşma çabasıdır. Haliyle bu süreç insanın düşüncesinin zamanla netleşmesi ve Yaradan’ın kendisinden beklediği kulluk bilincine ulaşma mücadelesidir. Unutulmayalım ki bu süreç hayatı ciddiye alan akıl ve irade sahibi her insan için olmazsa olmaz bir yolculuktur. Bu yola çıkan her kuluna Rabbimiz görünür ve görünmez her türlü desteği de sunmaktadır. Kendisiyle doğru yolu bulacağımız bir kitap gönderip o kitabın da nasıl hayata geçirildiğini Peygamberi vasıtasıyla örneklendiren Rabbimiz Kerim olan Kitab’ında da bildirdiği gibi “Doğru yolu göstermek Allah’a” aittir diyerek ve bu işi hiç kimsenin tekeline bırakmamıştır. Bu süreçte kula düşen ise, bu yönde bir arayış içinde olmaktır. Hiç şüphesiz doğru yerde aradığı sürece, arayan aradığını mutlaka bulacaktır… Bu nedenle Allah biz kullarına akletmeyi, düşünmeyi emredip aynı zamanda ön yargılardan ve tabulardan uzak durmamızı, insani zaaflarımızın farkında olmamızı, toplumun kınamasından değil, Allah’ın sorgusundan çekinmemizi yani güncel ifade ile “mahalle baskısının” hesabını değil, “hesap gününün” hesabını yapmamızı istemektedir. Kısaca hakikat arayış süreci dediğimiz kavram kuranın ifadesiyle “…sözü dinleyip en güzele uyma…” gayretlerimizin toplamıdır diyebiliriz. · Bağlantı · Bu günkü tabloya baktığımızda, küresel sitemin İslam coğrafyasındaki temel kaygısı ve hesabı kontrolü kendi elinde tutmaktır. Bu gerçek göz ardı edildiğinde gündeme gelen proje ve temel politikalar…
Senin gönderinden kaydedildi
Hilafet hayal değil hayattır
Şu halde Müslümanların, bütün güçlerini bu yönde harcamaları üzerlerine yükümlülüktür. ************* Müslümanların hem Allah'ın indindeki mesuliyetlerinden kurtulmaları, hem de dünyadaki şu zilletten kurtularak izzete kavuşmaları ve böylelikle dünya ve ahirette kurtulanlardan, ebedi saadete kavuşanlardan olmaları için, İslâm nizamını yeniden hayata hakim kılacak ve Allah'ın hükümleriyle hükmedecek olan hilâfet devletinin kurulması için ihlasla çalışmaları, mücadele etmeleri, Allah (cc)'ın şu ayetine dikkatlerini vermeleri olmazsa olmaz şartlardandır: "De ki, babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesata uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler, size Allah'tan Rasulünden ve Allah yolunda cihat etmekten daha sevgili ise Allah'ın emrinin (dünyada belaların ve ahirette azabın) gelmesini bekleyin. Allah fasık kavmi (Allah'tan ve Rasulünün ve onun yolunda cihat etmekten başka şeyler tercih eden yoldan çıkmış, sapmış kavmi) hidayete erdirmez." (Tevbe 24) http://www.hilafet.com/inceleme/sohbet/11.htm#1 · Bağlantı · Hilafet, insanlığın analık makamıdır. Bu makamı kaybettiğimiz günden bu yana insanlığımızı kaybediyoruz. Hilafet, fıtri bir nizamdır. Çünkü...
Senin gönderinden kaydedildi
İsrail’le Normalleşme ve Devlet Gerçeği, Yakup DÖĞER, Küre Medya, Bu küreye dair ne varsa...
Şurası unutulmamalıdır, özellikle de Müslümanlar buraya dikkat etmelidir; eğer ideallerimizde vahyin referansında toplumu dönüştürmek ve bütün insanlığı vahyin aydınlık geleceğinde ebedi esenlik yurduna ulaştırmak için mücadele etmek varsa, bu kesinlikle Nebevi bir yöntemle olmalıdır. Dünyevi, bugüncü ve vahiyden kopuk yollar tercih edilmemelidir. Rahmetli Seyyit Kutub’un dediği gibi, bu din Rabbanidir ve hakimiyetine giden yolda Rabbani usulle olmalıdır. ************** Şurası unutulmamalıdır ki, gece gündüz sadece sövüp küfretmek bize bir şey kazandırmayacaktır. · Bağlantı
Senin gönderinden kaydedildi
المرابطون في المسجد الأقصى يؤدون صلاة الاستغاثة ويتضرعون بالدعاء الى الله ..
Şu halde Müslümanların, bütün güçlerini bu yönde harcamaları üzerlerine yükümlülüktür. ************* Müslümanların hem Allah'ın indindeki mesuliyetlerinden kurtulmaları, hem de dünyadaki şu zilletten kurtularak izzete kavuşmaları ve böylelikle dünya ve ahirette kurtulanlardan, ebedi saadete kavuşanlardan olmaları için, İslâm nizamını yeniden hayata hakim kılacak ve Allah'ın hükümleriyle hükmedecek olan hilâfet devletinin kurulması için ihlasla çalışmaları, mücadele etmeleri, Allah (cc)'ın şu ayetine dikkatlerini vermeleri olmazsa olmaz şartlardandır: "De ki, babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesata uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler, size Allah'tan Rasulünden ve Allah yolunda cihat etmekten daha sevgili ise Allah'ın emrinin (dünyada belaların ve ahirette azabın) gelmesini bekleyin. Allah fasık kavmi (Allah'tan ve Rasulünün ve onun yolunda cihat etmekten başka şeyler tercih eden yoldan çıkmış, sapmış kavmi) hidayete erdirmez." (Tevbe 24) http://www.hilafet.com/inceleme/sohbet/11.htm#1 · Video · المرابطون في المسجد الأقصى يؤدون صلاة الاستغاثة ويتضرعون بالدعاء الى الله ..
Senin gönderinden kaydedildi
Nederland De Heilige Koran - Vesiletunnecat.com
Türkce anlamıyorsanız , Hollandaca Allah ile insanlığın arasındaki kontrat Anlaşma. Okuyun ki Hem bu dünyada hem ebedi hayatınızda yaşama kaliteniz düzgün olsun. · Bağlantı · Hollandaca Kur'an Meali
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
“DİN DİLİ” ÜZERİNE
Dinin korku merkezli dilini anlayabilmek için birazcık gerilere gitmek gerekmektedir. Bu toplum son iki asırdır korkularla yaşamaktadır. Bu korkular, özne bir ümmeti nesne bir ümmet yapmıştır. Hala birbirimizle uğraşmaktan, birbirimizi suçlamaktan vaz geçemedik. Bu durum bizi mağlup medeniyet olmaya götürmüştür. Din dilinin korku merkezli olması, çok ciddi sorunları beraberinde getirmektedir. Her şeyden önce, din birleştiricilik vasfını kaybetmektedir. Siyasetin ürettiği bir takım olumsuzluklar, korku egemen din dili sayesinde toplumda kalıcı hale gelmeye başlamaktadır (yanlış kader anlayışı gibi). Daha açık bir ifadeyle korku kültürü, hem dinin etkinliğini azaltmakta, hem de din istismarını kolaylaştırmaktadır. Bütün dini yapılarda okumaktan insanlar hala korkmakta ve yapılarda bunu onaylayıp körüklemektedir. · Bağlantı · Dil müşterek bir iletişim vasıtasıdır. Bu da insanın dünyayı anlaması, eşyayı algılaması ve ifade etmesi demektir. İnsan dil vasıtası ile anladığını anlatır ve dil yoluyla kimlik kazanır. Yine ins…
Senin gönderinden kaydedildi
AKP ve ERDOĞAN'IN İSRAİL İKİYÜZLÜLÜĞÜ
Sevgili kardeşlerim başımızdaki öncü görünen kişilerin kim olduğuna hangi tarafta olduğuna bir bakın isterseniz.! Sonra Fravun gibi pişmanlık sergileyipte geçersiz konuma düşmeyin. https://vimeo.com/153695185 ·Video · Öyle bir paylaşın ki ağızlarına İsrail veya One Minute'i alamasınlar! İşte madde madde AKP'nin İsrail ikiyüzlülüğü!
Senin gönderinden kaydedildi
Kitaplar
Anlama biterse eylem başlamalı çünkü. Bir kişi “anladım” dediğinde artık harekete geçmesi gerekir. Aşağıdaki Akideyi anlatıyorum herkes anladığını söylüyor ama harekete geçen yok.! Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fb · Bağlantı · 1. Hizb-ut Tahrir Nedir? (Mutemet Baskı) OKU 2. Hizb-ut Tahrir'in Değiştirme Metodu (MENHAC) (Mutemet Baskı) OKU 3. Hilâfet Nedir? OKU 4. İslâm...
Senin gönderinden kaydedildi
KUR’AN’A YAPILAN ZULÜM
“Oku” diye başlayan vahiy süreci, “oku” dedikten sonra bir de “anla” demeye gerek duymamıştır. Çünkü Kur’ân, “okunduğunda zâten anlaşılabilecek de olan” bir kitaptır. Bu yüzden de Kur’ân’ın hiç-bir yerinde: “Bu Kur’ân’ı okuyun ve anlayın” denmez. “Okuyun ve ibret/öğüt alın”, “okuyun ve düşünün” denir. Hattâ Müzzemmil 20’de: “Kur’ân’dan kolay geleni “okuyun” diye iki kere tekrar yapılır: Gerçekten “Rabbin, senin gecenin üçte ikisinden biraz eksiğinde, yarısında ve üçte birinde (namaz için) kalktığını bilir; seninle birlikte olanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını bilir). Geceyi ve gündüzü Allah takdir eder. Sizin bunu sayamayacağınızı bildi, böylece tevbenizi (O’na dönüşünüzü) kabûl etti. Şu hâlde Kur’ân’dan kolay geleni okuyun. Allah sizden hastalar olduğunu, başkalarının Allah’ın fazlından aramak için yer-yüzünde gezip-dolaşacaklarını ve diğerlerinin Allah yolunda çarpışacaklarını bilmiştir. Öyleyse ondan (Kur’ân’dan) kolay geleni okuyun. Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Allah’a güzel bir borç verin. Hayır olarak kendi nefisleriniz için önceden takdim ettiğiniz şeyleri daha hayırlı ve daha büyük bir ecir (karşılık) olarak Allah katında bulursunuz. Allah’tan mağfiret dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir” (Müzzemmil 20). İlginçtir ki ilkinde “okuyun” dedikten sonra ikincide de yine “okuyun” der (fe ikraû) ve “anlayın” tarzı bir ifâde kullanmaz. Okumak demek anlamak demektir zîrâ. Anlamayı içinde barındırır. Anlama okumanın içinde mündemiçtir yâni. Bu nedenle ayrıca bir “anlama çalışması” yapmak abestir. Kur’ân’da “anla” (fehim) diye bir emir yada öneri yoktur. Aklını kullan/ibret al/düşün vs. der Kur’ân. · Bağlantı · Peygamberimiz ve ashab, bu tarz bir İslâm’i mücâdele/mücâhede ile 23 yıl sonunda Arabistan yarım-adasında İslâm’i bir barış/selâmet yurdu kurdu. Bu durum bâzı aksamalara rağmen Hz. Ali’nin vefâtına…
Senin gönderinden kaydedildi
TERCİH
Her tercih bir sorumluluk ve bir külfet getirir. Yaptığımız her tercihin katlanmak zorunda olduğumuz bir sonucu olacağını daha tercihi yapmadan biliriz. Zaten bu bilgimiz bizi tercihimizden sorumlu yapar. Her insan doğru ile yanlışı ayırt edebilecek donanıma sahip olarak yaratılmıştır. Bu sebeple tercihini yaparken yanlışı mı yoksa doğruyu mu seçtiğini gayet iyi bilir. Yanlışı tercih etmemizin sebebi onun yanlış olduğunu bilmememiz değil doğruyu tercih etmenin o anki menfaatimize uymamasıdır. Yanlış tercih yaptığımızı çok iyi bildiğimiz için de kendimizi rahatlatacak yığınla bahanemiz çoktan hazırdır. Allah’ın emirlerinin mutlak gerçek olduğunu, doğru ve doğal olduğunu her insan gayet iyi bilir. Tercihini Allah’ın emrinin aksi yönünde kullananlar bunu bilerek yaparlar. Bu bilgiye rağmen yanlışı seçtikleri için gerçeğin üstünü örtmüş olurlar. İçlerini rahatlatmak için uydurdukları bahane ve kurgular gerçeğin yerini almıştır. Böyle kişileri Allah, gerçeğin üzerini örterek tercihini bile bile yanlıştan yana kullanan kişi anlamında “kafir” olarak adlandırır. Rabbimiz kafirlerden bahsettiği ayetin devamında “onlar” diyerek şu tanımı yapmaktadır: “Onlar, dünya hayatı (en yakın hayatı) Âhiretten (sonrakinden) daha çok seven, Allah yolundan engelleyen, o yolda anlaşılmayacak bir biçimde eğrilik oluşturmaya çalışan kimselerdir. Onlar derin bir sapkınlık içindedirler.” (İbrahim 14/3) ·Bağlantı · Müminler konjonktür ne olursa olsun Allah’ın emrini tercih eden ve yalnız Allah’a güvenip dayananlardır. Erdem Uygan/ Hilal Tv “Yükselen Sözler” Program Yapımcısı Hayat tercihlerden iba…
Senin gönderinden kaydedildi
ATASOY MÜFTÜOĞLU’NU OKUMAK VE ANLAMAK
DOĞRU... Bu sistem bu insanları mankurtlaştırmış . örnek.Bir Müslümana sor.cennete gidecekmisin diye. Allah'u alem der.(Genel tanım)(Kafirlerin taktiği) Halbuki kesin ve net konuşması lazım. Yok Neden ? Çünkü mankurtlaştırılmış.. CENNETİNİ GARANTİ ALTINA AL KARDEŞİM.... https://www.facebook.com/huseyin.sasmaz.566/posts/144798805928263 Diğer konulardada aynı ana konu ise şöyle. Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fb · Bağlantı · Müftüoğlu’nun düşüncesine katılırsınız katılmazsınız, kabul edersiniz, red edersiniz, bu sizlerin bileceği bir iştir. Yalnız, onu mahkûm etmek, ötekileştirmek, yalnızlaştırmak, itibarsılaştırmak, s…
Senin gönderinden kaydedildi
BENİ AFFEDER MİSİN?
Yıllar boyunca süren değil sürünen evliliklere bakıldığında, affedilmeyen hataların, unutulmayan sözlerin, davranışların, konuşulmamış, yok sayılmış yanlış anlaşılmaların dibe çökmüş tortular gibi ilk fırsatta ilişkileri bulandırdığı görülür. Hayatımızın geri kalan kısmını karşımızdaki kişiye zehir ederek geçirmenin onu değil en çok kendimizi cezalandırmak olduğunu unutmadan, affedebileceklerimize şans, affedemeyeceklerimize yol vermeyi becerebilmek dileğiyle, · Bağlantı · “Allah yeniden başlayanların yardımcısıdır” ve belki de bir insanı affetmekle başlar her şey… Dünya Bülteni/ Tuba Karacan // “Unutamıyorum dedi kadın. Ömrüm boyunca da unutamayacağım sanırım” . İyi…
Senin gönderinden kaydedildi
Arif Botan:ZALİMİN MAZLUMİYETİ
Halbuki meselelere ebedi bir düşünce tarzıyla baktığımız zaman mutlak anlamda zalimin, muhatabından ziyade kendini mazlum ettiğini; muhatabının mazlumiyetinin sınırlı, kendisinin ise sınırsız olduğunu anlıyoruz. Yani sınırsız bir gelecek tasavvuru, mazlumun mazlumiyetinin fani, zalimin mazlumiyetinin ise baki olduğunu bize gösteriyor. · Bağlantı · Müminlerin hayata bakış açıları ölümle sonlanan bir bakış açısı değil bilakis ölümle tekrar başlayan bir bakış açısıdır. Mümin duygu, düşünce ve amellerinde mutlaka ölüm ve sonrasını hesaba katar
Senin gönderinden kaydedildi
OKU,ÖĞREN;İSTİKAMETİNİ BELİRLE...: «Bu Kitab îman edecek bir kavm için Rabbınız tarafından...
İşte bunun için Resulullah (S.A.V.) getirmiş olduğu bu Kur’an’da bulunan hakikatları ve onların bilmeyerek istedikleri maddî harikalar konusundaki gerçekleri açıklamakla emrolunuyor. İşte gafil bulundukları hidayet kaynağı gözlerinin önünde: «Bu Kitab îman edecek bir kavm için Rabbınız tarafından basiretleri açacak deliller, hidayet ve rahmettir»... Gerçekten de bu Kur’an, basiretleri açacak işaretlerle doludur. Coşan bir rahmet kaynağıdır. Fakat bu; inananlar ve bu engin hayırdan faydalananlar içindir. Daha önce beşeriyetin çocukluk devrelerinde, mahallî risaletlerde, âlem şumül olmayan peygamberliklerde... Zaman ve mekânın hududunu aşmayan, sadece görenlerin dışında başkalarının muhatap olmadığı, kendilerinden sonra gelen nesillere hitap etmeyen... Müşahede eden kavimlerin ötesinde başkalarına ulaşmayacak peygamberlerin gösterdiği maddî harikalar cinsinden harikalar istiyordu o devrin Arapları... Gerçekten de maddî harika cinsinden hiç bir şeyin eşine benzemediği bu fevkalâde üstün icaz ve belagat örneği Kur’an nereden bakılırsa bakılsın insanların — hangi zaman ve mekân içerisinde bulunursa bulunsunlar — istedikleri mucizeler ne geçmişte, ne de zamanın sonuna kadar gelecekte bu üstün mucizenin sınırına ulaşamazlar. İfade yönünden bu böyle. Öyle sanıyorum ki cahiliyet devri Araplarına kıyasla onun en açık yanı — çünkü onlar diğer milletlere nisbetle edebî üslûp bakımından son derece gelişmiş ve kendi pazarlarında bununla övünmeleri ile ün kazanmışlardır— işte bu tarafıdır. Bu edebî mucize yönü olmuştur. Ve bugün de halâ o hiçbir beşerin baş ölçüşemiyeceği bir mucize olarak durmaktadır. Allah’ü Teâlâ o gün bununla meydan okumuştur Araplara. Ve bu meydan okuma halen de sürüp gitmektedir. İnsanlar arasında ifade gücüne sahip kimseler, üslûp bakımından beşer takatinin nereye kadar ulaşacağını anlayanlar, bu Kur’an’ın en büyük mucize, mucizelerin mucizesi olduğunu görür ve farkederler... İster bu dine inansınlar, ister inanmasınlar bu üstün üslûp kudretini kavrarlar... Binaenaleyh bu tarafıyla meydan okuma karşısında müminlerin ve mülhidlcrin müsavi olduğu temel bir prensip olarak ayakta durmaktadır. Nasıl ki cahiliyet devrinin Kureyş uluları bu Kur’an'da daha önce hiç bir yerde farkına varmadıkları şeyleri görüp buluyor idiyseler, bugün de ve yarın da sevmeyen; düşman olan, îmansız her cahiliyet yolcusu bu ilk cahiliyet erbabının sevmediği ve karşı geldiği halde duymuş olduğu duyguların aynısını duyar. Ve bütün bunların gerisinde o Kitap eşsiz bir mucize esrarını halâ korumaktadır. İnsan fıtratı ne zaman o gerçekten ayrılmak isterse, gönüllere perdeler çekilse, fıtratın üzerine ağır kum yığınları yığılsa onun fıtrat üzerindeki hâkimiyeti yine devam eder, onlar bu Kur’an’ı dinlerken, bu hâkimiyetin altında iken zaman zaman gönülleri canlanır, ruhlarında silkinme emareleri görülür Söz söyleyen insanlar pek çoktur. Bazı kimseler birçok ..sistemlerin, ekollerin ve fikir akımlarının temel prensiplerini ihtiva eden sözler söylerler. Ama bu Kur’an söylediği şeylerin insan fıtratında ve gönlünde yaptığı tesirleri bakımından bütün sözlerden ayrı ve eşsizdir. En üstün ve kahredici güç bu Kur’an-ı Kerîm'indir her zaman. Nitekim Kureyş uluları da kendilerinin peşinde gidenlere o Kur’an’ı dinlemeyin, bir kenara atın onu, belki sizi mağlup eder diyerek nefislerindeki bir gerçeği gizli de olsa açığa vuruyorlardı. Çünkü onlar biliyorlardı ki bu Kur’an’ın ruhlara değmesi ve temas etmesi ile karşı koyması mümkün olmayan tesirler icra ettiği bir vakıaydı. Bugünün cahiliyet liderleri de hala yazdıkları yazılarla, kitaplarla gönülleri bu Kur’an’dan çevirmeye çalışıyorlar. Ama bütün bunlara rağmen Kur’an yine üstünlüğünü sürdürüyor. Bir âyet veya birkaç âyetin beşer kelâmı arasında yer alışı birdenbire onu diğer sözlerden ayırıyor, tesiri bakımından eşsiz bir kudrete sahip olduğu hemen beliriyor. İşitenlerin içinde deruni bir his istilâsını temin ediyor. Ve söyleyenlerin üzerinde dikkatle yorularak söyledikleri diğer beşer sözlerinden tamamen ayrılıyor. Bundan sonra geriye bu Kur’an’ın maddesi ve mevzuu kalıyor. Kur’an’ın Gölgesinde bu Kur’an’ın maddesi ve mevzuu ile alakalı söylenecek söz üç beş sayfanın ötesine geçemez. ‘Halbuki söylenilmesi gereken bitmez tükenmez sözler vardır. Ne var ki bu sayfalara sığmaz o. · Bağlantı
Senin gönderinden kaydedildi
OKU,ÖĞREN;İSTİKAMETİNİ BELİRLE...: Şüphesiz ki şeytanın dokunuşu kör eder kişiyi. Allah’ı...
Bundan sonra Kur’an-ı Kerîm’in akışı dâva adamının ruhunda rıza ve kabul duygusunu geliştirmek, kızgınlık anında şeytanın hareketlerini ters yüz ederek onu kapı dışarı atmak için Allah’ı zikretmenin gerektiğini ifade ederek bir başka metod kullanıyor : «Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, şeytan tarafından bir vesveseye uğrayınca, Allah’ı anarlar ve hemen gerçeği görürler...» Gerçekten de bu kısacık âyeti kerîme insanları hayretten hayrete düşüren duyguları açıklamakta, son derece derin gerçekleri dile getirmektedir. Kur’an-ı Kerîm’in ifade gücü bütün bu üstünlükleri fevkalâde güzel ve muciz ifadeleri içerisinde toplamaktadır... Ayeti celîlenin : «Ve hemen gerçeği görürler» ifadesi ile son bulmuş olması da âyetin muhtevasına son derece büyük manalar eklemektedir. Onu karşılayacak lâfızlar bulmak güçtür. Şeytanın dokunmasının insanı körleştirdiğini, duygularını yok ettiğini ve gözünü kapadığını belirtiyor... Fakat Allah korkusunu, O’nun murakabesini, haşyetini, gazabını ve ikabını hissetmek ise... Gönülleri Allah’a bağlayan, gafletten uyararak hidayet yolunu sağlayan o engin bağ... İşte muttakilere bunlar hatırlatılıyor... Şayet Allah’tan korkanlar bunu hatırlarlarsa görüş ufukları açılır, gözlerinin önüne çekilmiş olan perdeler kalkar. «Ve hemen gerçeği görürler»... Şüphesiz ki şeytanın dokunuşu kör eder kişiyi. Allah’ı anmaksa birden gözleri açar. Şeytanın dokunuşu karanlığın ifadelidir, Allah’a yönelmek ise aydınlıktır... Şeytanın temasını ancak takvâ duygusu silip aydınlatabilir. Şu halde Allah’dan korkanlar için şeytanın hâkimiyeti nasıl söz konusu olabilir?... KUR AN VE CAHİLİYYET Allah’dan korkanların durumu bu olunca : «Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, şeytan tarafından bir vesveseye uğrayınca, Allah’ı anarlar ve hemen gerçeği görürler»... Bu emir Allah’ın cahillerden sakınılmasını belirten emriyle bu cahillerin ötesinde onları cehalete, alıştıkları budalalığa ve beyinsizliğe sevkeden sebeblerin bulunduğunu açıklayan emri anısında bir mutarize cümlesi olarak gelmişti. Neticede âyeti kerîme t ek nıı seyrine dönüyor ve cahillerden söz etmeye başlıyor : 202 — Oysa, kardeşleri olan kâfirleri azgınlığa sürüklerler ve bundan hiç geri durmazlar... 203 — Onlara bir âyet getirmediğin zaman : «Sen bir tane yapsaydın ya» derler. De ki: «Ben ancak Rabbim tarafından bana vahyolunana uyarım. Bu Kitab, îman edecek bir kavm için Rabbiniz tarafından basiretleri açacak deliller, hidayet ve rahmettir» Onları azgınlığa sürükleyen kardeşlerine gelince bunlar cinlerden şeytanlardır. Bu arada insanlardan şeytanlar da olabilirler. Bunlar onların dalâletlerini artırıyor hiç peşlerini bırakmadan, meyus olmadan ve durmadan onları sapıklığa götürüyorlardı.işte bunun için de ahmaklaşıyor, cahilleşiyor. Ve gittikleri yolda devam ediyorlardı. Müşriklerden bir kısmı Resulullah (S.A.V.) dan harika talep etmekten geri durmuyorlardı. İşte burada âyeti kerîmenin sevri onların risalet gerçeği ve Resullerin tabiatı konusundaki cehaletlerine delâlet eden bazı sözlerini hikâye ediyor : «Onlara bir âyet getirmediğin zaman : “Sen bir tane yapsaydın ya” derler»... Yani, sen Rabbına İsrar etseydin de, bir Ayet indirseydi va derler... Veya sen de bir peygamber değil misin? Kendin bir Ayet yapsaydın ya derler... Gerçekten de onlar Resullerin tabiatını ve vazifesini anlamıyorlardı. Bunu anlamadıkları gibi bir peygamberin Rabbi ile olan edep tavrını da bilmiyorlardı. Peygamber Rabbinin verdiği şeyleri alır ve Rabbının huzurunda kendisi bir şey açıklamaz, birşey istemez. Ayrıca kendiliğinden birşey de getirmez. Sadece Allah emreder, O da açıklar : «De ki : “Ben ancak bana vahyolunana uyarım”»... Ben kendiliğimden birşey icat etmem, birşey ortaya çıkarmam Rabbımın bana vahyettiğinden başka hiçbir şey gelmez elimden Ve ben sadece Rabbımın bana emrettiklerini getiririm. Cahiliyet devrinde Arapların gözüne ilişen peygamber deyince gaypdan haber veren sahte şekillerdi. Hem onlar ne risaletin mahiyeti ile ilgili, ne de peygamberlerin tabiatı ile alâkalı hiç bir bilgi ve görgüye sahip değillerdi. ·Bağlantı
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
BAKIŞ AÇISI..
BAKIŞ AÇISI.. Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. Her var olanın bir ustası vardır.Kaidesinden yola çıkarsak. Bu kainatta kendi kendine oluşmuş bir şey olmadığına göre o zaman bu kainatıda bir yaratıcı yaratmış dolayısı ile benide.(insanlığı) O zaman bu yaratıcının beni yönlendirmesi ,Kullanma klavuzu vermesi lazım Normal hayatın akışında yaratıcı ile insanlar arasında ki aracıya peygamber denmiş. o zaman en son peygamberlik iddiasında bulunan kişinin getirmiş olduğu kontrata anlaşma şartlarına bakacağız. (Sonuncusu geçerlidir kaidesinden) (Kader) Sonuncusu Muhammed olduğuna göre onun getirdiği kontratda insanlığa bir rest çekiş meydan okuma var. Yoksa, 'Onu Muhammed uydurdu' mu diyorlar? Onlara de ki; 'Eğer doğru söylüyorsanız, Kur'an'a benzer bir sure ortaya getiriniz, bu konuda Allah dışında kimleri yardıma çağırabilecekseniz, çağırınız. Yunus*38 Aradan bin dört yüz yıl geçmiş hala bir ses yok . Peki şimdi yapsınlar şimdi teknik bir çağdayız her şey eloktronik çoğu şeyi harflerin ve rakamların karışımından yapıyor proğram yapıcıları. o zaman kuran ayetlerinide getirsinler.? Allah kainatı elementlerden yarattığı gibi kuranıda harflerin karışımından yaratmıştır. Diyebilir birileri evet bizimde demokrasimiz var. o zaman demokrasiye ve Muhammedin getirdiği şartlara bakılır.Bu insan fıtratına uygunmu diye. örneğin; Mal can ve namuz konusunda kim ne diyor diye. (Şartlar. Eşyadaki özelliklere uygun düşmesi lazım) Dolayısı ile.. Muhammedin getirdiği şartlar insan fıtratına uygun.(ölüm cezası veriyor) Demokrasinin getirdiği şartlar insan fıtratına uygun değil.(Taraf.Aklın üstününden.Hevadan,zenginden) (Halbuki insandaki fıtrat kendisinin olanı kendi isteği dışında bir başkasıyla paylaşmak istemez) olduğu anlaşıldığından fıtrata uygun olan alınır. Dolayısı ile Muhammedin getirmiş olduğu şartlar Yaratıcının gönderdiği şartlar olarak kabül görür. Yaratıcıya ve son peygamberine inanmak vakaya mutabık olur ve Muhammedin getirmiş olduğu şartların bir tanesinin gereği kişi Müslüman olur ve yaratıcının vaadi gereği cenneti kazanmış olur. Kişi bu vaadi elinde tutabilmek için Muhammedin getirmiş olduğu yaratıcının tarifini onaylaması lazım. Yaratıcının kırmızı çizgisi şirktir.(Allah'ın tarifi) (Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah onların uydurdukları noksan sıfatlardan yücedir, münezzehtir.zuhruf*82 O tarifde budur.) Bu olayı bilen şeytan Medya veya diğer yollarla kafir kişinin Allah tarifini onaylattırarak kişiyi Müslümanım diye diye cehennemin bir başka kapısından içeri atıyor. ***************************************************************** "Öyleyse, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım." "Sonra (onların) önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara sokulacağım ve sen, çoklarını şükredenlerden, bulmayacaksın." (Allah) buyurdu: "Haydi, sen, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık. And olsun ki,onlardan sana kim uyarsa, (bilin ki) sizin hepinizden (derleyip) cehennemi dolduracağım." (A'RAF/16-18) Şeytan Müslüman kılıfına bürünüp prof etiketiyle Atv ve flastv gibi kanallarda Nihat hatipoğlu,Cübbeli Ahmet gibi kişiler vasıtasıyla şu Allah tarifini sunuyor eğer sen onların söylemiş olduğu Akideyi benimser ve onaylarsan Kafir oluyor ve ebedi cehenneme gidiyorsun.Her ne kadarda diğer islamın şartlarını yerine getirsende. Ey insanlar, Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın şeytan, sizi Allah'ın affına güvendirerek ayartmasın.Fatır.5 MÜSLÜMANLARIN VE KAFİRLERİN ALLAH TARİFİ,TANIMI..SEN BU TARİFİN NERESİNDESİN? http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fb · Bağlantı · BAKIŞ AÇISI.. Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. Her var olanın bir ustası vardır.Kaidesinden yola çıkarsak. Bu…
Senin gönderinden kaydedildi
ŞİRK'İN DEVLET ELİYLE RESMİLEŞTİRİLMESİ.! - Dailymotion Video
ŞEYTAN SİZDEN UZMAN BU KONUDA. ONUN İÇİN, MÜSLÜMAN BELDELERDEKİ DEVLETLERİN BAŞINA MÜSLÜMAN KILIFINDA KİŞİLERİ KOYDU Kİ ARKADA KALAN ŞİRKİ FARKEDEMESİNLER. RAŞİDİ HİLAFET DEVLETİNİ İKAME ÇALIŞMASINA...Hizb Ut Tahrir´den ümmete cagri!! https://www.youtube.com/watch?v=2ehCceyP_38&list=PLr342JFErS76u5CDh7Yq5gADyDiArjk1M&feature=share&index=63 İslam Devleti Takiyyuddin en Nebhani 050 islam devleti nasil kurulur https://www.youtube.com/watch?v=kKGIGMtgKkM&feature=share&list=PLr342JFErS76u5CDh7Yq5gADyDiArjk1M&index=51 İslam Devleti Takiyyuddin en Nebhani 048 islam devletinin yeniden kurulmasi farzdir https://www.youtube.com/watch?v=0h8Sy3DzJuk&list=PLr342JFErS76u5CDh7Yq5gADyDiArjk1M&feature=share&index=49 CİHADIN İSLAMDAKİ YERİ,KONUMU https://www.youtube.com/watch?v=AkRAmUun9A0&list=PLr342JFErS76u5CDh7Yq5gADyDiArjk1M&feature=share&index=61 · Bağlantı · ŞEYTAN SİZDEN UZMAN BU KONUDA. ONUN İÇİN, MÜSLÜMAN BELDELERDEKİ DEVLETLERİN BAŞINA MÜSLÜMAN KILIFINDA KİŞİLERİ KOYDU Kİ ARKADA KALAN ŞİRKİ FARKEDEMESİNLER. RAŞİDİ HİLAFET DEVLETİNİ İKAME ÇALIŞMASINA...Hizb Ut Tahrir´den ümmete cagri!! https://www.youtube.com/watch?v=2ehCceyP_38&list=PLr342JFErS76u5CDh7Yq5gADyDiArjk1M&feature=share&index=63 İslam Devleti Takiyyuddin en Nebhani 050 islam devleti nasil kurulur https://www.youtube.com/watch?v=kKGIGMtgKkM&feature=share&list=PLr342JFErS76u5CDh7Yq5gADyDiArjk1M&index=51 İslam Devleti Takiyyuddin en Nebhani 048 islam devletinin yeniden kurulmasi farzdir https://www.youtube.com/watch?v=0h8Sy3DzJuk&list=PLr342JFErS76u5CDh7Yq5gADyDiArjk1M&feature=share&index=49 CİHADIN İSLAMDAKİ YERİ,KONUMU https://www.youtube.com/watch?v=AkRAmUun9A0&list=PLr342JFErS76u5CDh7Yq5gADyDiArjk1M&feature=share&index=61
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
“SADECE KUR’AN” VE “KUR’AN İSLAM’I” SLOGANI ALTINDA YAPILAN KUR’AN TAHRİFÂTINA REDDİYE
“SADECE KUR’AN” ve “KUR’AN İSLAM’I” SLOGANI ALTINDA YAPILAN KUR’AN TAHRİFÂTINA REDDİYE http://islamiyontem.net/makale.php?id=196 http://islamiyontem.net/makale.php?id=199 RESULULLAH’I SEVMEK Mevlüd Yada Kutlu Doğum Haftası Faaliyetleri Adı Altında BİDAT VE HURAFELER İHDAS ETMEK DEĞİLDİR Resulullah’ın Vahiyle Şekillenen Yaşam Tarzı Olan SÜNNETİNİ İHYA EDİP HAYATIN TAMAMINA HAKİM KILMAKTIR http://islamiyontem.net/makale.php?id=144 KUR’AN-I KERİM’İN KADRİ KIYMETİNİ BİLMEK http://islamiyontem.net/makale.php?id=78 ·Bağlantı
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
İSLÂM MİLLETİ’Nİ ADIM ADIM TÜKETEN, TÜKETMEYE DEVAM EDEN MARAZ: TAKLİD…
Mukallid yani özünü/nefsini gürbüzleştiremeyen kişi, talimatlarla, yönlendirmelerle ve başkalarının hatalarını doğru zannederek yapabilme, yaşayabilme riskiyle hep yüz yüzedir. İlahi Hitapsa inananlarını işte tastamam bu halden, mukallitlikten sakındırmaktadır. Şöyle ki: “Ve “Ey Rabbimiz!” diyecekler, “Biz liderlerimize ve ileri gelenlere uyduk, bizi doğru yoldan uzaklaştıranlar onlardır!” ( Ahzab Suresi, 67.ayet) “Allah:-Sizden önce geçen cin ve insan toplumları içinde ateşe girin! der. Her toplum da girdikçe kardeşini lanetler. Sonunda hepsi orada bir araya gelince, sonra gelenler, öncekiler için:-Rabbimiz, işte bizi bunlar saptırdılar. Onlara ateşten azabı kat kat ver! derler. Allah: Herkese kat kat azap vardır, fakat, bilmiyorsunuz, der.” (A’raf Suresi, 38.ayet) · Bağlantı · Mukallid yani özünü/nefsini gürbüzleştiremeyen kişi, talimatlarla, yönlendirmelerle ve başkalarının hatalarını doğru zannederek yapabilme, yaşayabilme riskiyle hep yüz yüzedir. Ersin Ertuğrul SATAN…
Senin gönderinden kaydedildi
YORUMUN KAYNAĞI NE OLMALI?
Zâten bir-süre sonra kabûl ettiklerinin militanı hâline geliyorlar. Zîrâ modernizm onları bu şekilde kuşatma altına almış durumda. Böylelikle “sistem” güçlenerek yolunda emin adımlarla ilerlemeye devâm ediyor. Öyle bir duruma geliniyor ki, artık kimse farklı bir yorumda bulunamadığı gibi, farklı bir yorum yapmayı düşünemez oluyor ve böyle bir yola girmeyi radikâllik olarak görmeye başlıyor. Böylece şeytanın hoşuna gidecek yorumlar ayyuka çıkıyor. Şeytan Dünyâ’da görece bir hâkimiyet kuruyor. · Bağlantı ·Müslümanlar, modernizmin etkisi ve baskısı karşısında dünyevî yorumlamalarından sonra mânevî yorumlarını bile modernizme uydurmanın yoluna girmişler. Modernizme uygun olmayan yorumlama çeşitleri is…
Senin gönderinden kaydedildi
Mahir Kahraman'ın gönderisinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Bizim La İlahe İllallah ımızda Ne Problem Var
MÜSLÜMANLARIN VE KAFİRLERİN ALLAH TARİFİ,TANIMI..SEN BU TARİFİN NERESİNDESİN? Kişi müslümanım diyorsa HZ.Muhammedin getirmiş olduğu Allah tanımını,tarifini alması lazımdır.Yoksa her ne kadar Müslüman olduğunu iddia ediyorsada Müslümanlıkta kalmayabilir.. HZ.Muhammedin getirdiği tarif şudur. Kul hüvallâhü ehad. Allâhüssamed. Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yekün lehû küfüven ehad. 1-De ki; O Allah bir tektir. 2-Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O'na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir 3-Doğurmadı ve doğurulmadı 4-O 'na bir denk de olmadı. --------------------- "Elhamdü lillâhi rabbil’alemin. Errahmânir’rahim. Mâliki yevmiddin. İyyâke na’budü ve iyyâke neste’în, İhdinessırâtel müstâkim. Sırâtellezîne en’amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn." Anlamı : "Hamd, âlemlerin Rabbi, merhametli olan, merhamet eden ve Din Günü’nün sahibi olan Allah’a mahsustur. (Allahım!) Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, nimete erdirdiğin kimselerin, gazaba uğramayanların, sapmayanların yoluna eriştir. " ----------------------------------- Müslümanların kafasını karıştırdıkları konulardan Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah onların uydurdukları noksan sıfatlardan yücedir, münezzehtir. Zuhruf-82(SINIRSIZDIR) "Şubhesiz sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden, işleri evirip-çeviren ALLAH'tır. Onun izni olmadıktan sonra, hiç kimse şefaatçi olamaz. İşte Rabbiniz olan ALLAH budur, öyleyse O'na kulluk edin. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz?" (Yunus 3) Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde “Biz Âdeme ruhumuzdan üfledik” (Hicr, 15:29) Burada arş ve istiva sözünü acmaya gerek yok bak Allah ne diyor Sana bu Kitab'ı indiren O'dur. Bu Kitab'ın bir kısım ayetleri kesin anlamlı (muhkem)dir, bunlar onun özünü oluştururlar. Diğer kısmı da birden çok anlamlı (müteşabih)dir. Kalplerinde eğrilik olanlar fitne çıkarmak ve keyfi yorumlar yapmak amacı ile bu kitabın birden çok anlamlı ayetlerinin ardına düşerler. Oysa onların yorumunu sadece Allah bilir. Köklü bilgiye sahip olanlar ise «Bu Kitab 'a inandık, O bütünü ile Allah katından gelmiştir» derler. Bunu ancak aklı başında olanlar düşünebilirler. Aliimran-7 **************************************** Bu tarifin dışıda kalan kişi LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDİN RESULALLAH Demiş olmuyor. sadece LA İLAHE İLLALLAH DEMİŞ OLUYOR.Bu sözü kafirlerde söylüyor. Not.Ahirette Amelde cahillik Mazeret olarak gecer ama itikatta cahillik mazeret olarak gecmez.) KAFİRLERİN ALLAH TANIMIDA ŞÖYLE KAİNAT BİR BÜTÜNDÜR VE ONDAKİ BÜTÜN HERŞEY ALLAH'DAN BİR PARCADIR.FAZLA BİLGİLİ OLANLAR ALLAH BANA HULUL ETTİ DİYEREK KİŞİLERİ KENDİ OTARİTELERİNDE YÖNETMEK İSTERLER. O ZAMAN BENDE ALLAH'DAN BİR PARÇAYIM DERLER . PEKİ SANA SORUYORUM EY MÜSLÜMAN OLDUĞUNU SÖYLEYİPTE KAFİRLERİN AKİDESİNİ SAVUNANLAR. SEN NASIL MÜSLÜMAN OLABİLİYORSUN.? OLMAZ ÖYLE ŞEY . YA MUHAMMEDİN GETİRMİŞ OLDUĞU AKİDEYİ SAVUNACAKSIN YADA KAFİR OLACAKSIN. AYETLEREDE BAKMASINI DA BİLMİYORSUN. SENDEKİ SINIRLI AKILINAN SINIRSIZ OLAN ALLAH'I ÖLÇMEYE KALKIŞIYOR ABESLE İŞTİGAL ETTİĞİNİN VARKINDA DEĞİLSİN. Bazı alimlerden örnekler vereyim Bediüzzaman Said Nursi ve Dinler Arası Diyalog ----------------------------------------------------- Mevlana Müslüman Değil Mecusi'dir...(Geçekler Çok Sarsıcı) http://youtu.be/YcGTM31JgtE -------------------------------------------------------------------------------------- SİZİN ALİM DEDİĞİNİZ KİŞİ KİMİ ÖVÜYOR BAK BAK ONA GÖRE İBRET AL EY MÜSLÜMAN OLDUĞUNU İDDİA EDEN ÇOĞUNLUK.. **************************************************** İSLAM BELDELERİNDE VE TÜM DÜNYA LİDER VE MAKAM SAHİPLERİNE İŞLENMİŞ VİRÜS TÜRÜ.Kabalanın İfşası -- Ders 8 -- Ondan Başkası Yok 2. Bölüm İSLAM BELDELERİNDE VE TÜM DÜNYA LİDER VE MAKAM SAHİPLERİNE İŞLENMİŞ VİRÜS TÜRÜ.Kabalanın İfşası -- Ders 8 -- Ondan Başkası Yok 2. Bölüm İNSANLIĞA İŞLENMİŞ FİKİR MİKROBU.! http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2014/10/muslumanlarin-ve-kafirlerin-allah.html · Video · Bizim "La İlahe İllallah"ımızda Ne Problem Var ? MÜSLÜMANIM KAVRAMININ İÇİNE SAKLANAN MÜŞRİKLİK VE MÜNAFIKLIK ACABA BENDE VARMI.? http://namenstraat8bredahol...
Senin gönderinden kaydedildi
Algılama ve idrak gücü zayıf,virüslü olanlara ... - Dailymotion Video
'MÜMİNİN FERASETİNDEN KORKUN,ÇÜNKÜ ALLAH'IN NURUYLA BAKAR' FERASET; Tutarlı ve basiretli hareket etme, istikamet ve hakta isabet etme ve bir şeyin mahiyetini görebilme özelliğine feraset denmektedir. Bir mü’min önceden bir işin mahiyetini ve içyüzünü görebilecek seviyeye gelmişse ona ferasetli denir. Ferasetin kalpte bulunan iman nuru ile alakası vardır. İnsanın feraset sahibi olabilmesi için kalbini art niyet ve peşin hükümlerden arındırması şarttır. Bununla beraber feraset delil, tecrübe, akıl ve fıtrata uygun geleceği okuyabilme özelliğidir. Bu özelliğe sahip olan bir “Mü’min bir delikten iki defa ısırılmaz.” (Buhari, Edeb,83;Müslim,Zühd,63) “Mü’min akıllı,zeki ve uyanıktır.” (Suyutî, Câmiu’s-Sağir, 2:571) Peygamberimiz (asv) da “Mü’minin ferasetinden korkun o Allah’ın nuru ile görür”(Tirmizi, Tefsir, 6) Feraset mü’minin gelecek konusunda yanılmaması ve geleceği okuması anlamına da gelmektedir. Geleceği kesin olarak elbette Allah bilir; ama akıllı bir insan geçmişin tecrübeleri ve kişilerle olaylar konusundaki bilgileri ile geleceği de görebilir. Bu ise akıl,ilim ve kalbin müşterek faaliyetinin sonucudur. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Ey İman endeler! Allah’tan korkarak hareket eder de takva dairesinde bulunursanız Allah size hakkı batıldan ve doğruyu eğriden ayıracak bir kabiliyet, bir nur verir” (Enfal/29) buyurur.“Feraset sahipleri için elbette bunlarda ibretler ve deliller vardır” (Hicr/75) Feraset imandaki derinlik ve yakîn bilgisidir. Mutasavvıflar “İnsan haramlara gözünü, haram gıdaya ağzını ve midesini kapatır, şehevâni duygulardan uzaklaşır, içini iman ve marifetle dışını sünnet-i seniyyeye uymakla terbiye ederse feraseten asla yanılmaz” demişlerdir.[El-Hüznü Refika] · Bağlantı · 'MÜMİNİN FERASETİNDEN KORKUN,ÇÜNKÜ ALLAH'IN NURUYLA BAKAR' FERASET; Tutarlı ve basiretli hareket etme, istikamet ve hakta isabet etme ve bir şeyin mahiyetini görebilme özelliğine feraset denmektedir. Bir mü’min önceden bir işin mahiyetini ve içyüzünü görebilecek seviyeye gelmişse ona ferasetli denir. Ferasetin kalpte bulunan iman nuru ile alakası vardır. İnsanın feraset sahibi olabilmesi için kalbini art niyet ve peşin hükümlerden arındırması şarttır. Bununla beraber feraset delil, tecrübe, akıl ve fıtrata uygun geleceği okuyabilme özelliğidir. Bu özelliğe sahip olan bir “Mü’min bir delikten iki defa ısırılmaz.” (Buhari, Edeb,83;Müslim,Zühd,63) “Mü’min akıllı,zeki ve uyanıktır.” (Suyutî, Câmiu’s-Sağir, 2:571) Peygamberimiz (asv) da “Mü’minin ferasetinden korkun o Allah’ın nuru ile görür”(Tirmizi, Tefsir, 6) Feraset mü’minin gelecek konusunda yanılmaması ve geleceği okuması anlamına da gelmektedir. Geleceği kesin olarak elbette Allah bilir; ama akıllı bir insan geçmişin tecrübeleri ve kişilerle olaylar konusundaki bilgileri ile geleceği de görebilir. Bu ise akıl,ilim ve kalbin müşterek faaliyetinin sonucudur. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Ey İman endeler! Allah’tan korkarak hareket eder de takva dairesinde bulunursanız Allah size hakkı batıldan ve doğruyu eğriden ayıracak bir kabiliyet, bir nur verir” (Enfal/29) buyurur.“Feraset sahipleri için elbette bunlarda ibretler ve deliller vardır” (Hicr/75) Feraset imandaki derinlik ve yakîn bilgisidir. Mutasavvıflar “İnsan haramlara gözünü, haram gıdaya ağzını ve midesini kapatır, şehevâni duygulardan uzaklaşır, içini iman ve marifetle dışını sünnet-i seniyyeye uymakla terbiye ederse feraseten asla yanılmaz” demişlerdir.[El-Hüznü Refika]
Senin gönderinden kaydedildi
RAŞİDİ HİLAFET VE CİHAD ***DEVLET (OTARİTE) OLMADAN CİHAD OLMAZ.
RAŞİDİ HİLAFET DEVLETİ VE CİHAD... RAŞİDİ HİLAFET İSLAM DEVLETİNE GİDEN YOL PAKETİ...! SİLAHLA DEĞİL TARİHİ KİTAPLARLA DEVLETLERİ FETH EDEN ORYANTALİSLER,MÜS... · Video · RAŞİDİ HİLAFET DEVLETİ VE CİHAD... RAŞİDİ HİLAFET İSLAM DEVLETİNE GİDEN YOL PAKETİ...! SİLAHLA DEĞİL TARİHİ KİTAPLARLA DEVLETLERİ FETH EDEN ORYANTALİSLER,MÜS...
Senin gönderinden kaydedildi
Kitap - İslam Devleti - Takiyyuddin En - Nebhani - 37 - İslami Fetihler İslâmı Yaymak İçindi
Listen to Kitap - İslam Devleti - Takiyyuddin En - Nebhani - 37 - İslami Fetihler İslâmı Yaymak İçindi by HT Radyo #np on #SoundCloud · Şarkı · Listen to Kitap - İslam Devleti - Takiyyuddin En - Nebhani - 37 - İslami Fetihler İslâmı Yaymak İçindi by HT Radyo #np on #SoundCloud
Senin gönderinden kaydedildi
OKU,ÖĞREN;İSTİKAMETİNİ BELİRLE...: İşte onların misali... Aslında hidayet delilleri ve îman...
Korkunç mu korkunç... Çirkin mi çirkin... Uğursuz mu uğursuz... İşte biz şu anda bu tuhaf yaratıkla beraberiz. O toprağa sarılmış, çamurlara batmış... Sonra bir de bakıyoruz ki şekil değiştirmiş, köpek suretine geçmiş. Kovduğunuz zaman soluyor, kovmadığınız zaman da soluyor. Bütün bu hareketli sahneler birbirini izliyor ve ard arda geliyor. İnsan hayali; bu sahneleri müşahhas halde, hayretler içerisinde, zaman zaman heyecana kapılarak tesirinde kalarak izliyor. Bir de bakıyoruz ki son sahneye gelmişiz.. Evet ardı arası kesilmeyen soluma sahnesine... Ve bu ilhamlarla dolu korkunç yorum geliyor kulağımıza. Bütün sahneyi içine alan bir yorum : «İşte âyetlerimizi yalan sayan kimselerin durumu böyledir. Sen onlara bu kıssayı anlat, belki üzerinde düşünürler»... «Âyetlerimizi yalanlayarak sırf kendilerine zulm etmekte olanlar güruhunun hali ne kötüdür!»... İşte onların misali... Aslında hidayet delilleri ve îman duyguları onların hem fıtratında yer etmiş, hem bünyelerine karışmış, hem de çevrelerini saran bütün kâinatla iç içe girmişti... Sonra onlar işte görüyorsunuz ya bütün bu âyetlerden tamamen sıyrılıyorlar. Bunu müteakip bir de bakıyorsunuz ki şekilleri değişmiş, kendi bünyelerini kirletmişler, insanlara mahsus yerden düşmüşler, düşmüşler ta hayvanların arasına girmişler... Çamur ve bataklıklarda gezinen köpeklerin yerine... Halbuki onların îmandan kanatları vardı, o kanatlarla yücelerin yücesine kadar uçuyorlardı, hem ilk fıtratları en güzel bir şekilde yaratılmıştı. Ne var ki onlar şu anda bu en güzel şekli bırakıyor, yücelerin yücesinden esfeli safiline yuvarlanıyorlar: «Âyetlerimizi yalanlayarak sırf kendilerine zulm etmekte olanlar gürûhunun hali ne kötüdür!»... Bu misalden daha kötü bir örnek düşünülebilir mi? Hidayet yolunu bırakıp haktan uzaklaşmaktan daha çirkin bir şey var mıdır? Heva ve hevese uyarak yeryüzünün çamurlarına bulaşmaktan daha kötü ne olabilir?... Kendi kendisine bu hareketi reva gören insandan, nefsine zulmeden daha zalim birisi düşünülür mü?... Kim sıyrılıp da çıkar kendisini koruyan kılıktan, muhafaza eden zırhtan?... Çıkar da şeytanın oyuncağı haline gelir? Ve böylece ebediyyen hayret ve kararsızlık içerisinde köpeklerin soluyuşu gibi soluyan, yeryüzünün çamurlarına bulaşmış hayvanlar Aleminin içine düşer... Ve hangi söz bu durumu tavsif konusunda, tasfir hususunda bu derece eşsiz ve hayretleri mucip bir ifade kudretine sahip olabilir? Şu Kur’an’ın eşsiz, hayretengîz üslûbundan başka... Hem... Bu sadece okunan ve bildirilen bir haberdim mİ iburob tir? Yoksa haber şeklinde belirtilen ve çok kerre vuku bulan blı misal midir? Bu yönüyle bir darbı mesel olarak anlatılan bir bu ber midir sadece? · Bağlantı
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Sol Haber yazarından, Hz. Muhammed ve peygamberlik hakkında alaycı bir yazı!
Bu gibi kişiler şahsiyeti düşük kişiler olduğundan vakaları değerlendiremiyor ve otamatikman şeytanın taraftarları oluyorlar. İnsanların çoğununda ilmi olmadığından bu gibi şahsiyetsiz kişilerin tarafında yer alıyorlar. Halbuki kişinin şu açıdan olaylara bakması gerekir. Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fb http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2015/10/allaha-inanmayan-yok.html?spref=fb · Bağlantı · Haber.Sol sitesinin yazarı Mehmet Bozkurt yayınladığı yeni yazısında Peygamberlik kavramını alaycı şekilde yorumlayarak sosyal medyada tepkilere neden oldu.
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Subhanallah, Hüseyin ALAN, Küre Medya, Bu küreye dair ne varsa...
İman edenlerin Hz. Muhammed’in yaptıklarına dönerek, o modeli esas alarak kendi çağlarına uyarlaması lazım şarttır. Bundan doğal bir amaç olamaz. Zira ona yön veren, sürecini ve şartlarını tayin eden vahiy, onun kadar bizleri de sorumlu tutmaktadır. Şu halde nas elimizde, örneklik önümüzdedir. · Bağlantı
Senin gönderinden kaydedildi
GÖRELİLİĞE SAVRULMAK
Hayatı, tarihi ve siyaseti bize dayatılan standartlar zemininde algılıyoruz. Bu nedenledir ki, bize yani Müslümanlara ait olmayan bir dünya görüşünün, hayat tarzının bir parçası haline gelerek, anormal bir durumu normalleştiriyoruz. Böylece, başka bir dünyanın, yabancı bir dünyanın, yabancı bir projenin hizmetine girmiş oluyoruz. İslam dünyası toplumlarının maruz bırakıldıkları ideolojik kıyım sebebiyle, hayati soruları/sorunları gündeme getirememek gibi kronik bir engelleri var. Bu engel sebebiyle, İslam dünyası toplumları ve kültürleri, İslami referansları ve meşruiyeti marjinal hale getiren, kişisel bir tercihe dönüştüren, bu referans ve meşruiyet kaynağını istikrarsızlaştıran, değersizleştiren, seküler referans ve meşruiyet sistemini mutlaklaştıran, dokunulmaz kılan iradeyi, otoriteyi, sorgulayamıyor, reddedemiyor. Bunun içindir ki, Müslümanlar olarak, İslami temellere, mutlaklara, kesinliklere yabancılaşıyor, göreliliğe savruluyoruz. · Bağlantı ·Hayatı, tarihi ve siyaseti bize dayatılan standartlar zemininde algılıyoruz. Bu nedenledir ki, bize yani Müslümanlara ait olmayan bir dünya görüşünün, hayat tarzının bir parçası haline gelerek, ano…
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
RAŞİDİ HİLAFET İSTİYORUM: AKLIN AÇIKLAMASI..
İslâm’daki fikrî liderlik ise olumlu yapıcı bir liderliktir.Çünkü Allah'ın varlığına imanda aklı esas tutar. Bunun için dikkatleri kainat, insan ve hayatta var olana yönelterek bu varlığı yaratan Allah'ın varlığına şüpheden uzak sağlam bir imana götüren kesin delillere yöneltir. İnsana, kainat hayat… · Bağlantı ·İslâm’daki fikrî liderlik ise olumlu yapıcı bir liderliktir.Çünkü Allah'ın varlığına imanda aklı esas tutar. Bunun için dikkatleri kainat, insan ve hayatta var olana yönelterek bu varlığı yaratan Allah'ın varlığına şüpheden uzak sağlam bir imana götüren kesin delillere yöneltir. İnsana, kainat hayat…
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
İnsanın halleri/Psikoloji/milliyet blog
İnsan ruhunun da, madde gibi, farklı halleri vardır ve yaşamımızı bu haller içinde geçişler yaparak devam ettiririz.. Bildiğiniz gibi maddenin üç hali vardır; katı, sıvı ve gaz (buhar) halleri. Aslında buna plazma halini (dünya dışı evrendeki, iyonlaşmış / yüksek enerjili gaz) de eklersek maddenin dört hali olduğunu söyleyebiliriz. Tüm maddeler istisnasız bu fizik prensibine dahildir ve gerekli ortam şartları oluştuğunda bu haller arasında bir geçiş ve dönüşüm yaşarlar. İnsan da bedensel... · Bağlantı · İnsan ruhunun da, madde gibi, farklı halleri vardır ve yaşamımızı bu haller içinde geçişler yaparak devam ettiririz.. Bildiğiniz gibi maddenin üç hali vardır; katı, sıvı ve gaz (buhar) halleri. Aslında buna plazma halini (dünya dışı evrendeki, iyonlaşmış / yüksek enerjili gaz) de eklersek maddenin dört hali olduğunu söyleyebiliriz. Tüm maddeler istisnasız bu fizik prensibine dahildir ve gerekli ortam şartları oluştuğunda bu haller arasında bir geçiş ve dönüşüm yaşarlar. İnsan da bedensel...
Senin gönderinden kaydedildi
268) Gençler! Siz Bu Ümmetin Çocuğusunuz - Diyarbakır / Dicle Üniversitesi - Nureddin YILDIZ
Sosyal Doku Vakfı & Derneği -Web sitelerimiz: l http://www.sosyaldoku.com/ l http://www.sosyaldoku.tv l http://www.fetvameclisi.com l http://www.ailehayati.c... · Video · Sosyal Doku Vakfı & Derneği -Web sitelerimiz: l http://www.sosyaldoku.com/ l http://www.sosyaldoku.tv l http://www.fetvameclisi.com l http://www.ailehayati.c...
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
OKU,ÖĞREN;İSTİKAMETİNİ BELİRLE...: Allah’ın sözünü değiştirdiklerini burda da zikretmektedir. Ve...
«Dileseydik, onu âyetlerimizle üstün kılardık; fakat o, dünyaya meyletti ve hevesine uydu. Durumu, üstüne varsan da, kendi haline bıraksan da, dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte âyetlerimizi yalan sayan kimselerin durumu böyledir. Sen onlara bu kıssayı anlat, belki üzerinde düşünürler»... «Ayetlerimizi yalanlayarak sırf kendilerine zulm etmekle olanlar güruhunun hali ne kötüdür!»... Daha sonra hidayetle fikrin mahiyeti beyan ediliyor Ve bu açıklamadan küfrün insan fıtratında mevcut olan alıcı verici cihazları atalete uğrattığı, Allah’ın hidayetini almaması için engel olduğu ve netice itibariyle insanı mutlak hüsrana mahkûm ettiği belirtiliyor · Bağlantı
Senin gönderinden kaydedildi
DOSTUNU DÜŞMANINI BELİRLEKİ HEDEFE VARASIN...! İNSAN CİNSİNİN ...
DOSTUNU DÜŞMANINI BELİRLEKİ HEDEFE VARASIN...! İNSAN CİNSİNİN EN BÜYÜK DÜŞMANI ŞEYTANDIR. · Video · DOSTUNU DÜŞMANINI BELİRLEKİ HEDEFE VARASIN...! İNSAN CİNSİNİN EN BÜYÜK DÜŞMANI ŞEYTANDIR.
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
HEY HAT - HEY HAT - HEY HAT İşte laik demokratik küfür sisteminin LAİKLİK akidesi gereği Allahtan uzak kurandan uzak islamdan uzak bir şekilde evrim teorisiyle yetiştirmiş olduğu yeni genç nesil İşte bu zalim devlet vermiş olduğu laiklik temelli eğitim müfredatıyla körpecik zihinlere aşıladığı yaratıcıyı inkar eden evrim teorisi fikrini ders olarak okutmasıyla bu yeni nesil yaratıcısını tanımaz hale geldi islamdan uzaklaştı hatta İslam ve islamın değerleriyle alay edecek kadar haddini aştı ve böylece cehenneme doğru koşarak yol almaya başladı İşte bu durum biz müslümanların HİLAFETİ talep etme nedenlerimizden bir tanesidir LAİKLİK akidesi gereği demokrasinin tatbik edilmesi sonucunda insanlar akın akın cehenneme koşarken bizim amacımız o insanları cehennem çukurundan kurtarmak ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere sokmaktır Bizim amacımız onları kullara kulluktan Allaha kul olmaya çalışmaktır Bizim amacımız onları karanlıklardan aydınlığa ulaştırmaktır Bizim amacımız onları hayvani bir seviyeden insani bir seviyeye çıkarmaktır Bizim amacımız insanları beşeri küfür sistemlerinin zilletinden kurtarıp islamın izzetiyle tanıştırmaktır Rabbim hidayet nasip etsin inşaAllah
Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. BAŞLAMA***2 Asıl nedir:1. Kök, esas, temel, kaide Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. Her var olanın bir ustası vardır.Kaidesinden yola çıkarsak. Bu kainatta kendi kendine oluşmuş bir şey olmadığına göre o zaman bu kainatıda bir yaratıcı yaratmış dolayısı ile benide.(insanlığı) O zaman bu yaratıcının beni yönlendirmesi ,Kullanma klavuzu vermesi lazım Normal hayatın akışında yaratıcı ile insanlar arasında ki aracıya peygamber denmiş. o zaman en son peygamberlik iddiasında bulunan kişinin getirmiş olduğu kontrata anlaşma şartlarına bakacağız. (Sonuncusu geçerlidir kaidesinden) (Kader) Sonuncusu Muhammed olduğuna göre onun getirdiği kontratda insanlığa bir rest çekiş meydan okuma var. Yoksa, 'Onu Muhammed uydurdu' mu diyorlar? Onlara de ki; 'Eğer doğru söylüyorsanız, Kur'an'a benzer bir sure ortaya getiriniz, bu konuda Allah dışında kimleri yardıma çağırabilecekseniz, çağırınız. Yunus*38 Aradan bin dört yüz yıl geçmiş hala bir ses yok . Peki şimdi yapsınlar şimdi teknik bir çağdayız her şey eloktronik çoğu şeyi harflerin ve rakamların karışımından yapıyor proğram yapıcıları. o zaman kuran ayetlerinide getirsinler.? Allah kainatı elementlerden yarattığı gibi kuranıda harflerin karışımından yaratmıştır. Diyebilir birileri evet bizimde demokrasimiz var. o zaman demokrasiye ve Muhammedin getirdiği şartlara bakılır.Bu insan fıtratına uygunmu diye. örneğin; Mal can ve namuz konusunda kim ne diyor diye. (Şartlar. Eşyadaki özelliklere uygun düşmesi lazım) Dolayısı ile.. Muhammedin getirdiği şartlar insan fıtratına uygun.(ölüm cezası veriyor) Demokrasinin getirdiği şartlar insan fıtratına uygun değil.(Taraf.Aklın üstününden.Hevadan,zenginden) (Halbuki insandaki fıtrat kendisinin olanı kendi isteği dışında bir başkasıyla paylaşmak istemez) olduğu anlaşıldığından fıtrata uygun olan alınır. Dolayısı ile Muhammedin getirmiş olduğu şartlar Yaratıcının gönderdiği şartlar olarak kabül görür. Yaratıcıya ve son peygamberine inanmak vakaya mutabık olur ve Muhammedin getirmiş olduğu şartların bir tanesinin gereği kişi Müslüman olur ve yaratıcının vaadi gereği cenneti kazanmış olur. Kişi bu vaadi elinde tutabilmek için Muhammedin getirmiş olduğu yaratıcının tarifini onaylaması lazım. Yaratıcının kırmızı çizgisi şirktir.(Allah'ın tarifi) (Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah onların uydurdukları noksan sıfatlardan yücedir, münezzehtir.zuhruf*82 O tarifde budur.) Bu olayı bilen şeytan Medya veya diğer yollarla kafir kişinin Allah tarifini onaylattırarak kişiyi Müslümanım diye diye cehennemin bir başka kapısından içeri atıyor. ***************************************************************** "Öyleyse, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım." "Sonra (onların) önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara sokulacağım ve sen, çoklarını şükredenlerden, bulmayacaksın." (Allah) buyurdu: "Haydi, sen, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık. And olsun ki,onlardan sana kim uyarsa, (bilin ki) sizin hepinizden (derleyip) cehennemi dolduracağım." (A'RAF/16-18) Şeytan Müslüman kılıfına bürünüp prof etiketiyle Atv ve flastv gibi kanallarda Nihat hatipoğlu,Cübbeli Ahmet gibi kişiler vasıtasıyla şu Allah tarifini sunuyor eğer sen onların söylemiş olduğu Akideyi benimser ve onaylarsan Kafir oluyor ve ebedi cehenneme gidiyorsun.Her ne kadarda diğer islamın şartlarını yerine getirsende. Ey insanlar, Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın şeytan, sizi Allah'ın affına güvendirerek ayartmasın.Fatır.5 MÜSLÜMANLARIN VE KAFİRLERİN ALLAH TARİFİ,TANIMI..SEN BU TARİFİN NERESİNDESİN? ***************************************************** HAYATIN GAYESİ OLAN HEDEFİNİ BELİRLEMEK İÇİN TAKİP EDECEĞİN YOL KAFİRLERİN AKİDESİ--(Sınırlıdır) BAŞLAMA***3 BURADAN DEVAM... http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fb · Video · HEY HAT - HEY HAT - HEY HAT İşte laik demokratik küfür sisteminin LAİKLİK akidesi gereği Allahtan uzak kurandan uzak islamdan uzak bir şekilde evrim teorisiyle yetiştirmiş olduğu yeni genç nesil İşte bu zalim devlet vermiş olduğu laiklik temelli eğitim müfredatıyla körpecik zihinlere aşıladığı yaratıcıyı inkar eden evrim teorisi fikrini ders olarak okutmasıyla bu yeni nesil yaratıcısını tanımaz hale geldi islamdan uzaklaştı hatta İslam ve islamın değerleriyle alay edecek kadar haddini aştı ve böylece cehenneme doğru koşarak yol almaya başladı İşte bu durum biz müslümanların HİLAFETİ talep etme nedenlerimizden bir tanesidir LAİKLİK akidesi gereği demokrasinin tatbik edilmesi sonucunda insanlar akın akın cehenneme koşarken bizim amacımız o insanları cehennem çukurundan kurtarmak ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere sokmaktır Bizim amacımız onları kullara kulluktan Allaha kul olmaya çalışmaktır Bizim amacımız onları karanlıklardan aydınlığa ulaştırmaktır Bizim amacımız onları hayvani bir seviyeden insani bir seviyeye çıkarmaktır Bizim amacımız insanları beşeri küfür sistemlerinin zilletinden kurtarıp islamın izzetiyle tanıştırmaktır Rabbim hidayet nasip etsin inşaAllah
Senin gönderinden kaydedildi
Elhamdulillah , Müslümanım diyenlerin hali.
Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. Her var olanın bir ustası vardır.Kaidesinden yola çıkarsak. Bu kainatta kendi kendine oluşmuş bir şey olmadığına göre o zaman bu kainatıda bir yaratıcı yaratmış dolayısı ile benide.(insanlığı) O zaman bu yaratıcının beni yönlendirmesi ,Kullanma klavuzu vermesi lazım Normal hayatın akışında yaratıcı ile insanlar arasında ki aracıya peygamber denmiş. o zaman en son peygamberlik iddiasında bulunan kişinin getirmiş olduğu kontrata anlaşma şartlarına bakacağız. (Sonuncusu geçerlidir kaidesinden) (Kader) Sonuncusu Muhammed olduğuna göre onun getirdiği kontratda insanlığa bir rest çekiş meydan okuma var. Yoksa, 'Onu Muhammed uydurdu' mu diyorlar? Onlara de ki; 'Eğer doğru söylüyorsanız, Kur'an'a benzer bir sure ortaya getiriniz, bu konuda Allah dışında kimleri yardıma çağırabilecekseniz, çağırınız. Yunus*38 Aradan bin dört yüz yıl geçmiş hala bir ses yok . Peki şimdi yapsınlar şimdi teknik bir çağdayız her şey eloktronik çoğu şeyi harflerin ve rakamların karışımından yapıyor proğram yapıcıları. o zaman kuran ayetlerinide getirsinler.? Allah kainatı elementlerden yarattığı gibi kuranıda harflerin karışımından yaratmıştır. Diyebilir birileri evet bizimde demokrasimiz var. o zaman demokrasiye ve Muhammedin getirdiği şartlara bakılır.Bu insan fıtratına uygunmu diye. örneğin; Mal can ve namuz konusunda kim ne diyor diye. (Şartlar. Eşyadaki özelliklere uygun düşmesi lazım) Dolayısı ile.. Muhammedin getirdiği şartlar insan fıtratına uygun.(ölüm cezası veriyor) Demokrasinin getirdiği şartlar insan fıtratına uygun değil.(Taraf.Aklın üstününden.Hevadan,zenginden) (Halbuki insandaki fıtrat kendisinin olanı kendi isteği dışında bir başkasıyla paylaşmak istemez) olduğu anlaşıldığından fıtrata uygun olan alınır. Dolayısı ile Muhammedin getirmiş olduğu şartlar Yaratıcının gönderdiği şartlar olarak kabül görür. Yaratıcıya ve son peygamberine inanmak vakaya mutabık olur ve Muhammedin getirmiş olduğu şartların bir tanesinin gereği kişi Müslüman olur ve yaratıcının vaadi gereği cenneti kazanmış olur. Kişi bu vaadi elinde tutabilmek için Muhammedin getirmiş olduğu yaratıcının tarifini onaylaması lazım. Yaratıcının kırmızı çizgisi şirktir.(Allah'ın tarifi) (Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah onların uydurdukları noksan sıfatlardan yücedir, münezzehtir.zuhruf*82 O tarifde budur.) Bu olayı bilen şeytan Medya veya diğer yollarla kafir kişinin Allah tarifini onaylattırarak kişiyi Müslümanım diye diye cehennemin bir başka kapısından içeri atıyor. ***************************************************************** "Öyleyse, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım." "Sonra (onların) önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara sokulacağım ve sen, çoklarını şükredenlerden, bulmayacaksın." (Allah) buyurdu: "Haydi, sen, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık. And olsun ki,onlardan sana kim uyarsa, (bilin ki) sizin hepinizden (derleyip) cehennemi dolduracağım." (A'RAF/16-18) Şeytan Müslüman kılıfına bürünüp prof etiketiyle Atv ve flastv gibi kanallarda Nihat hatipoğlu,Cübbeli Ahmet gibi kişiler vasıtasıyla şu Allah tarifini sunuyor eğer sen onların söylemiş olduğu Akideyi benimser ve onaylarsan Kafir oluyor ve ebedi cehenneme gidiyorsun.Her ne kadarda diğer islamın şartlarını yerine getirsende. Ey insanlar, Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın şeytan, sizi Allah'ın affına güvendirerek ayartmasın.Fatır.5 MÜSLÜMANLARIN VE KAFİRLERİN ALLAH TARİFİ,TANIMI..SEN BU TARİFİN NERESİNDESİN? http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fb · Video · Elhamdulillah , Müslümanım diyenlerin hali.
Senin gönderinden kaydedildi
BİR İNSANIN BU DÜNYAYA GELİŞ GAYESİ İÇİN TAKİP EDECEĞİ İSTİKAMET
«Akıl ve fikir sahibi hiçbir kimse düşünür veya inanır mı ki akıl ve hikmetten mahrum kuru kuruya mücerret bir madde tesadüf yoluyla kendi kendisini meydana getirebilmiş olsun. Veya bu nizamı ve kâinat kanunlarını tesadüfen ortaya çıkarıp da kendisini onu adapte etsin. Şüphesiz ki buna verilecek cevap elbette menfi olacaktır. Halbuki madde enerjiye dönüşürken veya enerji madde haline inkilâp ederken meydana gelen ameliyelerin bütünü belirli kanunlara uygun şekilde tamamlanır. Netice olarak meydana gelen madde bile ana unsurunu teşkil eden maddenin boyun eğdiği kanunların aynısına boyun eğer. Kimya ilmi bir takım maddelerin yok olma metodunu bize gösteriyor. Şu kadar var ki bazı maddeler çabucak yokluğa doğru giderken bir kısmı da yavaş yavaş yol alır. Şu halde madde ebedî değildir. Ebedî olmayınca demek oluyor ki ezelî de değildir. Çünkü maddenin bir başlangıcı vadır. Kimyevî deliller ve diğer pratik ilimler bize gösteriyor ki maddenin başlangıcı yavaş yavaş ve homolog bir sıra ile olmamıştır. Füceten ve birden meydana gelmiştir. Hatta ilim bize bu maddelerin ne zaman ve ne şekilde meydana geldiğini belirtmektedir. Şu halde şu görmüş olduğumuz maddî âlem bizzarure yaratılmış olmalıdır Ve yaratıldığı zamandan beri de belirli kâinat kanunlarına boyun eğmektedir. Ve bu kâinatta tesadüfün hiç mi hiç yeri yoktur.* 1 Bu maddî âlem kendi kendisini yaratmaktan aciz olduğuna göre kendisinin boyun eğmek zorunda olduğu kanunları kendisi vazedemeyeceğine göre yaratılış işleminin maddî olmayan bir varlığın kudreti ile tamamlanmış olması gerekir. Ve kâinattaki engin nizam bu yaratıcının mutlaka akıl ve hikmet sıfatıyla muttasıf bulunmasını icab ettirir. Şu kadar var ki akıl maddî âlemde çalışma gücüne sahip değildir. Tıpda, eczacılıkta ve psikolojide olduğu gibi iradesiz akıl hiçbir fonksiyon icra etmez. İrade sıfatına malik olan bir varlığın ise bizzat mevcut olması gerekir. Buna göre meydana çıkan kesin ve mantıkî sonuç —ki bu sonuca aklî düşüncemimiz bizi zorlamaktadır. — Sadece bu kâinatın bir yaratanı olması zarureti ile bitmiyor. Bu yaratıcının herşeye gücü yeten Alîm ve H a k î m bir zat olmasmı da icap ettiriyor. Ki ancak bu sayede kâinatı düzene sokup idare edebilme gücüne sahip olsun. Ayrıca bu yaratıcının devamlı var olması gerekir. Nitekim heryede tecelli eden işaretleri de bunu göstermektedir. Durum böyle olunca Allahın varlığını kabul etmekten başka sığınılacak bir nokta volttur. Bu yaratıcı kâinatı yaratan ve ona yön veren Zat-ı Bari'diır. Lord K e i 1 we n d devrinden beri büyük merhaleler katetmiş olan ilim bizi kesin şekilde O’nun söylediğini tekrar elmeye zorluyor: «Ne kadar derin düşünürsek düşünelim vardığımız ilmi neticeler bizi ilerde mutlak şekilde Allah'a inanmak mecburiyetinde bırakacaktr.»... http://seyyitkutubtefsiri.blogspot.nl/2016/05/ne-kadar-derin-dusunursek-dusunelim.html · Video · AKİDE, İDEOLOJİ VE KİTLELEŞME BAĞLAMINDA İSLÂM BİR İNSANIN BU DÜNYAYA GELİŞ GAYESİ İÇİN TAKİP EDECEĞİ İSTİKAMET***BAŞLAMA**1..DEVLET KURULUNCAYA KADAR İnsan oğlunun varoluşu ile ortaya çıkan toplumsal yaşama arzusu, beraberinde birtakım nizamsal fikirlerin topluma hakim kılınma mecburiyetini de doğurmuştur. Nitekim bu durum Allah'ın, insanın 'yönetme ve yönetilme' vakıasına mebni kıldığı bir durumdur. Çünkü insan, yaratılış itibariyle aciz, eksik ve muhtaç olmasından ötürü yaşamını sürdürürken mutlak surette başka insanlara da ihtiyaç duymaktadır. Bundan dolayıdır ki, insanların bireysel olarak ihtiyaçlarını kendi başlarına giderememe durumu, toplum halinde yaşama durumunu doğurmuştur. Binaenaleyh, insanların toplum halinde yaşamaları bir mecburiyettir. İnsanların birliktelik kurarak oluşturdukları toplumsal ilişki beraberinde, insanların birbirleriyle olan alakâlarının düzenlenmesi için gerekli olan nizamı belirleme ve o nizamı toplum üzerine tatbik etme ihtiyacını da ortaya çıkarmıştır. Nizam ise; insanların yaşamsal faaliyetlerinin tanzimini, onların aralarındaki duygusal birliktelikleri, fikirsel bütünlükleri ve aynı paydada biraraya gelme eylemlerini gerçekleştiren en temel dinamiktir. Nizam; toplumların değer yargılarını, yasalarını, örf-adet, gelenek ve göreneklerini oluşturur. Aynı şekilde nizam, toplumun bireylerinin insana, hayata ve kâinata aynı perspektifle bakmalarını sağlar. Nizamın toplum üzerinde bu bağlayıcı etkenleri ortaya çıkarması, onun fikrî bir kaideden neşet etmiş olduğunu göstermektedir. Bu fikri kaide ise akidedir. Akide; insan nezdinde, bütün fikirlerin kendisinden çıktığı temel fikrî kaidedir. Nitekim insanlar, benimsedikleri akidelere göre biraraya gelirler. Çünkü, insanlar her ne kadar beraber yaşama arzusuna sahipseler de, bir o kadar da vakıalara yaklaşımlarını, sorunlarının çözümünü, varoluş gayelerini ve hayatta ki temel hedeflerini onlara belirleyen akidelere olan inanç birlikteliklerine göre birarada bulunurlar. Bundan ötürüdür ki, yeryüzünde insanların oluşturdukları birçok sayıda farklı toplumlar ortaya çıkmıştır. İnsanları ve onların ortak fikirlerinden, ortak duygularından ve ayrıca bunları tanzim edici ve sürekliliklerini sağlayıcı ortak nizamlarından oluşan toplumları kalkındıran, onların hayat hakkında ki mefhumlarını ve o mefhumlardan oluşan kendilerine özgü yaşam tarzlarını (hadaratlarını) belirleyen akideler ise, ya beşerin (insanın) dehasından çıkmakta ve yahut da Alemlerin Rabbi olan Allah Subhanehu ve Teâlâ'dan ilahi vahiyle Nebisi vasıtasıyla bütün insanlığa göndermiş bulunmaktadır. İşte yeryüzünde ki toplumsal yaşam tarzları da zaten bu iki tür akideye göre şekillenmiştir. Beşerin dehasından çıkan akideler ve o akidelere dayalı oluşturulan yaşam tarzları tarihsel süreçleri içerisinde analiz edildiğinde, onların kendilerinden önceki yaşam tarzlarının taklit edilerek değişime ve dönüşüme uğratılmış bir halde ortaya çıkartıldıkları görülecektir. Başka bir ifadeyle; insanın zekâsından çıkan hadaratlar, ya önceki hadaratların bambaşka bir versiyonu ya da önceki hadarata zıt bir düşünceyle ona muhalif olarak hayat sahnesine çıkartılan hadaratlardır. Örneğin; babil ve asur hadaratı, sümer hadaratına; roma hadaratı, yunan hadaratına; yunan hadaratı da, eski mısır hadaratına dayanmaktadır. Nitekim yakın tarihte ki hadaratsal kalkınmalara verilecek en bariz örnekler ise; kralın ve zengin burjuva tabakasının kilise ile ittifakı neticesinde toplum üzerinde tatbik ettikleri teokratik bir yönetim sistemine karşı çıkan mütefekkirlerden bir kısmının dini hayattan soyutlama fikri ile ortaya çıkardıkları laiklik akidesinden ve dini tamamen yok sayan mütefekkirlerin ortaya çıkardıkları materyalist akidesinden neşet eden hadaratlardır. Bunlar da bariz bir şekilde gösteriyor ki, beşerin ortaya çıkardığı bütün hadaratlar taklide dayalı olan hatalı ve kısıtlı bir yapı arz ederler. Yaşam tarzlarına (hadaratlar) ve kalkınmalara klavuzluk eden akideler; eğer insan aklından çıkıyorsa, bu akidevi fikirlerin hem kemiyet (nicelik) ve hem de keyfiyet (nitelik) açısından sınırlı olan insan aklının hata yapma kaçınılmazlığından ötürü taklide dayalı olarak birbirlerinden etkilenmeleri de kaçınılmaz olacaktır. İkinci tür akide olan İslâm akidesi incelendiği zaman ise, yapı itibariyle kendisinden önce hayat sahnesinde yer alan hiçbir akide ile bir ilişki içerisinde olmadan ortaya çıktığı görülecektir. İslâm akidesi akıllara durgunluk verecek şekilde, gayb aleminden varlık sahnesine çıkışı neticesinde, fertlerin alâkalarını tanzim eden akidevi fikirler ile kendisinden çıkan ölçüler, kavramlar ve mefhumlar sayesinde bütün dünyayı kendisine hayran bırakacak bir tarzda olağanüstü bir hadarat ortaya çıkarmıştır. Nitekim hayatın her alanını kuşatan hukukî tanzimleri ile yaşama dair kendine özgü bakış açısına sahip olan bu hadarat, ne birbiri ardına miras bırakılan fikrî akımların doğması, ne de geçmişin bıraktığı geleneksel fikrî akımlarının ve teorilerinin mahsulüdür; bilakis, Kur'an'il Kerim'in indirilmesi ile doğmuştur. O halde İslâm Hadaratı; hayat hakkında İslami mefhumların tümüdür. Nitekim o hadaratın kendisinden çıktığı akide ise, Lailahe İllAllah Muhammedur Rasulullah akidesidir. Allah Subhanehu ve Teâlâ, Kur'an'il Kerim'de İslâm Akidesini şöyle tasvir etmiştir: أَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللّهُ مَثَلاً كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرةٍ طَيِّبَةٍ أَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِي السَّمَاء تُؤْتِي أُكُلَهَا كُلَّ حِينٍ بِإِذْنِ رَبِّهَا وَيَضْرِبُ اللّهُ الأَمْثَالَ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ "Görmedin mi Allah nasıl da temsil yaptı? Hoş bir kelimeyi (tevhidi) hoş bir ağaca benzetti ki, kökü yerde sabit, dalları gökyüzündedir. O ağaç Rabbinin izni ile her dem yemişini verir. Allah insanlara iyi kavramaları ve anlamaları için böyle misaller verir." (İbrahim, 24-25) Akideler (gerek beşeri ve gerekse ilahi); mutlak surette bir metod ile birleşmeleri neticesinde, ancak hayat sahnesine çıkma imkanına sahip olurlar. Bu ise, akideyi -fikrî- bir metod ile bütünleştiren ideoloji ile mümkündür. İdeolojinin istilahi/kavramsal anlamı, kendisinden nizamların çıktığı aklî akidedir. Bu Akide ise İnsan, Hayat ve Kâinat hakkında, Dünya hayatının öncesi ile sonrası hakkında ve Dünya hayatının öncesi ile sonrasının birbiri ile olan alâkası hakkında insanın zihninde mevcut olan temel sorulara (büyük düğüme) ilişkin akla kanaat getirici, fıtrata uygun ve kalbe güven verici cevaplar vermek zorundadır. İdeolojinin sözlük anlamı ise, "fikir bilimi"dir. Sadece bu sözlük anlamı üzerinde tefekkür etsek bile, İslam'ın bir ideoloji olduğunun anlaşılması bizim için yeterli olacaktır. İslâm, selef alimlerinin ve müçtehid imamların deyimiyle "fikir ve metodtan ibarettir". Ayrıca İslâm; herhangi bir vakıa hakkında ki belli fikirlerden ve o fikirleri belli bir kalıba sokan, onları derleyip toparlayarak standardize eden ve insanlar için bir çözüm olarak öne sürmek için belirlenen bir metodtan ibarettir. Yine İslâm; ferdin ve halkların sorunlarını muayyen çözümlerle halleden, hayat, toplum ve devlet sahalarına ilişkin problemleri kendine özgü hükümlerle çözüme kavuşturan, kendisinden çıkan fikirler, düşünceler ve mefhumlarla insan, hayat ve kâinata karşı sahih bakış açısını ortaya koyan temel bir fikre -akideye- ve o temel fikrin tatbikatını gerçekleştiren bir metoda -sünnete- sahiptir. İşte görüldüğü üzere İslâm, aslında insanın dünya hayatında ki yaşam şeklini gösteren bir fikir bilimidir ve muayyen bir metoda sahiptir. Örneğin; toplumun ifsadına sebebiyet veren münkerlerden bir münker olan zina hakkında İslâm Akidesi'ni bizlere bir nur ve hidayet olarak gönderen Allah Azze ve Celle, Kur'an'il Kerim'de şöyle bir hüküm beyan etmiştir: وَلاَ تَقْرَبُواْ الزِّنَى إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاء سَبِيلاً "Zinaya yaklaşmayın. Şüphesiz ki zina kötü bir şeydir ve kötü yoldur." (İsra, 32). Bu Âyet-i Kerime aynı zamanda, İslâm Şeriatı'nın zina hakkında ortaya koyduğu değişmez bir fikirdir. Yine aynı şekilde, zina eden kimseye uygulanacak cezayı da Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur: الزَّانِيَةُ وَالزَّانِي فَاجْلِدُوا كُلَّ وَاحِدٍ مِّنْهُمَا مِئَةَ جَلْدَةٍ وَلَا تَأْخُذْكُم بِهِمَا رَأْفَةٌ فِي دِينِ اللَّهِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَلْيَشْهَدْ عَذَابَهُمَا طَائِفَةٌ مِّنَ الْمُؤْمِنِينَ "Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun. Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah’ın dini(nin koymuş olduğu hükmü uygulama) konusunda onlara acıyacağınız tutmasın. Mü’min’lerden bir topluluk da onların cezalandırılmasına şahit olsun." (Nur:2). Bu Âyet- Kerime ise, İslâm Şeriatı'nın zina edenler hakkında uygulanacak olan değişmez metodudur. Nitekim hiçbir Şer'i hüküm yoktur ki, herhangi bir sorunun hal çaresini ele alsın, ona uygulanacak Şer'i hükmü ona bağlı olarak tam tamına uygun şekilde beyan etsinde bu hükmün infaz ve icra keyfiyetini, hayatın gerçeklerine mutabık olarak ortaya koymuş olmasın. Kaldı ki İslâmî fikirler tenfiz metodundan yoksun olsalardı, “Eflatun'un Hayali Cumhuriyeti” gibi kitapların sayfaları arasında kalan tarihî fikirler gibi bir fikir olarak kalacaktı. Binaenaleyh; İslâm, belli bir fikirden -akideden- ve o fikrin cinsinden olan metodtan -sünetten- biraraya gelen bir ideolojidir. Beşeri ideolojiler ise, tıpkı maddenin vakıasını ve maddenin asli unsurlarının insanın gündelik işlerini kolaylaştırıcı yönünü inceleyen beşeri bilimler gibi deneme-yanılma yöntemiyle tecrübe edilerek değişime ve dönüşüme uğra(til)maları sözkonusudur. Aslında burada yapılan hata, insanın maddeye kıyas edilmesidir. Oysa ki insan, bazen farklı şartlar altında farklı olaylara aynı reaksiyonu gösterebiliyor iken, bazen de aynı şartlar altında cereyan eden aynı olaylara farklı bir reaksiyon gösterebilir. Bu da, onun çelişkili, ihtilaflı ve değişken bir yapıda olduğunu gösterir. Dolayısıyla insanın mutlu, huzurlu ve müreffeh bir hayat yaşaması için ancak onu yaratan Allah Subhanehu ve Teâlâ'dan gelen ideolojiye göre kendisini ve nizamını şekillendirmesi gerekir. Çünkü İslâm ideolojisi, yerin karanlıklarında ki bir tek yaş ve kuru müstesna olmamak üzere her şeyi bilen Allah Subhanehu ve Teâlâ'dan gelmiştir. Nitekim burada yaptığımız değerlendirmede; beşeri bilimlerin, beşeri hadaratlar ve ideolojilerle karıştırılmaması gerektiği anlaşılmalıdır. İslâm’ın bu noktada ortaya koyduğu tek ayrım; beşeri bilimlerin alınmasının mübahlılığı -hatta gerekliliği-, beşeri hadaratların ve ideolojilerin alınmasının ise haramlılığıdır. Her akide bir ideoloji değildir. Hristiyanlık akidesi gibi dünya hayatının alakaları hakkında çözümler içermeyen temel fikirler, hiçbir şekilde ideoloji kapsamına girmezler. Aynı şekilde; faşist/totaliter Nazizm, Kemalizm vb. gibi rejimler de, dar ve kısıtlı oldukları için bir ideoloji değillerdir. Nitekim fikrî bir kaidenin/Akidenin ideoloji olabilmesi için, “Dünya hayatının öncesi ile Dünya hayatının sonrasının birbiri ile olan alâkası hakkında bütüncül bir fikir” beyan etmesi gerekir. Yakın tarihte tatbik edilen sosyalizm ve halen daha tatbik edilmekte olan kapitalizm ise, beşerin kemiyet ve keyfiyet açısından sınırlı olan aklından çıkan birer ideolojidir. Merkantilist(1) dönemle başlayan, sanayi devrimi ve sonrası ile sürat kazanan kapitalizm ideolojisi, fabrikaların ve şirketlerin küçük bir azınlık burjuvanın eline geçmesine ve coğunluğu teşkil eden işçi, memur ve emekçi kesimin sermayedarların sömürüsüne maruz kalmasına sebebiyet vermiştir. Bu gelişen durumlar, bazı mütefekkirler tarafından yerel sermayenin eşit şekilde paylaşımını öngören sosyalizm ideolojisinin teorilerinin ortaya çıktığı zeminini hazırladığı görülmektedir. Sosyalizm ideolojisi, maddeyi her şeyin asli kılar. Bunun başka bir yorumu ise Komünist fikirdir. Yani her şey, maddenin evrim geçirmesiyle meydana gelmiştir. Hayatın ölçüsü ise; maddedir, maddede ki nizamdır. Başta toprak olmak üzere, üretim vasıtaları ve toplumun sahip olduğu herşey toplumun müşterek malıdır. İnsanın tabiatı da tektir ve o da maddedir. Nizam ve düzen, üretim vasıtalarından alınır ki, onlar da maddenin tekâmülünden elde edilirler. Amellerin ölçüsü ise evrimdir; tez, antitez ve sentez şeklinde çatışmayı ifade eder. Kapitalizm ideolojisi de, dini hayattan ayırma (laiklik) akidesine dayanır. Mutluluğun ve huzurun kaynağının, mutlak surette dünyadan zevk ve haz almakta olduğunu öngörür. Toplumun fertlerden meydana geldiğini ve dolayısıyla ferdin işleri düzenlendiğinde toplumun işlerinin de kendiliğinden düzenleneceğini sanır. Nizamı vakıadan alır. Onun amellerinin ölçüsü ise menfaat, fayda ve zarardır. İslâm ideolojisi ise; ilk etapta Allah Azze ve Celle'nin tek yaratıcı olduğunu, insanoğlu için vazettiği nizamını ve kendisiyle beraber o nizamı getiren Nebi'nin Nübüvvetini aklî bir şekilde ispatlar. Allah Subhanehu ve Teâlâ'nın gönderdiği nizama uyup uymama konusunda Ahiret hayatında bir hesabın olduğunu, yine aslı aklî ispata dayanan delillerle ortaya koyar. O nizamın kaynağı olarak da, Kur'an'ı Kerim'den ve Rasulu'nun (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Sünnetinden istinbat edilen hükümler olarak belirtir. Ayrıca, amellerin ölçüsü de helal ve haramdır. Toplumun üzerine dayandığı esası ise; Akide, taşınılan fikirler, duygular ve nizamlar olarak belirtir. Kapitalist ve sosyalist ideolojiler, insan fıtratına aykırı düşerek Ahiret'e ait işlerle ilgilenmemişlerdir. Evrende ki olaylar karşısında acizlik hissine kapılmayacak bir insanın olmamasından ötürü, evreni yöneten Allah Azze ve Celle'ye insanın muhtaç olduğu noktasında mevcut ihtiyaca cevap veremeyen bu ideolojiler, üzerinde kuruldukları esas açısından hataya düşmüşler ve insan aklını ikna edememişlerdir. Bu sebeple, bu ideolojilerin hayata tatbik edilmesi ile meydana gelen kalkınmalar doğru olmayan, hatalı ve çarpık kalkınmalardır. Aydın bir bakış açısıyla hayatı gözden geçiren, günümüz dünyasının sorunlarını idrak eden bir kimse, yegâne kalkınmanın ruhî esasa dayalı olan İslâm ideolojisinin yeniden hayata tatbik edilmesi ile gerçekleştirileceğini fark eder. Çünkü İslâm; insanın kendisiyle, eşyayla ve diğer insanlarla alâkalı olan işlerini yoluna koyarak dünya hayatına ilişkin sorunlarını çözerken, insanın yaratıcısıyla olan alâkalarını da düzenleyerek ahiret hayatına ilişkin işlerini yoluna koyar. Doğru ideolojinin İslâm olduğunu açıkladıktan sonra, İslâm İdeolojisinin esasî unsurlarına değinmekte de fayda görüyoruz. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e vahiy ile gelen İslâm İdeolojisi'nin hayat sahnesine çıkışı, yükselişi ve hayata hakim oluşu da yine Allah Subhanehu ve Teâlâ'dan gelen vahiy eksenli metod ile gerçekleştiğini görüyoruz. Allah Azze ve Celle'nin; يَا أَيُّهَا الْمُدَّثِّر قُمْ فَأَنذِرُ "Ey örtüye bürünen! Kalk ve uyar.” (el-Müdessir: 1-2) Ayet'i Kerimesi ile başlayan ve mevcut statükonun/rejimin değiştirilmesi amacını güden ideolojik hareket, Mekke şehir devletinin yöneticileri tarafından tepkiyle karşılanmıştı. İfsad olmuş mekke toplumunu ıslah etmek amacıyla Emri Bi'l M'aruf Nehyi Ani'l Münker vazifesini Nübüvvet kimliğiyle yerine getiren Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem, toplumun bozuk hayat telakkilerine, yanlış fikirlerine ve davranış biçimlerine, fasid örf-adet, gelenek ve göreneklerine çatıyordu. Bu çalışmayı da, kendi ideolojisini hayata hakim kılmak için ortaya koyduğu Nebevi Metodun temel unsurlarından olan "Fikri Carpışma" ile gerçekleştiriyordu. Bunu yaparken, hiç bir kınayıcının kınamasından korkmadan ve rejimin baskıcı politikalarına aldırış etmeden hareket ediyordu. O Sallallahu Aleyhi ve Sellem, bunu kendisine inen Ayetleri (el-Enbiya: 67, 98 ve er-Rum: 39 gibi) onların üzerine giderek okuyup, açık bir dille onların kural ve kaidelerinin, ilke ve kriterlerinin, nizamlarının ve topyekün hayat görüşlerinin yanlış olduğunu haykırıyordu. Aynı zamanda, yöneticilerin halkın maslahatalarını gütme noktasında gösterdikleri zaafiyetleri, onların ortaya koydukları ekonomik sistemde mevcut olan yanlışlıklardan nemalanarak halkın malını gaspettiklerini, ve Allah'ın indirdikleriyle hükmetmemeleri neticesinde ortaya çıkan haksızlık ve hukuksuzlukları da aleni bir şekilde halka anlatıyor ve o yöneticilerin gerçek yüzlerini inen Ayetlerle ifşa ediyordu. Örneğin; İslâmî İdeolojik Davetin önünde engel teşkil eden, fikri propaganda ve medyatik çatışmayı üstlenmiş olan amcası Ebu Leheb ve Velid B. Muğira gibi Mekke Şehir Devletinin yöneticileri ve önderleri hakkında ve bütün zaman dilimlerinde İslâm İdeolojsine karşı çıkacak şahıslar hakkında inen Ayetleri (Tebbet:1-3, el-Müdessir: 16-26 gibi) okuyordu. Bunu da, Nebevî Metodun temel unsurlarından bir diğeri olan "Siyasî Mücadele" ile gerçekleştiriyordu. Ayrıca O Sallallahu Aleyhi Vesellem ve Sahabe Kitlesi, gerek dahili ve gerekse de harici siyasetle uğraşmaktaydılar. İç siyasetle uğraştıkları, Hz. Ömer'in "Biz üçyüz kişiye ulaşırsak sizi Mekke'den çıkartırız" sözünden anlaşılmaktadır. Nitekim bu söz; siyasi bir söz olmakla beraber, aynı zamanda da siyaseti (otoriteyi) Kurayş'in elinden söküp almayı ifade eden bir sözdür. Ayrıca onlar henüz bir devlete sahip olmadıkları halde devletlerarası siyasetle de uğraşmışlardı Nitekim; Ebubekir (r.a.)'inde içinde bulunduğu bir sahabe grubunun yanına gelerek, Sasani İmparatorluğu'nun Bizans Impratorluğunu yendiğini, bizanslıların kitap (incil) sahibi olmalarının kendilerine bir fayda getirmediğini ve dolaysıyla da müslümanların sahip oldukları kitabın kendilerine bir fayda veremeyeceğini ileri süren müşrik heyetine cevaben Rum Suresi 1 ila 4. Ayetler inmişti. Müslümanlar bir İslâm Devleti'ni kurduktan sonra da devletlerarası siyasetle uğraşmışlardı. Nitekim Hendek Gazvesinde kazılan hendek içerisinde, parçalanmayan bir kayaya rastlanılmasının akabinde Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kazma ile bu kayaya vurması neticesinde meydana çıkan kıvılcımların, Müslüman’ların daha sonra fethedecekleri bölgelerin yönüne doğru sıçraması ve bunu Peygamber Aleyhi Salatu Vesselam'ın bildirmesi, Müslüman’ların en zor zamanlarında bile devletlerarası siyasetle uğraştıklarını gösterir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Sahabe kitlesi ile birlikte ortaya koyduğu bu Nebevî metodu inceleyen görür ki, bu ideolojik harekat tarzı iki ana sütun üzerinde gerçekleşiyordu: Fikri çarpışma ve Siyasi mücadele... Müşriklerin, Rasul'un amcası Ebu Talip aracılığı ile sundukları teklife karşılık olarak Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in cevaben; "Andolsun ki, güneşi sağ elime ayı sol elime verselerde ben bu davamdan vazgeçmem.Ya bu din hayata hakim olur ya da ben bu uğurda helak olurum." buyurmuştu. O Kutlu Nebi'nin verdiği bu cevap üzerinde biraz tefekkür eden bir kimse, bu tevhid akidesinin ideolojik olduğunu görür. Çünkü, ideolojiler ancak hayata hakim kılınmak için vardır... Nitekim, o günkü Mekke şehir devletinde yaşayan Hanif dinine mensup olanlarda da bir tevhid inancı vardı. Fakat onlar -bugünkü müslümanlar gibi-, hiçbir şekilde statükonun köklü bir değişim ile değiştirilmesi amacını gütmüyorlardı. Rasulullah Aleyhi Salatu Vesselam, bu ideolojik çalışmasını kitleleştirdiği ve aralarına ideolojik bir bağ yerleştirdiği sahabeleri (Rıdvanullahi Aleyhim) ile birlikte yapıyordu. Nitekim İslâm İdeolojisi'nin temel yapı taşı kitleleşmedir. Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor: وَلْتَكُن مِّنكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ "İçinizde hayra (İslâm’a) davet eden, marufu emreden ve münkeri nehyeden bir hizb (kitle) bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir." (Al'i İmran: 104). İdeolojik olarak İslâm'ın tatbik edilmesinin gerekliliğine binaen kurulması gereken kitlede ise; sınırlandırılmış vazıh bir fikir, fikrin cinsinden olan ve fikrin tatbikatını gerçekleştiren bir metod, sahih uyanıklığa sahip olan ve vakıayı düşüncenin konusu ederek, çözüm için Kur'an ve Sünnete ve onların işaret ettiği sahih nasslara başvuran duyguları gelişmiş bir emir ve kitleye bağlı olan şahıslar arasında ki ideolojik bağ... Görüldüğü üzere İslâm; bir ideoloji olmakla birlikte, aynı zamanda da kendi ideolojisinin bir kitle eliyle fikrî ve siyasî mücadele verilmek suretiyle hayata hakim kılınmasını öngörür. Mesele İslâm olduğu zaman, ideolojik boyutta onun tatbikatı için gerekli olan argümanlar; Vazıh Fikir, Sahih Metod ve İnsan'dır. Nitekim, Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor: فَقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللّهِ لاَ تُكَلَّفُ إِلاَّ نَفْسَكَ وَحَرِّضِ الْمُؤْمِنِينَ عَسَى اللّهُ أَن يَكُفَّ بَأْسَ الَّذِينَ كَفَرُواْ وَاللّهُ أَشَدُّ بَأْسًا وَأَشَدُّ تَنكِيلاً "Artık Allah yolunda savaş! Sen ancak kendinden başkasıyla mükellef değilsin." (en-Nisa: 84). İmam Kurtubi, bu Ayet hakkında Ahkam-ül Kur'an adlı tefsir kitabında şöyle demektedir: "Bunun manası şudur: Düşmanın size galip gelmesine ve mustazaf Mü’min’ler üzerine muzaffer olmasına izin vermeyin! Velev ki tek başınıza olsanız bile... Zira Allah zaferi vaad etti." Nitekim, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'de şöyle buyurmuştu: "Her biriniz İslâm'ın suğralarından (mevzilerinden) bir suğra üzerindesiniz. Sakın suğranızı (mevzinizi) terk etmeyin, yoksa düşman sizin tarafınızdan gelebilir." Demek oluyor ki; İslâm İdeolojisinin sahibi olan Allah Subhnehu ve Teâlâ'nın varlığına, O'nun Nebisi'nin Nübüvvetine ve o Nebi'nin getirdiği kitap olan Kur'an'a tahkiki bir şekilde iman eden bir şahıs tek başına kalsa bile, ilahi vahyin bir ürünü olan İslâm İdeolojisi dışında mevcut olan, yeryüzü kaynaklı beşeri ideolojilere karşı bir ölüm-kalım mücadelesi vermeli, insanlığın zulme maruz kalmaması için, hakkın batıla üstün gelmesi için ve Allah Subhanehu'nun Uluhiyyeti'nin hayata hakim kılınması için İdeolojik Nebevî hareket metoduna göre hareket etmesi ve o metodun olmazsa olmazı olan ideolojik kitleleşmeyi gerçekleştirmesi gerekir. Zaten var olan temel argümanlardan vazıh fikir ve sahih metod, insanın sahih aklî düşünme metodunun hareketi neticesinde elde edilir... İslâmî İdeolojik Hizbin teşkilinden sonra, ideolojinin metoduna göre hareket edilmelidir. Nitekim o metod ise; ideolojiyi tatbik etmek, korumak ve yaymaktır. İslâmî İdeolojinin tatbik metodu Hilâfet Devleti'dir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ideolojik hareket metodu incelendiğinde görülecektir ki; O, bir devlet kurmak hedefini amaçlamış ve çalışmasını bununla sınırlandırmıştı. Nitekim, Yesrib'te (Medine) ki, Evs ve Hazreç kabilelerinin önderleri kendisine biat edince de, bu hedefini gerçekleştirmişti. Nitekim O'nun Siretini analiz eden bir kimse, Taleb-un Nusra bölümünü görecektir. Örneğin; İbni Hişam'ın Sireti'nde, 15 kabile ve aşiret reisleriyle görüşüp devlet kurmak için onlardan nusret talep ettiği malumdur. Hatta o kabilelerden olan Amir Bin Sasa Oğulları'nın 'Ya Muhammed! sen öldükten sonra emir bizim olurmu?" taleplerine karşın "Emir Allah'ındır, onu dilediğine verir." şeklindeki cevabı, İslâm İdeolojisinin hiçbir şekilde anlaşmalara ve karşılıklı menfî ilişkilere göre tatbik edilemeyeceğini gösteren en bariz örneklerdendir. İdeolojinin metodundan olan "Korumak" vasfı ise, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in İslâm Devleti'ni kurmasının 6. yılında gerçekleştirdiği ve aynı zamanda da siyasî bir manevra niteliğinde olan Hudeybiye Antlaşması'nın gerçekleşmesi için yola çıkıldığında varılan Afsan denilen yerde söylediği şu sözde gizlidir; "...Allah'a and olsun ki, Allah İslâmiyeti muzaffer kılıncaya veya şu baş bu vücuttan ayrılıncaya kadar gönderildiğim uğrunda cihad edeceğim." Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, İslâm İdeolojisini tatbik etmek amacıyla Mekke'de başlattığı çalışmasını bir İslâm Devleti'ni kurmakla sınırlandırdığını yani ideolojisini hayata "Tatbik" etmek için ta ilk başta bir devlet kurmak niyetinde olduğunu belirtmişti. Bunu da Amcası Ebu Talib'e verdiği cevaptan anlıyoruz. Zira O Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştu: "Ya Allah, onu (İslâm'ı) hakim kılıncaya ya da ben bu uğurda ölünceye kadar bu davayı bırakmam." Allah Celle Celaluhu ve Rasulü Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem, İslâm ideolojisinin metodunun bir diğer özelliği olan "Yaymak" özelliğinin “Davet ve Cihad” mevzularından ibaret olduğunu beyan etmişlerdir. Allah ve Rasulü, “Davet” mevzusuyla ilgili bizlere şöyle buyurmaktadırlar: وَمَنْ أَحْسَنُ قَوْلًا مِّمَّن دَعَا إِلَى اللَّهِ وَعَمِلَ صَالِحًا وَقَالَ إِنَّنِي مِنَ الْمُسْلِمِينَ “Salih amelde bulunarak Allah’a davet eden ve ben müslümanım diyenden kim daha güzel sözlü olabilir?” (Fussilet, 33), فَلِذَلِكَ فَادْعُ وَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ وَقُلْ آمَنتُ بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ مِن كِتَابٍ وَأُمِرْتُ لِأَعْدِلَ بَيْنَكُمُ اللَّهُ رَبُّنَا وَرَبُّكُمْ لَنَا أَعْمَالُنَا وَلَكُمْ أَعْمَالُكُمْ لَا حُجَّةَ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ اللَّهُ يَجْمَعُ بَيْنَنَا وَإِلَيْهِ الْمَصِيرُ “İşte bunun için (Allah'a) davet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” (Şura, 15), Nitekim bu hususta da Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem, Veda Haccında şöyle buyurmuştur: “Dikkat edin! Size tebliğ ettim mi? Allah’ım şahit ol.” Ve yine; Allah Subhanehu ve Teâlâ, “Cihad” mevzusuyla ilgili de bizlere şöyle buyurmaktadır: انْفِرُواْ خِفَافًا وَثِقَالاً وَجَاهِدُواْ بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ “Ey müminler! Sizler gerek hafif, gerek ağırlıklı olarak hep birlikte seferber olunuz,Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad ediniz.Eğer anlıyorsanız, sizin için hayırlı olan budur.” (Tevbe, 41) وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّى لاَ تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ كُلُّهُ لِلّه فَإِنِ انتَهَوْاْ فَإِنَّ اللّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ بَصِيرٌ “Yeryüzünde fitne kalmayıncaya kadar ve din (şeriat/otorite) tamamen Allah’ın oluncaya kadar kâfirlerle savaşın.” (Enfâl, 39) Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem ise, Cihad mevzusunda şöyle buyurmuştur: "Cihad; Allah beni gönderdiği günden, Ümmetimin sonuncusu deccal ile savaşasıya kadar geçerlidir." Ve yine şöyle buyurmuştur: “Bana, “la ilâhe illallah” deyinceye kadar, insanlarla savaşmam emredildi. Eğer insanlar “la ilâhe illallah” derlerse, benden kanlarını (canlarını) ve mallarını korumuş olurlar.” Bunlar gibi daha birçok mevcut Âyet ve Hadislerden de anlaşılacağı üzere İslâm İdeolojisinin yayılması ise ancak, Davet ve Cihad yolu ile mümkündür. İşte tüm bu açıklamalardan sonra ortaya çıkan sonuç ise; İslâm İdeolojisinin Metodu, ölüm-kalım seviyesinde bir mücadele ile yerine getirilmelidir. İslâm İdeolojisi bir bütün halinde tatbik edilmelidir. Çünkü, Allah Azze ve Celle şöyle buyuruyor: …الْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِى وَرَضِيتُ لَكُمُ اْلاِسْلاَمَ دِينًا… ''Bugün dininizi kemale erdirdim, sizin üzerinizde ki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı beğenip seçtim." (el-Maide, 3). Bu Ayet-i Kerime ile; insanlar için hayatlarının her anında kendisine bağlı kalacakları fikirlerin, kavramların, düşüncelerin ve mefhumların kendisinden çıktığı, hayat, toplum ve devlet sahalarına ilişkin problemlerin çözümünün de yine kendisinden çıkan ölçülere ve hükümlere göre düzenlenmesinin gerektiği İslâm Akidesi tamamlanmıştır. Bütün bu ilke ve kriterler, hiç bir şekilde tedrici (aşamalı) bir şekilde uygulanamaz ya da parça parça tatbik edilemez. Nitekim Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyuruyor: ثُمَّ أَنتُمْ هَؤُلاء تَقْتُلُونَ أَنفُسَكُمْ وَتُخْرِجُونَ فَرِيقاً مِّنكُم مِّن دِيَارِهِمْ تَظَاهَرُونَ عَلَيْهِم بِالإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَإِن يَأتُوكُمْ أُسَارَى تُفَادُوهُمْ وَهُوَ مُحَرَّمٌ عَلَيْكُمْ إِخْرَاجُهُمْ أَفَتُؤْمِنُونَ بِبَعْضِ الْكِتَابِ وَتَكْفُرُونَ بِبَعْضٍ فَمَا جَزَاء مَن يَفْعَلُ ذَلِكَ مِنكُمْ إِلاَّ خِزْيٌ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يُرَدُّونَ إِلَى أَشَدِّ الْعَذَابِ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ "Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Böyle yapanların cezası dünyada rezil olmak, ahirette ise büyük bir azapla cezalandırılmaktır." (el-Bakara: 85). Kitaba inanmak ise bir iddiadır. İslâm Fıkıhında şöyle bir Şer'i kaide mevcuttur: "İddia edene delil getirmek, yalan söyleyene de yemin etmek düşer." Yani Kur'an'ın tamamına inanmak ileri sürülüyorsa, o halde Kur'an'ın tamamını hayata hakim kılacak -hükümlerini uygulayacak- bir İslâmî Hilafet Devleti'nin teşkil edilmesi için gerekli bir çalışma ortaya konulmalı ya da bu iş için ortaya konulmuş ideolojik hizbi bir çalışmaya iştirak edilmelidir. Adeta şu Şer'i kaide de bunu göstermekte: "Bir farzın yerine getirilmesi için gerekli işler de farzdır." Yani Namaz kılmak için Abdest almanın farz olması gibi, Kur'an ve Sünnet'in tamamının tatbik edilmesi için İslâmî Hilafet Devleti'nin kurulması da farzdır... لِمِثْلِ هَذَا فَلْيَعْمَلْ الْعَامِلُونَ "Çalışanlar, böylesi bir kurtuluş için çalışsınlar." (Saffat: 61) Buraya kadar; İslâm'ın akidevi boyutuyla birlikte bir ideoloji olduğunu, ancak bir İslâmî Hilafet Devleti ile ideolojisinin tatbikatının mümkün olduğunu ve bunların uğrunda ferdin ideolojik hizbi bir çalışma ile hareket etmesinin ölüm-kalım seviyesinde olması gerektiğini özetlemeye çalıştık. Allah Subhanehu ve Teâlâ bizleri, İslâm İdeolojisi ile yönetilmemiz noktasında Rayet-ül Ükab'ı dalgalandıran İslâmî Hilafet Devleti'nde yaşamakla nasiplendirsin (Amin)... دَعْوَاهُمْ فِيهَا سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَتَحِيَّتُهُمْ فِيهَا سَلاَمٌ وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ "Onların dualarının sonu da Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamddir." (Yunus, 10) Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd, Efendimiz Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e, Âline, Ashabına ve kıyamete kadar O'nun metodu üzerinde olanlara Salât ve Selam olsun. Notlar: 1- Merkantilizm: 16 ve 17. Asırlarda yaygınlaşan ve bir devletin zenginliğini sahip olduğu kıymetli madenlerle ölçen iktisadî görüş (Büyük Türkçe Sözlük). [Hacı KAYA] Lees vertaalde zeer belangrijk https://www.facebook.com/notes/huseyin-sasmaz/akide-ideoloji-ve-kitlele%C5%9Fme-ba%C4%9Flaminda-isl%C3%A2m/10151855457647945 --------------------------------------------------------- İSLAM NİZAMI İMAN YOLU https://www.facebook.com/photo.php?fbid=669988879688593&set=a.669988689688612.1073741861.100000324607185&type=3&theater SAYFA 14 E KADAR -------------------------------------------------------------------- İSLÂM AKİDESİ Akideler ancak, kesinlik ifade eden delilden alınır. Akidenin delilinin kesin olması lazımdır. Çünkü Allahu Teâla zannî olana itikat edenleri zemmederek şöyle buyurmuştur : "Onlar zandan başkasına tabi olmazlar. Halbuki, zan haktan bir şey ifade etmez." [5] Bu hitapla akide hakkında konuşurken zanna tabî olanları teşhir edip azarlamıştır. Allahu Teâlâ zanna bir delalet (sapıklık) olarak itibar etmiştir. Nitekim Allahu Teâlâ; "Eğer sen yeryüzündekilerin çoğunluğu na itaat edersen seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başkasına uymazlar." [6] buyurmuştur. Allah zanna hiç bir zaman ilim (kesin delil) olarak itibar etmemiştir. Nitekim Allahu Teâlâ şöyle buyurdu : "Onunla (inandıklarıyla) ilgili kendilerinde ilim (kesin delil) yoktur. Ancak, zanna uyarlar. Halbuki zan, haktan bir şeyi ifade etmez." [7] [5] Necm : 28 [6] En'am : 117 [7] Nisa : 157 http://islamdevleti.info/sohbet/Islam_Akidesinin_Ozelligi.htm ------------------------------------------------------ SAHİH BİR İSLÂMÎ KİTLE İLE ÇALIŞMANIN FARZİYETİ http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2014/08/sahih-bir-islami-kitle-ile-calismanin_33.html?spref=fb DOĞRU, SAHİH BİR İSLÂM'İ KİTLEDE BULUNMASI GEREKEN ÖZELLİKLER http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2014/08/dogru-sahih-bir-islami-kitlede.html?spref=fb HİLAFET BÜYÜK BİR FARZDIR. İSLAM DEVLETİNİN ÖNCELİĞİ https://www.facebook.com/video.php?v=806833666004113&set=vb.100000324607185&type=3&theater ***************************************************************************** İnsanoğlunun hayata bakış açısı. *************************************************************************** ************************************************************************* islam nizamı mp3- kaza ve kader- 17-21 ******************************************************************************** islam nizamı mp3- kaza ve kader- 21-25 **************************************************************************** İSLAM NİZAMI- FİKRİ LİDERLİK- 26-32 İSLAM NİZAMI- FİKRİ LİDERLİK 32-40 İSLAM NİZAMI- FİKRİ LİDERLİK- 40-45 ******************************************************************************** Kuranı anlamam diyenlere.. ******************************************************************************* ACABA BEN ALLAH'IN DİNİNDEN BAŞKA BİR DİN ÜZEREMİYİM..!!!! ?.... Ehl-i kitap Muhammed’i evlatlarını tanıdıkları gibi tanırlar. fecebook Ehl-i kitap Muhammed’i evlatlarını tanıdıkları gibi tanırlar. you tube Allah’a inanmayan yok. (Ataistim diyenler yalancıdırlar) Allah’ın biz insanlara göndermiş olduğu son peygamber Hz.Muhammede inanmadığını söyleyenlere hitaben.... Not;En "son" olan geçerlidir.(Kaide) ******************************************************************************* Allah bütün canlıları elementlerden Hz.Muhammedede göndermiş olduğu kitabı kelimelerin karışımından yapmıştır. O kitabta diyorki, sizlerde araplar olarak aynı dili konuşuyorsunuz.Haydi o zaman sizde bir benzerini getirin diye meydan okuyor. Ama yok,Diyelim ki o zamanın insanları cahil idiler peki bu zamanın adamlarına ne oluyorda bir benzerini getiremiyorlar. Halbuki bu gün ilim öyle ilerlemişki (2015) Kelime ve Harflerin karışımından bir çok program yapılıyor.internet,akıllı telofon,ucaktaki veya başka yerlerdeki şips ler gibi. Peki neden bir kitap yazıpta bu Allah’dan geldi demiyorlarda Allah’ın son peygamberinin getirmiş olduğu Kuranı saptırmaya gidiyorlar.? Ve o, yanından ayrılınca yeryüzünde fesat çıkarmaya, harsı ve nesli kökünden kurutmaya çalışır. Allah fesadı sevmez ********************************************************* Şu küçük yaşta hedefini belirleyip oraya ulaşmak için gerekli şartları yerine getiriyor ve hedefine ulaşıyor. Kişi büyüdükçe asıl hedefi olan ebedi hayata ulaşmak için engeller çoğalıyor. işte bu engelleri aşmak için yaratıcımız bize kontrat göndermiş onu okur tatbik edersek hedefimize varırız. ************ Asıl nedir:1. Kök, esas, temel, kaide Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. ************************************************** BİR İNSANIN BU DÜNYAYA GELİŞ GAYESİ İÇİN TAKİP EDECEĞİ İSTİKAMET ******************************************************************************************************* BİR İNSANIN BU DÜNYAYA GELİŞ GAYESİ İÇİN TAKİP EDECEĞİ İSTİKAMET ************************************************************************************************* BİR İNSANIN BU DÜNYAYA GELİŞ GAYESİ İÇİN TAKİP EDECEĞİ İSTİKAMET. Beşeri ideolojiler ise, tıpkı maddenin vakıasını ve maddenin asli unsurlarının insanın gündelik işlerini kolaylaştırıcı yönünü inceleyen beşeri bilimler gibi deneme-yanılma yöntemiyle tecrübe edilerek değişime ve dönüşüme uğra(til)maları sözkonusudur. Aslında burada yapılan hata, insanın maddeye kıyas edilmesidir. http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2013/12/akide-ideoloji-ve-kitlelesme-baglaminda.html?spref=fb Bu yazıları ve videoları tercüme ettirin ve dinleyin. Sonra ahiretteki mahkemede ben duymadım deme. Bak ben size anlatıyorum anlatmadılar filan deme..! https://www.youtube.com/watch?v=Ji14QI0aj18 http://youtu.be/iCyCXRJrFFA http://youtu.be/gQUV4OyvQjI http://youtu.be/W5P0oZytD6A Gönderen Hüseyin Şaşmaz zaman: 14:27 Bunu E-postayla Gönder BlogThis! Twitter'da Paylaş Facebook'ta Paylaş Pinterest'te Paylaş 6 yorum: huseyin sasmaz30 Ağustos 2015 06:34 İSLAM DEVLETİNİN İKAMESİ ÇALIŞMALARI https://www.facebook.com/huseyin.sasmaz.75/videos/795900153764131/?pnref=story YanıtlaSil huseyin sasmaz21 Eylül 2015 09:45 T.C.DEKİ HAYAT BELGESELİ.! HALKINI ŞAMAR OĞLANA ÇEVİREN SİSTEM. MANKURTLAŞMIŞ İNSANLIK..! ***********ÖNEMLİ************ÇOK***************** BUNLARIN HEPSİDE KAFİRLER KATOGORİSİNDE AMA MÜSLÜMANIM DEYİP MÜSLÜMANLARI KANDIRIYORLAR..... İKİSİNİNE AYRI BRANŞLARI VAR BİRİ İSLAM AKİDESİNİ KARIŞTIRIR. BEYAZİDİ BESTAMİNİN HAYATININ AÇIKLAMASI https://www.youtube.com/watch?v=cF7O4M18Wrw&index=1&list=PLr342JFErS74wTAKOa6WqzcN2SMX7Hgu4 (N.HATİPOĞLU) DİĞERİ SÜNNETİ VE DİĞER BAZI MESELELERİ İNKARA GÖTÜRÜR.M.OKUYAN.) Mehmet Okuyan'a redddiye 1 Musab Köylüoğlu https://www.youtube.com/watch?v=GzHYX3K78dE&index=42&list=PLr342JFErS74wTAKOa6WqzcN2SMX7Hgu4 Sofi İle Muvahhid Arasında “Ete-Kemiğe Büründü” Tartışması -Hangisi Haklı?- https://www.youtube.com/watch?v=OzHkhoNnwVQ&list=PLr342JFErS74wTAKOa6WqzcN2SMX7Hgu4&index=2 KAFİRİN TÜRKCE FREKSİYONU https://www.youtube.com/watch?v=bHfUKnK9zBk&list=PLr342JFErS74wTAKOa6WqzcN2SMX7Hgu4&index=4 SÜNNET İNKAR EDEN MUSTAFAl https://www.youtube.com/watch?v=FF5KBWKmWA0&list=PLr342JFErS74wTAKOa6WqzcN2SMX7Hgu4&index=30 KURAN SABIKLIĞI..!! https://www.facebook.com/huseyin.sasmaz.75/videos/vb.100000324607185/614348788585936/?type=3&theater Bunlar gibi bir çok Müslüman Alim kılıfında kişileri zehirliyorlar. onun için kitabına yöel ki doğruya gidebilesin. -*********************** İSLÂM AKİDESİ (İLİMLER PAKETİ) Akideler ancak, kesinlik ifade eden delilden alınır. Akidenin delilinin kesin olması lazımdır. Çünkü Allahu Teâla zannî olana itikat edenleri zemmederek şöyle buyurmuştur : "Onlar zandan başkasına tabi olmazlar. Halbuki, zan haktan bir şey ifade etmez." [5] Bu hitapla akide hakkında konuşurken zanna tabî olanları teşhir edip azarlamıştır. Allahu Teâlâ zanna bir delalet (sapıklık) olarak itibar etmiştir. Nitekim Allahu Teâlâ; "Eğer sen yeryüzündekilerin çoğunluğu......... na itaat edersen seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başkasına uymazlar." [6] buyurmuştur. Allah zanna hiç bir zaman ilim (kesin delil) olarak itibar etmemiştir. Nitekim Allahu Teâlâ şöyle buyurdu : "Onunla (inandıklarıyla) ilgili kendilerinde ilim (kesin delil) yoktur. Ancak, zanna uyarlar. Halbuki zan, haktan bir şeyi ifade etmez." [7] [5] Necm : 28 [6] En'am : 116 [7] Nisa : 157 MÜSLÜMANLARIN GENELİNDE İSLÂMÎ ÖLÇÜNÜN HAKİM OLMAYIŞI.İSLÂM DEVLETİ HİLAFET'E GİDERKEN MESELELERİMİZ ; http://namenstr8.blogspot.nl/2015/04/muslumanlarin-genelinde-islami-olcunun.html?spref=fb BİR İNSANIN BU DÜNYAYA GELİŞ GAYESİ İÇİN TAKİP EDECEĞİ İSTİKAMET..DEVLET KURULUNCAYA KADAR http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2013/12/akide-ideoloji-ve-kitlelesme-baglaminda.html?spref=fb MÜSLÜMANLARIN İYİLEŞMESİNİN REÇETELERİ.. Bir toplum tutumunu değiştirmedikçe Allah onun konumunu değiştirmez. Rad-11 http://huseyinsasm.blogspot.nl/2014/12/kitaplar.html KURANI ANLAMAM DİYENLERE.... http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2015/07/kuran-anlamam-diyenlere.html?spref=fb KAFİRLERİN KALKANI TEKFİR ! http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2015/06/baknz-iste-bunlar-musluman-kafir.html?spref=fb MÜSLÜMANLARIN VE KAFİRLERİN ALLAH TARİFİ,TANIMI..SEN BU TARİFİN NERESİNDESİN? https://www.facebook.com/huseyin.sasmaz.75/videos/817520584935421/?pnref=story MÜSLUMANLAR VARLIKLARINI KORUMA UĞRUNA DA OLSA İSLÂMÎ KİŞİLİK VE TAVIRDAN VAZGEÇMEMELİDİRLER http://namenstr8.blogspot.nl/2015/05/muslumanlar-varliklarini-koruma-ugruna.html?spref=fb YanıtlaSil huseyin sasmaz9 Ekim 2015 09:46 Kitaba inanmak ise bir iddiadır. İslam Fıkhında şöyle bir şer'i kaide mevcuttur: "iddia edene delil getirmek, yalan söyleyene de yemin etmek düşer." Yani Kur'an'ın tamamına inanmak ileri sürülüyorsa, o halde Kur'an'ın tamamını hayata hakim kılacak -hükümlerini uygulayacak- bir İslamî Hilafet Devleti'nin teşkil edilmesi için gerekli bir çalışma ortaya konulmalı ya da bu iş için ortaya konulmuş ideolojik hizbi bir çalışmaya iştirak edilmelidir. Adeta şu şer'i kaide de bunu göstermekte: "Bir farzın yerine getirilmesi için gerekli işler de farzdır." Yani Namaz kılmak için Abdest almanın farz olması gibi, Kur'an ve Sünnet'in tamamının tatbik edilmesi için İslamî Hilafet Devleti'nin kurulması da farzdır... لِمِثْلِ هَذَا فَلْيَعْمَلْ الْعَامِلُونَ "Çalışanlar, böylesi bir kurtuluş için çalışınlar." (Saffat: 61) YanıtlaSil huseyin sasmaz10 Ekim 2015 04:46 Allah’a inanmayan yok. (Ataistim diyenler yalancıdırlar) Allah’ın biz insanlara göndermiş olduğu son peygamber Hz.Muhammede inanmadığını söyleyenlere hitaben.... ******************************************************************************* Allah bütün canlıları elementlerden Hz.Muhammedede göndermiş olduğu kitabı kelimelerin karışımından yapmıştır. O kitabta diyorki, sizlerde araplar olarak aynı dili konuşuyorsunuz.Haydi o zaman sizde bir benzerini getirin diye meydan okuyor. Ama yok,Diyelim ki o zamanın insanları cahil idiler peki bu zamanın adamlarına ne oluyorda bir benzerini getiremiyorlar. Halbuki bu gün ilim öyle ilerlemişki (2015) Kelime ve Harflerin karışımından bir çok program yapılıyor.internet,akıllı telofon,ucaktaki veya başka yerlerdeki şips ler gibi. Peki neden bir kitap yazıpta bu Allah’dan geldi demiyorlarda Allah’ın son peygamberinin getirmiş olduğu Kuranı saptırmaya gidiyorlar.? Ve o, yanından ayrılınca yeryüzünde fesat çıkarmaya, harsı ve nesli kökünden kurutmaya çalışır. Allah fesadı sevmez YanıtlaSil huseyin sasmaz4 Aralık 2015 07:50 insanın aslı https://www.facebook.com/video.php?v=849107675197782&pnref=story https://www.facebook.com/huseyin.sasmaz.75/media_set?set=a.516710685016414.112009.100000324607185&type=3 YanıtlaSil huseyin sasmaz15 Ocak 2016 12:58 Asıl nedir:1. Kök, esas, temel, kaide Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. Bu kainatta kendi kendine oluşmuş bir şey olmadığına göre o zaman bu kainatıda bir yaratıcı yaratmış dolayısı ile benide. O zaman bu yaratıcının beni yönlendirmesi lazım. Normal hayatın akışında yaratıcı ile insanlar arasında ki aracıya peygamber denmiş. o zaman en son peygamberlik iddiasında bulunan kişinin getirmiş olduğu kontrata anlaşma şartlarına bakacağız.(Sonuncusu gecerlidir kaidesinden) Sonuncusu Muhammed olduğuna göre onun getirdiği kontratda insanlığa bir rest çekiş meydan okuma var. Yoksa, 'Onu Muhammed uydurdu' mu diyorlar? Onlara de ki; 'Eğer doğru söylüyorsanız, Kur'an'a benzer bir sure ortaya getiriniz, bu konuda Allah dışında kimleri yardıma çağırabilecekseniz, çağırınız. Yunus*38 Aradan bin dört yüz geçmiş hala bir ses yok peki şimdi yapsınlar şimdi teknik bir çağdayız her şey eloktronik çoğu şeyi harflerin ve rakamların karışımından yapıyor proğram yapıcıları. o zaman kuran ayetlerinide getirsinler.? Allah kainatı elementlerden yarattığı gibi kuranıda harflerin karışımından yaratmıştır. Diyebilir birileri evet bizimde demokrasimiz var. o zaman demokrasiye ve Muhammedin getirdiği şartlara bakılır.Bu insan fıtratına uygunmu diye. örneğin Mal can ve namuz konusunda kim ne diyor diye. (Şartlar. Eşyadaki özelliklere uygun düşmesi lazım) Muhammedin getirdiği şartlar insan fıtratına uygun. Demokrasinin getirdiği şartlar insan fıtratına uygun değil.olduğu anlaşıldığından fıtrata uygun olan alınır.Dolayısı ile Muhammedin getirmiş olduğu şartlar Yaratıcının gönderdiği şartlar olarak kabül görür. Yaratıcıya ve son peygamberine inanmak vakaya mutabık olur ve Muhammedin getirmiş olduğu şartların bir tanesinin gereği kişi Müslüman olur ve yaratıcının vaadi gereği cenneti kazanmış olur. Kişi bu vaadi elinde tutabilmek için Muhammedin getirmiş olduğu yaratıcının tarifini onaylayıp orada kalmazı lazım. Yaratıcının kırmızı çizgisi şirktir.(Allah'ın tarifi) (Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah onların uydurdukları noksan sıfatlardan yücedir, münezzehtir.zuhruf*82 O tarifde budur.) Bu olayı bilen şeytan Medya veya diğer yollarla kişinin onayını alarak kişiyi Müslümanım diye diye cehennemin bir başka kapısından içeri atıyor. Devamı var... YanıtlaSil Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa Kaydol: Kayıt Yorumları (Atom) YAZILARIN TAMAMI BURADA Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. Her var olanın bir ustası vardır.K Fotoğrafım Hüseyin Şaşmaz Bir anne ve baba çoçuğunu yetiştirirlerken kendinde mevcut olan mefhumlarla,fikirlerle yetiştirdigi gibi bende T.C devletinin liseye kadar yetiştirdigi ve sonra avrupaya gidip orada bir on sene kadar hayat ünüversitesini bitirip daha sonra geçmişlerden ibret alarak kendimi sorgulayip nerden geldim,niye yaşiyorum,nereye gidecegim gibi sorularla ve daha sonra beni bir yaradanın olduğunu ve elçisi araciligi ile bize doğru yolun ne olup olmadiğini öğreten bir kılavuz liderliğinde bu hayatimi ikame ettirmemi öğrenip bu yolda yaşamami ikame ettirdiğimi,ikame ettirmeğe çalıştığımı söyleyebilirim.Tabii bu arada şunuda belirteyim itikat etmiş olduğun meselelerde delaleti kati subuti kati olmazi lazim ki hic bir güç seni ikna etmeye çalişmasin.Çünkü insan denen varlik hem etkileyen hem etkilenen varliktir.Sen etkileyen varlik olman lazim.senin yaradaninda bunu böyle istiyor.Simdi, bazen bana soruyorlar (Eski cahiliye doneminde uyusturucu kullaniyordum):sen bunlari nasil biraktin diye.Ki kisinin itikat etmis oldugu akide saglam olursa yapamayacagi hic bir sey yoktur.Yaraticimiz olan Allah soyle diyor.Bir toplum nefislerindekileri degistirmedikce ben o toplumun halini degistirmem.Peki bu nasil olur dersen.OKU... OKU ...OKU...Ve ameline donustur.Selam ve dualarinizlaBu dünyaya geliş gayemiz Allah'ın emirlerine riayet edip imtihanı başarı ile kazanmak olduğundan.Cenabı Allah diyorki,Bir toplum nefislerindekileri değiştirmedikçe ben onların halini değiştirici değilim.O zaman kişilerin nefsindekileri değiştirebilmesi için okumazı lazım.Yine Allah diyorki,Eğer sizler benim uluhiyetimi hakimiyetimi yer yüzüne hakim kılma çalışmalarını yapmazsanız sizin yerinize başka bir toplum getiririm.Bana zor değil.Bu ACIDAN BAKILDIĞINDA İlmi saklamak değil yaymak daha uygun olduğunu gördüğüm için yayınlıyorum.İnşallah Hayırlısı olur.selam ve dualarınızla... Profilimin tamamını görüntüle İSLAM DEVLETİNİN ÖNCELİĞİ Muhammed (S.A.) e inananlar, onunla birlikte hicret edip ilk olarak birlikte savaşanlar, önce Allah'ın şeriatı ile hükmeden bir müslüman devletin kurulması ve şeriatın buyruklarına uyan müslüman toplumun inşası için çalışmışlardı. Ancak bu hususları yerine getirdikten sonradır ki, itaat ve isyan ile ilgili ve teferruat sayılacak konulardaki emri bilmaruf ve nehyi anil münker vazifesini yerine getirmeye başladılar. Hiç bir zaman asıl enerjilerini böyle basit şeyler için harcamadılar. İslâm devleti kurulmadan ve müslüman toplumun yapısı inşa edilmeden önce, çabalarını ancak bütün esasların esası durumunda olan bu temelin inşasına harcadılar. İyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak prensibinin mefhumu da realitelerin icabına göre değerlendirilmelidir.Büyük kötülükler nehyedilmeden ve büyük iyilikler emredilmeden önce ikinci veya üçüncü derecedeki kötülüklere veya iyiliklere geçmek olmaz, ilk islâm cemiyetinin yapısı kurulurken bu husus üzerinde dikkatle durulmuştur. HİLAFET DEVLETİ VE CİHADIN ZAMANI Zira Müslümanlara gerek cihat gerekse kısas me d i n e 'de bir İslam devleti kurulduktan yâni hicretten sonra emrolunmuştur. Daha önce ise Medine halkı ona biat ettiği zaman şöyle buyurmuştur: "Minadaki kâfirlerin üzerine varıp onları öldürmek temayüllerini belirttikleri zaman: "Ben bu şekilde emrolunmadım" karşılığını vermiştir. Medine bir İslam yurdu haline gelince yüce Allah cihadı farz kılmıştır. Simple şablonu. Powered by Blogger. http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2013/12/akide-ideoloji-ve-kitlelesme-baglaminda.html?spref=fb
Senin gönderinden kaydedildi
OKU,ÖĞREN;İSTİKAMETİNİ BELİRLE...: Şeytanla aranızda esaslı bir savaş olduğunu hatırdan...
Yeryüzünde putlaşmak isteyenler vardır. Bunlar insanları kendi hâkimiyetleri altına almak isterler; değer ölçüleri ve kıstaslar kendi taraflarından hazırlanmıştır, kanunlar onlara aittir. Allah’ın koyduğu kanunları bir tarafa iterler. Dine dayalı değer ölçülerini ve kıstasları kabul etmek istemezler. Biliniz ki bunlar insanların şeytanlarıdır. İlhamı öteki şeytanlardan alırlar. Bunlarla savaş şeyhi ula savaş demketir. Şu halde uzun ve çetin savaşın ağırlığını şeytan ve yardımcılarına yöneltmek gerekiyor. Esasen heves ve şehvet duygularıyla şeytana uyup, bilerek veya bilmeyerek kendini ilâh yerine koyanlarla ve bunların meydana getirdiği şer kuvvetlerle uğraşmaya ve savaşmaya koyulan müslüman, ayrı ayrı düşmanlarla değil tek bir düşmanla ciddî ve çetin bir savaşa giriştiğini bilmelidir. Bu savaşı; sinsi programını yürüten eski ve inatçı düşmanına karşı verdiğini müslüman bilir. Bu sebeble cihad kıyamet gününe kadar her yönüyle bütün alanlarda devam edecektir. Bu kıssadan ve — ilerde öğrenileceği gibi — devamından anlaşılan son hakikat; ayıbının ortaya çıkması ve üryan kalması halinde haya etmesinin (utanç duymasının) insanın tabiatında var oluşudur. «Şeytan, ayıb yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı.» «Böylece onların yanılmalarını sağladı. Ağaçtan meyve tatdıklarında kendilerine ayıb yerleri göründü. Cennet yapraklarını üst üste koyub oralarını örtmeye başladılar.» «Ey Ademoğulları ayıb yerlerinizi örterek libasla, sizi süsleyecek elbiseler gönderdik. Takva örtüsü ise bunlardan daha hayırlıdır. Allah’ın bu Ayetleri öğüt almanız içindir.» «Ey Âdemoğullurı, şeytan, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak ana ve babanızı cennetten çıkardığı gibi sizi de şaşırtmasın.» Bu âyetler örtünme meselesinin önemini ve beşer yaratılışındaki engin tesirini göstermektedir. Elbise ve avret mahallerinin örtülmesi, hem insanın süsü, hem de bedeninin ayıb yerlerinin örtüsüdür. Fakat bedenin örtülmesi yetmez. İnsanın bir de ruhu vardır. Bunun da örtüsü takva (Allah korkusu)dur. Aklı selim, gerek ruhî gerekse bedenî ayıbların açığa çıkmasından tiksinir. Örtmek ve kapatmak için çok titizlik gösterir. Bedenleri çıblak, ruhları hayasız, takvâsız, Allah’sız, bırakmak Ve İnsanlığa düşman kılmak için çalışanlar; ağızlarını, kalemlerini, sinema ve diğer yayın vasıtalarını —çeşitli usul ve metodlarla — kullanarak habis emellerini perçinlemek ve böylece «insanı» fıtrî bukletlerinden mahrum bırakmak istiyorlar. Halbuki insanı «insanı insan yapan bu hasletleridir. Onlar, insanı düşmanına yani, şeytana teslim etmek istiyorlar. Esasen bu; siyonizmin korkunç bir'metodudur. Bu metod sayesinde değerlerinden uzak kalan insanlık parçalanacak, anarşi yaygın hale gelecek, zayıf düşen ve çözülen insanlık. Siyonizmin kucağına düşecek... Çıplaklık hayvani bir duygudur. Buna ancak insanlık mertebesinin en alçak basamağına düşmüş olan sözde insanlar temayül edebilirler. Aslında çıplaklığı güzellik olarak değerlendirmek, doğrudan doğruya tabiî zevk duygusunun körelmesinin ifadesidir. Afrikanın göbeğindeki ilkel insanlar da çıplak değiller mi? Bu bölgelere Islam girdiği an yaptığı ilk değişiklik medeniyetin ifadesi olarak çıplaklıkları örtmek oluyor. İlerici ve modern cahiliyet te ise insanlar islamın çekip çıkardığı bataklığa doğru yuvarlanıyorlar. İslâm insanın insanlık hassalarını açığa çıkarıp takviye etmek ve böylece insanlığı kurtarmayı hedef alan İslâmî anlamdaki «medeniyet» seviyesine çıkarmak istiyor insanları. Takvâ ve haya duygularından yoksun insanlığın meydana gelmesi İse — ki; bugün pek çok ağızlar, kalemler, neşir ve propağanda vasıtalarından faydalanarak böyle'bir sonuca varmak için çaba sarfediyorlar - ibtidailiğin hortlaması ve cehalete dönüş demektir. Yoksa şeytanî kuruluşların telkin etmeye çalıştıkları gibi, medeniyet ve ilericilik değildir, · Bağlantı
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
İslam’da Hükümlere Mantık Eklemek Ne Kadar Doğru?
Bu yanlış düşünme metodunu ümmet İslam devleti kurma metodunda da uyguluyor. İslam devleti kurma metodunda da yanlış ve hatalı düşüncelere rastlamaktayız. Hz. Peygamberimiz (sav) İslam devletini kurmak için İslam’ı çevresindeki insanlara anlatmış, belirli bir sayı Müslüman oluştuktan sonra, bir grup halinde İslam davasını taşımaya devam etmiş ve bu yolda Müslümanlarla sadece bir metod üzeri durmuş ve bir metod üzeri İslam devleti kurmayı başarmış. Bu on yıllık bir süreçte ne kadar zorluklar çekseler de Müslümanlar metodlarını bir başka metodla değiştirmemişler. Peki, bizler neden bugün değişik yöntemlerle, metodlarla ve mantığımıza göre hareket etmeyi ve böylece pozitif bir sonuca varmayı bekliyoruz. İncelediğimizde değişik yöntemlerle, metodlarla ve mantığına göre sözde İslam için çalışan adamların pozitif bir sonuca varmadığı gibi sadece menfaatleri için çalıştığını gördük. Hala bazı Müslümanlar bir devlet başkanının Müslümanlara iyilik yaptığını ve Müslümanlar için, İslam için çalıştığını inanmaktalar. Bu sorunun kaynağı Müslümanların, iyi veya kötüyü kendi düşüncelerine ve mantıklarına göre değerlendikleri için. Fakat Müslümanlar Peygamberimiz (sav) hayatına bakmış olsalar ve bunu bir kişinin Müslümanlara iyilik yaptığını zikir etmeden önce “acaba bu şahıs İslam’ın sunduğu çerçeve içerisinde hareket ediyor mu?“ diye sorgulasalar görecekler ki sözde İslam için ümmet için mücadelede bulunan başkanların aslında İslam’a ve ümmete karşı çalışmakta. O sözde İslam için çalışan hocalar, efendiler ve başkanlar Peygamberimiz (sav) gösterdiği yolda gitmemekteler. Allah zalimleri doğru yola iletmeyecektir… Allahu Teala şöyle buyurdu: "Allah kâfirleri ve zalimleri ne bağışlayacak, ne de doğru yola iletecektir. Onların iletilecekleri tek yol cehennem yoludur. Orada ebedi olarak kalacaklardır..." (Nisa Suresi, 168-169) Allah yolunda çaba sarf ederler ise Allah doğru yolu gösterecektir. Allahu Teala şöyle buyurdu: "Bizim uğrumuzda çaba sarf edenleri biz, elbette yollarımıza iletiriz." (Ankebut Suresi, 65) · Bağlantı · Hükümlere mantık eklemek ümmette düşünme metodu haline gelmiş, ancak hükümlerde mantığı kullanmak İslam’a aykırı ve insanların İslam’ı anlamasını engelliyor diyebiliriz. Hükümlerde mantığın hiç bir yeri olmadığına birçok örnek verebiliriz. Ama bu konuya geçmeden önce bir şeyi bilmemiz gerekiyor:
Senin gönderinden kaydedildi
Bütün İslam Dünyası Müşriktir ! (Video)
Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. Her var olanın bir ustası vardır.Kaidesinden yola çıkarsak. Bu kainatta kendi kendine oluşmuş bir şey olmadığına göre o zaman bu kainatıda bir yaratıcı yaratmış dolayısı ile benide.(insanlığı) O zaman bu yaratıcının beni yönlendirmesi ,Kullanma klavuzu vermesi lazım Normal hayatın akışında yaratıcı ile insanlar arasında ki aracıya peygamber denmiş. o zaman en son peygamberlik iddiasında bulunan kişinin getirmiş olduğu kontrata anlaşma şartlarına bakacağız. (Sonuncusu geçerlidir kaidesinden) (Kader) Sonuncusu Muhammed olduğuna göre onun getirdiği kontratda insanlığa bir rest çekiş meydan okuma var. Yoksa, 'Onu Muhammed uydurdu' mu diyorlar? Onlara de ki; 'Eğer doğru söylüyorsanız, Kur'an'a benzer bir sure ortaya getiriniz, bu konuda Allah dışında kimleri yardıma çağırabilecekseniz, çağırınız. Yunus*38 Aradan bin dört yüz yıl geçmiş hala bir ses yok . Peki şimdi yapsınlar şimdi teknik bir çağdayız her şey eloktronik çoğu şeyi harflerin ve rakamların karışımından yapıyor proğram yapıcıları. o zaman kuran ayetlerinide getirsinler.? Allah kainatı elementlerden yarattığı gibi kuranıda harflerin karışımından yaratmıştır. Diyebilir birileri evet bizimde demokrasimiz var. o zaman demokrasiye ve Muhammedin getirdiği şartlara bakılır.Bu insan fıtratına uygunmu diye. örneğin; Mal can ve namuz konusunda kim ne diyor diye. (Şartlar. Eşyadaki özelliklere uygun düşmesi lazım) Dolayısı ile.. Muhammedin getirdiği şartlar insan fıtratına uygun.(ölüm cezası veriyor) Demokrasinin getirdiği şartlar insan fıtratına uygun değil.(Taraf.Aklın üstününden.Hevadan,zenginden) (Halbuki insandaki fıtrat kendisinin olanı kendi isteği dışında bir başkasıyla paylaşmak istemez) olduğu anlaşıldığından fıtrata uygun olan alınır. Dolayısı ile Muhammedin getirmiş olduğu şartlar Yaratıcının gönderdiği şartlar olarak kabül görür. Yaratıcıya ve son peygamberine inanmak vakaya mutabık olur ve Muhammedin getirmiş olduğu şartların bir tanesinin gereği kişi Müslüman olur ve yaratıcının vaadi gereği cenneti kazanmış olur. Kişi bu vaadi elinde tutabilmek için Muhammedin getirmiş olduğu yaratıcının tarifini onaylaması lazım. Yaratıcının kırmızı çizgisi şirktir.(Allah'ın tarifi) (Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah onların uydurdukları noksan sıfatlardan yücedir, münezzehtir.zuhruf*82 O tarifde budur.) Bu olayı bilen şeytan Medya veya diğer yollarla kafir kişinin Allah tarifini onaylattırarak kişiyi Müslümanım diye diye cehennemin bir başka kapısından içeri atıyor. ***************************************************************** "Öyleyse, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım." "Sonra (onların) önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara sokulacağım ve sen, çoklarını şükredenlerden, bulmayacaksın." (Allah) buyurdu: "Haydi, sen, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık. And olsun ki,onlardan sana kim uyarsa, (bilin ki) sizin hepinizden (derleyip) cehennemi dolduracağım." (A'RAF/16-18) Şeytan Müslüman kılıfına bürünüp prof etiketiyle Atv ve flastv gibi kanallarda Nihat hatipoğlu,Cübbeli Ahmet gibi kişiler vasıtasıyla şu Allah tarifini sunuyor eğer sen onların söylemiş olduğu Akideyi benimser ve onaylarsan Kafir oluyor ve ebedi cehenneme gidiyorsun.Her ne kadarda diğer islamın şartlarını yerine getirsende. Ey insanlar, Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın şeytan, sizi Allah'ın affına güvendirerek ayartmasın.Fatır.5 MÜSLÜMANLARIN VE KAFİRLERİN ALLAH TARİFİ,TANIMI..SEN BU TARİFİN NERESİNDESİN? http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fb · Video · Bütün İslam Dünyası Müşriktir ! (Video)
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
huseyin-sasmaz-75 | Dailymotion
huseyin-sasmaz-75's home for videos and live streams on Dailymotion. ·Bağlantı · huseyin-sasmaz-75's home for videos and live streams on Dailymotion.
Senin gönderinden kaydedildi
''Atalar dini'' - İslam ve Hayat
Hükümlere mantık eklemek ümmette düşünme metodu haline gelmiş, ancak hükümlerde mantığı kullanmak İslam’a aykırı ve insanların İslam’ı anlamasını engelliyor diyebiliriz. Hükümlerde mantığın hiç bir yeri olmadığına birçok örnek verebiliriz. Ama bu konuya geçmeden önce bir şeyi bilmemiz gerekiyor: Her madde sınırlı olduğu gibi insan aklının da sınırı vardır. Bu sınırdan ötürü çıkması mümkün değildir. Dinimizde bir şey haram ise, fayda veya zararını bilmesek de onun haram olduğunu kabul edip hükme mantık eklemememiz gerekiyor. Biz hükmün bir zararı olduğu için haram, ya da bir faydası olduğu için helal diyemeyiz. Gusül ve abdest mutlaka maddi kirlerin temizlenmesi içindir denilemez. Bu böyle olsaydı mantıklı düşündüğümüz zaman su olmayınca teyemmüm emredilmezdi. Çünkü teyemmüm dediğimiz zaman toprak temizlemekten ziyade elimizi maddi anlamda kirletir. Oysa Müslümanların gusül ve abdest alması emre uymak içindir. Namaz jimnastik ve vücuda iyi geliyor diye kılınmaz. İyi jimnastik olur diye 3 rekâtlık namazı 4 rekat kılamayız, namaz vücuda iyi geldiği için değil emre uymak için kılınır. Domuz eti, önemli organlarda ağır hastalıklara sebebiyet veriyorsa da domuzun bu sebepten dolayı haram denilemez, hiç zararı tespit edilmese de domuz eti yemek haramdır, Müslümanların domuz eti yememesi emre uymak içindir. Allah koyduğu hükümlere sebep eklemediyse biz kendi mantığımızla sebep eklememiz doğru değildir, Allah’ın koyduğu hükme karşı gelinmez. Allah bizlere serbest olduğumuz bir çerçeve vermiştir onun dışına çıkmamamız ve düşünmememiz gerekir. İslam, insanların Allah’ın varlığına iman edene kadar düşünmeye ve araştırmalarına teşvik eder. Aynısı durum Kur’an için de geçerlidir. Bu durumda İslami algılayana kadar düşünmek, araştırmak ve akla gelen her soruyu sormak mümkündür. Fakat şehadeti getirdikten sonra Allah’ın hükümlerine mantık eklemek ya da Allah’ın koyduğu hükümlerde mantık aramak İslam’dan değildir. Şehadet etmiş olan insan Allaha teslim olması gerekir. Bizler şehadet ettiysek Allah’a teslim olup Allah’ın bize vermiş olduğu çerçeve dışına çıkmamamız gerekir. Ki; Allah’ın varlığına inanan ve Kur'an-ı Kerimi hayat rehberi olarak kabul eden insan huzur bulacaktır ve Allah’ın hükümlerinde mantık araştırması yapmayacaktır. Bu yanlış düşünme metodunu ümmet İslam devleti kurma metodunda da uyguluyor. İslam devleti kurma metodunda da yanlış ve hatalı düşüncelere rastlamaktayız. Hz. Peygamberimiz (sav) İslam devletini kurmak için İslam’ı çevresindeki insanlara anlatmış, belirli bir sayı Müslüman oluştuktan sonra, bir grup halinde İslam davasını taşımaya devam etmiş ve bu yolda Müslümanlarla sadece bir metod üzeri durmuş ve bir metod üzeri İslam devleti kurmayı başarmış. Bu on yıllık bir süreçte ne kadar zorluklar çekseler de Müslümanlar metodlarını bir başka metodla değiştirmemişler. Peki, bizler neden bugün değişik yöntemlerle, metodlarla ve mantığımıza göre hareket etmeyi ve böylece pozitif bir sonuca varmayı bekliyoruz. İncelediğimizde değişik yöntemlerle, metodlarla ve mantığına göre sözde İslam için çalışan adamların pozitif bir sonuca varmadığı gibi sadece menfaatleri için çalıştığını gördük. Hala bazı Müslümanlar bir devlet başkanının Müslümanlara iyilik yaptığını ve Müslümanlar için, İslam için çalıştığını inanmaktalar. Bu sorunun kaynağı Müslümanların, iyi veya kötüyü kendi düşüncelerine ve mantıklarına göre değerlendikleri için. Fakat Müslümanlar Peygamberimiz (sav) hayatına bakmış olsalar ve bunu bir kişinin Müslümanlara iyilik yaptığını zikir etmeden önce “acaba bu şahıs İslam’ın sunduğu çerçeve içerisinde hareket ediyor mu?“ diye sorgulasalar görecekler ki sözde İslam için ümmet için mücadelede bulunan başkanların aslında İslam’a ve ümmete karşı çalışmakta. O sözde İslam için çalışan hocalar, efendiler ve başkanlar Peygamberimiz (sav) gösterdiği yolda gitmemekteler. Allah zalimleri doğru yola iletmeyecektir… Allahu Teala şöyle buyurdu: "Allah kâfirleri ve zalimleri ne bağışlayacak, ne de doğru yola iletecektir. Onların iletilecekleri tek yol cehennem yoludur. Orada ebedi olarak kalacaklardır..." (Nisa Suresi, 168-169) Allah yolunda çaba sarf ederler ise Allah doğru yolu gösterecektir. Allahu Teala şöyle buyurdu: "Bizim uğrumuzda çaba sarf edenleri biz, elbette yollarımıza iletiriz." (Ankebut Suresi, 65) Bu konuda bizler kimin peşinde olmamızı ve kimi desteklememiz gerektiğini bilebilmemiz için ilk önce kendimize şu soruları sormamız gerek olduğunu düşünüyorum: 1) İyi dediğimiz şahıslar, gruplar, partiler İslam’ın bize verdiği çerçeve içeresinde hareket ediyor mu? 2) Şahısların, grupların, partilerin yaptıkları iş ve attıkları adımlar, faaliyetleri kimin için avantajlı ve kim bundan faydalanıyor? 3) Şahısların, grupların, partilerin yaptıkları faaliyetlerinde uyguladıkları yöntemleri ve metodları değişti mı? Kardeşiniz Abdullah Can · Bağlantı · Atalarını bahane ederek hevâlarına (nefs-i emmarelerine) uygun bir hayat yaşayanların mantığı ile günümüzdeki resmî ideolojinin dayandığı mantık arasında bir fark yoktur. Hesap gününe hazırlanan müminlerin, atalar dininin mensuplarına muhalefet etmeleri, alkıştan ve ıslık çalmaktan uzak durmaları za…
Senin gönderinden kaydedildi
Raşidi HİLÂFET için çalışanlar NEREYE ULAŞTILAR
RAŞİDİ HİLAFET DEVLETİNİ İKAME ÇALIŞMASINA...Hizb Ut Tahrir´den ümmete cagri!! https://www.youtube.com/watch?v=2ehCceyP_38&list=PLr342JFErS76u5CDh7Yq5gADyDiArjk1M&feature=share&index=63 İslam Devleti Takiyyuddin en Nebhani 050 islam devleti nasil kurulur https://www.youtube.com/watch?v=kKGIGMtgKkM&feature=share&list=PLr342JFErS76u5CDh7Yq5gADyDiArjk1M&index=51 İslam Devleti Takiyyuddin en Nebhani 048 islam devletinin yeniden kurulmasi farzdir https://www.youtube.com/watch?v=0h8Sy3DzJuk&list=PLr342JFErS76u5CDh7Yq5gADyDiArjk1M&feature=share&index=49 CİHADIN İSLAMDAKİ YERİ,KONUMU https://www.youtube.com/watch?v=AkRAmUun9A0&list=PLr342JFErS76u5CDh7Yq5gADyDiArjk1M&feature=share&index=61 https://www.youtube.com/watch?v=lRGAxG5nkU0 · Video ·Raşid-i Hilafet'in kurulması için çalışan Hizb-ut Tahrir'in hangi noktaya ulaştığını gösteren etkili bir video...
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Vimeo: Watch, upload, and share HD and 4K videos with no ads
Join the web’s most supportive community of creators and get high-quality tools for hosting, sharing, and streaming videos in gorgeous HD and 4K with no ads. · Yer · Join the web’s most supportive community of creators and get high-quality tools for hosting, sharing, and streaming videos in gorgeous HD and 4K with no ads.
Senin gönderinden kaydedildi
Hüseyin Şaşmaz
Tüm Müslümanları Yeniden Râşidî Hilâfet'i Kurmaya Dâvet Eder İslâm'dan biraz haberi olan herkes bilir ki Hilâfet, İslâm'ın en azîm farzıdır, hatta âlimler on... · Bağlantı · Tüm Müslümanları Yeniden Râşidî Hilâfet'i Kurmaya Dâvet Eder İslâm'dan biraz haberi olan herkes bilir ki Hilâfet, İslâm'ın en azîm farzıdır, hatta âlimler on...
Senin gönderinden kaydedildi
İslam Devleti Takiyyuddin en Nebhani 050 islam devleti nasil kurulur
İslam Devleti Takiyyuddin en Nebhani 050 islam devleti nasil kurulur ·Bağlantı · islam devleti nasil kurulur
Senin gönderinden kaydedildi
Hizb Ut Tahrir´den ümmete cagri!!
Hizb Ut Tahrir'den ümmete cagri !! · Bağlantı · Hizb Ut Tahrir´den ümmete cagri!!
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
ŞEYTANIN ÖNCELİKLİ PLANLARINDANDIR.
ŞEYTANIN ÖNCELİKLİ PLANLARINDANDIR. Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. Her var olanın bir ustası vardır.Kaidesinden yola çıkarsak. Bu kainatta kendi kendine oluşmuş bir şey olmadığına göre o zaman bu kainatıda bir yaratıcı yaratmış dolayısı ile benide.(insanlığı) O zaman bu yaratıcının beni yönlendirmesi ,Kullanma klavuzu vermesi lazım Normal hayatın akışında yaratıcı ile insanlar arasında ki aracıya peygamber denmiş. o zaman en son peygamberlik iddiasında bulunan kişinin getirmiş olduğu kontrata anlaşma şartlarına bakacağız. (Sonuncusu geçerlidir kaidesinden) (Kader) Sonuncusu Muhammed olduğuna göre onun getirdiği kontratda insanlığa bir rest çekiş meydan okuma var. Yoksa, 'Onu Muhammed uydurdu' mu diyorlar? Onlara de ki; 'Eğer doğru söylüyorsanız, Kur'an'a benzer bir sure ortaya getiriniz, bu konuda Allah dışında kimleri yardıma çağırabilecekseniz, çağırınız. Yunus*38 Aradan bin dört yüz yıl geçmiş hala bir ses yok . Peki şimdi yapsınlar şimdi teknik bir çağdayız her şey eloktronik çoğu şeyi harflerin ve rakamların karışımından yapıyor proğram yapıcıları. o zaman kuran ayetlerinide getirsinler.? Allah kainatı elementlerden yarattığı gibi kuranıda harflerin karışımından yaratmıştır. Diyebilir birileri evet bizimde demokrasimiz var. o zaman demokrasiye ve Muhammedin getirdiği şartlara bakılır.Bu insan fıtratına uygunmu diye. örneğin; Mal can ve namuz konusunda kim ne diyor diye. (Şartlar. Eşyadaki özelliklere uygun düşmesi lazım) Dolayısı ile.. Muhammedin getirdiği şartlar insan fıtratına uygun.(ölüm cezası veriyor) Demokrasinin getirdiği şartlar insan fıtratına uygun değil.(Taraf.Aklın üstününden.Hevadan,zenginden) (Halbuki insandaki fıtrat kendisinin olanı kendi isteği dışında bir başkasıyla paylaşmak istemez) olduğu anlaşıldığından fıtrata uygun olan alınır. Dolayısı ile Muhammedin getirmiş olduğu şartlar Yaratıcının gönderdiği şartlar olarak kabül görür. Yaratıcıya ve son peygamberine inanmak vakaya mutabık olur ve Muhammedin getirmiş olduğu şartların bir tanesinin gereği kişi Müslüman olur ve yaratıcının vaadi gereği cenneti kazanmış olur. Kişi bu vaadi elinde tutabilmek için Muhammedin getirmiş olduğu yaratıcının tarifini onaylaması lazım. Yaratıcının kırmızı çizgisi şirktir.(Allah'ın tarifi) (Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah onların uydurdukları noksan sıfatlardan yücedir, münezzehtir.zuhruf*82 O tarifde budur.) Bu olayı bilen şeytan Medya veya diğer yollarla kafir kişinin Allah tarifini onaylattırarak kişiyi Müslümanım diye diye cehennemin bir başka kapısından içeri atıyor. ***************************************************************** "Öyleyse, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım." "Sonra (onların) önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara sokulacağım ve sen, çoklarını şükredenlerden, bulmayacaksın." (Allah) buyurdu: "Haydi, sen, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık. And olsun ki,onlardan sana kim uyarsa, (bilin ki) sizin hepinizden (derleyip) cehennemi dolduracağım." (A'RAF/16-18) Şeytan Müslüman kılıfına bürünüp prof etiketiyle Atv ve flastv gibi kanallarda Nihat hatipoğlu,Cübbeli Ahmet gibi kişiler vasıtasıyla şu Allah tarifini sunuyor eğer sen onların söylemiş olduğu Akideyi benimser ve onaylarsan Kafir oluyor ve ebedi cehenneme gidiyorsun.Her ne kadarda diğer islamın şartlarını yerine getirsende. Ey insanlar, Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın şeytan, sizi Allah'ın affına güvendirerek ayartmasın.Fatır.5 MÜSLÜMANLARIN VE KAFİRLERİN ALLAH TARİFİ,TANIMI..SEN BU TARİFİN NERESİNDESİN? http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fb · Video · ŞEYTANIN ÖNCELİKLİ PLANLARINDANDIR. Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. Her var olanın bir ustası vardır.Kaidesinden yola çıkarsak. Bu kainatta kendi kendine oluşmuş bir şey olmadığına göre o zaman bu kainatıda bir yaratıcı yaratmış dolayısı ile benide.(insanlığı) O zaman bu yaratıcının beni yönlendirmesi ,Kullanma klavuzu vermesi lazım Normal hayatın akışında yaratıcı ile insanlar arasında ki aracıya peygamber denmiş. o zaman en son peygamberlik iddiasında bulunan kişinin getirmiş olduğu kontrata anlaşma şartlarına bakacağız. (Sonuncusu geçerlidir kaidesinden) (Kader) Sonuncusu Muhammed olduğuna göre onun getirdiği kontratda insanlığa bir rest çekiş meydan okuma var. Yoksa, 'Onu Muhammed uydurdu' mu diyorlar? Onlara de ki; 'Eğer doğru söylüyorsanız, Kur'an'a benzer bir sure ortaya getiriniz, bu konuda Allah dışında kimleri yardıma çağırabilecekseniz, çağırınız. Yunus*38 Aradan bin dört yüz yıl geçmiş hala bir ses yok . Peki şimdi yapsınlar şimdi teknik bir çağdayız her şey eloktronik çoğu şeyi harflerin ve rakamların karışımından yapıyor proğram yapıcıları. o zaman kuran ayetlerinide getirsinler.? Allah kainatı elementlerden yarattığı gibi kuranıda harflerin karışımından yaratmıştır. Diyebilir birileri evet bizimde demokrasimiz var. o zaman demokrasiye ve Muhammedin getirdiği şartlara bakılır.Bu insan fıtratına uygunmu diye. örneğin; Mal can ve namuz konusunda kim ne diyor diye. (Şartlar. Eşyadaki özelliklere uygun düşmesi lazım) Dolayısı ile.. Muhammedin getirdiği şartlar insan fıtratına uygun.(ölüm cezası veriyor) Demokrasinin getirdiği şartlar insan fıtratına uygun değil.(Taraf.Aklın üstününden.Hevadan,zenginden) (Halbuki insandaki fıtrat kendisinin olanı kendi isteği dışında bir başkasıyla paylaşmak istemez) olduğu anlaşıldığından fıtrata uygun olan alınır. Dolayısı ile Muhammedin getirmiş olduğu şartlar Yaratıcının gönderdiği şartlar olarak kabül görür. Yaratıcıya ve son peygamberine inanmak vakaya mutabık olur ve Muhammedin getirmiş olduğu şartların bir tanesinin gereği kişi Müslüman olur ve yaratıcının vaadi gereği cenneti kazanmış olur. Kişi bu vaadi elinde tutabilmek için Muhammedin getirmiş olduğu yaratıcının tarifini onaylaması lazım. Yaratıcının kırmızı çizgisi şirktir.(Allah'ın tarifi) (Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah onların uydurdukları noksan sıfatlardan yücedir, münezzehtir.zuhruf*82 O tarifde budur.) Bu olayı bilen şeytan Medya veya diğer yollarla kafir kişinin Allah tarifini onaylattırarak kişiyi Müslümanım diye diye cehennemin bir başka kapısından içeri atıyor. ***************************************************************** "Öyleyse, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım." "Sonra (onların) önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara sokulacağım ve sen, çoklarını şükredenlerden, bulmayacaksın." (Allah) buyurdu: "Haydi, sen, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık. And olsun ki,onlardan sana kim uyarsa, (bilin ki) sizin hepinizden (derleyip) cehennemi dolduracağım." (A'RAF/16-18) Şeytan Müslüman kılıfına bürünüp prof etiketiyle Atv ve flastv gibi kanallarda Nihat hatipoğlu,Cübbeli Ahmet gibi kişiler vasıtasıyla şu Allah tarifini sunuyor eğer sen onların söylemiş olduğu Akideyi benimser ve onaylarsan Kafir oluyor ve ebedi cehenneme gidiyorsun.Her ne kadarda diğer islamın şartlarını yerine getirsende. Ey insanlar, Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın şeytan, sizi Allah'ın affına güvendirerek ayartmasın.Fatır.5 MÜSLÜMANLARIN VE KAFİRLERİN ALLAH TARİFİ,TANIMI..SEN BU TARİFİN NERESİNDESİN? http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fb
Senin gönderinden kaydedildi
ÖNEMLİ OLAYLAR: Hepiniz aynı Şeytanın avaneleri...Kiminiz bilinçli kiminiz bilinçsiz..
Hepiniz aynı Şeytanın avaneleri...Kiminiz bilinçli kiminiz bilinçsiz.. · Bağlantı
Senin gönderinden kaydedildi
Hollanda Bakanı Geert Wilders TÜRK halkına sert mesajı
Benimde sana mesajım var Geert Wilders . Sen ve ötekileştirmekte olduğunuz İslam (Ataların dini) hepiniz Şeytanın avanelerisiniz. Onun için Seni ve Tüm insanlığı Allah'ın Dinine davet ediyorum. Ölçümüsde eşyadaki özellik olsun. Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. Her var olanın bir ustası vardır.Kaidesinden yola çıkarsak. Bu kainatta kendi kendine oluşmuş bir şey olmadığına göre o zaman bu kainatıda bir yaratıcı yaratmış dolayısı ile benide.(insanlığı) O zaman bu yaratıcının beni yönlendirmesi ,Kullanma klavuzu vermesi lazım Normal hayatın akışında yaratıcı ile insanlar arasında ki aracıya peygamber denmiş. o zaman en son peygamberlik iddiasında bulunan kişinin getirmiş olduğu kontrata anlaşma şartlarına bakacağız. (Sonuncusu geçerlidir kaidesinden) (Kader) Sonuncusu Muhammed olduğuna göre onun getirdiği kontratda insanlığa bir rest çekiş meydan okuma var. Yoksa, 'Onu Muhammed uydurdu' mu diyorlar? Onlara de ki; 'Eğer doğru söylüyorsanız, Kur'an'a benzer bir sure ortaya getiriniz, bu konuda Allah dışında kimleri yardıma çağırabilecekseniz, çağırınız. Yunus*38 Aradan bin dört yüz yıl geçmiş hala bir ses yok . Peki şimdi yapsınlar şimdi teknik bir çağdayız her şey eloktronik çoğu şeyi harflerin ve rakamların karışımından yapıyor proğram yapıcıları. o zaman kuran ayetlerinide getirsinler.? Allah kainatı elementlerden yarattığı gibi kuranıda harflerin karışımından yaratmıştır. Diyebilir birileri evet bizimde demokrasimiz var. o zaman demokrasiye ve Muhammedin getirdiği şartlara bakılır.Bu insan fıtratına uygunmu diye. örneğin; Mal can ve namuz konusunda kim ne diyor diye. (Şartlar. Eşyadaki özelliklere uygun düşmesi lazım) Dolayısı ile.. Muhammedin getirdiği şartlar insan fıtratına uygun.(ölüm cezası veriyor) Demokrasinin getirdiği şartlar insan fıtratına uygun değil.(Taraf.Aklın üstününden.Hevadan,zenginden) (Halbuki insandaki fıtrat kendisinin olanı kendi isteği dışında bir başkasıyla paylaşmak istemez) olduğu anlaşıldığından fıtrata uygun olan alınır. Dolayısı ile Muhammedin getirmiş olduğu şartlar Yaratıcının gönderdiği şartlar olarak kabül görür. Yaratıcıya ve son peygamberine inanmak vakaya mutabık olur ve Muhammedin getirmiş olduğu şartların bir tanesinin gereği kişi Müslüman olur ve yaratıcının vaadi gereği cenneti kazanmış olur. Kişi bu vaadi elinde tutabilmek için Muhammedin getirmiş olduğu yaratıcının tarifini onaylaması lazım. Yaratıcının kırmızı çizgisi şirktir.(Allah'ın tarifi) (Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah onların uydurdukları noksan sıfatlardan yücedir, münezzehtir.zuhruf*82 O tarifde budur.) Bu olayı bilen şeytan Medya veya diğer yollarla kafir kişinin Allah tarifini onaylattırarak kişiyi Müslümanım diye diye cehennemin bir başka kapısından içeri atıyor. ***************************************************************** "Öyleyse, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım." "Sonra (onların) önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara sokulacağım ve sen, çoklarını şükredenlerden, bulmayacaksın." (Allah) buyurdu: "Haydi, sen, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık. And olsun ki,onlardan sana kim uyarsa, (bilin ki) sizin hepinizden (derleyip) cehennemi dolduracağım." (A'RAF/16-18) Şeytan Müslüman kılıfına bürünüp prof etiketiyle Atv ve flastv gibi kanallarda Nihat hatipoğlu,Cübbeli Ahmet gibi kişiler vasıtasıyla şu Allah tarifini sunuyor eğer sen onların söylemiş olduğu Akideyi benimser ve onaylarsan Kafir oluyor ve ebedi cehenneme gidiyorsun.Her ne kadarda diğer islamın şartlarını yerine getirsende. Ey insanlar, Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın şeytan, sizi Allah'ın affına güvendirerek ayartmasın.Fatır.5 MÜSLÜMANLARIN VE KAFİRLERİN ALLAH TARİFİ,TANIMI..SEN BU TARİFİN NERESİNDESİN? http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fb · Video · Hollanda Bakanı Geert Wilders TÜRK halkına sert mesajı
Senin gönderinden kaydedildi
Allah var mi?Ateist'in Muslumanlar'a Cevaplari ve Sorulari
BU GÜN TÜRKİYE DE YAŞAYANLARIN EZİCİ ÇOĞUNLUĞU KAVRAM KARGAŞASI YAŞAMAKTADIR.YAŞATILMAKTADIR. ARAŞTIRAN BAKAN AZDIR. ONUN İÇİNDE BU MİLLET PERİŞANLIK ÇEKMEKTEDİR. Kim iyi bir iş yaparsa faydası kendisinedir ve kim kötülük yaparsa zararı kendisinedir. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.Casiye-15 Herhangi bir toplum tutumunu değiştirmedikçe Allah onun konumunu değiştirmez.rad-11 http://huseyinsas.blogspot.nl/2013/12/aklima-takilanlar.html · Video ·https://www.facebook.com/ateizmdernegi https://www.ateizmdernegi.org Yorumlara dokunmayacagim ama kimseye de cevap vermeyecegim. Begenen arkadaslar lutfen ce...
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
"...O GÜN İNSAN KAÇACAK YER NERESİDİR DİYE SORAR..." Kıyamet Süresi'nin Kalpleri ürpertecek görsel meali !
"...O GÜN İNSAN KAÇACAK YER NERESİDİR DİYE SORAR..." Kıyamet Süresi'nin Kalpleri ürpertecek görsel meali ! · Video · "...O GÜN İNSAN KAÇACAK YER NERESİDİR DİYE SORAR..." Kıyamet Süresi'nin Kalpleri ürpertecek görsel meali !
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
BAKIŞ AÇISI..
BAKIŞ AÇISI.. Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. Her var olanın bir ustası vardır.Kaidesinden yola çıkarsak. Bu kainatta kendi kendine oluşmuş bir şey olmadığına göre o zaman bu kainatıda bir yaratıcı yaratmış dolayısı ile benide.(insanlığı) O zaman bu yaratıcının beni yönlendirmesi ,Kullanma klavuzu vermesi lazım Normal hayatın akışında yaratıcı ile insanlar arasında ki aracıya peygamber denmiş. o zaman en son peygamberlik iddiasında bulunan kişinin getirmiş olduğu kontrata anlaşma şartlarına bakacağız. (Sonuncusu geçerlidir kaidesinden) (Kader) Sonuncusu Muhammed olduğuna göre onun getirdiği kontratda insanlığa bir rest çekiş meydan okuma var. Yoksa, 'Onu Muhammed uydurdu' mu diyorlar? Onlara de ki; 'Eğer doğru söylüyorsanız, Kur'an'a benzer bir sure ortaya getiriniz, bu konuda Allah dışında kimleri yardıma çağırabilecekseniz, çağırınız. Yunus*38 Aradan bin dört yüz yıl geçmiş hala bir ses yok . Peki şimdi yapsınlar şimdi teknik bir çağdayız her şey eloktronik çoğu şeyi harflerin ve rakamların karışımından yapıyor proğram yapıcıları. o zaman kuran ayetlerinide getirsinler.? Allah kainatı elementlerden yarattığı gibi kuranıda harflerin karışımından yaratmıştır. Diyebilir birileri evet bizimde demokrasimiz var. o zaman demokrasiye ve Muhammedin getirdiği şartlara bakılır.Bu insan fıtratına uygunmu diye. örneğin; Mal can ve namuz konusunda kim ne diyor diye. (Şartlar. Eşyadaki özelliklere uygun düşmesi lazım) Dolayısı ile.. Muhammedin getirdiği şartlar insan fıtratına uygun.(ölüm cezası veriyor) Demokrasinin getirdiği şartlar insan fıtratına uygun değil.(Taraf.Aklın üstününden.Hevadan,zenginden) (Halbuki insandaki fıtrat kendisinin olanı kendi isteği dışında bir başkasıyla paylaşmak istemez) olduğu anlaşıldığından fıtrata uygun olan alınır. Dolayısı ile Muhammedin getirmiş olduğu şartlar Yaratıcının gönderdiği şartlar olarak kabül görür. Yaratıcıya ve son peygamberine inanmak vakaya mutabık olur ve Muhammedin getirmiş olduğu şartların bir tanesinin gereği kişi Müslüman olur ve yaratıcının vaadi gereği cenneti kazanmış olur. Kişi bu vaadi elinde tutabilmek için Muhammedin getirmiş olduğu yaratıcının tarifini onaylaması lazım. Yaratıcının kırmızı çizgisi şirktir.(Allah'ın tarifi) (Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah onların uydurdukları noksan sıfatlardan yücedir, münezzehtir.zuhruf*82 O tarifde budur.) Bu olayı bilen şeytan Medya veya diğer yollarla kafir kişinin Allah tarifini onaylattırarak kişiyi Müslümanım diye diye cehennemin bir başka kapısından içeri atıyor. ***************************************************************** "Öyleyse, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım." "Sonra (onların) önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara sokulacağım ve sen, çoklarını şükredenlerden, bulmayacaksın." (Allah) buyurdu: "Haydi, sen, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık. And olsun ki,onlardan sana kim uyarsa, (bilin ki) sizin hepinizden (derleyip) cehennemi dolduracağım." (A'RAF/16-18) Şeytan Müslüman kılıfına bürünüp prof etiketiyle Atv ve flastv gibi kanallarda Nihat hatipoğlu,Cübbeli Ahmet gibi kişiler vasıtasıyla şu Allah tarifini sunuyor eğer sen onların söylemiş olduğu Akideyi benimser ve onaylarsan Kafir oluyor ve ebedi cehenneme gidiyorsun.Her ne kadarda diğer islamın şartlarını yerine getirsende. Ey insanlar, Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın şeytan, sizi Allah'ın affına güvendirerek ayartmasın.Fatır.5 MÜSLÜMANLARIN VE KAFİRLERİN ALLAH TARİFİ,TANIMI..SEN BU TARİFİN NERESİNDESİN? http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fb · Video · BAKIŞ AÇISI.. Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. Her var olanın bir ustası vardır.Kaidesinden yola çıkarsak. Bu kainatta kendi kendine oluşmuş bir şey olmadığına göre o zaman bu kainatıda bir yaratıcı yaratmış dolayısı ile benide.(insanlığı) O zaman bu yaratıcının beni yönlendirmesi ,Kullanma klavuzu vermesi lazım Normal hayatın akışında yaratıcı ile insanlar arasında ki aracıya peygamber denmiş. o zaman en son peygamberlik iddiasında bulunan kişinin getirmiş olduğu kontrata anlaşma şartlarına bakacağız. (Sonuncusu geçerlidir kaidesinden) (Kader) Sonuncusu Muhammed olduğuna göre onun getirdiği kontratda insanlığa bir rest çekiş meydan okuma var. Yoksa, 'Onu Muhammed uydurdu' mu diyorlar? Onlara de ki; 'Eğer doğru söylüyorsanız, Kur'an'a benzer bir sure ortaya getiriniz, bu konuda Allah dışında kimleri yardıma çağırabilecekseniz, çağırınız. Yunus*38 Aradan bin dört yüz yıl geçmiş hala bir ses yok . Peki şimdi yapsınlar şimdi teknik bir çağdayız her şey eloktronik çoğu şeyi harflerin ve rakamların karışımından yapıyor proğram yapıcıları. o zaman kuran ayetlerinide getirsinler.? Allah kainatı elementlerden yarattığı gibi kuranıda harflerin karışımından yaratmıştır. Diyebilir birileri evet bizimde demokrasimiz var. o zaman demokrasiye ve Muhammedin getirdiği şartlara bakılır.Bu insan fıtratına uygunmu diye. örneğin; Mal can ve namuz konusunda kim ne diyor diye. (Şartlar. Eşyadaki özelliklere uygun düşmesi lazım) Dolayısı ile.. Muhammedin getirdiği şartlar insan fıtratına uygun.(ölüm cezası veriyor) Demokrasinin getirdiği şartlar insan fıtratına uygun değil.(Taraf.Aklın üstününden.Hevadan,zenginden) (Halbuki insandaki fıtrat kendisinin olanı kendi isteği dışında bir başkasıyla paylaşmak istemez) olduğu anlaşıldığından fıtrata uygun olan alınır. Dolayısı ile Muhammedin getirmiş olduğu şartlar Yaratıcının gönderdiği şartlar olarak kabül görür. Yaratıcıya ve son peygamberine inanmak vakaya mutabık olur ve Muhammedin getirmiş olduğu şartların bir tanesinin gereği kişi Müslüman olur ve yaratıcının vaadi gereği cenneti kazanmış olur. Kişi bu vaadi elinde tutabilmek için Muhammedin getirmiş olduğu yaratıcının tarifini onaylaması lazım. Yaratıcının kırmızı çizgisi şirktir.(Allah'ın tarifi) (Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah onların uydurdukları noksan sıfatlardan yücedir, münezzehtir.zuhruf*82 O tarifde budur.) Bu olayı bilen şeytan Medya veya diğer yollarla kafir kişinin Allah tarifini onaylattırarak kişiyi Müslümanım diye diye cehennemin bir başka kapısından içeri atıyor. ***************************************************************** "Öyleyse, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım." "Sonra (onların) önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara sokulacağım ve sen, çoklarını şükredenlerden, bulmayacaksın." (Allah) buyurdu: "Haydi, sen, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık. And olsun ki,onlardan sana kim uyarsa, (bilin ki) sizin hepinizden (derleyip) cehennemi dolduracağım." (A'RAF/16-18) Şeytan Müslüman kılıfına bürünüp prof etiketiyle Atv ve flastv gibi kanallarda Nihat hatipoğlu,Cübbeli Ahmet gibi kişiler vasıtasıyla şu Allah tarifini sunuyor eğer sen onların söylemiş olduğu Akideyi benimser ve onaylarsan Kafir oluyor ve ebedi cehenneme gidiyorsun.Her ne kadarda diğer islamın şartlarını yerine getirsende. Ey insanlar, Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın şeytan, sizi Allah'ın affına güvendirerek ayartmasın.Fatır.5 MÜSLÜMANLARIN VE KAFİRLERİN ALLAH TARİFİ,TANIMI..SEN BU TARİFİN NERESİNDESİN? http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fb
Senin gönderinden kaydedildi
BİR İNSANIN BU DÜNYAYA GELİŞ GAYESİ İÇİN TAKİP EDECEĞİ İSTİKAMET. - Dailymotion Video
BİR İNSANIN BU DÜNYAYA GELİŞ GAYESİ İÇİN TAKİP EDECEĞİ İSTİKAMET. Beşeri ideolojiler ise, tıpkı maddenin vakıasını ve maddenin asli unsurlarının insanın gündelik işlerini kolaylaştırıcı yönünü inceleyen beşeri bilimler gibi deneme-yanılma yöntemiyle tecrübe edilerek değişime ve dönüşüme uğra(til)maları sözkonusudur. Aslında burada yapılan hata, insanın maddeye kıyas edilmesidir ********************************* İdeolojinin istilahi/kavramsal anlamı, kendisinden nizamların çıktığı aklî akidedir. Bu Akide ise İnsan, Hayat ve Kâinat hakkında, Dünya hayatının öncesi ile sonrası hakkında ve Dünya hayatının öncesi ile sonrasının birbiri ile olan alâkası hakkında insanın zihninde mevcut olan temel sorulara (büyük düğüme) ilişkin akla kanaat getirici, fıtrata uygun ve kalbe güven verici cevaplar vermek zorundadır. http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2013/12/akide-ideoloji-ve-kitlelesme-baglaminda.html?spref=fb Bu yazıları ve videoları tercüme ettirin ve dinleyin. Sonra ahiretteki mahkemede ben duymadım deme. Bak ben size anlatıyorum anlatmadılar filan deme..! https://www.youtube.com/watch?v=Ji14QI0aj18 http://youtu.be/iCyCXRJrFFA http://youtu.be/gQUV4OyvQjI http://youtu.be/W5P0oZytD6A ************************************************************* «Akıl ve fikir sahibi hiçbir kimse düşünür veya inanır mı ki http://seyyitkutubtefsiri.blogspot.nl/2016/05/ne-kadar-derin-dusunursek-dusunelim.html · Bağlantı · BİR İNSANIN BU DÜNYAYA GELİŞ GAYESİ İÇİN TAKİP EDECEĞİ İSTİKAMET. Beşeri ideolojiler ise, tıpkı maddenin vakıasını ve maddenin asli unsurlarının insanın gündelik işlerini kolaylaştırıcı yönünü inceleyen beşeri bilimler gibi deneme-yanılma yöntemiyle tecrübe edilerek değişime ve dönüşüme uğra(til)maları sözkonusudur. Aslında burada yapılan hata, insanın maddeye kıyas edilmesidir ********************************* İdeolojinin istilahi/kavramsal anlamı, kendisinden nizamların çıktığı aklî akidedir. Bu Akide ise İnsan, Hayat ve Kâinat hakkında, Dünya hayatının öncesi ile sonrası hakkında ve Dünya hayatının öncesi ile sonrasının birbiri ile olan alâkası hakkında insanın zihninde mevcut olan temel sorulara (büyük düğüme) ilişkin akla kanaat getirici, fıtrata uygun ve kalbe güven verici cevaplar vermek zorundadır. http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2013/12/akide-ideoloji-ve-kitlelesme-baglaminda.html?spref=fb Bu yazıları ve videoları tercüme ettirin ve dinleyin. Sonra ahiretteki mahkemede ben duymadım deme. Bak ben size anlatıyorum anlatmadılar filan deme..! https://www.youtube.com/watch?v=Ji14QI0aj18 http://youtu.be/iCyCXRJrFFA http://youtu.be/gQUV4OyvQjI http://youtu.be/W5P0oZytD6A ************************************************************* «Akıl ve fikir sahibi hiçbir kimse düşünür veya inanır mı ki http://seyyitkutubtefsiri.blogspot.nl/2016/05/ne-kadar-derin-dusunursek-dusunelim.html
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
ŞEYTAN, İNSAN VE MÜSLÜMAN KILIĞINA GİREBİLİR....2 - Dailymotion Video
Bir zamanlar gerek Allah’ın Kitab’ına ve âyetlerine inanan müslümanlar, gerekse haçlı ve siyonist kitap ehlinin, hükmüne baş vurduğu Allah Kitab’ından başka kitapların bulunmadığı bir yerde... İşte bütün bu hareketlerin gerisinde, bu nevi çirkin gaye ve hedeflerin arkasında kurulacak her türlü nizam ve idarelerin arka plânında siyonistler ve haçlıların teşkil ettiği ehil kitap topluluğu yer almaktadır. http://seyyitkutubtefsiri.blogspot.nl/2016/05/bir-zamanlar-gerek-allahn-kitabna-ve.html https://www.dailymotion.com/video/x3cdngb_seytan-insan-ve-musluman-kiligina-girebilir-2_videogames · Bağlantı · ŞEYTAN, İNSAN VE MÜSLÜMAN KILIĞINA GİREBİLİR.... DEMOKRASİ KÜFÜR NİZAMIDIR ONU ALMAK, TATBİK ETMEK VE ONA DAVET ETMEK HARAMDIR "Ey iman edenler ! Allah'a itaat edin. Resule ve sizden olan emir (yönetim) sahiplerine de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, onu Allah'a ve Resul'e götürün. Allah'a ve Ahiret'e iman ediyorsanız, bu hem hayırlı hem de netice bakımından daha iyidir. • Sana indirilene ve senden önce indirilene inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Zira tağutla (Allah'ın şeriatı dışındaki hükümlerle) muhakeme olmak istiyorlar. Halbuki onu inkâr etmeleriyle emr olunmuşlardı. şeytan ise onları büsbütün saptırmak istiyor. • Onlara; Allah'ın indirdiğine ve Resul'e (yani İslâm şeriatı'na) gelin, denildiği zaman münafıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün. • (Nisa : 59,60,61) http://islamdevleti.info/kitaplar/demokrasi/index.htm Mefhumlar; zihinde vakıası idrak edilebilen manalardır. http://huseyinsas.blogspot.nl/2015/11/mefhumlar-zihinde-vakas-idrak_12.html?spref=fb
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
İSLAM DÜŞMANLARI: KADİM ŞİRK FELSEFESİ: TASAVVUF
Bu âyetlere göre İbn-i Arâbi’nin felsefesi beş para etmez bir zırvalık olarak damgalanır. Yine Celâleddin Rûmi’den (câhillikle “Mevlâna” denilen kişi) bir örnek verelim: Ahmet Eflâki’nin (Mevlana’nın öğrencisi ve Ariflerin Menkıbeleri kitabının yazarı H.G.) anlattığına göre Şems, Kimyâ Hâtun adlı bir câriye ile Celâleddin Rûmi tarafından nikâhlanır. Bir-gün Celâleddin Rûmi Şems’in ziyâretine gider, içeri girince Kimyâ Hatun’la sevişmekte olduğunu görür. Hemen dışarı çıkar. Biraz bekledikten sonra içeri girer. Yanında kimseyi göremez. Bunun üzerine Celâleddin Rûmi, Şems’e yanındakinin nereye gittiğini sorar. Şems şöyle cevap verir: “O senin gördüğün Cenâb-ı Allah idi. Cenâb-ı Allah’ın ne kadar sevgili bir kuluyum ki Kimyâ Hâtun sûretinde bana geldi” der. Şerefsizliğe pik yaptıran bu sözü büyük bir câhillikle, sapık bir hûşû ile söyleyenlere ve dinleyenlere yazıklar olsun!. Yine derler ki: Mürid, Mürşidini, karısının üstünde iken, ikisi de çırılçıplak olarak yakalasa, o mürid şöyle düşünmelidir: “Bu gördüğüm zâhirde belki böyledir ama bâtında gördüğüm gibi değildir. Bu nedenle mürşidime yanlış zanda bulunmamalıyım. Mürşidim sürekli bâtıni âlemlerde gezdiğinden ve kim-bilir hangi mânevi hâllerde olduğundan J, şu gördüğüm şey zâhiri ve aldatıcıdır ve hak değildir. Bu nedenle şeytanın zâhiri görünüş olarak beni ayartmasına kanmamalıyım ve gördüğümden etkilenmeyip hayra yormalıyım”. İşte insanları böyle aptallaştırıp sömürüyorlar. Len ahmak! “Şeyh-efendi” dediğin o şerefsiz, senin karıyı kafaya almış ve zînâ yapıyor ve birazdan da iş nihâyete erecek. Ne bâtınından-zâhirinden bahsediyorsun sen. Git de nâmusuna el uzatan o şerefsizi gebert!. İslâm adına kayda-değer tek bir eser bile vermemiş olan Celâleddin Rûmi, Kur’ân’da yine sâdece Kur’ân için söylenmiş ve Kur’ân’ı öven ve tanıtan ifâdeleri, şirk kitabı olan Mesnevi’nin ön-sözünde bakın nasıl da küstahça kullanıyor: “Bu kitap, Mesnevi kitabıdır. Mesnevi, hakîkate ulaşma ve yakin sırlarını açma husûsunda din asıllarının asıllarının asıllarıdır. Tanrı’nın en büyük fıkhı, Tanrı’nın en aydın yolu, Tanrı ‘nın en açık bürhânıdır. Mesnevi, içinde kandil bulunan kandilliğe benzer (Nûr 35). Sabahlardan daha aydın bir sûrette parlar. Kâlplere cennettir; pınarları var, dalları var, budakları var. O pınarlardan bir tânesine bu yol-oğulları Selsebil derler. Makam ve kerâmet sâhiplerince en hayırlı duraktır, en güzel dinlenme yeri. Hayırlı ve iyi kişiler orada yerler, içerler. Hür kişiler ferahlanır, çalıp çağırırlar. Mesnevi, Mısır’daki Nil’e benzer: Sabırlılara içilecek sudur, Firavun ‘un soyuna, sopuna ve kâfirlere hasret. Nitekim Tanrı da “Hak, onunla çoğunun yolunu azıtır, çoğunun da, yolunu doğrultur (İsrâ 9). Şüphe yok ki Mesnevi gönüllere şifâdır (İsrâ 82). Hüzünleri giderir, Kur’ân’ı apaçık bir hâle koyar (En’am 114). Rızıkların bolluğuna sebep olur, huyları güzelleştirir. Şanları yüce, özleri hayırlı kâtiplerin elleriyle yazılmıştır (Abese 13-16). Temiz kişilerden başkalarının dokunmasına müsaade etmezler (Vâkıa 79). Mesnevi, âlemlerin Rabbinden inmedir (Vâkıa 80; Bakara 79; Âl-i İmran 78; Mâide 13). Bâtıl ne önünden gelebilir, ne ardından (Fussilet 42). Tanrı, onu korur, gözetir (Hicr 9); Tanrı, en iyi koruyandır, merhâmetlilerin en merhâmetlisidir. Mesnevi’nin bunlardan başka lâkapları da var, o lâkapları veren de Tanrı’dır. Fakat biz, bu az lâkapları anarak sözü kısa kestik. Az çoğa, bir yudum su göle, bir avuç tâne büyük bir harmana delâlet eder”. Tasavvufta merâtip ya da “makam” denilen hayâli mertebelerde belli yere gelenler, -hâşâ- peygamberden bile üstün olabiliyorlar. Kâinâtı ellerinde tesbih gibi oynuyorlar. Kıpırdayan her yapraktan haberdarlar. Kendilerine peygamberlere bile gelmeyen vahiyler geliyor. Veli oluyorlar, gavs-kutup oluyorlar, peygamber oluyorlar, Hızır oluyorlar ve -hâşâ- Allah oluyorlar. Hattâ “Allah olamayana” acıyorlar. Kendilerini Allah îlan ediyorlar. Hattâ “bana Allah olduğumu Mevlâna öğretti” diyenler bile var. Bu nedenle tasavvufta Allah ve peygamber yoktur. Allah ve peygamber -sümme hâşâ- kendileridir zîrâ. Yine oturdukları yerden “tecelliler” alıyorlar, ilhamlar geliyor, vahiyler gönderiliyor. Bir tavırlar, bir tavırlar. Kibirleri gökleri delen bu zavallılar kendilerini bir şey zannediyor. Kıçlarındaki boku temizlemekten âcizler ama kendilerini ilah olarak görüyorlar. Hadlerini bilmez bir şekilde diyorlar ki: “Enel hak”, “Ben Hakkım”; “cübbemin içinde Allah’tan başka bir şey yok”; “şânım ne büyük” vs. vs. Artık şeytan ne fısıldarsa.. ·Bağlantı
Senin gönderinden kaydedildi
Sənə ölüm gələnədək Rəbbinə ibadət et. (Quran 15/99)
Sənə ölüm gələnədək Rəbbinə ibadət et. (Quran 15/99) · Video · Sənə ölüm gələnədək Rəbbinə ibadət et. (Quran 15/99)
Sinan Celebi'nin gönderisinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
OKU,ÖĞREN;İSTİKAMETİNİ BELİRLE...: Ne zaman bu akide M e k k e ’ li müslümanlar topluluğunun...
Bu dini müdafa etme durumunda olan bir takım gayretkeşler hem kendi zihinlerini, hem de halkın zihnini şu hükmün Allah’ın şeriatına mutabık olduğunu bu icraatın mutabık olmadığını, şu sözün Allah’la hükmüne uygun düştüğünü, öbürünün uygun düşmediğini anlatmakla meşgul oluyorlar. Şurada burada karşılaştıkları basit muhalefetler üzerinde son derece bir gayreti diniye kaplıyor kendilerini. Sanki dünyada İslâmiyet varmış ve bütünüyle hâkimmiş gibi. Ve sadece karşılaştıkları o muhalefetle ve yanlışlıklar İslâm’ın kıyamına kemâliyle mevcudiyetine engel oluyormuş, hâkimiyetini eksiltiyormuş gibi. İşte bu hamaset sahibi gayretkeşler haddi zatında farkına varmadan bu dine en büyük kötülüğü yapmaktadırlar. Hatta bu gülünç ve önemsiz dikkat ve himmetleriyle çok temiz kimseleri ezmektedirler. Bir bakıma halkın içinde yer etmiş olan ve henüz sönmemiş bulunan itikadî enerjiyi, akide potansiyelini bu gülünç ve basit mevzuları ehemmiyetli konularmış gibi göstererek harcamaya ve boş boşuna yok etmeye sebep olmaktadırlar. Böylece bilmeden de olsa bu cahiliyyet nizamına gizlice yardım etmektedirler ve açıkça bu dinin kaim olduğunu, her şeyin yerli yerince bulunduğunu, sadece söz konusu edilen bir takım aksiliklerin tashih edilmesinin gerektiğini ifade etmektedirler. Halbuki esas itibariyle Allah’ın dininin yeryüzünde mevcudiyeti bahis mevzuudur. Madem ki Allah’ın nizamı ve hâkimiyetini temsil eden mümin; varlıklar âleminden silinmiş, kuşların hâkimiyetine değil, Allah’ın hâkimiyetine dayalı nizam ortadan kaldırılmıştır. Şurası bir gerçektir ki bu dinin varlığı Allah’ın hâkimiyetinin varlığına bağlıdır. Bu ana kaide mevcud olmayınca yeryüzünde Allah’ın dininin varlığıda bahis mevzuu edilemez... Binaenaleyh günümüzün dünyasında bu dinin karşı karşıya bulunduğu en büyük problem Allah’ın ülûhiyetine tecavüz etmiş bulunan putlara ve tağutlara karşı dikilmek, Allah’ın hâkimiyetini gasbederek kendi kendisinde teşri yetkisinin varlığını savunan zalim diktatörlere karşı çıkmaktır. İşte o günde Kur’an-ı Kerîm’in bunca açıklamalar prensip ve tesirler yığını ile karşı koymaya çalıştığı, ülûhiyet ve ubudiyet dâvası ile münasebettar kubul ettiği ana problem işte bu problemdir. Ve bu hususu Kur’an; iman yahut küfrün ölçüsü, cahiliyyet veya İslâm’ın miyarı olarak kabul etmiştir. · Bağlantı
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
OKU,ÖĞREN;İSTİKAMETİNİ BELİRLE...: Şu kadar var ki yanıp tutuşan güneşimiz, parlayıp duran...
Gerçekle hiç alakası olmayan bir vehim olmaktan öteye geçmez. Nitekim S i r james Jeans son olarak bu görüşe dönmüş ve kâinatın fiili bir varlığa muhtaç olmadığını ve sadece zihnimizdeki suretlerden ibaret olduğunu ileri sürmüştür. Bu görüşe uyarak diyebiliriz ki biz bir vehimler dünyasında yaşıyoruz. Meselâ bindiğimiz şu trenin dokunduğumuz şu vasıtalar hayalden başka birşey değildir. Ona binenler de hayellerdir. Bu trenler varlığı bulunmayan nehirlerin Üzerinden geçmekte, maddi olmayan köprülerden aşmaktadırlar. Bu tamamen hayalî bir görüştür, üzerinde tartışma veya münakaşaya dalmak lüzumsuzdur.» 1 «İkinci görüşe gelince ki buna göre içinde yaşadığımız âlem bütün maddesi ve enerji kaynakları ile birlikte olduğu şekilde yoktan meydana gelmiştir. Bu görüş de bir önceki görüşden basitlik bakımından geride kalmaz. Üzerinde fikir serdetmeye ve tartışmaya bile lüzum yoktur. Kâinatın ezeli olduğunu ve başlangıcının bulunmadığını ileri süren üçüncü görüş ise bu kâinatın yaratanının bulunması gerekliğini ileri süren görüşe yakındır. Bu kâinatı yaratan ezelî tek bir unsur vardır. Öyleyse biz bu ezelilik sıfatını ya tek başına ölü bir âleme nispet edeceğiz yahut da yaratan canlı bir ilâha bu iki ihtimalden birini diğerine tercih etmek fikrî zorluk bakımından durumun değişmesine sebep olmaz. Ancak termo dinamik kanunları bu kâinatı meydana getiren unsurların tedrici olarak ısısını kaybettiğini ve bir gün kesinlikle kâinattaki bütün çisimlerin sıfırın altında bir sıcaklık seviyesine düşeceğini ve o gün de bütün enerjinin yok olup hayatın değişeceğini ileri sürüyorlar. Bu durumun meydana gelmesi için hiçbir engel yoktur. Zira cisimlerin sıfırın altına düştüğü zaman, zamanla enerji stokları tamamen yok olur. 2 Şu kadar var ki yanıp tutuşan güneşimiz, parlayıp duran yıldızlarımız ve muhtelif hayat şekilleri ile dolup taşan dünyamız tamamen açık bir şekilde bu kâinatın esasının muayyen bir zamanda başlamış olmasını gerektirir. Şu halde kâinat \ sonradan meydana gelmiştir. Ve bu da demektir ki bu kâinatın başlangıcı olmayan ezelî ve ebedî, İlmî her şeyi kuşatmış, kudretinin hududu olmayan güçlü bir yaratana ihtiyacı vardır. Ve elbette bu kâinat O’nun kudret elinden çıkmış olmalıdır.»... Allah’ü Taâlâ her şeyin yaratanıdır. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. İşte Kur’an’ın üzerine kaim olduğu ana kaide. Tek başına Allah’a ibadet etmeyi rububiyetin bütün mefhumları ile O'nun rububiyetine bağlanmayı gerektirdiği temel esas. ALLAH’IN ZATI «İşte rabbmız olan Allah. O’ndan başka ilâh yoktur. Şu halde O’na ibadet edin. O, herşeyin üstünde mutlak bir vekildir» O’nun hâkimiyeti sadece insanlara mahsus değildir.Herşey O’nun hâkimiyeti altındadır. Çünkü O’dur herşeyi yaratan. İşte müşriklerin cahiliyyet devrinde iken büsbütün inkâr etmedikleri temel kaideyi yerleştirmekten maksat bunu ifade etmektir.Evet onlar Allah'ın varlığını inkâr etmiyorlardı. Ama Allah'ın varlığını kabul etmenin gereğini de yerine getirmiyorlardı. Bu gerceği kabul etmenin icabı Allah’ın emirlerine boyun eğmek, O'na itaat etmek, tek başına O’nun hâkimiyetine teslim olarak O’nun dinine bağlanmaktır. * ** Sonra Allah’ü Taâlâ’nın sıfatlarını belirten ifadeler yer alıyor. Bu ifadeler mevzuu öyle çepeçevre sarıp kuşatıyor ki beşer lisanı bunu tavsif edecek kelimelere malik değildir. Bırakalım sözü Kur’an’a da tatlı bir şeffafiyet ve yumuşaklık içerisinde onun parıltılarını alalım. O aydınlatsın her tarafı. İnsanı dehşete ve hayrete düşüren İlâhî sıfatların üzerindeki örtüyü o kaldırsın ve manzarayı olduğu gibi gözler önüne sersin. Budur işter insana huzur veren, rahat bahşeden ve nuranî bir şeffafiyetle kaplıyan. · Bağlantı
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
RAŞİDİ HİLAFET İSTİYORUM: Diyorlar ki; Bu ümmete vahdet lazım. Diyorum ki; Vahdet için evvela...
ALLAH'IN SON PEYGAMBERİNE İNANAN MÜSLÜMANDIR. SÜBHAN ALLAH MANASINI ONAYLAYAN CENNETİ GARANTİ ŞARTLARI UYGULA YÜKSEL · Bağlantı · Diyorlar ki; Bu ümmete vahdet lazım.Diyorum ki; Vahdet için evvela TEVHİD lazım.Şehid Seyyid KutupİSLÂM AKİDESİ(İLİMLER PAKETİ)Akideler ancak, kesinlik ifade eden delilden alınır. Akidenin delilinin kesin olması lazımdır. Çünkü Allahu Teâla zannî olana itikat edenleri zemmederek şöyle buyurmuştur :…
Senin gönderinden kaydedildi
TARİF:
Tarifin tarifi: Vakayı, eşyaları ve olayları anlatım şeklidir. · Bağlantı · Tarifin ne olduğunu anlayabilmemiz için, öncelikle tarifin tarifini açıklamak gerekir. Çünkü her ‘şeyin' tarifi olduğu gibi tarifinde tarifi vardır. Tarifin tarifi: Vakayı,...
Senin gönderinden kaydedildi
ARŞİV: MÜ'MİNİN YAŞAMINDA, ALLAH İNANCININ YANSIMASI***RIZK
MÜSLÜMANLARIN DÜŞMELERİNİN SEBEBİNDEN BİRİDE RIZK VE ECELİ İYİ ANLAMAMALARINDAN DOLAYIDIR. · Bağlantı
Senin gönderinden kaydedildi
RAŞİDİ HİLAFET İSTİYORUM: MÜSLÜMANLARIN GÜNDEMİ NE OLMALI?
NET TAVIR SERGİLEMEK, BAŞARININ ŞARTLARINDANDIR. BAŞARI ELDE ETMEK İSTİYORSAN ŞARTLARINI YERİNE GETİRMEN LAZIM. ·Bağlantı
Senin gönderinden kaydedildi
Senin gönderinden kaydedildi
Sahibi hastalanınca bakın ne yapıyor..
Sahibi hastalanınca bakın ne yapıyor.. · Video · Sahibi hastalanınca bakın ne yapıyor..
KADİM ŞİRK FELSEFESİ: TASAVVUF
Aslında tasavvufun net bir tanımı yoktur. Târih boyunca herkes farklı bir tanım yapmıştır. Tasavvufun net bir tanımının olmaması, onun net bir öğreti olmamasındandır; “ilâhi” olmamasındandır. İlâhi olan “çok net” olur zîrâ. Bâtıl olan ise net değildir ve karmakarışıktır. Zâten hayâtiyetini de bu karma-karışıklığından alır. Tasavvufun bağlıları bu karma-karışıklık içinde boş yere anlamlı bir şeyler bulmaya çalışırlar ve ömürlerini heder ederler. - See more at: http://www.iktibasdergisi.com/kadim-sirk-felsefesi-tasavvuf/#sthash.2951iP3D.WNoIxCMK.dpuf · Bağlantı · Tasavvuf tanımına getirdiği yeni boyutla tasavvuf târihinde derin izler bırakan Mâruf el-Kerhî, tasavvufta târikat fikrini, mârifet ve velâyet kavramlarını ilk ortaya atan kişidir. Hârûn Görmüş Tas…
Senin gönderinden kaydedildi
Erbakan, Tayyip Erdoğan'a siyonist diyor.
Bir zamanlar gerek Allah’ın Kitab’ına ve âyetlerine inanan müslümanlar, gerekse haçlı ve siyonist kitap ehlinin, hükmüne baş vurduğu Allah Kitab’ından başka kitapların bulunmadığı bir yerde... İşte bütün bu hareketlerin gerisinde, bu nevi çirkin gaye ve hedeflerin arkasında kurulacak her türlü nizam ve idarelerin arka plânında siyonistler ve haçlıların teşkil ettiği ehil kitap topluluğu yer almaktadır. http://seyyitkutubtefsiri.blogspot.nl/2016/05/bir-zamanlar-gerek-allahn-kitabna-ve.html · Video · Erbakan yıllar öncesinden Tayyip Erdoğan'ı anlatmış. Buyrun dinleyin...
Senin gönderinden kaydedildi
Erdoğan HACLI SEFERLERI ISLAMI YOK ETMEK ICIN YAPILMADI
Bir zamanlar gerek Allah’ın Kitab’ına ve âyetlerine inanan müslümanlar, gerekse haçlı ve siyonist kitap ehlinin, hükmüne baş vurduğu Allah Kitab’ından başka kitapların bulunmadığı bir yerde... İşte bütün bu hareketlerin gerisinde, bu nevi çirkin gaye ve hedeflerin arkasında kurulacak her türlü nizam ve idarelerin arka plânında siyonistler ve haçlıların teşkil ettiği ehil kitap topluluğu yer almaktadır. http://seyyitkutubtefsiri.blogspot.nl/2016/05/bir-zamanlar-gerek-allahn-kitabna-ve.html · Video ·
Senin gönderinden kaydedildi
Başbakandan Haçlı Seferleri'ne Övgüler..
Bir zamanlar gerek Allah’ın Kitab’ına ve âyetlerine inanan müslümanlar, gerekse haçlı ve siyonist kitap ehlinin, hükmüne baş vurduğu Allah Kitab’ından başka kitapların bulunmadığı bir yerde... İşte bütün bu hareketlerin gerisinde, bu nevi çirkin gaye ve hedeflerin arkasında kurulacak her türlü nizam ve idarelerin arka plânında siyonistler ve haçlıların teşkil ettiği ehil kitap topluluğu yer almaktadır. http://seyyitkutubtefsiri.blogspot.nl/2016/05/bir-zamanlar-gerek-allahn-kitabna-ve.html · Video · Herkes unutur tarih unutmaz! www.tarihunutmaz.org 2011 Recep Tayyip Erdoğan: ''Haçlı Seferleri'ni artık farklı şekilde değerlendirmek durumundayız'' Brezilya...
Senin gönderinden kaydedildi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder