10 Nisan 2016 Pazar

Zaman yine değişti. Tıpkı bu dinin beşeriyete ilk defa getirdiği «lâ ilahe illallah» dâvasını yaydığı günkü haline geldi...

Zaman yine değişti. 

Tıpkı bu dinin beşeriyete ilk defa getirdiği 
«lâ ilahe illallah» dâvasını yaydığı günkü haline geldi... Beşeriyet tekrar sapıklığa daldı, kullara kul oldu... Kendisi dinlerin zulmüne vardı... Ve «lâ ilahe illallah» dâvasından geri döndü... Her ne kadar bir takım kimseler manasını anlamadan ve tekrarladığı kelimenin ifade ettiği ruhu kavramadan minarelerden «lâ ilahe illallah» cümlei şerifesini ilân ediyorsa da bunu söylerken kulların kendi nefisleri için iddia ettikleri hâkimiyet hakkına karşı çıkmıyor. — esas İtibariyle bu iddia ülûhiyetin vasıflarına karşılıktır — Bu hâkimiyet taslama hususu ister fertler tarafından, ister kazai teşkilatlar veya milletler tarafından iddia edilsin, farksızdır. Fertler de milletler ve teşkilatlar gibi hiçbir zaman ilâh olamazlar. Ve onlar için hâkimiyet hakkı söz konusu olamaz... Ne var ki beşeriyet bugün tekrar cahiliyyete döndü. Ve «lâ ilahe illallah» dâvasından irtidat etti... Kendileri gibi birer kul olmaktan öteye geçemeyen şahıslara ülûhiyetin özelliklerini verdi. Ve böylece bir tek Allah’a kulluktan ve tek başına O’na dost olmaktan çıkıverdi... Gerek bütün insanlık, gerekse doğuda batıda minarelere çıkıp «lâ ilahe illallah» dâvasını mana ve mefhumunu ne kelime ne de realite olarak anlamadan tekrarlayanlar... Şunu da belirtelim ki kıyamet gününde bunların günahı ve azabı öbürlerininkinden daha çok ve daha ağır olacaktır. Çünkü onlar kendilerine hidayet yolu açıkça göründükten ve Allah’ın dinine girdikten sonra irtidat etmişler ve kullara kul olmuşlardır...

Evet günümüzdeki müslüman kitlenin bu açık âyetler karşısında ne kadar durup düşünmeye ihtiyaçları vardır!... Hele şu âyeti kerîmenin karşısında dikkatle durmaları ne kadar lüzumludur:

«Gökleri, yeri yaratan, beslenmeyip besleyen Allah’tan başka bir dost mu edinirim?» de. «Doğrusu ben ilk Müslüman olmakla emrolundum» de, asla ortak koşanlardan olma!»...

Zira iyice bilmek gerekir ki dostluğun manaları ile birlikte Allah’dan başka birisini dost edinmek doğrudan doğruya İslâm’a aykırıdır. Veli (dost) un bir manası da emre itaat ve boyun eğmek, yardım dilemek ve nusrct istemektir. Binaenaleyh İslâm’ın gelişinin ana gayesi olan insanları şirkten çıkarmak hedefine aykırı olarak
şirk bataklığına dalmak olur bu. Ve şunu da iyice bilmek lâzımdır ki Allah’dan başkasını dost edinmenin ortaya çıktığı ilk nokta 
Allah’dan başkasının gerek vicdanlara ve gerekse hayata hâkimiyetini kabullenmektir... Bugün bütün beşeriyetin karşı karşıya bulunduğu bir şirk nevidir bu. Yine iyice bilmek gerekir ki İslâm’ın hedefi günümüzde insanları tamamen kula kul olmaktan kurtarıp Allah’a kul etmektir. Ve gerek bu âyeti kerîmeye muhatap olan Islâm cemaatı, gerekse onun yüce Resulü Muhammed Mustafa » (S.A.) nın karşı karşıya bulunduğu bir cahiliyyetle yüz yüze bulunduğunu bilmek lâzımdır. Ve şu mübarek âyeti kerîmelerin mümin gönüllere akıttığı duygu ve gerçeklerle donanmış olarak cahiliyyete karşı koymaya çalışmaya ne kadar da ihtiyacı vardır müminlerin.

«Ben Rabbıma karşı gelirsem, O büyük günün azabındım elbette korkarım» de.

«O gün kim azabdan alıkonursa, şüphesiz ki Allah’ın rahmetine erişmiştir. Açık kurtuluş budur.»

«Allah sana bir sıkıntı verirse, onu yine ancak Allah giderir. Sana bir iyilik verdiği takdirde başkası onu engelleyemez. O, her şeye kadirdir... O kullarının üstünde yegâne mutasarrıftır, Hakim dir, Haberdar dır.»

Cahiliyyetin putu ve zulmüyle, dönekliği ve inadıyla, fi«|aklığı ve hilesiyle, bozukluğu ve inhilaliyle karşı karşıya bulunanla rın bu âyetlere ne kadar ihtiyacı vardır? Evet bütünüyle bu şeı lerle yüz yüze gelenlerin gönüllerinde bu gerçekleri ve şu duyguları hissetmeye, günah korkusunu ve Allah’dan başkasını don! »'dinme endişesini, günahkârları bekleyen korkunç azap ürpertisini bitse tm ey e ne de çok ihtiyaçları vardır? İnsanlara fayda ve zaraı verenin Allah olduğunu, kulları üzerinde kahredici gücün O’nu alt olduğunu ve O’nun hükmüne kimsenin müdahale edemiyeceginl, verdiği hükmü kimsenin reddedemeyeceğini bilmeye ne kadar İhtiyacı vardır. Hiç şüphesiz ki gönlünde bu duygu ve gerçeklerin sıcaklığını hissetmeyenler bu zalim cahiliyyet sistemine karşı yeniden bir İslâm hareketi meydana getirmenin mükellefiyetlerine dayanamazlar. Zira bu mükellefiyetler dağları eritecek derecede dehşetengizdir. Hem müminler kitlesi bugün yeryüzünde kendisine düşen vazifenin önemini yakinen kavradıktan, davet ettiği akidenin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder